KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri


KAHVE MOLASI

 18 Haziran 2002 - Ha gayret çocuklar...


İyi Günler Dostlarım,

Siz bu satırları okurken, belki de bugün harika birgün olmuştur hepimiz için. Japonlara 3 çekip çeyrek finale kalmışızdır belki de kimbilir. Tüm eleştiri hakkım saklı kalmak koşuluyla, tüm kalbimle milli takımımızı destekliyorum. Ha gayret çocuklar be, bir şey kalmadı kupaya... Neden olmasın yahu...
..........
Şu anda bir yandan da, epeydir Pazartesi gecelerimi süsleyen bir diziyi izliyorum. "Yeditepe İstanbul". Hiç izlediniz mi bilmiyorum. Ama lütfen izleyin. Onlarca insan arasında geçen yaşam mücadelesi ancak bu kadar duru, birbirine dokunmadan işlenebilir herhalde. Senaryosunun sağlamlığı, oyuncuların performansı sizi hemen alıp götürüyor. Her karakter inci oyası gibi işlenmiş, izleyen herkesin kendinden bir parça bulabileceği bir eser "Yeditepe İstanbul". Emeği geçenlere, başta TRT'ye çok teşekkürler. Ellerinize, emeğinize sağlık.
..........
Lütfen yazmaya çalışın, unutmayın "Kahve Molası", siz yazarsanız, siz okursanız var. Çekinmeyin. Aklınıza geldiği gibi, düşüncelerinizi frenlemeden yazın. Konu bulmakta güçlük mü çekiyorsunuz? Yapmayın... Şöyle bir bakın etrafınıza, karıştırın gazeteyi, izleyin televizyonu, hele birde okursanız birşeyler, görün bakın neler neler bulacaksınız. Bana inanmıyorsanız Selcan'a sorun:-))) Bugün dükkanı biraz erken kapatmak zorundayım. Sizinle daha uzun vakit geçirmek isterdim, ama artık bir daha ki sefere...

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kıraathane Sahibinden


Tasarruf edin

Daha önce sözünü etmiştim ama tekrarlamakta yarar olan bir konu olduğu için, yeniden gündeme getirmek istiyorum. Eposta denilen muhteşem iletişim kolaylığını kullanırken bazı noktalara dikkat etmekte yarar var diyorum öncelikle. En önemli nokta; Data Tasarrufu. Yani, gereksiz data transferini önlemeliyiz. Tabi bu su değil, çok kullanıldığı zaman çok para yazmıyor ama yolladığımız kişinin posta kutusunu gereksiz büyüklüğü ile işgal ediyor, yüklenirken bağlantısını işgal ediyor, falan. Sözüm, epostasını süsleyenlere değil. Yapabiliyorsanız o gerçekten çok güzel, ancak bir epostaya 2 satır cevap vermek için reply yaptığımızda gelen mesajın tümünü kullanıp, üstüne de 2 satır ekledikten sonra yolla geriye. Noluyor o zaman, suyu kullanıyor, daha sonra atık suyun üzerine biraz temiz su koyup tekrar kullanıyoruz. Tabiki su gittikçe kirleniyor. Data tasarrufunda dikkat edilmesi gereken birkaç husus şöyle sıralanabilir;
- Cevap verdiğiniz mesajdan, gerekmiyorsa mutlaka orjinal mesajı silin.
- Sadece birkaç satır yazı yazacaksanız, HTML yerine, plain text formatı kullanın.

 Kahvecinin Günlüğü


  • Beşiktaş Kültür Merkezi Açıkhava Konser ve Gösterileri
    12 Haziran- 3 Temmuz 2002 tarihleri arasında Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda , Beşiktaş Kültür Merkezi tarafından organizasyonu gerçekleştirilen Açıkhava Konser ve Gösteri Günleri: Sezen Aksu, Sertab Erener, Kıraç, Sultans of the dance, Fahir Atakoğlu, Kardeş Türküler ve Cem Yılmaz ile unutulmaz İstanbul gecelerinde izleyicisiyle buluşuyor...
    18-19 HAZİRAN SEZEN AKSU
    Harbiye Açık Hava Etkinliklerinin biletleri Biletix'te satışa sunulmuştur.
    Biletix Çağrı Merkezi: 0 216 454 15 55


  • SEFARAD
    Sepharad; tarihten günümüze 500 yaşında bir ses... Sepharad; İspanyolca sözlerin ve türk melodilerinin birlikte geçirdiği 500 sene... 500 senelik bu sesin en genç yorumcuları; Sefarad. Sami Levi - vokal, Cem Stamati - bas, Ceki Bensuse - gitar, EsraBüyükeller - geri vokal, Burak Acaralı - keman, ud, Erkut Gökgöz - trompet, Burak Erkul - klavye, Abbas Karacan - darbuka, İlker Arson - perküsyon, Emre Günay - davul
    18 Haziran, saat 21:30'da.
    Babylon
    Şeyhbender Sk. No:3 Asmalımescit - Tünel / Beyoğlu
    Tel: 0212-292 73 68


  •  Medyatik : Selcan Lafçı


    10 DAKİKA YETTİ!

    Cuma akşamı, işten eve geldim, hem yorgunluk hem haftasonu tatiline girmenin keyfi. Evde kimse yok, daha gelmemişler. Ohhh dedim, bir sigara yaktım, açtım TV'yi. 10 dakika kadar zap yaparak seyrettim. Haberler başlamış. Tüm kanallarda milli takımın başarısı ve perşembe akşamı gökyüzünde oluşan mucizeden söz ediliyor. Hani hilal şeklindeki ayın önüne bir yıldız gelerek, bayraktaki ay-yıldızı oluşturdu ya.

    Önce TGRT: Ay ve Venüs gezegeninin oluşturduğu...
    Show TV: Kutup yıldızı ayın önüne gelince, mutluluğumuza gökyüzü de katıldı...
    ATV: Sayın seyirciler kutup yıldızı ve ay...
    Kanal D Venüs gezegeninden bahsederken Hürriyet ve Sabah'a baktım: Hürriyet Venüs gezegeni derken, Sabah sadece ay ve yıldızdan bahsediyor.
    Çoğunluk Venüs dediği için ben de öyle kabul ettim.

    Bu arada Hakan Şükür çıktı karşıma. Milli takım o gün Japonya'ya geçmiş, Hakan'a soruyorlar nasıl karşıladı japonlar sizi diye. Cevaba bakın:
    Bizi çok sıcak karşıladılar. Bizlere, gazilerimize, şehitlerimize çok ilgi gösterdiler!

    Elimdeki Hürriyet'te Rüştü'nün söyledikleri: "Bir gecede vatan haini ilan ediliyor ya da ulusal kahraman oluyoruz!" Allahaşkına gazete ve TV'lerde futbolculara böyle düşündürecek derecede yüklenildi mi? Herkes ağızbirliği etmiş gibi Şenol Güneş'in yetersizliğinden bahsetti.

    Sonra bir köşe yazarının yazdıkları aklıma geldi. "Milli gelirin 2.000$ seviyelerinde gezdigi bir ülkede milyon dolar kazanan futbolcular elbette gözönündedir, eleştiriler çok ağır da olabilir. En ufak hataları büyütülür. Bunu bu şekilde anlamaları ve hazmetmeleri lazım." Kesinlikle katılıyorum.

    Yine TV'ye döndüm. Star'da Cem Uzan, kırk yıllık politikacı gibi hiç yabancılık çekmeden nutuk atıyor. Ama ne yalanlar, ne ucuz numaralar. İnsanlar hep bir ağızdan nasıl bağırıyor, nasıl alkışlıyor. Uzan yanındakilerle elele tutuşup Dağ Başını Duman Almış'ı soylüyor. Sanırsınız ki Cem Uzan ve avanesi Türkiye için müthiş birşeyler yapmış. Bu kadar kalabalığın toplanmasını anlıyorum, onlar Uzan için değil, az sonra sahneye çıkacak şarkıcı tayfasını dinlemeye gelmiş, yine de çok sinirlendim, kapattım TV'yi.

    Ne hafta sonu keyfi kaldı, ne başka birşey...

     Marmaris'ten : Osman Günay


    DENİZDE SEFA KILAVUZU

    Bulduğun gibi bırak-yap sonra sor-bilmediğine karışma
    İşte size teknedeyken hem kendinizin, hem de kaptanınızın hayatını kolaylaştıracak birkaç kural!!! İlk kuralın ismi "bulduğun gibi bırak!!" İsminden de anlıyorsunuz kuralın ne olduğunu, ama incelikler var elbette…Öncelikle bulduğun gibi bırak kuralı herşey için geçerlidir, bu mutfak dolabındaki tabakların hangisinin üstte olduğundan, cenova iskotalarının hangi pozisyonda neta edilmiş olmasına kadar herşeyi kapsar teknede… Tuhaflık gibi, titizlik gibi gelebilir başlarda size bu kural, ama ne dedik en baştan, biz "denizde sefa" nın peşindeyiz ya, onu elde etmek için herşeyi yapacağız… Ayrıca kısa zamanda teknenin düzenine, "ne nerede-nasıl neta" nın detaylarına vakıf olunduğunda kuralın önemi daha iyi anlaşılacak, neyi ararsanız hemen bulacak, birşeyin yerini tarif ederken kısa, net ve kesin adresler vereceksiniz.. Hani bazen kokpitten kamaraya dialoglar vardır "ya baba oradaydı demin kim aldı en son??" ya da " alabandadaki üst dolapta demiştim, iyi bakın mutlaka orada olması lazım!!" bunlardan kuralımızı uygulayarak kurtulabilirsiniz… Üstelik aranan malzeme bazen çok önemli ve acil olabilir, bu tür malzemeleri kolay erişilecek, çabuk çıkarılacak yerlere yerleştirmek te oldukça önemlidir.. Siz siz olun bir tekneye misafir veya mürettebat olarak gittiğinizde, aldığınız, kullandığınız herşeyi tekrar, özenle ve mutlaka aldığınız yere ve son bulduğunuz şekilde koyunuz, sizce olmasa bile belki o tekne sahibinle ilgili, belki hiç anlamadığınız mantıklı(ya da mantıksız, ama "özel"!!) sebebi vardır… Bu konuda karar ve yargı da sadece o teknenin imparatorunundur, kimsenin karışma ya da yargılama hakkı bulunmamaktadır!!!!

    "Yap, Sonra Sor" kuralı da deniz hayatında ana kurallardandır… Denizde yaşama, tekneyi yönetme alışkanlıkları olmayan misafirler, arkadaşlar hem birşeyler yapıp manevralara katılmak ister, bir yandan da cici-öğrenci tavırları takınıp "baba ben işi çözdüm, sen direksiyonu çevirince, ben şu siyah halatı bırakıcam!!" gibi accaip teknikler geliştirirler, hatta komut dinlemeyi bilmeyen, yapacağı işi komutla yapmayı da bir "zul" olarak gören şahsiyetler kafasına göre işler becerip, hem sizi, hem diğerlerini, hem de tekneyi zor durumlara sokar, tehlike yaratırlar.. Sefa peşinde koşulacağına şu başımıza gelenlere bakın, çok uzun zamandır beraber yarışan, beraber denize çıkan ekiplerde bile komutla hareket çok önemlidir, çabukluk ve etkin yönetimin can damarlarından en önemlisi zamanlamadır, bu da kaptanın komutlarını iyi dinlemekle, sadece dinleyip yapmakla çözülebilir..Her akşam döndükten sonra, ya da kokpitte, demir yerinde bir kadeh içki alınca elinize, yapılmış manevra konusunda ne bilmek istiyorsanız kaptanınıza sorar, o konuda kendi yöntemini, kendi stilini anlatmasını, savunmasını isteyebilirsiniz, artık yapılmış olduğu için o manevra, acil bir durum yoktur, kafanıza takılan, beğenmediğiniz, daha iyi olacağını düşündüğünüz her noktayı sorup, öğrenebilir, eleştirebilir, açıklama ve aydınlatma isteyebilirsiniz… Esas olan manevranın, iyi, tehlikesiz ve çabuk olarak yapılmasıdır, unutmadan ilave edeyim manevra anında öğretim sadece "kurs" teknelerinde olur, biz sefa peşindeyiz sadece!!! Bizim öğreteceklerimiz sadece küçük bir sefa için ipucudur, teknenin üzerinde o hayata karışmak, düzeni bozmamak ve keyif almak için neler yapılması, neler yapılmamasını dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışmaktır, başkaca bir amacımız yok… Eski balıkçı reislerimden biri bir akşam tekne sobası başında otururken şöyle bir şeyler mırıldanmıştı "denize karşı durulmaz, ne gücüne, ne de düzenine… Eğer denize karşı gelmez, o düzene ve o güce uyumlu davranır, saygı ve iyilikle ona direnmezseniz iyi denizci olmuşsunuz demektir, artık o sizin dostunuz, aileniz ve herşeyinizdir, artık sizi hiç bırakmayacak, sizin yakınınız olacak o büyük mavilik…Ama ona haksızlık ve kötülük etmeğe sakın (yanlışlıkla bile olsa) kalkmayın, intikamı korkunçtur denizin, ve ona karşı hiçbir insan yapısı şey duramaz, durduramaz… Denize ve varlıklarına kötü davrananlar mutlaka bir gün cezayı öderler!!!"

    Deniz kurallarına devam edelim biz bıraktığımız yerden, mavrayı uzatmayalım, ama yine de ıskalamayın; hayatını denizden, balıktan kazanan o insanların denize yaklaşımını, deniz nimetlerine saygı ve sevgisini anlamak için çok akıllı olmaya gerek yoktur, o teknelerin güvertesine ayak basar basmaz hemen hisseder, hemen adapte olursunuz bu yeni tanıştığınız duyguya!!!Zaten biraz da zaman geçirirseniz denizde o söylenenlerin nasıl gerçekleştiğini, kötülerin kötülük, iyilerin de mükafat bulduğu, o adil ve engin, mavi ve şiirsel suyun hayatımızda neden bu kadar önemli olduğunu anlarsınız kolayca…

    Daldan dala atladık ister-istemez, ama her ne kadar kuralcı sayılmasak ta, denizde kurallar vardır, yazılı olmayan kurallar üzerinde sohbet ediyoruz ya, devam ediyoruz… Bir de bazı tipler vardır, mutlaka karşılaşmışsınızdır, hatta ortak tanıdıklarımızdan örnekler bile verebiliriz zorlanmadan!!!Bunlar denizde en zararlı ve en çok "sefa" kaçıranlar sınıfındadır.. Onlar, pek az şey bildikleri halde herşeyi biliyormuş gibi yapar, hiç bilmedikleri şeylerde bile "karine" yoluyla işin içinden çıkıp madalya alacaklarını sanırlar ki;tamamen yanılıyorlardır!!!Bu modellere "bilmiyorum" demek ayıp gelir, sanki herkes anasının karnında öğrendi herşeyi, artık neden tam bilinmez, kariyer bozulmasın diye mi, yoksa başka nedenden mi herşeye de maydanoz olurlar… Bu teşkilat için de kuralımız "bilmediğine karışma" var…Bilmediğinize karışmayın, "bilmiyorum" demek ayıp değildir, kim olursanız olun, bilgisizlik yüzünden, biliyormuş gibi yapmak yüzünden batmış tekneler, kaybolmuş canlar biliyorum..Bu hikayelerin hepsi de "traji-komik"tir, ve mutlaka başrolde demin tarif ettiğimiz bilmediğini bilen, ama yapmaktan çekinmeyen tuhaf karakterlerden vardır... Üstelik bilseniz bile o teknenin kaptanı ancak çok büyük ve dönülmez bir hata yapmak üzere değilse, ve bundan da yüzde yüz emin değilseniz, yine karışmayın, çünkü kaptan teknesine (kesinlikle) sizden daha yakındır, belki ortaya çıkan arıza, ya da eksiklik daha önce başına gelmiş, ve teknesinin bu konudaki zayıflık veya dayanıklılığını, kabiliyet ya da kabiliyetsizliğini sizden iyi tanımaktadır…O zaman gerkeni yapmak, imparatora düşer, sonuçlarına katlanmak ta!!!Size düşen de zor durumda ekibin firesiz elemanı şeklinde çalışıp "ekip ruhu" nu diri tutmaktır, sizden de bu beklenir, gerçek denizciler de bu şekilde davranır zaten…Bütün bunlardan birtakım sonuçlar çıkarıp, kurallar oluşturmak değil işiniz, biliyorsunuz ama ben yine hatırlatayım, tüm kurallar, dışına çıkmak, çiğnenmek üzere konmuştur zaten, ama denizde konmamış kurallara göre hareket elzemdir, denizci olmaya kararlıysanız tümünden bir sonuç çıkarıp karakter ve ruhunuzu denize teslim etmelisiniz.Karakter ve ruhumuzu teslim ettiğimiz bir sürü şeyden daha emin ve daha vericidir deniz merak etmeyin!!

    Devamı var...

     Kahveden Önce: Balık


    Balık Çeşitleri

    SARDALYA: Hamsinin yakın akrabası sardalya sürüler halinde yaşar ve kıyılar boyunca göç eder. Hamsi gibi Ticari değeri çok yüksek bir balıktır. 1988 yılında 90.000 ton ile hemen hamsiden sonra yer alır. Kurutularak, tuzlanarak hatta balık yağı ve balık unu elde etmekte kullanılır. Sardalya adı konserve işleminden dolayı konserve ile özdeşleşmiştir. Hatta ringa konservesine de aynı ad verilir. Sardalya Akdeniz'de 15-20 cm dolaylarındadır. Okyanusta ise 30 cm'ye kadar büyürler. Hamsi Karadeniz için neyse sardalya'da Portekiz, İspanya'nın Atlas Okyanusu kıyıları, Sicilya ve Malta için de aynı şeydir. Bu ülkelerde birçok yemek sardalya üzerine kurulmuştur. Ülkemizde Kuzey Ege'de bolca yakalanan sardalyanın en lezzetli mevsimi Temmuz-Ekim aylarıdır. Bu sürede çeşitli ızgaraları, fırını ve kağıt kebabı, buğulaması ve pilakisi yapılabilir. Kasım-Haziran arasında ise ancak pilaki ve buğulaması yapılabilirse de bir önceki döneminki kadar lezzetli olmaz.

    Sardalyanın küçüğüne papalina tabir edilir; ayıklamadan yemeği yapılır. Tirsi ise sardalya azmanıdır. Kıl tarzında çok kılçığı vardır ve sardalya kadar lezzetli değildir.

    USKUMRU:
    Kolyosa çok benzeyen ve sürüler halinde dolaşan göçmen bir balıktır. Denizlerimizde 30 cm civarında olan uskumru Kuzey Denizi'nde 50 cm'ye kadar büyür. Yaz aylarını Karadeniz'de geçiren uskumru Eylül ve Ekim aylarında Marmara'ya iner ve kışı burada geçirip yumurtlar. Mart ilâ Haziran aylarında da Karadeniz'e döner. Uskumru büyüklüğüne göre üç değişik ad ile adlandırılır. En küçüğü kalinarya'dır. 20-25 cm civarında ve yağlı olanları uskumru, dönüº uskumrusu ise çiroz olarak adlandırılır. Yazın yakalananlara ise lipari denir. En lezzetli olduğu dönem Eylül ayından yumurtlamaya başladığı Ocak ayı sonuna kadardır. Bu süre içinde ızgarası, kağıt kebabı, dolması, köftesi ve tuzlaması çok güzel olur.Bu mevsimlerde yağlı olduğundan tavası tavsiye edilmez. Şubat'tan itibaren yağını kaybetmeye başladığından tavası yapılabilir. Yazın yakalananlar ise pilaki ve tava için uygundur. İlkbaharda Karadeniz'e dönüş yapan çirozlar kurutulur. Esas adı çiroz kurusu olan bu kurutulmuş balığa geçen zaman içinde ismi kısaltılarak yalnızca çiroz denmeye başlanmıştır.
    Uskumrunun kolyostan önemli farklılıkları aşağıdadır.
    1. Uskumru ile kolyozun sırt desenleri birbirine benzemekle birlikte kolyosun rengi koyu, uskumrunun ise açıktır.
    2. Uskumrunun kuyruk çatalının içi boş ve iki çizgiden ibaret bir "V" harfi tarzındadır. Kolyosunki ise doludur.
    3. Uskumrunun gözleri neredeyse toplu iğne başı kadar küçük, kolyosun ise oldukça iridir.


    Sardalya Buğulama (4 Kişilik)

    Malzeme:
    400 Gr. Sardalya
    4 adet iri domates
    5-6 adet çarliston biber
    5-6 diş sarımsak
    Sıvı yağ
    Tuz
    Karabiber
    1 adet limon

    Yapılışı:
    Orta büyüklükte bir tepsi hafifce yağlanır ve halkalar halinde kesilmiş domateslerin yarısı bir sıra halinde dizilir. Sardalyaların aralarına ufak parçalar halinde doğranmış sarımsağın tamamı yerleştirilir , balıkların üzerine yeterince tuz ve karabiber serpilir.

    Balıkların üzerine ince halkalar halinde dilimlenmiş limonun tamamı ile çekirdekleri çıkartıldıktan sonra ince ve uzun şeritler halinde kesilmiş çarliston biberlerin tamamı ile halkalar halinde kesilmiş domateslerin kalanı yerleştirilerek balıkların üstü örtülür.

    Tepsiye yarım çay bardağı likit yağ ile bir çay bardağı su ilave edilir ; tepsinin üstü bir kapak ile kapatılarak orta ateşte 40 dakika kadar pişirilir.(Biber ve domateslerin ölmesi yemeğin piştiğini gösterir. Tepsinin suyunu zaman zaman kontrolda yarar vardır. Eğer biter gibi olursa su ilavesi gerekir.)

     Kıraathane Panosu



    HAYVAN KATLİAMINI DURDURMA KAMPANYASI

    Sağlık Bakanlığı, 20.02.2002 tarih ve B.100TSH0110002/2958 sayılı genelgesiyle kendilerince tek çözüm olan "İTLAF"ı seçmiştir.

    Bu genelgeye göre; sokaklardan toplanıp, barındırma merkezine gönderilecek kedi ve köpekler kısa bir sürede sahiplendirilemedikleri takdirde "UYUTULACAKLARDIR"

    Uyutulmanın anlamı, hayvanın dakikalarca çırpınarak, nefes alamadan, boğularak öldürülmesi demektir. Hayvanlar için böylesi bir toplu ölüm kararı, dünya tarihinde hiç bir yerde alınmamıştır. Günümüz çağdaş Türkiye'sine yakışmayan, hiç bir mantıki ve insani duyguyla bağdaşmayan bu talihsiz kararın acilen "İPTAL"i gerekmektedir. Bu genelgenin geri çekilmesini istiyor ve tek çözüm olan kısırlaştırma-aşılama projesinin uygulanması için lutfen www.petisius.com/mercek.php ve http://168.144.47.166/katliamdursun adreslerini ziyaret ediniz.


    ANNE YEMEĞİ

    Hani hep deriz ya, annemin bir böreği vardı inanılmazdı diye...İşte ben bütün bunları bir kitapta toplamaya karar verdim. Yeni mutfak anlayışı içerisinde eski tatları yakalayabiliriz ve onları çocuklarımızla en 'special' yemek olarak paylaşabiliriz.

    Sizlerden ricam, lütfen annenize ait özel bir yemeğin tarifini lütfen bana gönderin. E-mail adresimi aşağıda bulabilirsiniz. içinde anneniz için bir iki cümlede sizden olsun. Bu arada mutlaka kontak numaralarınızı bildirin, çünkü daha sonra annenizin bir fotoğrafını vs... isteyeceğim.

    Kısa sürede tamamlayacağımı düşündüğüm bu proje, yakında sinema yayınları da çıkaracak olan BOX yayınlarından çıkacak.

    Nostaljik filmler tadında, nostaljik tatlarınızı bekliyorum... Tariflerinizi zozbatur@coproduction.com.tr ya da kahve molası'na gönderebilirsiniz...

    Sevgiyle kalın,
    Zeynep Özbatur

    Önemli Not: Projenin konseptinin tüm hakları Zeynep Özbatur'a ait olup, noter tarafından onaylı bir örneği bulunmaktadır.


     İşe Yarar Kısayollar


    http://www.aranan.com/
    Ne kadar geniş bilmiyorum ama, kendi adresimi bulabildim. E-Mail adresi arama motoru.

    http://www.meze.net/kutuphane/tarih.php
    Hangi tarihte ne olmuş? sorusuna cevap arayabileceğiniz hoş bir site. Ayrıca tarihte bugün ne olmuş? ona da cavap veriyor.

    http://dmarie.com/timecap/
    Bu da yukarıdakinin İngilizce versiyonu. Hangi tarihte ne olmuş?

    "http://www.fourmilab.ch/earthview/vplanet.html
    Dünyanın herhangi bir noktasının uzaydan haritasını çıkarabilirsiniz.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    Korea-Japan 2002 v1.6 [540k] W9x/2k/XP FREE
    http://www.ideograph.it/koreajapan2002/
    Dünya Kupası izleyicilerine özel bir istatistik programı. Bugüne kadar yapılan tüm maçlar, alınan puanlar, eşleşmeler, hepsi var. En güzel özelliği de online update edilebilmesi. Yani sizin birşey yazmanıza gerek yok. Saklamak için ideal.

    Cycler v8.1.2.5 [92k] W9x/2k/XP FREE
    http://www.pisarsky.com/software/cycler.html
    geriplan resminizi değiştiren bir mini programcık daha. Hegün değişik birşeyler görmek istiyorsanız hemen yükleyin.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020618.asp 18 Haziran 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com