KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri

KAHVE MOLASI

 28 Mayıs 2002 - Sivilleştirdiklerimizden misiniz?


Merhaba Dostlarım,

Hafta sonunu İzmir'de benim için çok hoş bir organizasyonda geçirdim. Geçen hafta sözünü çokça ettiğim 25.Yıl kutlaması. 25 yıldır görmediğiniz dostlarınızı kucaklamaktan daha güzel ne olabilir bilmiyorum. Çehresi tamamen değişmiş olsa da, içi hep aynı kalan 70 tane yetişmiş insanın, kaldıkları yerden yeniden başlayıp birbirlerine sarılması görülmeye değerdi. Bana bu güzel duyguları yaşatan tüm arkadaşlarıma sevgilerimi yolluyorum. Hepinize de bu türlü güzellikleri sıkça yaşamanızı diliyorum.

..........

Geçen hafta, sivil örgütlenmenin, devlet organlarını, kanuni haklarını arama anlamında, dize getirdiği anlamlı günler yaşadık. 1 sene süren dava sonuçlandı ve otoyol zamları geri alındı. 1 yıl içinde 41 trilyon fazla ödeme yapmışız, ne gam. Kanunların bize tanıdığı haktan yararlanarak hakkımızı aldık ya, varsın devletimiz 1 ay sonra tekrar zam yapsın. Biz de yeniden dava açarız olur biter. Tüketici Haklarını Koruma Derneğinin bu başarısının, yaşamın her alanında, demokratik haklarımızı korumak adına yol gösterici olduğuna inanıyorum. İçimize işlemiş boyun eğme duygusundan sıyrılıp, demokratik hakkımızın takipçisi olmayı öğrendiğimiz de, eminim AB'ye girmek için değiştirelim mi, değiştirmeyelim mi diye fallar açtığımız konuları kolaylıkla ve güzellikle aşabileceğiz. Son kazanımın da bu yolda atılmış önemli bir adım olduğunu düşünüyorum.

..........

Cumartesi günü meşgul olduğum için BBG'nin finalini seyredemedim. Oh ne güzel derken bir de baktım ki, bu akşam özel hesaplaşma günüymüş. 14 genç 1 amca yarışmacının ortasında Sevgili Öykü Abla, hesaplaşma trafiğini yönetmeye çalışıyor. Hah tamam konu bağlandı, artık kavga etmezler dediğiniz anda Öykü Abla araya girip, çatapatın fitilini yakıveriyor. Tartışmanın yarısı, parayı Kaan paylaşsın mı paylaşmasın mı sorusuna cevap aramakla geçiyor. Yahu insanları 100 gün bir eve tıkmış, sırtlarından kazandıkça kazanmışsınız, reytingleri tavana vurdurmak için olmadık zamanlarda eve el bombaları atmışsınız, bi de kalkıp çocuğun hakkı olan parayı üleştirmeye çalışmanın anlamı ne? Ama amaç belli, bal gibi biliyorlar ki Kaan bunu reddecek ve aralarında bir son dakika meydan muharebesi daha yaşanacak. Ah reyting ahhh, sen nelere kadirsin... Tam neyse kurtulduk artık, Kaan kaptı paraları kavga da bitti derken, Çarşamba günü yeni bir BBG cephesinin Bodrum'da açılacağını öğreniyoruz. Benim merak ettiğim, İstanbul'da taksinin peşinde, asker uğurlar gibi naralarla dolaşanlar, Bodrum'a da gidip "Kaan sen bizim herşeyimizsin, acık da bağa ver" diye bağıracaklar mı? Benim yapımcılara tavsiyem 15 tane de bodyguard'ı yanlarına refakatçi olarak katmaları. Valla n'olur n'olmaz, bunlar kediye yaptıklarını birbirlerine de yapmayı deneyebilirler. Maazallahh...

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kıraathane Sahibinden


Ara ki bulasın...

Cuma günü hafta sonu hazırlıkları yaparken aldığım bir eposta ile bu sefer tam 28 yıl öncesine döndüm. 28 yıldır görmediğim bir okul arkadaşım beni internet sitelerinde bulmuş ve bir mesaj atmış. Gerisi çorap söküğü gibi geldi ve tam 4 eski arkadaşımı daha buldum. İşte ben bu interneti bunu için çok seviyorum. Arayıpta bulamadığınız hiçbirşey yok. Arama motoru diye adlandıran arama portallarında her türlü bilginin ilk elden kaynağına ulaşmak mümkün. Peki o portallara kayıtlı milyonlarca sayfa hangi sıralamayla karşınıza çıkıyor. Tamamen el değmeden oluştuğu varsayılan arama sonuçları acaba gerçekten hak hukuk tanıyor mu?

İlk adım sayfayı hazırlayan webmaster'ın sayfaya eklediği birkaç satır kodla atılıyor. Kodlarda yeralan anahtar sözcükler, arama sonuçlarında baz alındığından çok önemli. Daha sonra bu sayfanın arama motorlarına kayıt için yollanması gerekiyor. İşte burada artık parayı bastıran öne çıkıyor. 2 yıl öncesine kadar herhangibir ücret talep etmeyen büyük arama motorları, artık ön sıralara geçmek isteyenlerden hatırı sayılır ücretler talep ediyorlar. Normal kayıt sürecinde öne geçmenin kurallarını anlatan ve otomatik promosyon sayfaları hazırlayan yüzlerce program var. Bunların da iyilerinin rejistrasyon ve güncelleme ücretleri gene epeyce yüksek. Burada yapılması gereken, bıkıp usanmadan sitelerinizi arama motorlarına kaydettirmeniz. İşi sadece webmaster'larınıza bırakır ve sonuç almayı beklerseniz, epeyce beklemek zorunda kalabilirsiniz. Özellikle yerli arama portallarına kendiniz girip kayıt yaptırabilirsiniz. Ama en önemlisi, sitenizi ve email adresinizi mümkün olabildiğince çok yerde kullanmak ve kayıtlarda bir şekilde yer almasını sağlamak. Bunu da "El elin eşeğini ıslık çalarak arar" özdeyişini unutmadan bizzat sizin yapmanız gerekiyor.

 Kahvecinin Günlüğü


  • 13. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali - "Gülün Öfkesi"
    Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde Watermill West Berkshire Play House’nin sahneye koyduğu “Gülün Öfkesi”, 28, 29 ve 30 Mayıs tarihlerinde sahneleniyor.


  • 0/DAMAGE INC.
    Müzisyen, bilgisayar programcısı,tiyatro oyuncusu,yazar gibi farklı disiplinlerden kişileri biraraya getiren performans grubu multimedya gösteriler tasarlıyor. Gösterilerini sokak,tiyatro salonu, klüp gibi farklı mekanlarda gerçekleştiriyor ve her performasını yeni katılımcılarla zenginleştiriyor. Katılımcılarının takma adlarla gerçekleştirdikleri gösteriler malzemelerin "yapıbozum"a uğratılarak bir araya gelmesiyle oluşuyor. Dadadan postpunk'a uzanan bir çizgide denemeler yapan grup, deneyimlerini izleyiciyle paylaşıyor. Bugün saat 21:30'de.
    Babylon
    Şeyhbender Sk. No:3 Asmalımescit - Tünel / Beyoğlu
    Tel: 0212-292 73 68


  • Ata Demirer
    Ata Demirer yaptığı kendisine özgü tiplemeler ve taklitler ile Beşiktaş Kültür Merkezi'nde izleyenleri gülmekten kırıp geçirmeye devam ediyor.
    Beşiktaş Kültür Merkezi 28 Mayıs, 21:00


  •  arasıra / esrari


    tüysüz tavuğun düşündürdükleri.

    elimde uzaktan kumanda kanal atlarken, discovery channel'da karşıma çıkan ve dilini aniden uzatarak sineği havada kapan kertenkele beni her seferinde büyülüyor. kertenkele olmaz da bir balık olur, ya da bir ağaç. hani şehirliler yaz tatilinin ilk günü sahildeki iskelenin ucuna yürürler de oradan denizin dibine düşünce dolu bir bakış atıp öylece kalırlar, işte ben de öyle oluyorum. bu büyülü gezegende, kendime bula bula bu tozlu çamurlu yolları, bu çirkin apartmanları mı buldum diyorum. geçen gün bir şey oldu, televizyonda gördüm yine, tüysüz tavuk imal etmişler. tüysüz tavuk discovery channel'a yakışmaz, ama discovery channel o izlenimci bakışını tüysüz tavuk imal eden insanoğluna çevirseydi ve tıpkı hayvanları/bitkileri anlatır gibi insanları anlatsaydı, yiyeceklerini kolay tüketmek için genetik yapılarını değiştirip tavuğun tüysüzünü, şeftalinin kılsızını, karpuzun karesini imal eden bir canlı grubu hakkında ne düşünürdünüz? herhalde benim sinek avlayan kertenkeleye duyduğum hayranlığı duymazdınız. insanlık tarihini sanki bir ilerleme gibi görenler var. bu, bana çok komik geliyor. ne ilerlemesi? bir keresinde seyretmiştim, birinin ağzına parmak kamera yerleştirmişler, adam sevdiği bir yemeğin daha adını duyduğunda yanak bölgesindeki tükürük hortumlarından nasıl tükürük fışkırıyor bir görseydiniz, insan denen canlının içyüzünü daha iyi anlardınız. "sosyal sos", bu tür hayvanlığımızı örtmeye yarıyor. ama ben discovery channel'a "insan denen canlının sosyal hayatı" diye bir film hazırlasaydım, bu "sosyal sos"un örtüsünü kaldırmak için bana üç görüntü yeterdi: bir- babasının cipinin arka koltuğuna oturmuş ve kırmızı ışıkta durduklarında cipin penceresinden kendisine hayret dolu gözlerle bakan yoksul yaşıtına korkuyla bakan bir yavru insan canlısı, iki- tünel'de her sabah dokuzda etap oteli'nden çıkacak turistleri bekleyen kürt ayakkabı boyacısı çocuklar, üç- israilde tüysüz büyümeleri için daracık kafesinde amonyak yoğun bir ortamda tutulan tavuklar. bence gerisi hava-civa!

     Ters Köşe: Mehtap Akdeniz


    Sepet Sepet Yumurta

    Hafta sonlarından birinde biri bitmeden öbürü başlayan yaş günü partilerinin birindeydim. Malum ben de iki tane yumurta olduğundan her ay ortalama iki yaş günü pastası kesmezsem o ay şekerim düşüyor. Her seferinde aynı palyaço Erdal abi ile karşılaşmaktan kanka bir palyaçom bile oldu bu hayatta. O gün onlarca yumurta ortalıkta birbirinin kafasını kırmaya çalışırken, biz anneler her zamanki gibi doğum hane anılarımızı anlatıyorduk. Bu doğal tımarhanenin içinde bir adamcağız elinde eğreti duran iki yaşlarındaki çocukla başa çıkmaya çalışıyor ama ne yapacağını bilemiyordu. Kucağındaki sapsarı çocuk adama amca derken, başka bir kara kız çocuğu gelip adama baba diyordu. Baba olan adam, kara olan kıza, sarı olan kızı göstererek,'kardeşini de yanına alsana' diyor, sarı kız, kara kızın arkasından ablaa diye zırlarken kara abla 'baba annemi ara gelip çocuğunu alsın' diyordu. Ben doğum hane anılarından daha ilginç bir doğum olayı yaşadığını şıp diye anladığım adamla ilgilenmeye karar verdim. 'Sizin doğum hane biraz karışıktı galiba' dedim
    'Ne siz sorun ne ben söyleyeyim' dedi. Ve benimle sohbete başladı.
    Bir yandan da benim küçük erkek yumurtam adamı durmadan tekmeliyordu. Dayanamadım çocuktaki tekme tepkisinin psikolojideki yerini açıkladım.
    'Benim bir erkekle ilgilenmemden rahatsız oldu sanırım. Dizinizi değil, cici baba olma ihtimalinizi tekmeliyor'.
    'Siz de mi?....... Tanrı sizi korusun.' dedi.
    'Durum o kadar vahim yani?' diye adama dişi sorular sorarak, klasik erkek konuşturması taktikleri uygulamaya başladım. Sonunda işe yaradı ve başladı durumunu anlatmaya. Duyduklarım karşısında dehşete kapıldım, yaş günü pastasını bile gözüm görmedi anlaşılan koca dilimi üstüme düşürdüm.
    'Küçük olan benim ayrıldığım eşimin yeni eşinden olan kızı, büyük olan da ortak kızımız', 'Birinin babası, diğerinin cici amcası olurum' dedi. Sarı kızı, kara kız abla yaş gününe gidecek diye ortalığı kaldırınca, süsleyip püsleyip vermişler cici amcasının kucağına. 'Eh arada olur böyle şeyler' dedim.
    ' Arada? Annesinin babasının işi çıkar doktora ben götürürüm. Sinemaya giderler gece ben bakarım. Beterin beteri var, ben neredeyse halime şükrediyorum, bir arkadaşımın durumu daha fena' diyerek Ali isimli bir arkadaşının durumunu anlattı bana.

    İsimler düzmece ama Ali beyin durumu aynen şöyle;
    Ayşe ile Ali evlenirler. Ömer doğar. Ayrılırlar Ayşe, Ömer'in yuva arkadaşı kanka Murat'ın babası İlhami ile evlenir. Aslı doğar. Ali de kimle evlenir dersiniz? Kanka Murat'ın annesi Ebru ile . Dağhan ve Alphan doğar. Kim kimlerin babası? Kim kimlerin annesi. Kim kimlere kardeş, kim kimlere yakın akraba? Hepsini tek, tek bilmece çözer gibi saptadık. Aileye bir isim koyduk, 'Folluk Ailesi'. Yakın akrabalık ilişkisinden mi?, ekonomik olduğundan mı? yoksa çocukların bu 'Şen Yuva' ortamdan mutlu olmalarından mı? bilinmez, Folluk Ailesi zamanla hafta sonlarını hep beraber geçirip, tatillere hep beraber gider olmuş. Yumurtalar uyuduktan sonra viskileri açıp. 'Yahu biz ne yaptık? Halimize bakın, ne birbirimizden kurtulabildik, ne de çekirdek aile olabildik. Kim başlattı bu işi diye birbirlerine girip dövüşe, dövüşe koltuklarda sızıyorlarmış'. Dehşete kapılınmayacak gibi değil, değil mi?

    Bir yumurtayla evden çıkıp, biri çift sarılı toplam beş yumurtayla eve döndüğüne mi sevinirsin? Boşadığını misliyle geri aldığına mı yanarsın?

    Tanrı hepimizi korusun.
    Mehtap Akdeniz

     Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen


    Beymen Mehmet

    " Zevkler ve Renkler " konusunda pek beğendiğimiz bir kimya öğretmenimiz var idi ve kendisine nickname olarak " Beymen Mehmet " derdik ! Yeni mezun ve ilk öğretmenliği bizim okul olan Beymen Mehmet'e tüm kız arkadaşlarımız kesinlikle aşık olmuşlardı :-))

    Geçenlerde internet üzerinde dolaşan bir " Dehşet Neşet " anıları okumuştum ve pek beğenmiştim. Yıllardır kitaplarını okuduğumuz, televizyonlarda bıkmadan usanmadan izlediğimiz " Hababam Sınıfı " da öğretmemiş miydi bizlere bu nicname'leri ? Hemen hemen her okulun birçok değerli öğretmeni de nasibini almıştır bu lakaplardan ! Eskiden bir mahalle kavramı var idi ve kesinlikle her mahallede de bir sürü lakap sahibi arkadaşımız olmuş idi :-))

    Bilmiyorum ama sanırım Beymen Mehmet'de kendisine takılmış bu lakaptan ötürü mutlu idi ( Hele kız arkadaşlarımızın ilgisinden ! ). Öyle ya; o bir Badi Ekrem, Kel Mahmut veya Vakvak Rıza değildi. Son derece şık takım ebiseler, kravatlar, ayakkabılar giyerdi ( Herhalde o yıllarda öğretmenlere iyi para veriyorlardı ! ). Sanırım Beymen Mehmet'in 2.yılı idi ve bizler lise son sınıfındayız. Malum; " Nisan-Mayıs ayları, gevşemişti gönül yayları ! " ve bizler Kapadokya gezisi yapacak idik. Bir gezi klasiği olarak da her otobüse bir öğretmen ! Bize " Flüt " lakaplı uzun boylu müzik öğretmeni düşünce " İstemezüüük " diye tezahüratlar yapıp Beymen Mehmet'i bizim otobüse transfer ettik :-))

    Kapadokya gezisinde bir öğle yemeği sonrasında otobüsteyiz. Dışarda bir koşuşturmaca, tüm garsonlar bizim otobüse doğru geliyor, Beymen Mehmet'de yanlarında ! Garsonlar dışarıda beklerken, Beymen Mehmet elinde bir masa örtüsü ile otobüse daldı :-))

    " Arkadaşlar, lokantada tuzluk ve biberlik eksilmiş, lütfen dolaştıracağım masa örtüsünün içine atalım, kimseye bir zeval gelmesin " dedi : Arka kapıdan indi ve garsonlara masa örtüsünü gösterdi ama tekrar otobüse bindi ve :-))
    " Arkadaşlar, tuzluk-biberlik sayısı ciddi ölçüde azalmış, böyle 3-5 adet değil, lütfen ! Başta ben olmak üzere...." deyip gülerek, cebinden çıkardığı tuzluk ve biberliği masa örtüsünün içine bıraktı. Daha otobüsün yarısında, masa örtüsünü taşıyabilmesi için kendisine yardım etmek zorunda kalmıştık :-))

    Sonuçta; konu bir şeyler araklamak olunca lakabın Beymen Mehmet bile olsa tüm karizma gidebilir. Öğrendiğimiz kadar ile kızlarımızın yoğun ilgisine dayanamayan Beymen Mehmet, bir yıl sonra lise sonu bitiren bir kız ile nişanlanmıştı :-))

     Kıraathane Panosu



    BİR YENİLİK BAĞIŞLAYIN

    "Depremin, inandıkları ve dayandıkları her şeyi "yerle bir etmesine" rağmen, dimdik ayakta duran, yeni bir hayat kurmak ve "üretmek" için kolları sıvayan bu kadınlara destek olmak "insanım" diyen herkesin sorumluluğu! dün onlara olanların, yarın bize de olmayacağını kim bilebilir ki..."

    Kullanılabilir durumdaki eski özel eşyalarınızı, giysilerinizi, pabuçlarınızı, ev eşyalarınızı, bilgisayarınızı, cep telefonunuzu ve "eski" dediğiniz, atmaya kıyamadığınız; yıllardır biriktirdiğiniz her şeyi; "NAHIL ŞENLİĞİ" için gönderin... Ya da, satın alarak "kadın emeği" ne katkıda bulunun.

    31 Mayıs-2 Haziran 2002
    Tarihi Darphane Binaları Topkapı Sarayı, 1.Avlu Sultanahmet


    Express Kargo'yu (0212 549 05 05) arayın "kadın emeği" için bağışladığınız herşeyi gelip adresinizden ücretsiz alsınlar.

    KADIN EMEĞİNİ DEĞERLENDİRME VAKFI (0212 249 07 00)


     İşe Yarar Kısayollar


    http://www.caramail.lycos.fr
    Ücretsiz eposta alabileceğiniz Fransızca bir site. Aynen hotmail gibi çalışıyor. Arkasında Lycos var, yani güvenilir.

    http://www.hastarehberi.com
    Dr.Mustafa Mete tarafından hazırlanan bir sağlık rehberi. Ciddi ve kullanışlı.

    http://www.meteor.gov.tr/webler/tahmin/tahminmaster.htm
    Hava durumunu en detaylı ve en güvenilir yerinden almak istiyorsanız buyrun size Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü.

    http://www.hassas.org
    Aynı fikirleri paylaşmamama rağmen, ilginç bir site gibi görünüyor. Bayanların affına sığınarak bu biraz erkek egemen siteyi görüşlerinize sunuyorum.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    CopyURL v2.3.0 [214k] W9x/2k/XP FREE
    http://www.moonsoftware.ee/getfile.asp?copyurl

    İnternet gezginleri için biçilmiş kaftan. URL yi kopyalayıp, clipboardunuza yapıştırıyor, isterseniz HTML sayfası haline getirip, tek tıklamayla sayfalarınıza ulaşabiliyorsunuz. Deneyin bakın, seveceksiniz.

    XEarth v1.0 [170k] W9x/2k/XP FREE
    http://www.hewgill.com/xearth/xearth.zip

    Depremle yatıp kalktığımız günler biraz geride kaldı ama hala Dünya üzerindeki depremleri harita üzerinde görmek isteyenleriniz olabilir. Bu program geçici olarak masaüstü artalanına yerleşiyor ve kocaman bir dünya haritası üzerinde online depremleri gösteriyor. Programı kapattığınızda tekrar eski masaüstünüze dönüyorsunuz merak etmeyin. Güneşin durumuna göre değişen yerkürenin haritasını bile görebilmek ilginç bence.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020528.asp 28 Mayıs 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com