KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri


KAHVE MOLASI

 20 Haziran 2002 - Canlandı Canlandı...


Merhabalar Dostlarım,

Hasta yatağından idare edilmeye çalışılan memleketimizde ki, aklı cin insanları görüpte kıskanmamak elde değil. Zamanlamanın böylesine sadece alkış tutulur. Çeyrek finale kalan milli takımımızın yarattığı sarhoşluğu fırsat bilip, hasta yatağından aldıkları fetvayla bir bankanın daha tarihe kavuşma sürecini başlatan, bizden insanları kıskanıyorum cidden. Ben bunu nasıl akıl edemedim diye hasetimden çatlıyorum. Acaba diyorum, ev sahibine bir deklarasyon yayınlayıp, kirayı yarıya indirebilir miydim? Ya da, okul muhasebesine noterden ihtar çekip, taksitleri bundan böyle gazoz kapağıyla ödemek istediğimi söyleyebilir miydim? Fırsat bu fırsat deyip, benzine de zam yapanlara uyup, bende yaptığım işlere zam yapabilir miydim? Tabi ki hiçbirini yapamazdım. Çünkü ben de treni izleyenlerin saflarındaydım, bu kadar basit. Nasılsa farkına varmazlar diye, ucunu koyverince, 1.6 milyona ulaşan dolar yüzünden iğneden ipliğe zam gören piyasalar "Canlanıyor, canlandı, valla canlanacak" nidalarıyla kıpırdanacağına sürünmeye devam ediyor. Canlanan da piyasalar değil, kendi evcil yaratıkları "Enflasyon Canavarı".

Bunlar bizi sınıyorlar. Ne kadar dayanacağız onu merak ediyorlar. Biz "Yeterrr" diye bağırmaya başlayınca, birileri çıkıp " Aaa siz ciddiye mi aldınız, bunların hepsi şakaydı, hohoho" diyecek herhalde. Kopenhag kriterlerinden biri de, halkın dayanma gücünün ölçülmesi olsa gerek. Öyle ya, AB ye girişimizin tartışmaya açılmasına karar verilmesi sürecini, bizi "Yeterr" dedirtmeden ne kadar ileriye atabilirler, onu merak ediyor olabilirler. Ben kendi adıma "Yeterr" dememe ramak kaldığını söyleyebilirim, haberiniz ola. Hani belki dikkate alırsınız...

..........

Bir sitcom'da da ben oynamak istiyorum. Haftanın 7 günü, her kanalda bir başka sitcom yayında. Bana uygun bir rol bulamazlar mı sanki. Serde sahne tozu yutmuşlukta var nasılsa, beceririm ben bu işi. Jön olmasa da olur, arada bir girip çıkan uşak rolüne de razıyım. Yeter ki benim de bir sitcom'um olsun.

Yok yok öyle olmaz, benim daha iyi bir fikrim var. Gelin kendi sitcom'umuzu beraberce yazalım. Rolleri de aramızda dağıtırız. Bir de torpil bulup, bir kanala kapak attık mı tamamdır. Ciddi söylüyorum. Varsa aklınızda bir sitcom hikayesi, konuşalım, yazışalım üstünde. Bakarsınız bir gün kahve için molayı bir TV istasyonunda, tüm molacılar birlikte veririz, belli mi olur...

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kıraathane Sahibinden


Bedava mı sandın?

Bedava diye aldığımız eposta adresleri, yavaş yavaş paralanmaya başlıyor. Haksızda sayılmazlar. Çok büyük yatırımların geri dönüşü ancak bazı hizmetleri ücret karşılığı yapmakla olur. Almadan vermek birtek Allah'a mahsus biliyorsunuz. Temmuz'dan itibaren, Hotmail accountlarından diğer POP3 hesaplarını da kontrol etmek isteyenler 20$ civarı bir parayı gözden çıkarmak zorunda kalacaklar. Bu ücreti ödemek size, reklamlardan arınmış eposta gönderebilmeyi ve 5 misli fazla bir yere sahip olma hakkını da verecek. 10 MB lık bir kota sizi epeyce idare eder. Ancak bana sorarsanız ne yapın edin mutlaka kalıcı bir adres edinin. Kartvizitinizin bir köşesine yazdığınız adresin, yahoo veya hotmail olması artık karizmayı düşürücü bir olay haline geldi. Ayrıca unutmayın yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı. Çok iyi çalışan yerli posta sunucuları dururken, başka yerde kısmet aramak niye. Merak etmeyin, güvenlik heryerde aynı, yani %100 güvenlik heryerde hayal.

 Kahvecinin Günlüğü


  • Beşiktaş Kültür Merkezi Açıkhava Konser ve Gösterileri
    12 Haziran- 3 Temmuz 2002 tarihleri arasında Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda , Beşiktaş Kültür Merkezi tarafından organizasyonu gerçekleştirilen Açıkhava Konser ve Gösteri Günleri: Sezen Aksu, Sertab Erener, Kıraç, Sultans of the dance, Fahir Atakoğlu, Kardeş Türküler ve Cem Yılmaz ile unutulmaz İstanbul gecelerinde izleyicisiyle buluşuyor...
    22-23-24-25-26 Haziran SULTANS OF THE DANCE
    Harbiye Açık Hava Etkinliklerinin biletleri Biletix'te satışa sunulmuştur.
    Biletix Çağrı Merkezi: 0 216 454 15 55


  • LOS AMIGOS INVISIBLES
    Los Amigos Invisibles, salsa'nın ritmik çalkantılarını, funk'ın bas ağırlıklı eğlenceli sound'unu ve asit caz'ın keşmekeşini karıştırıyor. Techno'nun endüstiyel gücüyle yabancılaşmaya yüz tutmuş serin dans müziği sularına sıcak akıntılar katıştırarak dansı tekrar neşeyle buluşturuyor. Detroit'ten, Londra'ya, Tokyo'dan kendi kasabaları Karakas'a dek uzanan bir "groove" kültürünü tarayarak dans müziğine yeni pencereler açıyor. Arepa 3000: A Venezuelan Journey Into Space isimli son albümünde, house sound'u ile kontrast oluşturacak retro ve lounge öğelerini birleştiren grup, elektronik temelli müziklerine canlı dokular katıyor. Baştan sona canlı enstrümanlarla şekillenmiş albümde, doğal sesleri taklit eden elektronik öğeler yerine, insan seslerini daha elektronik kılan tersine bir yol izliyorlar. Albümün hit parçası "Amor" bunun iyi bir örneği. Unutulmuş bir Venezuela bestesini, Masters At Work'vari bir prodüksiyonla harmanlayan grup, disco'ya göz kırpıp, Salsoul dedikleri yepyeni bir çığır açıyor. Kulüp kültürünün canlı performanslarla zenginleştiği günümüzde Los Amigos Invisibles, bir DJ gibi toplulukla etkileşimli müzik yapıyor ve tarzlar arasında özgürce dolaşıyor. Tropikal dans parçalarından, electro-bossa nova'ya, house'tan funk'a, hip-hop'tan drum'n bass'a uzanıp, Latin ritimlerini de es geçmiyor. José Luis Pardo - gitar, Armando Figueredo - klavye, vokal, Julio Briceño - vokal, perküsyon, Juan Roura - davul, vokal, José Rafael Torres - bas, Mauricio Arcas - vurmalılar, vokal
    20 Haziran, saat 21:30 -21 Haziran 23:00
    Babylon
    Şeyhbender Sk. No:3 Asmalımescit - Tünel / Beyoğlu
    Tel: 0212-292 73 68


  •  Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen


    Carnevale Saatleri ( İzmir Anıları )

    İzmir'in sabaha kadar açık sayılı yerlerinden birisi de Carnevale. Pasaport'da Polis Karakolu ile karşı karşıya bir konumda ancak mercek ile okunabilen isminin yazılı olduğu sanki biracı görünümünde bir yer tabelaya bakıldığında. İçeriye girdiğinizde sıcacık bir atmosfer bekliyordu sizi, önce tavana asılmış alaycı tümcelerle dolu tahta tabelalar, sonra nicedir görmediğimiz güzel bir müzik kutusu ile sadece bilmem kimin zevkine göre konulmuş müzikten kurtuluyor, keyfinize göre bir şeyler çaldırabiliyordunuz. Tam bir "Parama geçer müzik zevkim !" olayı :-))

    Gitar dinletisiyle başlayıp güncel müziklerle devam edecek disco alternatifiniz de düşünülmüştü. Sevimli bir personeli var idi, özellikle vardiya başlangıcında görecektiniz onları, sanki yıllardır görüşemeyen dostlar gibi birbirlerine sarılıyorlardı. Erkeklerde lacivert üstüne beyaz puantiyeli, bayanlarda tersine idi giysileri. Hepsi sevecen ve esprili. Eksik bir levhaları var idi adeta ama personel bilmeden uyguluyordu : "Her zaman gülümse, hayat bazen acıtsa bile !".

    Kardeşime telefon ederdim haftada bir gün. Birlikte evlenmiştik, çifte düğün : Ancak bizim bir oğlumuz olmuş, onlarda ise bir hareket yok idi ! Telefon sorusu : "Naber ? Müjdeli haber var mı ?". "Yok be abi !" şeklinde geçer iken bir gün demez mi : "Var !".

    Artık içim içime sığmaz oldu, amca olacaktım, kutlamalıydım. Üstümü başımı değiştirdim, medeni kıyafetlerimi bir askı ile arabaya koydum ver elini İzmir, sabaha kadar içecektim. Alsancak'ta sordum durdum ama hepsi 1:00'de kapatıyoruz deyince Carnevale'ye kadar gelmişim. Barmenin karşısındaki taburelere oturdum, sipariş sırasında arabanın anahtarlarını verdim, çok şaşırdı ! "Burdan yürüyemeyecek halde çıkınca beni Pınarbaşı'na götür" dedim ve başladım keyfini yaşamaya şimdiden amcalığın ...:-))

    Lise arkadaşım Ferda'nın bir sözü var idi yazmaları ve asmaları onlara önerdim : "Üzüntülerini İÇKİ ile boğmaya kalkma çünkü onlarda YÜZME bilir !". Zaten neşeyle, keyifle içmeli insan, belki biraz hüzün karışabilir ama üzüntüye yer yok ! Hala var mı bilemem Carnevale ama sadece alkol zorunluluğu yok idi elbette. En dipteki yazıyı umursamadan çay, kahve, meşrubat içebilirdiniz. Ne mi yazıyordu en dipteki tabelada :-))

    "Eşek ne bilir zevk-ü SAFAYI, hiç hayatında çekmiş mi ki KAFAYI ?" :-))

     Günün Kahvecisi : Betül Kasnaklı


    Yaşam sevinci yüreklerde hep olsun,

    Deniz kıyısında olmak vardı ama kalabalık olmayacak. Hani uçsuz bucaksız görünenden, ayağın çıplak kumları sürüyerek, denizin içindeki çakıl taşlarını hissederek, ruhun vücudunda dingin, düşünceler, denizdeki ufak kıpırtılar gibi.

    Kendinle başbaşa, kavga yok, gürültü yok, stres yok. Arada uçuşan martıların sesleri olacaktı tek ses. Sanki haber verecekti sevdiklerine ilişkin.Anlamak için çaba, algılama için çalışma, öfke yok bir başına, yürümek tek başına. Hissetmek tüm hücrelerini , arındırmak tüm düşüncelerini, ruhunu temizlemek için. Yarın ne olacak kaygısı olmadan, kırılmadan, gücenmeden, korkmadan yaşamak için.

    Büyüdüm mü anne ben?, anne oldum, anne oldum, anne oldum doğurganlık bir lutuf. çocuklar, duru, temiz , günahsız. Büyümedim anne ben, hala kendimi kontrol etmekte, karar vermekte güçlük çekiyorum. Dayanacak bir baş arıyorum.Yok anne,.

    Deniz üzerine uzanıyorum. Beni taşıyor, beni taşıyor seviniyorum, beni sarıyor, ürpertiyor da ilk başta ama korkutmuyor, kırmıyor, kanatmıyor içimi. Yalın, sade, kaldırıyor beni, Gökyüzü açık mavi beni koruyor, gözlüyor, bulutlar arkadaşım . İçinden bir kaçını seçtim bile , nasıl hareket ediyorlar, beni takip ediyorlar. Yalnız değilim işte. Kalabalık içindeki yalnızlık insanın nasıl içini burkar . Bakarsın bakarsın da tek göz, tek yürek buluşamazsın.

    Çocukluğum mutlu, gençliğim gelecek kaygısı, kendini bulma çabası, erişkinlikte kendi içsel kavgalarım, ilişkilerde yaşanan zorluklarla, yaşlılığım bir güzel söz, bir telefon çalışı, kapı çalacak birilerinin özlemi ile geçti. Hayat bitti.

    Deniz beni yeniden hayata döndürdü. Ruhum uçtu bulutların üzerinden bedenime girdi.Bedenim tazelendi. Hiç korku yok, hırs yok , öfke yok, yeniden başlıyacağım, yeniden öğreneceğim, bulutlar da benimle birlikte.

    Hoş kalın, sevgiyle kalın
    Betül KASNAKLI

     Marmaris'ten : Osman Günay


    DENİZDE SEFA KILAVUZU

    Denizde uyum
    Denizde "uyum" da pek önemli bir kelimedir. Mürettebat arasında, yolcular ve misafirler arasındaki dialogdan, sohbetten, anlayıştan sözedeceğiz biraz da. . . Bu konuda fazla bir şey söylemeğe gerek yok gibi durabilir, fazla takılmazsanız. Ama zaten pek fazla olmayan, "uyum kuralları" nı pek takmayan milli karakterimiz, denizde oldukça sefa kaçırıcı, ruh sıkıcı, keyif bitirici olabilir. Senelerce çalıştığım denizde, balıkçı teknelerinden tutun da, lüks charter teknelerine kadar hepsinde uyum sorununun getirdiği dertlerle karşılaştım. Bu sorunlar da insanı en ince yerinden vurur ki; tarifsiz ve onmaz dertlere bulaşır, hem yolculuğunuzu hem de deniz hayatınızı berbat edersiniz. Halbuki denizde uyumlu olmak (eğer karakter olarak böyle bir yetiniz varsa tabii ki!! Olmayanlar değil denizde, uzaya bile gitseler değişiklik olmayacaktır) erişilmesi pek kolay bir rütbedir. Çünkü sizin için karar veren biri (belki de birileri) vardır, üstelik siz bunun tüm hayatınızı değiştirmeyen, şahsınıza ve ruhunuza saldırı niteliği taşımayan, güvenlik ve keyif amaçlı bir yaklaşım olduğundan eminsinizdir. İşte sorun çözüldü bile. . .

    Ben arkadaşlarımın teknelerine misafir olduğumda, ya da senede bir mutlaka gittiğim yarışta yine aynı meşhur teknenin pasarellasına ayak bastığımda, bir anda çalışkan, uyumlu ve keyifli bir tayfaya dönüşür, yolculuğun ya da yarışın sonunda tekrar o pasarelladan geçip karaya ayak basana kadar da öyle kalırım. İşin keyifli yanı da bu değil mi zaten? Sizin için karar veren, tekneyi kullanan, manevralara kumanda eden, teknenin bakım ve tutum listesini takip eden, limana gidip kağıtları yapan, gümrüğe, polise, karantinaya, acentaya giden kaptanınız vardır. O bütün bu işlerle cebelleşedursun siz "karavana hazır!!" sesini bekler, arada bir de işlerinizi bitirdikten sonra limanda bir keyif turu atar, belki iki kadeh bir şey attırırsınız. Yarış sırasında sorumlu olduğunuz işten en iyi performansı çıkartmayı amaçlar, kafanızı, kolunuzu, elinizi o işe adapte eder, gündelik dert ve felsefi yaklaşımları bırakır, diğer teknelerle aranızdaki fark, yeni taktik, yelken değişimi, rota düzeltilmesi gibi o an için acil şeylerle meşgul olursunuz. Çalışma günü de elinize zımparayı alır, ya da vernik fırçasını, verilmiş işi yaparken bir yandan da derin, lacivert suları, belki sevgilinizi düşleyerek işinizi tüketirsiniz yavaş yavaş. .

    Kıdemsiz tayfa günlerinde insanı canından bezdiren işler de çıkar bahtınıza, ama ne tasa, denizdesinizdir ve bir teknenin bir parçası olmuşsunuzdur, hayatınız boyunca aynı tazelikte yaşayacağınız bir aşkla karşılaşmışsınızdır, o yüzden de sintine diplerinde sürünür, mazotlara yağlara bulanarak çalışır ama bundan ne eziklik ne de bıkkınlık duymazsınız. .

    Denizde uyum diye başladık nerelere gittik baksanıza!!Ama bütün bunların farkında olmak önemlidir, eğer denize neden çıktığınızı biliyorsanız, "nereden düştüm buraya ben?" ya da "ayy sıkıldım!!" demiyorsanız uyumlusunuzdur. Zaten denizde ve o teknenin bir parçası iseniz böyle olmak zorunludur, makul karakterler için. Nasılsa bir süre sonra denizci torbanızı sırtınıza vurup, "Allah selamet versin sizlere" diyerek limanın birinde inecek, yeni bir tekne, uyumlu bir mürettebat, içinizden gelerek "beybaba" dediğiniz bir kaptan aramaya başlayacaksınızdır. Fazla uzatmayalım sözü, denizde sefa için uyumlu olmayı ihmal etmeyin, beraber yaşadığınız insanlar da sizin gibi bir hayat sürmektedir, onlar sizin gibi o büyülü, özgür ve olaganüstü yaşamı seçmişlerdir. Kısa süre bile olsa denize çıkmak bir ayrıcalıktır, kimsenin de bu hissi yıpratmaya hakkı yoktur!!

    Sizler kim ne derse desin "denizde uyum" lafının kendinizi mutlu kılmak, çevrenizi mutlu etmek, parçası olduğunuz o teknenin daha iyi yürümesi, sizi yeni ufuklara ulaştırması için önemli olduğunu bilin, gerisi kendiliğinden gelecektir. .

    Devamı var...

     Kahveden Önce: Balık


    Balık Çeşitleri

    PALAMUT:

    Uskumru,torik ve orkinosu içeren bir familyadandır. Sürüler halinde yaşayan pulsuz, siyah etli bir göçmen balıktır. Sırtı çizgili, karnı gümüş rengindedir. Uzunluğu 1 metreye kadar varır. Bu familyanın çeşitleri bütün denizlerimizde görülmekle birlikte en lezzetlileri Karadeniz ve Marmara'da avlanılan tipleridir. Karadeniz ve Marmara palamutunda baştan kuyruğa doğru muntazam çizgiler halinde giden, dördü koyu, üçü açık menevişli yedi adet bant bulunur. Ege'de yaşayan, Tombik, Benekli Orkinos ve Yazılı Orkinos isimleri alan yakın akrabasında ise sırttan karına doğru dalgalar halinde inen en az 16 adet alacalı bant ile karın civarında en az üç adet siyah benek bulunur. Bu cinsin etinin tadı, hakiki palamuta nazaran hiç güzel değildir. Ama çok kişi bu özelliği bilmeyip "palamut" diye aldanır ve sonra palamuttan soğur. Palamut avı Ağustos ayında başlar. Önce Karadeniz'den sürüler halinde vanoz ve çingene palamutu, Eylül'den itibaren de palamut gelmeye başlar. En lezzetli zamanı da Eylül başından Şubat ortalarına kadar olan zamandır. Bu mevsimde çok yağlı olduğundan tavası biraz ağır kaçar. Bu nedenle ızgarası ve fırını tavsiye edilir. Aynı mevsimde yahnisi de harika olur. Diğer mevsimlerde tavası yapılabilir. Palamut siyah etli bir balık olduğundan buğulaması ve çorbası tavsiye edilmez.

    Palamutun boyuna göre isimlendirilmesi aşağıdaki gibidir:
    20 cm'ye kadar........................ palamut vanozu
    20-30 cm arası..........................çingene palamutu
    31-40 cm arası..........................palamut
    40-45 cm arası..........................kestane palamutu
    45-50 cm arası .........................zindandelen
    51-60 cm arası..........................torik
    61-65 cm arası..........................sivri
    65-70 cm arası..........................altıparmak
    70 cm'den büyük......................zindandelen

    Torik ve toriğin büyük boyları palamuttan daha çok yağlıdır. Bu nedenle tuzlama ve lakerdası tercih edilir.

    LEVREK, MİNEKOP, EŞKİNE:
    12 değişik türden meydana gelen bu familya ılık ve tropik sukarın sığ kesimlerinde yaşar. Vücutları iğ biçiminde ve yandan hafif basıktır. Pulları oldukça iri olan levreklerin yanları genelde beyaz, alt bölümleri gümüşi, alt yüzgeçi ise sarımsıdır. En irileri 1 metreyi geçebilir. Ülkemiz denizlerinde 20 ila 60 cm arasında olurlar. Bayağı levrek ve benekli levrek olmak üzere iki tipi mevcuttur. Sırtlarındaki çok sayıda benek ile ayrılırlar. Benekli levrek Güney Ege ve Akdeniz'de, bayağı levrek ise bütün denizlerimizde görülür.

    Karadeniz'de kötek olarak ta bilinen minekop ta bu familyanın diğer bir türüdür. Eºkineye çok benzeyen minekoplar 30 ila 80 cm arasında olur. 1 metreden büyük ve 20-25 kg olanlarına da rastlanmıştır. Erişkinler kıyıya yakın kayalık dipleri, yavrular ise akarsu ağızlarını tercih ederler. Parlak mavimsi-gri renkteki vücudu sırttan karına doğru inen sarı menevişli çizgilerle bezenmiştir. Karnı gümüşi beyazdır. Eşkine ise bütün denizlerimizde görünen kıyıya yakın kayalık diplerde yaşıyan bir türdür. Ortalama 30 cm ve 600 gramdır. 3-4 kiloluk irilerine de rastlanmıştır. Sırtı kamburumsudur ve koyu kahve ile lacivert arası bir renktedir. Karnı ise sarı-beyaz menevişlidir. Başının içinde, gözlerinin arkasında herbiri 4-5 gram ağırlığında iki adet beyaz taş bulunur. Halk arasında bu taşların idrar söktürücü ve böbrek taşı düşürücü olduğuna inanılır.

    Genelde tek gezen, geceleri avlanan ve oyuklar arasından süzülürcesine dolaşan bu balığın başlıca besini karides ve yavru balıklardır.Yıl boyunca yenen levreğin çok lezzetli eti vardır. En güzel mevsimi kış ayları ve ilkbaharın başıdır. Her türlü yemeği yapılan levreğin buğulaması, fıfırnda kağıt kebabı ve mayonezlisi nefis olur. Levrek özellikle şaraplı ve mayonezli balık yemeklerine çok güzel gider.


    Kağıtta Palamut (4 Kişilik)

    Malzeme:
    2 adet palamut
    4 adet kuru soğan
    8 diş sarımsak
    4 adet domates
    1 demet maydanoz
    8 adet defne yaprağı
    4 çorba kaşığı zeytinyağı
    Tuz
    Karabiber
    8 adet yağlı kağıt

    Yapılışı:
    Palamutları ayıplayıp kafa ve kuyruklarını ayırdıktan sonra fileto çıkarınız. Yağlı kağıtları ikişer ikişer üst üste koyduktan sonra her yağlı kağıda bir adet filetoyu yerleştiriniz. Üzerine halka halka kesilmiş soğan, dilimlenmiş ve çekirdeği çıkarılmış domates, soyulmuş sarımsak ve çekirdekleri çıkarılıp uzunlamasına dilimlenmiş yeşil biberleri ve defne yapraklarını yerleştiriniz. Tuz, biber ve zeytinyağını (balık başına 1 kaşık) ekleyip kağıtları sıkıca kapatınız. 160 oC'a ısıtılmış fırında 30 dakika pişiriniz. Sıcak servis yapınız.

     Kıraathane Panosu



    HAYVAN KATLİAMINI DURDURMA KAMPANYASI

    Sağlık Bakanlığı, 20.02.2002 tarih ve B.100TSH0110002/2958 sayılı genelgesiyle kendilerince tek çözüm olan "İTLAF"ı seçmiştir.

    Bu genelgeye göre; sokaklardan toplanıp, barındırma merkezine gönderilecek kedi ve köpekler kısa bir sürede sahiplendirilemedikleri takdirde "UYUTULACAKLARDIR"

    Uyutulmanın anlamı, hayvanın dakikalarca çırpınarak, nefes alamadan, boğularak öldürülmesi demektir. Hayvanlar için böylesi bir toplu ölüm kararı, dünya tarihinde hiç bir yerde alınmamıştır. Günümüz çağdaş Türkiye'sine yakışmayan, hiç bir mantıki ve insani duyguyla bağdaşmayan bu talihsiz kararın acilen "İPTAL"i gerekmektedir. Bu genelgenin geri çekilmesini istiyor ve tek çözüm olan kısırlaştırma-aşılama projesinin uygulanması için lutfen www.petisius.com/mercek.php ve http://168.144.47.166/katliamdursun adreslerini ziyaret ediniz.


    ANNE YEMEĞİ

    Hani hep deriz ya, annemin bir böreği vardı inanılmazdı diye...İşte ben bütün bunları bir kitapta toplamaya karar verdim. Yeni mutfak anlayışı içerisinde eski tatları yakalayabiliriz ve onları çocuklarımızla en 'special' yemek olarak paylaşabiliriz.

    Sizlerden ricam, lütfen annenize ait özel bir yemeğin tarifini lütfen bana gönderin. E-mail adresimi aşağıda bulabilirsiniz. içinde anneniz için bir iki cümlede sizden olsun. Bu arada mutlaka kontak numaralarınızı bildirin, çünkü daha sonra annenizin bir fotoğrafını vs... isteyeceğim.

    Kısa sürede tamamlayacağımı düşündüğüm bu proje, yakında sinema yayınları da çıkaracak olan BOX yayınlarından çıkacak.

    Nostaljik filmler tadında, nostaljik tatlarınızı bekliyorum... Tariflerinizi zozbatur@coproduction.com.tr ya da kahve molası'na gönderebilirsiniz...

    Sevgiyle kalın,
    Zeynep Özbatur

    Önemli Not: Projenin konseptinin tüm hakları Zeynep Özbatur'a ait olup, noter tarafından onaylı bir örneği bulunmaktadır.


     İşe Yarar Kısayollar


    http://www.bybs.gov.tr/onemli_telefon_index.asp
    Her eve lazım önemli telefonlar rehberi. Arama, bulma fonksiyonları gayet güzel.

    http://www.digitalflowers.com/index.html
    Dijital, sanal çiçeklerle bezenmiş bir site. Hoş şeyler bulacağınıza eminim.

    http://www.handspeak.com/
    İşaret dilini merak edenlere detaylı bir site.

    http://www.kattnet.com/arms/
    İskoçyalı'nın silahlarına merakınız varsa, mutlaka bir ziyaret edin. Eski kılıçları görmek tanımak ilginç olsa gerek.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    IECookiesView v1.00 [36k] W9x/2k/XP FREE
    http://nirsoft.tripod.com/utils/iecookies.html
    Bilgisayarınıza sizden habersiz Kurabiyeleri (Cookie) temizlemek için ideal bir programcık. Kontrol edip zaralı kurabiyeleri teizleyebiliyorsunuz.

    PicoZip 2.01 [1.89MB] W9x/2k/XP DENEME
    http://www.picozip.com/lg/cnetcount/inc.php
    Yeni bir sıkıştırma programı. Back-Up özelliğinin de olması değerini artırıyor. Oldukça iddialılar. Belki hoşunuza gider.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020620.asp 20 Haziran 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com