HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı



Yönetimde, ticarette, üretimde, satışta, kazançta; kısacası her alanda erişilebilir sınırlara dayandığımızın habercisi olan bu ses, buraya kadarki gelişme hızını koruyabilmek için yeni bir şeyler yapmamız gerektiğini, aksi takdirde yıllarca yerimizde sayacağımızı söylüyor... Anladığım kadarıyla "hızlandırılmış elementler dönemi" çoktan başlamış da bizim haberimiz yokmuş.




O bir hızlandırılmış element! Görevi o güne kadar erişilmiş sınırları zorlamak... İster bir yarış pilotu olsun, isterse teknik yeniliklerin denendiği test sürüşlerinin gözü pek sürücüsü... Onun işi, kendisinin, aracın ve başkalarının güvenliğini tehlikeye atmadan, erişilmiş sınırların ötesine geçmeyi denemek...






Bunlar da temsili kamu çalışanları... onların görevi ise sınırları zorlamak değil, tam tersine sınırları aşmayı aklından bile geçirmeden, görev tanımının belirlediği alandaki işleri kendilerinden istenen şekilde yerine getirmek; ölçü ne ise onu belleyip ne bir öne geçmeye, ne de bir adım geri kalmaya yeltenmeden, aynı hizada yola devam etmek...


İşte özel sektör ile kamu sektörü arasındaki büyük uçurumun temel nedeni bu: birisi sürekli yeni ufuklara yol alırken diğeri her gün aynı şeyleri bir önceki gün yaptığı gibi yapmak istiyor... Bu yüzden birisi amaçlarına ulaşmak için durmadan yeni yöntemler geliştirip yeni cihaz ve gereçler icat ederken ötekisi yıllar öncesinin donanımıyla iş görmeye çalışmakta bir sakınca görmüyor. Çünkü birisi uluslararası rekabet ortamının acımasız baskısı altında mal ve hizmetini satarak kar edebilmenin yeni yollarını bulmak zorunda... Diğeri ise emrine verilmiş hesapsız olanakların yegane kullanıcısı olarak, rekabetten uzak bir ortamda, çarkını -iyi ya da kötü- bir şekilde döndürmenin kolaylığıyla gelen, kalıcı bir rehavet içinde...

Aslında çok değil, 20 yıl kadar önce, ülkemiz koşulları itibariyle özel sektör ile kamu sektörü arasında bu denli büyük bir fark yoktu. Hatta bazı alanlarda kamu sektörü daha düzgün işletmeciliğin, daha kaliteli üretimin, daha sağlam ilişkilerin merkezi konumundaydı.

Ne olduysa bu yirmi yıl içinde kamunun korkup içine kapanarak ıskaladığı, özel sektörün ise cesaretle uzanıp yakalayarak kendi lehine kullanmayı başardığı değişim rüzgarları sayesinde oldu...

Geri - 119 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur