KAHVE MOLASI


ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri
KAHVE MOLASI

 16 Mayıs 2002 - Hepimize Kolay Gelsin!


Merhaba dostlarım,

Her sene Mayıs sonu yaklaştıkça, yakalandığım şifa bulmaz derdime, bu sene erkenden merhaba demek zorunda kaldım. Yok, bu nezle, grip, hemoroid, bel fıtığı falan gibi birşey değil. Daha da beter, "akut özel okul sendromu". Yani, özel okul fiyatları açıklanmaya başladı. Bende de iri iri şark çıbanları çıkmaya başladı. Daha içinde bulunduğumuz yılın hesabını kapatamamışken, yeni yılın taahhüdü altına girmek zorunda olduğum düşüncesi, çıban boyutlarını erik kıvamına getirmeye yetiyor da artıyor. Tek çocuk için bile vahim olan hadiseyi ikiyle çarpmak zorunda olduğumu da söyliyeyim de, siz de varın anlayın yaşadığım vehameti:-))

Nerden çıktı bu özel okullar? Kim icat etti bunları? Bunlar çıktı mertlik bozuldu. Eskiden en yakın devlet okuluna gider, en iyi öğretmeni seçmeye çalışırdık. Şimdi, kim neyi kaça veriyor onu hesaplıyoruz önce. "Şu okul 3 dil öğretiyor ama çocukları çok sıkıyormuş, hatta birkaç dayak vakası da olmuş." "Berikinin fiyatı ehven ama ekstralarla diğerlerini solluyormuş." "Bunda yepyeni bir öğretim deneniyor, başarı oranı ancak bizim çocuklar mezun olunca anlaşılacak." "Şunda ki öğretmenlerin hepsi, İstanbul'un en iyi, en tecrübelilerinden seçilmiş." "Ona girmek için çocuk 3 yaşındayken avans ödeyip sıraya gireceksin, yoksa rüyanda görürsün." Bu cümleler daha uzar gider. İstanbul'da sanki hiç devlet okulu kalmamış gibi, o seçeneği tamamen silmişiz aklımızdan. Aslına bakacak olursanız, kalmadı da galiba. Tüm iyi yetişmiş öğretmenler, özel okullar da çalışmak için sıraya girince, bize de başka bir seçenek bırakmıyorlar. Ayda, tek çocuğun okul masrafı olarak, asgari ücretin 4 katı bir para harcamak zorunda kalınan bir memlekette, eğitim de fırsat eşitliğinden dem vurmak kadar gereksiz bir geyik muhabbeti olmasa gerek.

Umarım, çocuklarımız için gösterdiğimiz bu çabalar yerli yerine oturur da, benim çıbanlar da yerini gamzelere bırakır. Bu arada, yeni anne babalar, sakın ola gevşemeyin ve bu işi ciddiye alın. Eskiden üniversite eğitimi almak için biriktirilen paralara artık, ilkokul hatta anaokulu için bile gerek var ona göre. Hepimize allah kolaylık versin ne diyeyim...

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kahvehane Sahibinden


Host mu? O da ne?

3 senedir bana "hosting" için para ödeyen bir müşterim, bugün "Ya biz bu parayı sana neden ödüyoruz, bir anlatsana." diyince, bende az sinirli, çok sıkılmış olarak başladım anlatmaya:

"İnternette var olmak için, alan adını almak yetmiyor. Aldığınız alan adını (Ör. kmarsiv.com) mutlaka bir sunucuda host etmeniz yani adınızı "Ev"lendirmeniz gerekiyor. Bu sunucular 7/24 internete bağlı olmalı ki, siz de emaillerinizi alıp okuyabilesiniz, web sayfalarınızı kesintisiz yayınlayabilesiniz. Sadece email adresi için bile kullanılan bir alan adını "Host" etmek zorundasınız. Ve tabi bunun için de bir bedel ödemek zorundasınız:-)) Bu sunucular, paket ipliği ile internete bağlansa, makinalar elektrik yerine su ile çalışsa, maliyeti olmayacağından, kira da ödemenize gerek kalmazdı. Ama malesef, bu sunucuları ayakta tutmak için harcadığım parayı bende siz değerli müşterilerimden tahsil etmek zorundayım. Hem sonra, internete bağlı değilken, email almaya çalışıpta, başarılı olamayınca, kime telefon edip bağıracaksınız. İşte ben faturayı bu yüzden, tamamen sizin iyiliğiniz için kesiyorum. Kendim için birşey istiyorsam namerdim."

Adamcağız bastı kahkahayı, "Tamammm, istersen gelecek seneki faturayı da kes ödeyeyim." dedi. Tabi o yüzsüzlüğü yapmadım:-))

 Kahvecinin Günlüğü


  • Uluslararası Kukla Festivali - Maskeli Kuklalar Partisi

    Her katılımcının maske veya kostümde kendini bir kukla olarak ifade edeceği gece boyunca akordeon eşliğinde mim ve kukla gösterileri, en başarılı maske tasarımı yarışması, ilerleyen zaman diliminde dj Erhan Altunay ve dj Umut Akgül’ün seçtikleriyle latin, akdeniz, balkan müziği ve diğer etnik müzik türleriyle “dünya seyahati”...
    Dulcinea Saat: 22:00
    Meşelik Sk. No.20 Beyoğlu
    Tel: 0212-245 10 39 / 48 / 71


  • BEAT FORCE NIGHT

    İstanbul'un elektronik müzik sahnesine farklı bir renk katmayı amaç edinen Beat Force oluşumu bünyesindeki bir çok DJ ve canlı müzik yapan grupla gerçekleştirdiği etkinliklerine hız vermiş bulunmakta. Beat- Force Nights'ın Babylon'daki bu ilk ayağında elektronik müziğin alternatif ve alt kolları mekanı sarsarken, görsel malzemelerle de farklı bir atmosfer yaratılacak. Gecenin 'forcer'ları Mabbas (electronica), Dj Style-ist (breakbeat), Da Frogg & Golem (drum'n bass), Dj Turbo (hip hop, electro) ve Umut Çağlar (progressive - breakbeat) . Bugün saat 21:30 da Babylon'da.

    Babylon
    Şeyhbender Sk. No:3 Asmalımescit - Tünel / Beyoğlu
    Tel: 0212-292 73 68


  •  Ters Köşe : Mehtap Akdeniz


    Ellerinde Çiçekler

    Hem vallahi hem billahi babam diye söylemiyorum, bizim peder pek bir hoş adamdır. Bu yaşa geldim bana 'Hayır!' dediğini bir kere duydum. O da on beş yaşımda evlenmeye kalkıştığım zamandı. Sonra onu, beni erkenden ellere vermediğine bin pişman ettim elbette. Babam 'Bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır' dedi diye, bin kişiyi tamamlamak için sokaktan kısmet toplayıp, toplayıp getirdim başına. Toplama kısmetlerle aileme yaşattığım rezilliklerin her seferinde babamla ben eğlenirken, annem yerin dibinden kendini kazırdı.

    40'lı yaşları devirenler bilir. Bizim zamanımızda Chat olmadığından aynı geyikler yolda yürürken yapılırdı. Bir gün sokakta peşime esmer çakı gibi bir genç takıldı. Tanışabilir miyiz? Adın ne? Benimle çıkar mısın? Nerede okuyorsun? Nerede oturuyorsun? Ivır zıvır bir sürü istatistiki chat sorusu sorup duruyordu. Yarısı yalan, yarısı palavra chatleşerek bizim evin kapısına kadar geldik. 'Bak yakışıklı, ben birazdan apartmana girip kapıyı çalacağım, kapıyı babam açar haberin ola dedim' ve bastım zile. İgnore edebilsem edeceğim sıpayı ama teknoloji gelişmemiş o zamanlar. Çocuk "byeee" bile diyemeden apar topar tüydü. Aradan iki, üç saat geçti geçmedi zil çaldı.

    Ellerinde çiçekler, Paspasta üç çift gıcır ayak...

    - Babanızla görüşebilir miyiz?

    Küttt!.. Kapıyı hızla kapattım yüzlerine. 'Ne o kızım hayrola?' dedi annem. Haber hayırlı olmasına hayırlı, hem de acayip hayırlı ama ben gülmekten konuşamıyorum ki. Yine de kasıklarımı tuta tuta anneme durumu özetlemeyi becerdim. Tam bu sırada zil tekrar çaldı. Annem hanım kadındır, yedirmeyi içirmeyi pek sever. Tam yemek saati bunlar açtır şimdi diye olsa gerek, sen al adamları içeri. Babam baktı olacak iş değil, giyindi kuşandı yanlarına gitti. Ben acele odama kapandım, telefona sarıldım ve Karşıyaka halkına naklen yayına başladım. Meğerse, ailesi uzakta diye albaylarını kapmış gelmiş Alişim. Uzun bir girişten sonra daha kıdemli olan albay babama;

    - Teğmenim kızınızı uzun zamandır izlemiş, pek bir hanım, aklı başında bir genç kızmış... Albayım daha lafını bitirmeden babam; "Benim kız mı? Benim kız değildir O. Hay Allah galiba yanlış kıza geldiniz, benimki delinin teki." demesin mi?

    Annem bu manzaralara dayanacak gibi bir kadın olmadığından, acele mutfakta almış soluğu elma muz soymaya. Hanımdır, delidir derken, babam Alişim'e dönmüş demiş ki,

    - Valla oğlum, koridora gir sağdan ikinci odaya dal, dağınıklıktan odada benim kızı bulursan hemen al git. Ben verdim gitti. Alişim ya beni aradı bulamadı, ya da Allah yüzüne baktı bilinmez. Kuş olup uçup gitti, bir daha da gelmedi.

    ... Ama bende kısmet bol.. 'Adam ölüsü beygir ölüsü, kapı arkasında dipdirisi'. Ellerinde çiçekler, Paspasta üç çift yeni ayak. Bu sefer algı bozukluğu yaşayan annemin bir arkadaşı. Beni pek bir beğeniyor ve illa yeğenine alacak. Ama bunların işleri daha zor, zira babam 'aracı kurum'a gıcık. Kısmetim yeğen bey, Koç'un veliahtı bile olsa babam akraba olmamaya kararlı. Annem, babamla beni suya göndermeden önce patakladı:

    - Bu gece arkadaşım oğlanı getirecek. Bir rezillik istemiyorum. Gelmeyin diyemedim. Sen bir zibidilik yapma, sen de saçma sapan konuşma.

    Tamam uslu duracağız. Kısmetimizi küstürmeyelim. Ama kısmet küsecek gibi değil, elalem bir yeğen kısmete takla atarken, bize o gece iki yeğen bey bir arada gelmez mi? Doktor yeğen benim kısmetim bey oluyor, avukat yeğen ise gözlemci sıfatıyla bulunuyormuş. Biri alıcı, öbürü bakıcı. Allaaah, eğlenceye bak!.. O gece neler oldu tam hatırlamıyorum ama bir ara annemin 'Kızım babanın kucağından kalksana artık', dediğini hatırlıyorum.

    Her türlü rezilliğe rağmen, bu sefer zafer bizim. Ertesi gün haber geldi.

    - Doktor yeğenim kızınızı pek beğenmiş. Kızınız isterse, hemen alacak.

    Kızdan el cevap:

    - Ben Avukatı istiyom...

    Kısmetiniz bol olsun
    Mehtap Akdeniz

     Komik Kahveci : Suat Sungur


    KLASİK ZEKİ-METİN ANISI

    Devekuşu ile Bursa turnesindeyiz.Fuarda Taylan gazinosunda “Beyoğlu-Beyoğlu”nu oynuyoruz.

    Malumaliniz,biz tiyatrocular oyun sonrası(özellikle turnelerde)yemek yemeği ve muhabbeti pek severiz.Bu konuda da Özellikle Metin ağabeyin(Akpınar) ününü duymayan da yoktur sanırım.

    Neyse efendim, oyunun birinci gecesini başarıyla geçtikten sonra,bir şeyler yiyelim dedik..Baktık salonun hemen karşısında bahçeli çok güzel bir restoran var,hemen daldık tabii.. Ekip en az otuz kişi,gelenlerde Zeki Alasya-Metin Akpınar ve arkadaşları!!! Olunca,lokanta da çalışanlar göbek attılar keyifden. Bir karşılama bir servis ki değmeyin gitsin. Bizlerde keyifliyiz,karınlar doyuyor muhabbet genişliyor,zaman su gibi akmaya başladı. Restoranın normal müşterileri,normal zamanlarında kalktılar tabii...Bir süre daha geçti restoran çalışanları düştükleri tufayı hala fark edemedikleri için,gülümsemeleri sürmekte.

    Bura da kısa bir açıklamaya gireceğim,belki okurlarımızdan da bilmeyen olabilir.

    Metin ağabeyin sofrası uzun oturmalarla ünlenmiştir,uzun dediğim için abarttığımı sanmayın,benim rekorum onun sofrasında,tuvalet molası hariç 12(oniki) saattir,gerisini siz düşünün..:-))

    Hikayemize geri dönelim.Aradan dört saat geçip de saat sabahın dördü olduğunda,çalışanların gülümsemeleri kaybolmuş,hatta bana göre sertleşmişti de.

    İlk kafiye sarhoş olup beş (5) civarında kalkınca,yalnızca yardımcı olarak yanına bir garson bırakıp öbürlerini gönderen şef garson biraz ümitlenir gibi oldu. Ama bu arada makam değiştiren Metin ağabeyin sesi daha da gür çıkınca şarkı söylerken,şef garsonun gözlerinde ki umut pırıltılarıda sönüverdi. Vallahi gözlerimle gördüm ......:-)))

    Uzatmayalım, sabahın yedisinde durum şöyleydi... Masanın hızı iyice düşmüş,Kalipsolardan sonra yerli deniz şarkıları söylerken.Şef garsonu masanın yanında ki ağaca dayanmış,ayakta uyurken görünce.. Ehhh artık yavaş yavaş kalkalım dendi. İşte o anda,hayatım da gördüğüm en hızlı hesap getirildi. Şef gözünü açar açmaz hasabımızı kesiverd. :-))) Ertesi gün,oyunumuzu bitirdik,aynı keyifle kapıdan çıktığımızda bir de ne görelim; Bizim Final şarkısına geçtiğimizi duyar duymaz,apar topar müşterileri gönderip kapatıvermişler Restoranı..

    Orda olduğumuz sürece de hiç açık görmedik bir daha.

     Acı Kahve Hatırına : Çağhan Tansel


    Pazar'ın Son Sürprizi

    Üç üstadın nefis melodilerle süslediği harika bir geceydi Pazar gecesi. Pazartesi kahve molamı ekranıma yerleştirdim ve Cem'in de aynı saatlerde aynı programı izlediğini yazdığı yazısını gördüm. Bu çok hoşuma gitti çünkü herşeyden önce iyi ve kaliteli şeyler doğru insanlara ulaşabilmeyi başarabiliyorlarsa yolları ve tabi ki şansları açık demektir. Bknz. Kahve Molası: Bu kadar güzel bir programın üstüne yazmamak olmazdı. Müzisyen kimliğime de dayanarak program ve söz konusu kişiler hakkında yazmak istedim.

    Fatih Erkoç (programın sunucusu), Fuat Güner ve Dağhan Baydur...Biraraya geldiklerinde çok hoş bir müzik sohbeti çıktı ortaya. Dağhan Baydur, Fuat Güner ve Erdal Kızılçay iki yıl önce DEF grubu olarak Beatles'ın şehri diyebileceğimiz Liverpool'da Beatles Festivali'nde dünyanın her tarafından gelen ve Beatles yorumlayan (!) gruplarla beraber (ayrı sahnelerde, aynı festivalde) sahne aldılar. Buradan anlaşılabileceği gibi DEF grubu olarak Beatles şarkılarını yorumluyorlar ve şu anda piyasada sizlere şiddetle tavsiye edeceğim bir albümleri mevcut. (Şiddetle tavsiye ediyorum hemen gidin alın!!: İki yıl önce televizyondan izlediğim konserleri beni bir müzisyen ve dinleyici olarak her yönden fazlasıyla memnun etmişti. Belli bir konuma gelmiş sanatçıların hep aynı kulvarlarda ürün vermesinden, yaratıcı davranmadıklarından yakınırdım hep. DEF grubuyla beraber bu fikrimin gerçek hayata dönüştüğünde nasıl bir sonuç vereceğini en güzel şekilde görmüş oldum ve ayrıca mutlu oldum, böyle müzisyenlere sahip olduğumuz için. Beatles'ın parçalarını doğu motifleriyle beraber işlemek gerçekten çok zor bir iş. Bırakın böyle bir işi yapmayı kimse böyle bir şeye kalkışmaz bile çünkü herkese göre sonuç çok nettir; ya işi berbat edersiniz ya da yaptığınız şey çok sıradan, "yapılmasa da olurmuş" tarzında olur. Bunu programda Fuat Güner de belirtti. Erdal Kızılçay gibi bir müzik adamı her türlü övgüyü hak edecek bir iş çıkarttı ortaya sonuç olarak. DEF grubunu önümüzdeki günlerde daha sık duyacağımızı umuyorum.

    Gelelim programa. Programın ismi Yankılar. Bu isim bence çok iyi seçilmiş. Fatih Erkoç'un enstrümanist ve solist olarak batı ve doğu arasında pek çok özelliğe sahip olduğunu düşünürsek Yankılar isminin neye göre düşünüldüğünü daha iyi anlayabiliriz. Programda çok uzun zamandır televizyonlarda göremediğimiz pek çok şey vardı; samimiyet, abartılmadan anlatılan anılar, idollere karşı duyulan vefa duygusu ve en önemlisi canlı MÜZİK! Orkestradakiler o kadar rahattılar ki enstrümanlar kendi kendilerini çalıyorlar zannedebilirdiniz. Solistin sesine saygı gösteren ve yeri geldiğinde (yani genelde) eşlik etmesini bilen davul, harika tonlarıyla kendini davuldan çok ayrı bir yere koyan perküsyon ve Fatih Erkoç'un nefeslileri...Hepsi tam bir ahenk içindeydi. Göz yormayan ve dikkat çekmeye de ihtiyacı olmadığını ısrarla vurgulayan bir dekor programın tamamlayıcı unsuruydu. Her şey zaten dikkatleri tamamen seslere vermeye yönelikti, sohbet sırasında duyulan, bağırıp çağrılmadan anlaşılabileceğini gösteren sesler ve enstrümanların sesleri. Sadece bu kadar.

    Çalınan parçalara girmeyeceğim ama şunu söylemek gerekir ki Fatih Erkoç'un Fuat Günerle beraber icra ettiği Uzun İnce Bir Yoldayım ile program sonundaki ud çalarak yaptığı doğaçlama gerçekten çok güzeldi. Telli çalgılara karşı yeteneksiz olan bende bile ud çalma hevesi uyandırdı:

    Umarım haftaya sizlerin yorumlarını da okuruz buradan. Unutmayalım, bizler önem vermedikçe değerli işlerin kendilerini korumaları mümkün değil.

     İşe Yarar Kısayollar


    http://www.ertan.net/giris.htm
    Gene bir yemek sitesi. Kebaptan balığa pek çok çeşitte tarif bulabileceğiniz bir referans sitesi.

    http://www.portionpak.com
    Sırada bir diyet ve kilo kontrolu konulu site var. İngilizce olan siteden, dengeli beslenme tarifleri de alabilirsiniz.

    http://www.senyarat.com/tr/
    Kendi tişörtünüzü, kupanızı, tabağınızı yaratıp, online sipariş verebiliyorsunuz. Site ve işleyişi güzel. Deneyip beğenirseniz bana da söyleyin. Kahve Molası'na birşeyler yaptırayım bari.

    http://www.filyus.com
    Filyus, özel ve zor bulunan ürünler sunan, küçük çaplı birçok sanal mağazaya ulaşabileceğiniz, özelleşmiş bir sanal çarşı sitesi. İyi alışverişler.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    SnIco Edit v1.2 [849k] W9x/2k/XP FREE
    http://home.kabelfoon.nl/~meijer/software/icoeditws.zip

    Bilgisyarınızda ki ikonlardan sıkıldığınız oluyormu hiç? O zaman alın size bir ikon editörü. Mevcut ikonları edit edebildiğiniz gibi, kendi ikonlarını da yapabiliyor ve kullanabiliyorsunuz. Kahve Molası için bir ikon yaparsanız çok makbule geçer hani:-))

    Browser Resolutions v1.0 [310k] W9x/2k/XP FREE
    http://www.axistek.com/downloads/BRSetup.exe

    Bilgisayarınızın ekran çözünürlüğünü kolaylıkla değiştirmek isterseniz işte size program. Neden değiştireyim diyorsanız, web sayfası hazırlayanlar iyi bilir, 800x600 çözünürlükte bir sayfa hazırlayıp, bunu 640x480 de nasıl görürüm acaba diye çok çaba sarfetmişlerdir. İşte bu programla bu işi hemen çözüyorsunuz.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20010516.html 16 Mayıs 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com