|
|
|
17 Mayıs 2002 - Yaşasın Hafta Sonu Geldi |
Merhaba dostlarım,
Bugün hafta sonu tatiline gireceğimiz için, epeyce yüklü bir "Kahve Molası" hazırlamaya çalıştım size. Umarım hoşunuza gider. Çok fazla vaktinizi almamak için de ben lafımı kısa keseceğim bugün.
Dünkü "özel okul sendromu" hastalığımla ilgili epeyce mail aldım. Meğer amma dertliymişsiniz. Ama derdinizi dile getirmek için illa ki benim sizi dürtmem gerekecek:-)) Bakın şimdi, derdini söylemeyen derman bulamaz, dökün içinizi rahatlayın. Sırf sizin için medya patronu oldum gazete çıkarıyorum, siz ancak ben damarınıza basınca konuşuyorsunuz. Yağma yok, biraz da siz beni ateşleyin:-)) Bu medya patronu lafını çok tuttum ama. Bir sevgili arkadaşım yazdığı mesajda bu sıfatı yakıştırmış bana, yani ben de artık ihalelere girip, baraj falan yapabilirmişim. Hoşuma gitti bu iş, herhalde çocukların okul parasını da çıkarırım aradan.
Çok hoşuma giden bir başka haber daha aldım bugün. Geçenlerde verdiğim, bakıma muhtaç dört ayaklılarla ilgili haber amacına ulaşmış ve hepsi sahiplerini bulmuşlar. Sevgili Ayşe Doğancı bana teşekkür etmiş, bende mesajını aşağıda sizinle paylaştım. Ama esas teşekkür edilmesi gereken onlar, yani hayvan dostları. Benimkisi sadece bir elçilik. Yolunuz düşerse, çoluk çocuk bir gidin Tuzla'da ki yuvaya. Hem eğlenin, hem de bir iki dost edinin.
Size ufak bir sorum var. Zahmet edip cevap verirseniz çok mutlu olacağım. Aranızda "Kahve Molası"nı HTML olarak almak istemeyen yada halihazırda text olarak alabilen varsa bana aşağıdaki linkten bir mesaj atsın. Eğer bu makul sayıya ulaşırsa, text versiyonu için kolları sıvayacağım. Zor olacak ama olsun, medya patronu olmak kolay mı?:-))
Kahve Molası'nı text olarak alıyorum veya almak istiyorum.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
WEB TV - WEB BOX
Şu aralar Web TV ye uygun sitelerin dizaynı ile uğraşıyorum. Bu konuda size detaylı bilgiyi gelecek hafta vereceğim. Kısaca, evdeki televizyonunuzdan internete bağlanıp, dolaşabildiğiniz, email alıp gönderebildiğiniz televizyonlar olarak tanımlanabilecek bu aletlere şimdi bir de yeni kardeş geldi, WEB BOX. Skart girişi olan herhangibir televizyona takıyorsunuz WEB BOX'ınızı başlıyorsunuz internette dolaşmaya. Sadece bununla kalmıyor, çok daha kapsamlı işler yapabiliyorsunuz. Ama bunları gelecek haftaya bırakıp, size sadece Türkiye'de bu işin öncüsü Profilo Telra'nın sitesini önereceğim.
Az emek harcamadığım bu sitenin tamamına da bakmanızı isterim tabi ki:-))
Profilo-Telr@ - Profesyonel Ürünler - Web TV / Web Box
CUBE "KONSER"
Sibel Köse: Vokal Sarp Maden: Elektrik Gitar Can Çankaya: Klavye ve Trompet Alp Ersönmez: Bas Gitar Mert Önal: Davul
Dulcinea 17 Mayıs Cuma, Saat: 23:00
Meşelik Sk. No.20 Beyoğlu
Tel: 0212-245 10 39 / 48 / 71
SERTAB ERENER Bahar'da Açıkhava 'dayız! Fil Productions in düzenlediği konserler dizisinde pop müziğinin güçlü ismi Sertap Erener müzikseverlerle buluşacak... Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu 17 Mayıs, 21:00
Bilet Fiyatları : 27.500.000 TL, 22.000.000 TL, 17.500.000 TL, 14.000.000 TL, 11.500.000 TL
ATHENA COLGATE 10. YIL KONSERİ 1960'lı yıllarda Karayipler'den başlayarak tüm dünyaya yayılan Ska müziğinin ülkemizdeki temsilcilerinden biri olan Athena, şarkılarıyla 18 Mayıs 2002 Cumartesi gecesi Park Orman'da olacak. Saat 19:00 da başlayacak konser, Colgate ‘inTürkiye'deki 10. yılı kutlamaları çerçevesinde düzenleniyor. Konserin biletleri parayla satılmıyor. Herhangi 3 adet Colgate markalı ürün ambalajını Biletix bilet satış noktalarına getiren herkes konseri izleyebilecek. Park Orman 18 Mayıs, 19:00
TEOMAN
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu 18 Mayıs, 21:00
Bilet Fiyatları : 27.500.000 TL, 22.000.000 TL, 17.500.000 TL, 14.000.000 TL, 11.500.000 TL
Misafir Odası: Tanju Akdeniz |
Bana Güvenin...
Ne zamandır aklımdaydı Francis Fukuyama'dan söz etmek. Geçenlerde aynı isimden Kemal Derviş de söz edince, 'tam zamanıdır' dedim.
Bugün bir kitaptan söz etmek istiyorum aslında: Fukuyama'nın 'Güven: Sosyal Erdemler ve Refahın Yaratılması' adlı kitabından.
Adından da anlaşılacağı gibi kitapta temel olarak güven konusu işleniyor ancak yalın haliyle güven sözcüğünün kapsamı fazlaca geniş. Kitapta sözü edilen kavram, daha özgül bir tanımla; 'toplumsal güven' ya da 'yüksek güvenli toplumlar'.
Toplumları kristallere, bireyleri de moleküllere benzeten analojiler yeni değil. Fukuyama da yüksek güvenli toplumları granite, düşük güvenli toplumları da kum tepelerine benzetiyor. Güven de moleküller arası çekim kuvveti olarak yer alıyor modelde.
Bireylerarası çekim kuvvetinden söz edip "bireysellik indisi' ve Geert Hofstede'yi anmamak olmaz. Zaten Fukuyama'da aynı kişiye göndermeler yapmış. Bu araştırmacıyı da bir başka kahve sohbetine bırakıp konumuza dönelim.
Fukuyama ne yazık ki ülkemizden söz etmiyor. Buna pek şaşmamak gerekir. Nedenleri yine bir başka yazı konusu. Kitabı çok akıcı bir Türkçe ile dilimize kazandıran Ahmet Buğdaycı, kendi önsözünde ülkemizin 40 ülke arasında en düşük güvenli toplum olabilme fırsatını Brezilya'ya kaptırıp otuzdokuzuncu sıra ile yetinmek zorunda kaldığını belirtmiş. Sadece bu istatistik bile toplumsal güvene yönelik kaynak ayrılması konusunun ne denli önemli olduğunu göstermeye yeterli olabilir.
Durum böyle olunca bu yazarın adının devletimizin en tepesindeki kişilerden biri tarafından anılması yüreklere su serpiyor. Serpiyor da, bu kadar serinlik yeterli mi bilmem...
Kitapta aile ve devlet arasındaki bağları oluşturan 'gönüllü' sivil toplum kuruluşlarının öneminden, kurumların kendi içlerindeki sosyal yapılanmalardan, aile şirketlerinin kurumsallaşmasından, yabancılarla ortaklıktan ve tüm bunlara bağlı olarak ulaşılan toplumsal refahın düzeyinden söz ediliyor.
Fukuyama'nın yaklaşık -büyük boy- 400 sayfada söyleyebildiğini burada özetlemeye kalkışacak değilim. Ansel Adams'ın "fotoğrafı anlamak istiyorsanız, fotoğrafı öğrenmek zorundasınız" dediği gibi Fukuyama'nın ne dediğini öğrenmek istiyorsanız; bu yazıyı değil, Fukuyama'nın yazdıklarını okumalısınız.
Benim gibi çizerek okumayı sevenler için küçük bir not: Yaklaşık 4000 satırı çizmekle uğraşmayın. Kitabın başına "BU KİTABIN BÜTÜN SATIRLARI ÇİZİLİDİR" ibaresini yazın olsun bitsin.
Bildiklere, tanıdıklara güvenmek kolay. Önemli olan tanımadıklarımıza da güvenebilmek. Geçmiş dönemlerde bir çömlek üretebilmek için kimseye güvenmek gerekmiyordu. Bugün ise bir kurşunkalem üretebilmek için bile yüzlerce kişiye güvenmek gerekiyor. Tanıdığınız, bildiğiniz -dolayısıyla güvendiğiniz- kişilerin tam listesini yapın; başkalarına güvenmeden yapabileceklerinizin sınırını da görmüş olursunuz...
Bol güvenli günler.
Tanju Akdeniz
Meraklısına Francis Fukuyama notları:
Kitapları: http://www.sais-jhu.edu/faculty/fukuyama/books_frame.htm
Biyografisi: http://www.sais-jhu.edu/faculty/fukuyama/bio_frame.htm
Fotoğrafı: http://www.sijmen.nl/filo/fukuyama.html
22-24 Ekim'de
Türkiye'de: http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~4@nvid~125397,00.asp
bbg evindeki kavgacı kadın gaye ve kınkanatlar
iki gece, üçer saatten tam 6 saat, içimden "şunu bir ele geçirsem" diye hiçbir mimiğini kaçırmadan bbg gaye'yi seyrettim, edindiğim bütün hayat tecrübesini hizmetime çağırdım, maalesef bu kadından niye bu kadar nefret ettiğimi tam anlamadım. karakterim icabı, herkesin nefret ettiğini savunma huyum var, adalet sisteminin suçlular için baştan yazılması gerektiğini, asıl adaletin suç işleyen için gerekli olduğunu düşünürüm. gaye'de böyle olmuyor, herkes ona karşı ama benim onu hiç savunasım yok. bir kere galiba şuna çok sinir oluyorum: kadının bir gram bile "acaba mı?" duygusu yok, defteri kapatmış, her şeyi biliyor, bu beni delirtiyor, bütün sığ insanlarda varolan bir özellik bu. ikinci farkettiğim şey şu: kadın, "ben öyle kolay kolay dost olamam" demiyor, "benimle kolay kolay dost olamazsınız" diyor, büyük bir şahsiyet, kapalı bir devre, şifreli bir sistem, kendiyle doymuş bir sünger, isim soyadı beraber (gaye topbaş), bana uzak. sonunda şöyle düşündüm: bir insan bu sınırlara tek başına öyle kolay kolay gelmez, çocuklukta yaşanmış büyük bir travma olmasa bir insan narsisizmin bu azgın sularında niye bu kadar tek başına ve muhtemelen orgazmsız kalsın. ben işin sırrını çözdüm, kesin bir taciz olayı var, çocuklukta, o günden sonra kendi kendine orgazm imkanından başka bütün orgazm ihtimallerini kendine kapatmış. gaye'nin bir gün dökülüp açılıp size kendini anlattığını düşünebiliyor musunuz? ben istemem, o kalın kabuğun altından üstüme dökülecek olan yumuşak ve şekil almayı henüz öğrenememiş sıvıdan ben iğrenirim. kınkanatlar gibi, insan üstüne basınca gelen sesten bile midem kalkar, allah affetsin, ilk defa bir insandan komple nefret ediyorum.
Acı Kahve Hatırına : Çağhan Tansel |
Akıllara Zarar
Her şeyi kendi usullerimizce yapmaya alıştık artık. Global değerlerin ya da kavramların kendi geleneklerimize veya alışkanlıklarımıza göre toplum içinde kaynayıp gitmesi tamam da...ölçüyü kaçırmıyor muyuz yine?
Bahsettiğim ölçü kaçırma sendromu bu sefer Internet yasa tasarısında kendisini gösterdi. Gerçi tasarı demek de anlamsız artık çünkü meclis bu tasarıyı onayladı ve Cumhurbaşkanına gönderdi. Birçok konuda halkın umudu olan Cumhurbaşkanımız yine aynı görevi üstlenmek durumunda. Önüne konan şey o kadar ipe sapa gelmez bir tasarı ki hiçbir şekilde beyinlerden çıkıp kağıda dökülmemesi gerekiyordu. "Beyinlerde bile olmamalıydı" diye düşünmeyin sakın o kadar da ileri değil! Burası boş şeylerle uğraşma ve önemli şeyleri boş şeylere çevirme ülkesi. Internetin belli kurallara bağlanması bugün tüm dünyada önemli bir sorun ve konu. Çeşitli sivil toplum örgütleri bu konuda fikirler üretebilmek ve belli meslek gruplarının da haklarını korumaya alabilmek için sistemli bir şekilde çalışıyorlar. Fakat en önemlisi devletlerin hassasiyeti. Malum, internet başlı başına bir dünya. Belki bizim ülkemizde çoğunluk olarak chat yapmak (bazı kafelerde yazılış şekli "çet" veya "çit"), sörf yapmak ("abi sörf nerde ya" cümlelerini duydum ya artık daha ötesini düşünemiyorum), kız/erkek arkadaş bulmak için kullanılıyor ama bunların yanında ve daha önemli olarak günlük hayat içerisinde çok "işlevsel" yönleri var; bunların başında da vergi uzmanlarının kıyasıya beyin fırtınası estirdikleri e-ticaret alanı geliyor. Hal böyleyken bizler neler olacağını merakla beklerken ve global bir internet yasası hayalini kurarken ulusal bir internet yasamız da kısmen oldu! Kısmen diyorum çünkü bahsettiğimiz tasarı spesifik olarak bir internet yasası değil, internetin yasaklarının konduğu bir RTÜK yasası! Komedi giderek katlanıyor değil mi? Daha ortada bir internet yasası yokken (ulusal ya da uluslararası) RTÜK, interneti sınırlandırabiliyor! Bir alanda yasa çıkacağı zaman bunun o alanı sadece sınırlandırmaktan ve o alanda yasaklar koymaktan ibaret olduğunu sanan zihniyetten ne zaman ve nasıl kurtuluruz bilmiyorum. Ama kesin bildiğim bir şey var ki çağın tersine yapılan uygulamaların ve çıkarılan yasaların artık onarılamaz zararlar verdiği. Bu zararları onarmak hep sonraki nesillere atılıyor ama yük o kadar ağırlaşıyor ki hangi nesilin bu kadar ağır bir yükün altından kalkabileceği de tam bir muamma. Birçok sitenin anasayfasında görebilirsiniz, "Internet'e özel yasa istiyoruz" diye birçok yerde çağrılar yapılıyor. Türkiye Bilişim Derneği bu yasaya karşı çok net olarak karşı görüşünü belirtti ve ilerleyen zamanlarda çok daha somut boykotlar gelecek, emin olun. Peki bu kadar tepki varken hala nasıl oluyor da bu yasa çıkıyor? Gerçekten hayretler içinde kalmamak mümkün değil. Ama şöyle bir duralım ve düşünelim. Internet yaşamın çok hızlı aktığı bir dünya. Fikirlerin özgürce ifade edilebildiği bir dünya. Yaratıcılığın sonuna kadar ortaya konabildiği bir dünya. O zaman, tüm bunların ancak tersini başarabilen kişilerden başka ne beklenebilir ki?
Yıllar geçer... Dünya genelinde her evde en az bir internet bağlantısı varken Türkiye'de internet hala üç ilde yaygındır .
"Ee...iyi günler efenim.."
"Söyle."
"Bi site açacagdık da..."
"Denize nazır mı?"
Kahvenin bile hazmedilemediği zamanlar..........
Aslında sözüme, yönetici vasfına sahip olup da, bir türlü yöneticilik yapamayan insanlardan bahsederek başlamak istiyorum. Şöyle bir insan kaynakları sitelerine baktığınızda, görürsünüz ki hepsinde "Profesyonel Yönetici Olmanın 10 Altın kuralı", "Nasıl Profesyonel Yönetici olunur" gibi bir sürü yazılar, seminerler ve kitaplar yer almaktadır. Belki bunların faydaları vardır ama , bence yöneticilik sadece doğruyu bilmek değil, bu doğruyu zamanında ve düzgün şekilde ifade etmekle değer kazanır. Tecrübelerim göstermiştir ki, birlikte çalıştığınız insanları çok iyi dinlemeniz, çok iyi anlamanız ve onları eleştirmeden çözüm önerileri götürmeniz her zaman için faydalı olmuştur. Tabiiki yaradılış itibari ile, karşısındakini çok iyi dinleyen ve davranış şekillerine karşı duyarlı olan bir toplum değiliz maalesef.
Gerçekten de başarının, uzmanların dediği gibi duygusal zeka yani empati den geçtiğine inanıyorum. Çevresine ve olaylara karşı duyarlı olan bir toplum bence herzaman için daha üretken olabilmektedir. Panik davranarak düşünmeden konuşan bir yöneticinin en ufak yanlış bir hareketi, o ortamdaki kişilerin motivasyonunu sıfıra indirmekte, böylece iş üretimine balta vurmaktadır. Sonuçta hepimiz, evimizde ailemizle birlikte geçirdiğimiz zamandan çok işyerimizde zaman geçiriyoruz, hele birde bu ortam tatsızlaşınca kişi benliğinden ödün vermeye başlıyor.
Biraz toparlanıp şöyle çimen üzerine uzanıp, kafamızı boşalttığımız anları özlemiyor değilim.Bu özlemimi belki de, hafta sonu çıkarabilirim diye düşünerek, eşimin ısrarı ile Küçükkuyu mevkiinde ÖngenCountry diye bir otele gidiyoruz umarım döndüğümde oraların güzelliklerini sizlerle paylaşırım.
Keyfiniz bol olsun....,
Ayşe H. EREM
|
Merhaba,
kahve molasına tüm dört ayaklı dostlar adına teşekkürler..Sitenizde yayınlanan ilandan sonra yuzlerce kişi beni aradı dalmaçyalı ve rus finosu dahil beş güzel köpek yeni sahipleri ile yeni bir hayata başladılar.Bu dünyanın sadece bizlere ait olmadığını , her canlının yaşam hakkının en doğal hak oldugunu, sevginin paylaştıkca artıp değerlendiğini o küçük ilanla beraber herkese hatırlattığınız için gönülden teşekkürler..
Sevgiyle kalın
Ayşe Doğancı
|
Sevgili Kahvehane Sahibi,
16 Mayıs tarihli Kahve Molası'ndaki yazınızı dehşetle tekrar tekrar okudum. Henüz 13 aylık bir bebeğin annesi ve kocam tarafından yenilerinin yapılması konusunda sürekli olarak beyni yıkanmakta olan bir kişi olarak, sabah sabah yazınızı okumak bilseniz nekadar tahrip ediciydi. Oysa ben her gün bilgisayarımı açarken sabırsızlanıp "haydi biran evvel internete bağlanayım, bakalım bu sabah Kahve Molasında neler var" diyenlerdendim. Hevesimi kırdınız, hayallerimi yıktınız, gerçekleri bu kadar açık açık yazmak zorundamıydınız!
Bana büyük bir hüzün veren bu yazınızın, yeni evliler, hatta evlenmeyi düşünenler üzerinde nasıl etki bıraktığını varın siz düşünün…Bunu en kısa zamanda telafi etmenizi bekliyoruz sizden!
Şaka bir yana, aslında sizi çok iyi anlıyorum ve yavrularınıza herzaman hertürlü imkanı verebilmenizi ümit ediyorum. Biz yani küçücük bir bebeğin ebeveynleri bile, geleceği planlamak zorundayız. Dişimizden, tırnağımızdan artarsa eğer, kenara sadece okul masrafları için değil, giyim, kuşam, oyuncak, gezme-tozma, sosyal aktiviteler ve akla gelmeyecek başka bin bir türlü şey için ayırmak durumundayız.
Tabii bu olanaklar içinde ve maalesef anneleri de çalıştığı için bizlerden ayrı büyüyen çocuklarımızın, gerçekten iyi yerlere gelip iyi insanlar olmalarını dilemekten ve umut etmekten başka yapacak bir şeyimiz de yok. Ben bu kadar bolluğun herzaman çok iyi sonuç vermediği kanaatindeyim. Bilmem siz ne düşünürsünüz?
ÖNEMLİ AYRINTI: Benim gibi yazmaktan daima korkmuş bir kişiyi bile harekete geçirip birşeyler yazdırdınız. Ne diyeyimki ben size, valla BRAVO!
Burcu Korkmaz
|
19 Mayıs Uçurtma Şenliği
Fotoğrafevi, hafta sonları için çok güzel günübirlik turlar düzenliyor. Bunlardan en güzeli 19 Mayıs'taki Uçurtma Şenliği, ayrıntıları öğrenmek için Fotoğrafevi'nin sitesini ziyaret etmenizi öneririm.
Fotografevi
Tütüncü Çıkmazı No:4 Beyoğlu-İSTANBUL
Tel: 0 212 251 05 66
Brunch Keyfi
Bahçe & Bahçe
Pazar günleri 10:30-14:00 saatleri arasında brunch yapılıyor. Brunch’ın kişi başı fiyatı 16 milyon 500 bin TL. Kredi kartları geçerli. Ancak otopark sorunu yaşayabilirsiniz.
Adres: Mektep Sok. 7/9, Moda
Tel: 0 216 338 70 40
Bebek Koru Kahvesi
Cumartesi ve Pazar günleri, 09:30-15:00 arasında açık büfe kahvaltı sunuluyor. Kişi başı fiyat 24 milyon TL. Kredi kartları geçerli. Otopark sorunu yaşanmıyor.
Adres: Cevdet Paşa Cad. 120, Bebek
Tel: 0 212 287 56 07
Cafe Cadde
Pazar günleri 10:00-14:00 arasında açık büfe olarak sunulan kahvaltının kişi başı fiyatı 12 milyon TL. Otopark sorunu yok. Kredi kartları geçerli.
Adres: Bağdat Cad. 375/2, Şaşkınbakkal
Tel: 0 216 302 76 24
Cafe Creme
Pazar günleri 09:30-15:00 arasında limitsiz sıcak içeceklerin dahil olduğu açık büfe kahvaltı sunuluyor. Ara sıcakların da dahil olduğu kahvaltının fiyatı 13 milyon 500 bin TL. Kredi kartları geçiyor, otopark sorunu yaşanmıyor.
Adres: Değirmen Sok. 12. Ortaköy
Tel: 0 212 227 72 94
Cafe Divan
Pazar günleri saat 10:00-14:00 arasında yapılan brunch’ın kişi başı fiyatı 25 milyon TL. Kredi kartları geçerli.
Adres: Kuruçeşme Cad. 36, Kuruçeşme
Tel: 0 212 257 71 50
Çadır Köşkü
Cumartesi ve pazar sabahları 09:00-14:00 saatleri arasında sunulan açık büfe kahvaltının kişi başı fiyatı 8 milyon 500 bin TL. Kredi kartları geçiyor.
Adres: Yıldız Parkı, Beşiktaş
Tel: 0 212 258 90 20
Hidiv Kasrı
Pazar sabahları 09:00-12:00 saatleri arasında açık büfe kahvaltı sunuluyor. Kahvaltının kişi başı fiyatı 9 milyon TL. Kredi kartları geçiyor.
Adres: Çubuklu Korusu Çubuklu Yolu No:32 Beykoz
Tel: 0 216 413 96 44 – 413 96 64 – 425 06 03 - 425 06 04
Lacivert
Mekanda her pazar 11:00-14:00 saatleri arasında açık büfe kahvaltı sunuluyor. Kahvaltının kişi başı fiyatı 1 Haziran’a kadar 17 milyon 500 bin TL iken, 1 Haziran’dan sonra ise 22 milyon 500 bin TL olacak. Kredi kartları geçiyor.
Adres: Körfez Cad. 57/A Kanlıca
Tel: 0 216 413 37 53
Leonardo Restoran
Cumartesi günleri 11:00-19:00 açık büfe yapılan brunch’ın fiyatı 22 milyon 5 bin TL. Pazar günleri ise 09:00 – 11:00 arasında açık büfe kahvaltı, 11:00-19:00 arasında ise açık büfe öğlen yemeği sunuluyor. Kahvaltının fiyatı (içecekler dahil) 15 milyon, öğle yemeğinin fiyatı ise (içecekler ekstra) 22 milyon 500 bin TL. Mekanda kredi kartları geçerli.
Adres: Polonezköy 32, Polonezköy
Tel: 0 216 432 30 82
Malta Köşkü
Hafta sonları 09:00-12:00 arasında açık büfe kahvaltı, 12:00- 21:00 saatleri arasında da açık büfe yemek sunuluyor. Kahvaltının fiyatı 9 milyon TL, yemeğin fiyatı ise 13 milyon 500 bin TL. Kredi kartları geçerli.
Adres: Yıldız Parkı, Beşiktaş
Tel: 0 212 258 94 53 - 258 94 93
http://www.zevzek.com
Her işe maydonoz eğlenceli bir site. Mutlaka bir ziyaret edin, ilginizi çekecek birşeyler bulacaksınız eminim.
http://www.sezyum.com
İptallerin ve ertelemelerin sitesi. Kendisini böyle tanımlıyor. Zeka ürünü olduğu ortada. Ziyaret edilmesi elzem sitelerden.
http://www.prnet.com.tr/dalian/gazeteler/gazeteler.htm
Tembeller için hoş bir hizmet veriyorlar. Hergün tüm günlük gazetelerin ilk sayfalarını tarayıp sitelerine koyuyorlar, sizde gidip bakıyorsunuz. Valla kolay değil, ellerine sağlık
http://www.dvdtakas.com
DVD'niz varsa, gezmeniz gereken bir site. DVD ler hakkında püf noktaları, film tanıtımları ve film değişim hizmeti veriyorlar. İşe yarar bence.
Damak tadınıza uygun kahveler |
Handy File Find and Replace v1.2 [361k] W9x/2k/XP FREE
http://silveragesoftware.com/ftp/HFFRSetup.exe
Bir sürü dosyanız var ve içlerindeki birkaç cümleyi kolayca değiştirebilmek istiyorsunuz. O zaman bu programı açıp kullanacaksınız. Windows daki arama fonksiyonu gibi, arıyor, buluyor ve değiştiriyor. Kaç tane dosya olduğu hiç farketmiyor.
IECount v1.0 [252k] W9x/2k/XP FREE
http://f-group.mastak.com/Archive/Iecount.zip
Başınıza mutlaka geliyordur. İnternette dolaşırken, tarayıcı sayfalarını açıyor açıyorsunuz, sonra bir bakıyorsunuz makina kilitlenmiş. Hadi makinayı reboot et işin yoksa. İşte bu program size açacağınız tarayıcı sayfa sayısını belirleyip, fazlasına izin vermemenizi sağlıyor. Bu yolla pop-up sayfalarını da önlemeniz mümkün oluyor.
|
|