KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri


KAHVE MOLASI

 11 Haziran 2002 - Hadi Hayırlısı


İyi Günler Dostlar,

Helal biz Türk erkeklerine valla. Gazetedeki haberi görünce, kıs kıs sırıtıp, kasım kasım kasıldım. İlgi alanımıza bir kilise girmemişti. Onu da kattık ya helal olsun bize. Ama burdaki tüm suç papazlarda. İhmal edilen kadın aldatır abi. Ruhani görevlerin yanında insani görevlerini aksatırsan, gelir Türkiye'den bir el oğlu kapar karını işte. Papazın karısına da maşallah bu arada. Paylaşmanın erdem olduğunu anlamış olacak ki, tüm eş, dost, akrabasını dünyevi güzelliklerden mahrum bırakmamış. Bu hikaye doğrumudur, yoksa yüzerek Meriç'i geçip Türkiye'ye sığınan kaçak adamcağızın uydurması mıdır bilemem. Ama bildiğim birşey var, bu hikaye Türk-Yunan dostluğuna gölge düşürecektir. "İsmail Cem'le Papandreu'nun çabaları uçkura yenik düştü" diye Avrupa medyasına maskara olursak hiç şaşırmayın. Bunun çözümü, hakkaniyet ölçüsünde davranıp yağız Yunan delikanlılarını, köylerimize imam yardımcısı olarak atamak bence. Hadi hayırlısı.

..........

Bir garip haber daha vardı gazetede; "Mezardan canlı yayın". Bir deli radyocu, kefenlenip mezara konulmuş. 24 saat kaldığı mezardan da radyoda canlı yayın yapmış. Bir helal de bu deli radyocuya. Yaratıcı radyoculuk bu olsa gerek. Acaba bu adama, mezarlıktaki hayranları çağrı yapmışlar da, yaklaşan erken seçimde haklarını savunması için milletvekilliğimi önermişlerdir bilemem. Benim bilmek istediğim, hangi akla hizmetle bu yayını yapma isteği duyabilir bir insan? Amaç dikkat çekmekse, başarılı olmuştur helal olsun. Yok, öbür tarafı meraktan giriştiyse bu işe o zaman durup düşünmek lazım. Yaşarken, öbür tarafı ne demeye merak eder bir adem kişi anlıyamam. Arkadaşın yaptığı programları izleme olanağım yok, ne tür de birşey yaptığı ile de ilgili değilim. Ancak, saygı duyduğum ve yapmayı çokça arzu ettiğim bir meslekte abukluk yapanları da hoş görmek gibi bir lüksüm yok. Bu adam 20'li yaşlarını süren bir delikanlı olsaydı gene deliliğine verip sevgilerimi yollardım. Amma adam 40 yaşında, 16 yaşında kız çocuk babası bir radyo sahibiymiş. Ve ilk görüşmeyi kızıyla yapmış mezardan. Haydaaa... Allah akıl fikir versin ne diyeyim.

Bu yazıyı yazarken bir yandan da "Teke Tek" izliyorum. Soytarı Arto ile Alex adlı zennevari herifin densizliklerine deli olmakla meşgulüm. Allahtan İnci Çayırlı, heriflerin sesini kesti de rahatladık. Bu konuya belki yarın değinirim. Şimdilik şu densizlerin marifetlerini izlemeye devam edeyim diyorum.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kıraathane Sahibinden


"Exe" yerine "Zip"

Son zamanlarda hepimizin belalısı mikroplar ve kurtçuklar yüzünden, mesajlarınıza iliştirdiğiniz zararsız "exe" dosyaları da güvenlik duvarından nasibini alıyor ve mikrop zannedilerek yerine ulaşmıyor. Kullandığımız virüs tarama programları, MS Outlook, bu tür ekleri karantinaya alıp bize göstermiyor. Bu nedenle de belki epeyce şeyi kaçırıyoruz. Bunun etrafından dolaşmanın 2 yolu var. Yollıyacağınız eki Winzip yardımıyla "zip"leyip öyle göndermek. Böylece hem virüs programlarını meşgul etmemiş, hem de sıkıştırarak daha küçük bir dosya haline getirebiliyorsunuz. İkinci bir yol da, yollamak istediğiniz dosyanın uzantısını değiştirmek. Örneğin; "exe" yi "ex_" olarak değiştirip yollayabilirsiniz. Bu durumda da yolladığınız mesaja mutlaka yaptığınız şeyi açıklamanız, uzantıyı tekrar eski haline getirmelerini sağlamanız gerekiyor, sakın unutmayın. Aynı yöntemleri kötü niyetlilerin de kullanabileceğini düşünerek, bu tür gelen dosyaları bir taramadan geçirip kullanmakta gene de yarar var.

 Kahvecinin Günlüğü


  • İnsanlarım / Dostlar Tiyatrosu- 2.Rumeli Hisarı Tiyatro Buluşması
    "İnsanlarım", usta şair Nazım Hikmet'in tutkusu olan Rumeli Hisarı'nda gösterimde... "Memleketimden İnsan Manzaraları" ve "Taranta Babu'ya Mektuplar" ın en sevilen bölümlerinden oluşan gösteri, başta Türkiye'nin bir çok ilinde olmak üzere, tüm Avrupa ülkeleri ile Amerika da dahil olmak üzere toplam 235 kez sahnelendi. Şiir dünyasında bir gezinti. Bir tiyatro şöleni.
    Rumelihisarı , 11 Haziran, 21:00
    Bilgi için: 0212-291 51 96


  • Beşiktaş Kültür Merkezi Açıkhava Konser ve Gösterileri
    12 Haziran- 3 Temmuz 2002 tarihleri arasında Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda , Beşiktaş Kültür Merkezi tarafından organizasyonu gerçekleştirilen Açıkhava Konser ve Gösteri Günleri: Sezen Aksu,Sertab Erener, Kıraç, Sultans of the dance, Fahir Atakoğlu, Kardeş Türküler ve Cem Yılmaz ile unutulmaz İstanbul gecelerinde izleyicisiyle buluşuyor...
    12-13-17-18-19 HAZİRAN SEZEN AKSU
    14 HAZİRAN HÜLYA AVŞAR
    15 HAZİRAN SERTAB ERENER
    16 HAZİRAN KIRAÇ
    Harbiye Açık Hava Etkinliklerinin biletleri Biletix'te satışa sunulmuştur.
    Biletix Çağrı Merkezi: 0 216 454 15 55


  • AKADEMİ İSTANBUL ENSEMBLE
    Akademi İstanbul Müzik Bölümü öğrencilerinden oluşan gruplar yıl sonu konserleri için Babylon'da. Bülent Ortaçgil, Ayşe Tütüncü ve Tolga Tüzün'ün eğitmenliğini yaptığı gruplar rock ve caz türlerini kapsayan bir yelpazede konserler verecekler. İzleyiciler cover parçalar ve standarların yanısıra, genç yeteneklerin özgün bestelerini de dinleme imkanı bulacaklar. 11 Haziran, saat 21:30'da.
    Babylon
    Şeyhbender Sk. No:3 Asmalımescit - Tünel / Beyoğlu
    Tel: 0212-292 73 68


  •  Günün Kahvecisi : Betül Kasnaklı


    Sevgi'nin yüreklerde sürekli olması dileğiyle, günaydın,

    Hani nerede o güzelim komşulluk ilişkileri, birbirlerine gidip gelmeler, hafta sonları hepbirlikte gidilen piknikler, yapılan yakın çevre gezilerinde yenilen lezzetli ev işi yemekler.

    Bugün yaşadığımız metropolde apartmanlarda kapı komşularımıza selam vermekten kaçar olduk.Bırakın gidip gelmeleri, hoşbeşleri,.paylaşımlarımız öylesine azaldı ki. Sözsel veya yazılı olarak şimdi yaptığım gibi serzenişte bulunduk ama ilişki kurmak için çaba sarfetmedik belki.Oysa büyüklerimiz "komşu komşunun külüne muhtaç" demişler. Hani düşünüldüğünde doğruluğu yadsınamaz. Hastalık var, sağlık var, evde ütüyü prizde bırakıp işe gitmek var, çocuğunu bırakacak hiçbir yer bulamamak var, çok sıkıldığında dertleşeceğin birine, elektrik kesildiğinde de mum isteyebileceğin birilerine ihtiyaç var. Var da var hani.

    Ama biz herşeyi kendimizin doğru bildiği kanısıyla, iş ve ev güzergahı arasında sağa sola çatarak yola devam etmeye ısrar ediyoruz. Gün sonunda da yetişmeyen işler, yaşanan stresler, geçirilemeyen hoş vakitlerle eve dönüyoruz. Evde herkes kendi yaşıyor sanki. Birlikte geçirilen zaman bazen televizyon karşısı. Çocuklar gözümüze göründüğünde gürültü etmemelerini, yataklarına yatmalarını ya da ders çalışmaları için zorluyoruz. Onlarla bile nerede ise diyologlarımız bitti. Sanki birer makina gibi komut edip o doğrultuda hareket etmelerini bekliyoruz.Nerede akşamları sokakta oynan dokuz taşlar, istoplar, yazlık açık hava sinemaları, nerede ? nerede? Para ile satın alınan spor aktiviteleri, dershaneler, evlerdeki çocuklara yüklenilen sorumluluk. Korkunç.

    Eşler, kendi kendilerine konuşmaktan sevgilerini yitirip öfke büyütmekten birbirlerine nerede ise düşman olmuşlar. Sevgilerini ancak birinden biri "artık dayanamadığını" söylediğinde sorgulamaya başlıyorlar. Hayatı devam edibilme adına, çocukların yetiştirilmesi sırasında, arabam olsun, evim olsun, yazlığım olsun, olsun,olsun telaşıyla geçen zaman içinde kendilerine bakıpta kendi sevgileri adına hiç olumlu bir şey olmadığının farkına varıyorlar. Bu sefer sorgulama başlıyor, geçen zaman, iletişimsizlik, paylaşamama , yanındayken değer verip- alamama onları birbirine öfkeli yapıyor. Yaşayamadıklarını yaşamak adına birbirlerinden ayrı hareketi benimseyenler , birbiriyle paylaşımı artıranlar, ilişkiyi sonlandıranlar, arayışlar başlıyor. Hayat böyle galiba, Zaman, bazı değerleri değersiz kılıyor ve insanı, sanki yenileyecekmiş gibi sayılan başka enstrümanlar arayışı başlıyor. Eskidi deyip değiştirdiğimiz eşyalar gibi oluyor geçmiş yaşantımız. Edinilmişliklerden çok edinilmemiş olanlar gündeme geliyor. Sevgi bitiyor, pişmanlık ömür boyu devam ediyor. Önemli olan sevgiyi daimi taze tutabilmek , paylaşımı daimi yaşayabilmek.Öfkeyi beslememek. Ayrılık , bazılarına göre sorunu çözüyor bazılarına göre sorunu büyütüyor. Yaşanan biliniyorda ,yaşanacak geleceğin gizliliği, belirsizliği her daim daha cazibeli oluyor. Eskiden hiç efor sarfetmediğimiz alanlara yöneliyoruz. Gidilecek yeni yerler, mekanlar araştırılıyor, sosyal çevrenin geliştirilmesi için derneklere üye olunuyor, spor kulüpleri araştırılıyor. Bu aktiviteler önceden de yapılabilmesi olası iken nedense öncelikleri açısından alt sıralarda yer alırlarken, zamanın yitip gitmesinde öne çıkıyorlar. En doğrusu galiba hepsini dengeli hayatımızın içinde paylaşarak sevgiyi büyütmek adına yaşamak.

    Belki hala geç değildir, komşularımıza en azından günaydın, iyi akşamlarla başlıyarak gönlümüzü açmak, birlikteliklerimizi motiflerle süslemek, çocuklarımıza sözlü iletişimi öğretmek , sevgiyi kazanmak ve devam etmek . Kim bilir?

    Hoş kalın. Sevgiyle kalın,
    Betül KASNAKLI

     Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen


    Kapadokya Anıları

    Kapadokya ile 1974 yılının Mayıs ayında okul gezisi ile tanıştığımı "Beymen Mehmet" öyküsü ile anlatmıştım. Elbette lise son sınıf öğrencisi olarak o güzelim yerleri anımsamak ( şamatalar nedeniyle ) o kadar kolay olmadığından yıllar sonra bir kez daha gitmeye karar verdik. Yine bir Mayıs ayı ama bu kez takvim 1989 gibi. Arkadaş grubumuzun içinde tek çocuklu aile biziz. Oğlumuz 3 yaşında, 3 bekar kızımız var, gerisi 5 çift, toplam 4 araba, konvoy halinde ver elini Kapadokya...

    Gezi çok disiplinli başladı İstanbul'dan, biz sıralamada üçüncü arabayız. Neyse Ankara üzerinden vardık Göreme'ye. Peri bacasından yapılma bir pansiyondayız. Hava gündüzleri çok güzel ama geceleri peri bacasının içi felaket soğuk, ilave battaniyeler filan idare ediyoruz. En keyiflimiz de şüphesiz herkesin ilgisi nedeniyle oğlumuz. Bizler diskoda filan rahat edelim diye sağolsun bekar kızlarımız onu yatırıyorlar, üşümesin diye sarıp sarmalıyorlar, mıncık mıncık eee kim olsa mutlu olur hani :

    Planlar yapılıyor, konvoy halinde geziler sürüyor, oğlan herkesle kaynaşmış vaziyette özellikle arkadaki arabada bulunan 2 çift pek bir seviyorlar ve oğlan "Ben o arabada gideceğim !" deyince sıralamada sonuncu arabaya dönüşüyoruz. Gülcan-Ayhan ile Sündüz-Lütfü'den oluşan 4'lü; oğlanı eğlendiricez diye şarkılar, türküler derken dalıyorlar yanlış yollara, kaybediyorlar öndeki arabayı. Biz farkedip başlıyoruz selektör, korna bir sürü numara ama ne duyan var ne gören. Yollar virajlı ve daracık, sollama yapmak mümkün değil, bir süre gidiliyor sonra farkediliyor, tekrar geri dön.. :-))

    Geldik 7 katlı mağaralara ( Zelve miydi Derinkuyu muydu yoksa Kaymaklı mı ? ). Çok güzel işaretler koymuşlar, sanırım mavi okları izleyerek alt katlara iniyorsunuz, kırmızı oklarla çıkışa yöneliyorsunuz. Biz iki büklüm eğile eğile ilerlerken oğlan hayatından pek memnun çünkü tam boyuna göre. Okları da öğrendi " İzleyin beni çocuklar ! " deyip geçiverdi ön saflara ve bizim beller tutulurken o keyiften sırıtıyordu :-))

    Avanos ve Ihlara Vadisi ile güzelim gezimiz tamamlanmıştı ama üçüncü araba nedeniyle bizler, öndeki 2 arabadan daha fazla benzin satın almıştık. Onlar ise bizleri beklemek için bir king partisi düzenleyebiliyorlardı : Bu güzel yöreleri gördükten sonra tüm insanlara en az bir kez 4-5 günlük bir Kapadokya gezisi yapmasını tavsiye etmişimdir. Özellikle fiyatları bize pek uygun gelmişti.

    Not : Beymen Mehmet aklıma gelmiş ve 1974 yılında araklayamadığım tuzluk, biberliklere yıllar sonra sahip olmuştum elbette :-))

     Marmaris'ten : Osman Günay


    Balık İşleri: Olta Balıkçılığı

    Olta balıkçılığı sonuçları daha az verimli de olsa daha zevklidir. Hem elde olta beklemenin bir hoş tarafı vardır, dingin, tasasız, üstelik deniz kıyısında!! Bundan hoş bir şey olur mu?? Yok ben elde olta beklemem diyenlerdenseniz,(burada hep rahmetli babamı hatırlarım,balık tutmağa çalışanlarla hep dalga geçer,”bir ucunda bazen balık,diğer ucunda her zaman bir alık!” diyerek olta “definition”ları yapardı, hayatında da eline olta verip, alıkların aslında ne kadar uyanık olduklarını anlatma, gösterme fırsatı bulamadık, ”üzerine yıldızlar yağsın” deyip olta işine devam ediyoruz.) teknenizde güneyde sırtı,bazı yerlerde sürütme denilen tipte bir olta düzeneği kurar,hem denizde oradan buraya gider,hem de “balıkçının oltası denizde durur” sözünden çıkmamış olursunuz. Bu çeşit oltalar için bir adet çıkırık ve kamış elzemdir.. Bazılarının yaptığı gibi uğranmış limandan alınmış ,strofor parçalarına sarılmış oltalar ya ilk balık geldiğinde kopar gider, ya da arkanızda öylesine sürükler durursunuz. Bu konuda yapılacak yatırım da bir kaç yüz doları geçmez, her kopan oltanın fiyatıyla ucundaki rapala ve benzeri aygıtların fiyatını düşünürseniz karlısınız yeni düzeneğinizle.. Ayrıca balık tutulduğunda alarm sisteminin sesini duyup hemen Hemingway edasıyla, teknenin kıçından akşamki nevaleye kakıcı vurup ta kokpite atarsanız, insanın yürüyüşü bile değişir, çaktırmayın!!!

    Ufaktan tüyoları da sıralayalım ki; balık tutmaya kalkanlara faydamız olsun.. Siz yine de pek ciddiye almayın tüyoları, genel kurallar her zaman geçerlidir, ama özel tüyolar, incelikler hep saklanır olta balıkçılığında... Ama yaralı balık efekti veren,içindeki bilyalarla sualtında ses yapan yapay balıklar, uzun olta biçiminde bağlanmış canlı yem taşıyan sırtı takımları yüzünüzü kara çıkartmaz. Ayrıca yerel balıkçıların sözlerini dinleyin, bir yerde pek rağbette olan yem başka bir yerde tanınmıyor,çalışmıyor olabilir. Akıntılı sular için yapılmış takımlar, durgun sularda, bulanık Marmara için donanmış takımlar, pırıl pırıl güney sularında çalışmaz!! Eskilerin söylediği “takım ne kadar inceyse o kadar avcı olur” sözünü hiç unutmayın.. Bir de akıntılı burun önleri, sığlıkların üstü, akarsu deltaları balıkların yemlendiği, avlandığı yerlerdir. Eğer oltanızı ve yeminizi oradaki balıkların yediği ya da kovaladığı cinse benzetirseniz balığınız yakında tavada, ya da mangalın üzerinde yerini alacaktır, meraklanmayın.

    Yıllar 70 li yıllar,boğaz köprüsünün Ortaköy ayağı önlerinde karışık lüfer, kofana “yatak” yapmış.. Sabahları sandala atlayıp Kuzguncuk’tan hemen karşıya geçiyor izmarit, hamsi, ya da ne bulursak yemleyip zokalı oltalarla yövmiyeyi doğrultuyoruz.. Hatta bazı günler balığın azgınlığı tutuyor, seğirtme ile, bir elde mazgal, bir elde cıva, parlata parlata, indir bindir tutuyoruz kofanaları.. Etrafta da tanıdık sandallar varsa herkes birbirini kontrol ediyor, ne cins olta, hangi yem diye çalışmalar sürdürülüyor. Değil mi ki; akşam dönünce kim kaç tane tuttu, kim en büyüğü, kim en güzeli tartışmaları, muhabbetleri olacak!!! O sabah gözümüze ilişen şu; herkes ufak tefek birşeyler tutuyor,ama eski püskü bir sandal, içinde iki tane genç oğlan çocuğu, boğuyorlar balığı,herkes de etraflarında dolaşıyor ne yapıyorlar diye...

    Gençler de kurt, sandalın iyice içinde takıyor yemi,avucunun içinde göstermeden de funda ediyor oltasını... Ama azmin elinden ne kurtulur, kaçıp kurtulan bir balıktan sonra kalan yem artığını denize atınca hemen seğirtip aldık parçayı ve bir sardalya artığı ile karşılaştık.. Hemen Ortaköy çarşısına sardalya aramağa, tüm çarşıdaki mevcut da neredeyse kokmuş ezik-büzük sardalyalar... Neyse "n'aapalım alacağız" deyip aldık bir miktar, yerimize geçip te oltayı sarkıtınca durum anlaşıldı, sardalya kovalayan balık deliler gibi saldırıyor yeme, kollarımız ağrıyıp kopacakmış gibi olana kadar bırakmadı oltaları, etrafın kıskanç bakışları altında o senelerin en büyük volisini yapmış idik...

    Kıssadan hisse; bazen ufacık bir detay bütün olta avcılığının gidişatını değiştirir, ben oltada balık olduğu halde geçen sandal balık tutulduğunu görmesin diye balığı çekmeyip bekletmeyi tercih edenleri bile bilirim. Siz de bir süre sonra kendinize yerler, yemler, oltalar edinecek, kendi sisteminizi oluşturacaksınız. Ama bu konuda en faydalı sistem, bir profesyonelle, ya da bu işi iyi bildiğine emin olduğunuz bir kişi ile balığa gitmek, gözleri dört açmak, ve kimsenin canını sıkmamaktır. Eğer profesyoneller sizin balık tutmanızın doğru bir şey olduğuna karar verirlerse birşeyler gösterirler, yoksa onlar için dalga geçilen, kumanya aldırılan, rakı ısmarlatılan “çelebi” den öteye gidemezsiniz.

     Kahveden Önce: Balık


    Hangi ot ve baharat hangi balıkla gider?

    Baharatların büyük bir kısmının üretim yeri uzak doğudur. Çin'de, Hindistan'da ve Güneydoğu Asya'da üretilen baharatlar uzun yıllar boyu "İpek Yolu" diye bildiğimiz, ülkemizden geçen ticaret yolu ile ve kervanlarla Avrupa'ya taşınmıştır. Bu transit ticaret nedeniyle ülkemiz insanı da baharatlarla tanışmış ve bunları, uzakdoğu kadar olmasa bile geniş biçimde kullanmaya başlamıştır.

    Otların bir kısmı ise ülkemizde üretilmekte, bir kısmı ise ithal edilmektedir. Otlar da baharatlarla birlikte yemeklerimizi tatlandırmakta kullanılmakrtadır. Aynı şekilde ot ve baharatlar balık ve sair deniz ürünleri yemeklerinde de kullanılmaktadır. Bu nedenle ot ve baharatların kısa tanımları ile kullanıldığı deniz yemeklerini aşağıda sunmaya çalışacağız. Burada yalnız Türk mutfağındaki değil, bulabildiğimiz kadarıyla bütün Dünya mutfaklarındaki kullanımlar esas alınmıştır

    Fesleğen:
    Yengeç, istakoz ve karides gibi kabuklu deniz ürünlerinden yapılan yemeklerde.
    Defne yaprağı:
    Bilumum balık buğulamalarında, haşlamalarda, balık şişte
    Keraviye:
    Buğulama, haşlama ve dolmalarda
    Zencefil:
    Şark usulü bütün balık yemeklerinde, kavurmalarda, istakozda, sos yapımında, midyede
    Köri:
    Uzakdoğu balık yemeklerinde, zencefile alternatif olarak (zaten içinde zencefil vardır)
    Mercanköşk:
    Balık yanında sunulan tereyağında, soslarda ve dolmalarda
    Hardal:
    Toz halinde güveçlerde, yapılmış olarak yengeçle
    Muskat:
    Yengeç ve istakozla
    Nane:
    Balık ızgaralarda, balık çorbasında, cumbo karides tavada
    Paprika:
    Dolma ve güveçlerde
    Maydanoz:
    Balık yanında sunulan tereyağında,soslarda (özellikle limon sosunda), dolmalarda
    Karabiber-beyaz karabiber (tane ve toz):
    Bütün balık ve deniz ürünü yemeklerinde marine etmek ve tadlandırmak için
    Kırmızı biber (toz veya pul):
    Buğulama ve haşlamalarda, çorbalarda, güveçlerde
    Adaçayı:
    Dolma ve güveçlerde
    Kekik:
    A.B.D.'de bütün deniz ürünleri ile birlikte
    Tarhun:
    Fırın ve soslu balık yemeklerinde
    Biberiye:
    Tadı nispeten yavan olan balıkların fırın, soslu fırın, kavurma ve yahnilerinde
    Sarmısak:
    Buğulamalarda, soslarda, kavurmalarda, çorbalarda, zeytinyağlı soslarda
    Ceviz:
    Tarator ve benzeri soslarda
    Badem:
    Cevizin kullanıldığı yerlerde alternatif olarak
    Kapari:
    Turşu halinde buğulamalarda


    Levrek Buğulama (4 Kişilik)

    Malzeme:
    1 kg levrek
    4 adet domates
    100 gr mantar
    2 diş sarımsak
    2 dilim limon
    1 çorba kaşığı beyaz şarap
    1 çorba kaşığı tereyağı
    2 çorba kaşığı domates sosu
    3 adet sivribiber
    5-6 dal ince kıyılmış maydanoz
    karabiber
    kekik, tuz

    Yapılışı:
    Levrekleri temizleyip iki yanından fileto çıkartın. Domatesleri rendeleyin. Mantarları limonlu suya yatırın. Derince bir borcam kaba levrek filetolerı yerleştirin. Üzerine rendelenmiş domatesleri ve mantarı yayın. Sarımsak, beyaz şarap, domates sosu, kekik, tuz, karabiber, yeşil biber, kıyılmış maydanoz ve tereyağını ekleyin. Üzerine limon dilimlerini yerleştirin. 170oC'a ısıtılmış fırında 20 dakika pişirin. Sıcak servis yapın.


     Kıraathane Panosu



    HAYVAN KATLİAMINI DURDURMA KAMPANYASI

    Sağlık Bakanlığı, 20.02.2002 tarih ve B.100TSH0110002/2958 sayılı genelgesiyle kendilerince tek çözüm olan "İTLAF"ı seçmiştir.

    Bu genelgeye göre; sokaklardan toplanıp, barındırma merkezine gönderilecek kedi ve köpekler kısa bir sürede sahiplendirilemedikleri takdirde "UYUTULACAKLARDIR"

    Uyutulmanın anlamı, hayvanın dakikalarca çırpınarak, nefes alamadan, boğularak öldürülmesi demektir. Hayvanlar için böylesi bir toplu ölüm kararı, dünya tarihinde hiç bir yerde alınmamıştır. Günümüz çağdaş Türkiye'sine yakışmayan, hiç bir mantıki ve insani duyguyla bağdaşmayan bu talihsiz kararın acilen "İPTAL"i gerekmektedir. Bu genelgenin geri çekilmesini istiyor ve tek çözüm olan kısırlaştırma-aşılama projesinin uygulanması için lutfen www.petisius.com/mercek.php ve http://168.144.47.166/katliamdursun adreslerini ziyaret ediniz.


    ANNE YEMEĞİ

    Hani hep deriz ya, annemin bir böreği vardı inanılmazdı diye...İşte ben bütün bunları bir kitapta toplamaya karar verdim. Yeni mutfak anlayışı içerisinde eski tatları yakalayabiliriz ve onları çocuklarımızla en 'special' yemek olarak paylaşabiliriz.

    Sizlerden ricam, lütfen annenize ait özel bir yemeğin tarifini lütfen bana gönderin. E-mail adresimi aşağıda bulabilirsiniz. içinde anneniz için bir iki cümlede sizden olsun. Bu arada mutlaka kontak numaralarınızı bildirin, çünkü daha sonra annenizin bir fotoğrafını vs... isteyeceğim.

    Kısa sürede tamamlayacağımı düşündüğüm bu proje, yakında sinema yayınları da çıkaracak olan BOX yayınlarından çıkacak.

    Nostaljik filmler tadında, nostaljik tatlarınızı bekliyorum... Tariflerinizi zozbatur@coproduction.com.tr ya da kahve molası'na gönderebilirsiniz...

    Sevgiyle kalın,
    Zeynep Özbatur

    Önemli Not: Projenin konseptinin tüm hakları Zeynep Özbatur'a ait olup, noter tarafından onaylı bir örneği bulunmaktadır.


     İşe Yarar Kısayollar


    http://www.sanatsal.net
    İyi dizayn edilmiş bir resim ve müzik sitesi. İnşallah biraz daha büyür.

    http://www.cerenin-gunlugu.com
    Biraz ağır olmasına rağmen, hoşça düşünülmüş bir site. Çok güzel sayfaları var. Ziyarete değer.

    http://chordfind.com/
    Müzik meraklıları için faydalı bir adres. Hem gitar hem de keyboard için hangi akord'un nasıl basılacağını gösteren kısımlar görülmeye değer. Ayrıca konularla ilgili arama motorları da eklenmiş.

    http://www.siir.gen.tr
    İnternet ortamında pek çok şiir sayfası mevcut. Hiçbirinin hakkını yememek lazım. Bu web sayfasının en güzel tarafı şiirleri ve şairleri sunuş tarzı. Ayrıca şairlerle ilgili bazı detay bilgilere ulaşılabilmesi de hoş olmuş.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    Fractal Forge v2.8.0 [789k] W9x/2k/XP FREE
    http://www.fractovia.org/fractal_generators/download/ff_280.zip
    "Fractal" görüntüler elde etmenize yardımcı olacak hoş bir program. Renk ve matematik birlikteliğinin ortaya çıkardığı muhteşem görüntüleri dilerseniz bir resim olarak ta saklayabiliyorsunuz.

    Active Desktop Calendar 2.8 [2.42M] W9x/2k/XP DENEME (42 gün)
    http://www.xemico.com/adc/adc.zip
    Masaüstünüz için mükemmel bir takvim programı. geriplan resminizle uyumlu olarak çalışıyor. Alarm fonksiyonu mevcut. Bir deneyin isterseniz.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020611.asp 11 Haziran 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com