|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Nasıl ki demiryolu taşımacığında elektronikleşme ve yüksek hızlı trenler sayesinde eski hatların pek çoğu devre dışı kalmışsa…
mevcut kamu yönetimi anlayışımız ve onun bir uzantısı olan memuriyet sistemimiz de, icat olunan yeni türleri karşısında yararlı vasıflarını tümüyle yitirip yerinden kalkmaz bir ağırlığa dönüşen, bir zamanların en önemli buluşu olan taştan tekerlek gibi, tarihsel görevini başarıyla yerine getirip miadını doldurmuş insan yapısı bir ürün olarak insanlık tarihini müzesindeki yerini almalıdır.
Çünkü zaman içinde değişime uğramış olsa da, 40-50 yıl önceki omurgasını ve temel çalışma prensiplerini muhafaza eden mevcut kamu istihdam modelinin özünde yukarıdan gelen emirleri sorun çıkartmadan yerine getirecek bir kadrolaşma yaratmak ve amirlerin eline bu kadroları kolayca sevk ve idare edebilecekleri araçlar vermek düşüncesi yatmaktadır. Tasarlandığı dönemin yetişmiş insan gücü kıtlığı göz önünde bulundurulursa, az sayıdaki bürokratın yönetimine verilecek eğitim seviyesi ve mesleki becerileri son derece sınırlı bir kalabalığı kolayca denetleyip işlerin görülmesini sağlayacak böyle bir istihdam biçimi benimsenmiş olmasının o günün gereklerine uygun bir strateji olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Ancak o dönemin koşullarına göre tasarlanıp yaratılan bu istihdam biçimi günümüz koşullarında gereksinimlerimize yanıt verememekte, gereksinimlerimizin başka yollarla karşılanabilmesine de engel oluşturmaktadır.
O günün koşullarının bir gereği olarak amirlerin emirlerini eksiksiz yerine getirmelerini sağlayacak bir bağımlılık içinde bulunmaları tasarlanan memurların bu statülerinin zaman içinde değiştirilmemesi, Napolyon'un yukarıda aktarılan sözlerinin bir tezahürü olarak, onları edilgen ve pasif elemanlar haline getirmiştir. Memurların aşırı boyutlarda amirlerine bağımlı kılınmış olmaları onların bir şeylere hayır diyebilme yeteneklerini de ellerinden almış olduğundan, devran dönüp amirler usulsüz işlere yöneldiğinde alt kadrolar ne bunları zamanında fark edecek dirayeti, ne de bunlara karşı çıkacak cesareti kendilerinde görememişlerdir.
Başlangıçta işlerin çabucak görülmesi gayesiyle sistemin edilgen bir parçası haline getirilen memurlar, kamuoyunun zihninde yer eden bu edilgen hallerinin bedelini hiç hak etmedikleri bir biçimde, kendileri dışında gelişen yolsuzluklar yumağının da gölgesinde kalarak ödemişlerdir. Düşük ücretlerle, çok zor şartlar altında, sınırlı olanaklarla ülkelerine hizmet eden bu cefakar ve fedakar kitlenin üretkenlikten ve mesleki becerilerden uzak, kamu kaynaklarını tüketen bir kitle gibi algılanmasına ve adeta bir yük gibi görünmeye başlamasına yol açan bu bağımlılığın artık ortadan kaldırılması ve memurların tüm mesleki ve kişisel yeteneklerini tam anlamıyla ortaya koyabilecekleri yeni bir istihdam modeli çerçevesinde kamu kaynaklarını tüketen değil, son zamanlarda artık ve kırıntılar dışında pek bir şey bulamadığımız kamunun sofrasına ekmek koyan bir kitleye dönüştürülmesi gerekmektedir.
|
|
|