KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri


KAHVE MOLASI

 24 Haziran 2002 - FUTBOL'DA BÜYÜDÜK, SIRA...


Kırmızı Beyaz haftalar hepimize,

Ne çok milliyetçi ne de çok şovenim, ama Cumartesi günü, herşeyi unutup faşist bile olasım geldi inanın. Yahu ne kadar özlemişiz bu tür başarıları. Bizlere unuttuğumuz duyguları hatırlatan bu insanlara ne kadar teşekkür etsek azdır. İnanın Şaban'ı bile gidip öpesim geldi. Hernekadar sayesinde fıtık olduysam da, bizi bugünlere taşıyan da onun golleriydi, bunu unutmanında olanağı yok tabi. Ama artık bitmiş Şaban'ımız. Ben onun yerinde olsam, Japonya maçından sonra bir sakatlık uydurup oynamaz, tüm zaferi de En Büyük Türkiye...
sahiplenirdim. Maalesef düşünemedi işte. Gene de teşekkürler Hakan Şükür.

Gündem futbol olunca insanın aklına da başka birşey yazmak gelmiyor. Maç bitti attık kendimizi sokaklara. Saatte 10 metrelik hızla gittik yollarda. Bağıra çağıra bir hal olduk. Koluma, kafama yediğim tokatlara bile gülümseyerek yanıt verdim. Yani bir hoş oldum ben. Başlangıçta, sabah İspanya'nın başına gelenin bizim de başımıza gelmesinden korktum. Sonra Şaban'ımızın kaçırdığı gollere çıldırdım. Ama hepsine değdi İ.Mansız'ın golü. Düşünün ki İ.Mansız Hakan'ın yerine ilk 11'de sahaya çıkmış. Bu maçın sonucu ne olurdu tahmin edebilir misiniz? En az üç sıfır. İşin en güzel yanı da oynadığımız muhteşem futboldu. Arap atı gibi sonradan açıldık. Bu yüzden bu takıma güveniyor ve "Kork bizden Brezilya" diyorum. Alıcaz bu kupayı başka yolu yok.

Gazetede avcıların bilançosu 2 sütuna 25 santim yer tutuyordu. Allahtan verilmiş sadakamız varmış da ölen falan olmamış. Yahu şu adamlara birileri yer göstersede orda konserve kutulara atsalar ya şu kurşunları. Gerçekten bu magandalar artık su koyvermeye başladı. Çarşamba günü maçtan sonra olabilecekleri, hele hele kupayı alırsak yaşanabilecekleri düşünmek bile istemiyorum. Tek yapacağım, evde koltuğun arkasına saklanıp, yağmurun dinmesini beklemek olacak. Yok ya, ne saklanması, kupayı alsınlar ben göğsümü siper ederim o magandalara.

Kısaca, Futbol'da büyüdük, sıra diğerlerinde. Ha gayret Türkiye, sen iyi şeylere layıksın.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kıraathane Sahibinden


www.Sms-Gonder.com

Bugün posta kutunuza, bu başlıkta ve yandaki dizaynda bir mesaj gelir ve sizden sms programı indirmenizi isterse, derhal silip atın. Bu program da daha önce size sözünü ettiğim "dialer" programlardan biri. Yani ücretli aranan numaralardan birine bağlanıyor ve size işlem yaptırıyor.

Ay sonunda gelen faturayı görünce ne yapacağınızı şaşırabilirsiniz. Aman haa dikkat...
Aman ha dikkat!!


 Kahvecinin Günlüğü


  • Beşiktaş Kültür Merkezi Açıkhava Konser ve Gösterileri
    12 Haziran- 3 Temmuz 2002 tarihleri arasında Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda , Beşiktaş Kültür Merkezi tarafından organizasyonu gerçekleştirilen Açıkhava Konser ve Gösteri Günleri: Sezen Aksu, Sertab Erener, Kıraç, Sultans of the dance, Fahir Atakoğlu, Kardeş Türküler ve Cem Yılmaz ile unutulmaz İstanbul gecelerinde izleyicisiyle buluşuyor...
    24-25-26 Haziran SULTANS OF THE DANCE
    Harbiye Açık Hava Etkinliklerinin biletleri Biletix'te satışa sunulmuştur.
    Biletix Çağrı Merkezi: 0 216 454 15 55


  •  Ters Köşe: Mehtap Akdeniz


    Madalyonun iki yüzü de bir birinden oynak.
    Bir bu taraftan, bir öbür taraftan bakak.


    Son haftanın gündemine bakıyorum da çok acayip halimiz. Bir yanda batan ekonomimiz bir yanda yükselen futbolumuz. Birileri ağzında gevelemeyi bıraktı bas bas bağırıyor.'Batıyoruz, ülkeyi satışa çıkaralım, başka kurtuluşumuz yok!'.

    Diğeri sanki bu ülkede yaşamıyormuş gibi demeçler veriyor. 'Kaç paraysa verelim Ronaldo'yu alalım' diyor. Senegal maçından sonra soluğu Taksim de aldım. Kim oynuyor kim oynatmış ayır ayırabilirsen. Bütün halk çıkmış ortalığa şakır şakır oynuyor.

    Bir yüzü oynatıyor bu gündemin, bir yüzü oynattırıyor. Kara Memed'ler şutlanıyor, Kel Hasan'lar taçlanıyor. Sonuç değişmiyor. Şak kada şak şak.
    Dünyanın en iyi dört takımından biri olduk duydunuz mu? Şak kada şak şak.
    Dünyanın yirmidokuzuncu zengini batmış duydunuz mu? Şak kada şak şak.

    Oynatan gündemden bazı başlıklar size.

    Kara Memed'i bir kısım medya batırmış.
    Kupayı alırsak çok sevinicem fakat Kara Memed'in durumuna hiç üzülemiycem. Sadece Kara Memed madurlarına üzülebilirim eğer çok fena haldelerse. Zaten bir iş adamı medya işine bulaşmışsa atın çöpe hiç düşünmeden. Hasbel kader medya işinde çalıştım hem de para kaynağının başı olarak çalıştım üstelik. Belli bir tirajı abartmamak kaydıyla büyük gazeteler hariç medyadan para kazanmak mümkün değil benim tecrübelerime göre. O zaman niye girer iş adamları bu medya işine düşünün bulun. A'nın Entel hali ile F'nin Dantel hali gibi bir camia. Dil bilen, okur yazar, süslü püslü gösterişli olması bakımından fark var sadece. M;Y;A bakımından al birini bur ötekine.
    Daha açık yazamam pedikürümü yeni yaptırdım.
    (En başından beri işi bu olan gazeteleri ve patronlarını tenzi ederim. Onların kendi ceplerinden başka kimseye zararı da yok.)

    Futbolculara 1 trilyon prim, Kara Memed'e 2 milyar nafaka
    Mütevazi iş adamımız çok mütevazi bulmuş nafakayı. Allah bin bereket versin de koy cebine. Ben bir başka hayat maduru olarak diyorum ki iyi nafaka valla. Tabi alabilirsen.

    Hakan Şükür bana pas veren yok diye küsmüş.
    Pas veren oldu da sen aldın sanki, bismillahirahmanirahim diyene kadar top kaçıyor ayağından, kes acık ucundan bis! de vur topa, sonra kazasını yaparsın. İmama sordum olur dedi. Sünnet farz değilse, besmele haydi haydi sünnet edilebilirmiş. Hakan Şükürrrr..bırak bu İmanlı ayaklarını, bırak şu topu İ.mansız'ların ayaklarına, gol böyle olur, Allahıma bin Şükür.

    Mehtap depreş duasına başlamış.
    Allah rızası için satın şu ülkeyi, alın şu kupayı kurtulalım. Tanrım dualarımı kabul et gari. Gündemden kopmak, kendimle baş başa kalmak istiyorum. Şu aklıma mukayyet olma da huzur içinde depreşeyim yaw'.

    Bisss!!!!
    Mehtap Akdeniz

     Ankara'dan : Cumhur Aydın


    Onlarda mı değisti?

    Geçen haftalarda bir nedenle Ankara Cebeci mezarlığına yolumu düşürüp Rüştü Yüce Hoca'nın mezarını ziyaret ettikten sonra, hemen yakınındaki Gazeteci-Yazar Mustafa Ekmekci'nin mezarına da uğrayayım istedim.

    Yaklastığımda, mezarın başında iki yaşlıca bayanla bir delikanlıyı, ortalığı temizlerken buldum. Bir iki çekinceli dakikadan sonra ben niyetimi onlarla paylastım, onlarında kimler olduklarını öğrendim. Bayanlardan biri gazetecinin eşi Aldoğan Ekmekçi, diğerleri, sürprize bakın şair Ahmet Arif'in eşi ile oğlu Flinta'ymış.. Kisacik bir sohbet, iç cekiş sonrasında..

    21 Mayis Mustafa Ekmekçi'nin 5. ölüm yıldönümü. "Hasretinden prangalar eskittim" diyen, özellikle bizim gençliğin dizeleri dillerden düşmeyen ozanı Ahmet Arif'i ise, unutup gitmişiz, 11 yıl once bir 2 Haziran günü yürek vurgununda yitirmişiz..

    Mustafa Ekmekçi, anadoludan kopup gelen, dürüst, kişilikli, özel bir gazeteciydi. Köy Enstitülü olmamasina karşın, o felsefeyi yılmadan usanmadan savunurdu. Bir diğer takıntısı da domuz yetiştirilmesinin ve yenmesinin yeniden değerlendirilmesini istemesiydi. Öylesine doğal, öylesine içi dışı bir adamdi ki, hiç unutmuyorum, Uğur Mumcu'nun katledilişinin hemen ertesine gelen bir dini bayramda " Ne bayramı? Ben, bir de bayram mı yapacağım? Kutlayabilen, bayram yapsın." diyerek 'din adına dolaplar çevrilirken' insan yüreğine neredeyse kaçınılmaz bir biçimde yerleşen celişkiyi en yalın şekliyle dısa vurmuşu.

    Gazeteciliği sonuna kadar ciddiye almıştı. Bakanlarin basın toplantılarına çömez muhabirlerin laf olsun diye gönderilip, olup-bitenin " sozde üstadlarca" özel dostluk telefonları, giderek yalı yemekleriyle alınmasına, dikte ettirilmesine karşı durmuştu. Son yıllarına kadar, Ankara'daki toplantılara bizzat kendisi giderek, usundaki soruları herkesin önünde sorup, politikacıyı sıkıştırarak medya ile yönetim erki arasında olması gereken ilişkiyi, mesafeyi ortaya koymaya calışmıştı.

    Her ne kadar 'takıntıları' vardıysa da, herhangi bir olayın altında yatanları okuyucuyla paylasırken, onu yönlendirmekten kaçınır, birbirini izleyen üç-beş yazıyla neredeyse okuyucuyla birlikte kendisi de ayrintıları izler, karşı görüşleri değerlendirirdi. O dizi köşe yazılarının sonunda, artık sizlerde bağımsız bir fikir sahibi olacak duruma gelirdiniz.

    Eğer özel günlerin duygusallığına vermesseniz; bu gazateciliği, gazetecileri dahası bu yürekli, ülke sever insanları her gün biraz daha ozlediğimi bir kez daha dillendirmek istiyorum. Bugunün bazı kalemlerini de ilgiyle okumuyor muyuz? Okuyoruz kuskusuz..

    Kaldi ki, hic bir bicimde yazarla aynı görüşü paylaşmak zorunda da değiliz. Ancak önemli olan, yazı bittiğinde, haberi dinlediğimizde düşündüklerimiz, hissetiklerimiz.. Eger size zorla, yalniz "o" öyle düşünüyor diye, birşeyler empoze edilmişse, bu tavrı kabullenmeniz ve iyiniyetli bulmanız zorlaşıyor..

    Dahası öyle bir donem de yaşıyoruz ki, çizginizi korumakta güçleşiyor, eğer kumaşınız sağlam değilse.. Geçenlerde bence, neredeyse her yazısı özel bir incelik ve kıvam taşıyan bir yazarın bir süredir diline doladığı "Kıbrıs'ı vermessek, Avrupa trenini kaçırırız" düsüncesini işleyen yazısında öylesine ustaca ve hince bir kurgu yapılmıştı ki, yazı bittiğinde bütün pencereleri açıp, ya da meclisin kapısına dayanıp, "verin, allahaşkına verin, bu treni kaçırmayalım.. Hatta , isterlerse anadolunun kuzeyi, güneyi başka imtiyazlar da verin, yeter ki bu şans heba edilmesin" diye ciddi ciddi bağıirmak geldi içimden. Yok , bu kadar koşullandırmaya hangi fikri savunursaniz, savunun kimsenin hakkı olmasa gerek..

    Dünya değisiyor ya.. İpekçilerden, Mumculardan, Ekmekçilerden sonra gazeteci de, gazetede degisti.. Okurda değisti, kuşkusuz..

    Peki dürüstlüğe, vatan ve insan severliğe olan inanç, istek..

    O da mı değisti?

    Cumhur

     Acı Kahve Hatırına : Çağhan Tansel


    Kasırga - 2

    (Kasırga - 1'den devam)
    ...X'in önerdiği anlaşma şudur: şüpheli olan iki kişi cinayeti işleyenlerin Rubin ile yanındaki genç olduğuna dair yalan ifade verecektir. Bunun karşılığında serbest kalacaklardır. Aksi takdirde şartlı salıverilme halinde suç işledikleri için kesin olarak cezaevine döneceklerdir. Tahmin edebileceğiniz gibi iki suçlu bu anlaşmayı hemen kabul ederler. Böylece alınan ifadeler doğrultusunda Rubin ile genç hayranı gözaltına alınırlar.

    Rubin bu olay karşısında tamamen sessiz kalmıştır. Söylediği tek şey suçsuz olduğu ve polislerin de bunu bildiğidir. Genç hayranı istese Rubinle beraber olmadığını veya onu sadece suç işlerken gördüğünü söyleyerek gerçek anlamıyla onu "satabilir" ve bu işten yakasını sıyırabilir. Çünkü genç adam polislerin daha doğrusu X'in gözünde önemli değildir. Önemli olan Rubin'dir. Küçüklüğünden beri ensesinde olduğu, her an onu deliğe tıkmak için fırsat kolladığı Rubin. Kazandığı tüm başarılar, para ve şöhret karşısında kıskançlıktan ölmesine neden olacak Rubin. Ama genç adam Rubin'i satmaz, ne olursa olsun onunla beraberdir. Onun da tek söylediği suçsuz olduğu ve olayla bir ilgisi olmadığıdır.

    Rubin hapisten son çıktığında bir daha hapise girmemeye yemin etmiştir. "Bir daha n'olursa olsun, asla ve asla hapise dönmeyeceğime kendi kendime yemin ettim" der. Ama işte şimdi yine hapisle burun burunadır, yine haksız bir nedenle...

    Rubin ve genç adam mahkemeye çıkarılır. Tesadüf mü bilinmez ama jürinin hepsi beyazdır! Rubin jüriyi süzerken hapise gideceğini anlamıştır. Yine bir beyaz olan hakim tarafından suçluluğuna hükmedilen Rubin ile arkadaşı hapishaneye gönderilir. İkisinin de cezası ömür boyu hapistir.

    Rubin hapishaneye geldiği zaman eşyalarını bırakması ve mahkum elbisesi giymesi istenir. Rubin bunları reddederek şöyle der:" Ben suçsuzum ve bu yüzden asla suçluların giydiği kıyafeti giymeyeceğim. Hapiste kalabilirim ama hiçbir kuvvet bana o kıyafeti giydiremez" Bunun üzerine 90 gün hücre cezası alır ama yine de bu kararından vazgeçmez. Sonunda, içinde iyilik gibi bir duygu barındırabilen hapishanedeki yetkili gardiyan sayesinde kendisine mahkumların kıyafetinden farklı ve üstünde mahkum numarası bulunmayan bir kıyafet sağlanır.

    Rubin hapishanedeki ilk 7 yılı boyunca yargılamanın temyiz edilmesi için başvurur ama reddedilir. Yıllar geçmektedir ama Rubin'in hala az da olsa umudu vardır. Bu arada Rubin hapishanede boş durmaz ve kendisini okumaya, yazmaya adar. Geride bıraktığı yıllar içerisinde kendisini hep öfkeyle ve yumruklarıyla eğitmiştir. Şimdi ise kendisini okuyarak ve yazarak eğitmeye başlar. Sürekli okur. Hücresinden çıkmaz, bahçeye uğramaz, sürekli bir şekilde okumaya başlar. Adeta kaybettiği yıllarının acısını çıkarmaya başlamıştır. Okudukça daha da bilgilenir. Bilgilendikçe kendisinin geçmiş yıllarda nerelerde yanlış yaptığını ve kendisine nasıl yanlışlar yapıldığını öğrenmeye başlar. Öğrendikçe de kendisini bu haksız durumdan nasıl kurtarabileceğini bulmaya başlar. Hukuk kitapları da Rubin'in elinden düşmez ve bu sayede yargılamasında dahi nelerin yanlış yapıldığını saptar. Tüm bunları avukatlarıyla da görüşür ve açıklar. Artık Rubin hapishanede 15. yılını doldurmak üzeredir. Bu sırada Amerika'nın tüm duyarlı insanları Rubin'in yeniden yargılanması için kamuoyu oluşturmaya ve yargı üzerinde de baskı kurmaya çalışırlar. Başta Bob Dylan olmak üzere sanatçılar, Martin Luther King gibi önemli insanlar Rubin için kampanyalar başlatırlar. Sokaklarda mitingler düzenlenir. Rubin tekrar temyiz başvurusunu yapar...Sonuç yine reddir. Rubin'in artık tüm umutları sönmüştür. Ömür boyu hapiste kalacağına kesinlikle inanmıştır. Yazıda hiç bahsetmediğim, hapse girmeden önce evlendiği ve bir çocuğu olduğu karısından da bu yüzden boşanmak ister. "Ben artık bir ölüyüm" der karısına. Karısı bunu kabul etmez, direnmesini ister ama Rubin artık bitmiştir. Karısından artık görüşmemelerini, ziyaretine gelmemesini ister...

    Devamı var...

     Kahveden Önce: Balık


    Balık Çeşitleri

    KALKAN:
    Karadeniz'in bu ünlü balığı bütün yassı, oval vücudu, bir tarafı siyaha yakın diğer tarafı beyaz rengi ve beyaz tarafındaki düğmeleri ile tanınır. Her iki tarafı siyah olan kaya kalkanı'na da nadiren rastlanır. Kaya kalkanı daha çok Sinop, Samsun yörelerinde çıkar. İstanbul Boğazı'nın kuzeyinde, Karadeniz'in batısında avlanan kalkan bir tarafı siyah, bir tarafı beyaz olan bayağı kalkandır. Kalkan karadeniz içinde, kışın kuzeyden güneye göç eder.

    Her mevsim avlanan kalkan bütün sene boyunca yenebilir. En lezzetli zamanı Ocak sonundan Mart ortalarına kadardır. Tavası çok güzel olur. Buğulaması ve kağıt kebabı da yapılır. İlkbahar sonlarından itibaren Ağustos ayına kadar yakalanan kalkan yavrularının tavası nefis olur.

    KEFAL:
    Yaz ayları dışında lezzetli olan pullu ve göçmen olmayan bir balıktır. Bütün denizlerimizde yetişir. Sonbahar, Kış ve İlkbahar'da çok lezzetlidir. Kefalin buğulaması ve pilakisi çok güzel olur. Ayrıca likorinoz denilen tütsülüsü de çok makbuldur. Bir kefal türü olan haskefalin kurutulmuş yumurtaları çok aranan bir deniz ürünü, bir mezedir. Sarı kulak kefalin tavası ve fileto ızgarası da yapılır.

    Kefal alırken çok dikkat etmek, tercihan tanıdık balıkçıdan almak gerekir. Çünkü kefal kirli ve bulanık suları çok sever ve buralarda diğer balıklar yaşamazken o yaşar. Örneğin İzmir Körfezi'nde diğer balıklar yaşamazken kefal bol miktarda bulunmaktadır. Bu gibi sularda yakalanmış kefal insan sağlığı için büyük tehlike arzeder.


    Kalamar Tava (4 Kişilik)

    Malzeme:
    1 kg kalamar (11- 12 adet)
    1/2 su bardağı sıvı yağ
    Un
    Tuz

    Terbiye için:
    2 çorba kaşığı karbonat
    2 çorba kaşığı toz şeker
    1 adet limonun suyu

    Yapılışı:
    Kalamarları balıkçınıza ayıklatın. İyice yıkadıktan sonra terbiye ile ovun. Sonra en az 30 dakika dinlendirin. Bacakları gövdelerden ayırın. Bacakları kısa parçalar halinde, gövdeyi ise halkalar halinde doğrayın. Doğranmış kalamarları yeterince tuz katılıp karıştırılmış beyaz una bulayın.

    Fritöze sıvı yağ koyup kızdırın. Kalamarları gruplar halinde fritöze atıp kapağını kapatın. İki dakika sonra çıkarıp kağıt havlu serilmiş servis tabağına alın. Bu işleme kalamarlar bitene kadar devam edin. Sıcak servis yapın.

    Notlar:
    1. Kalamar çok su içeren ve bu nedenle pişerken etrafa çok yağ sıçratan bir deniz ürünüdür. Bunun için fritöz tercih edilmelidir. Yoksa kapaklı bir tava kullanılmalıdır.
    2. Kalamar çok çabuk yanan ve sertleşen bir üründür. Bu nedenle pişirme süresine çok dikkat edilmelidir. Ayrıca tavada yapıyorsanız ateşi iyice kısmanız gerekir. Aksi taktirde kızgın tavanın dibine değen kalamarlar siyahlaşır ve lezzetlerinden çok şey kaybederler.

     Kıraathane Panosu



    HAYVAN KATLİAMINI DURDURMA KAMPANYASI

    Sağlık Bakanlığı, 20.02.2002 tarih ve B.100TSH0110002/2958 sayılı genelgesiyle kendilerince tek çözüm olan "İTLAF"ı seçmiştir.

    Bu genelgeye göre; sokaklardan toplanıp, barındırma merkezine gönderilecek kedi ve köpekler kısa bir sürede sahiplendirilemedikleri takdirde "UYUTULACAKLARDIR"

    Uyutulmanın anlamı, hayvanın dakikalarca çırpınarak, nefes alamadan, boğularak öldürülmesi demektir. Hayvanlar için böylesi bir toplu ölüm kararı, dünya tarihinde hiç bir yerde alınmamıştır. Günümüz çağdaş Türkiye'sine yakışmayan, hiç bir mantıki ve insani duyguyla bağdaşmayan bu talihsiz kararın acilen "İPTAL"i gerekmektedir. Bu genelgenin geri çekilmesini istiyor ve tek çözüm olan kısırlaştırma-aşılama projesinin uygulanması için lutfen http://www.petisius.com/mercek.php ve http://168.144.47.166/katliamdursun adreslerini ziyaret ediniz.


    ANNE YEMEĞİ

    Hani hep deriz ya, annemin bir böreği vardı inanılmazdı diye...İşte ben bütün bunları bir kitapta toplamaya karar verdim. Yeni mutfak anlayışı içerisinde eski tatları yakalayabiliriz ve onları çocuklarımızla en 'special' yemek olarak paylaşabiliriz.

    Sizlerden ricam, lütfen annenize ait özel bir yemeğin tarifini lütfen bana gönderin. E-mail adresimi aşağıda bulabilirsiniz. içinde anneniz için bir iki cümlede sizden olsun. Bu arada mutlaka kontak numaralarınızı bildirin, çünkü daha sonra annenizin bir fotoğrafını vs... isteyeceğim.

    Kısa sürede tamamlayacağımı düşündüğüm bu proje, yakında sinema yayınları da çıkaracak olan BOX yayınlarından çıkacak.

    Nostaljik filmler tadında, nostaljik tatlarınızı bekliyorum... Tariflerinizi zozbatur@coproduction.com.tr ya da kahve molası'na gönderebilirsiniz...

    Sevgiyle kalın,
    Zeynep Özbatur

    Önemli Not: Projenin konseptinin tüm hakları Zeynep Özbatur'a ait olup, noter tarafından onaylı bir örneği bulunmaktadır.


     İşe Yarar Kısayollar


    http://www.colorcombo.com/
    Yaratıcı insanların ihtiyacı olan renk kombinasyonlarını görerek uygulayabileceğiniz çok güzel bir sayfa. İşinize yarayacak mutlaka gidin.

    http://www.pocketmovies.net/
    Değişik kısa filmler bulabileceğiniz hoş bir site.

    http://www.metv.com
    Internet'te film seyredebileceğiniz bir hoş site daha.

    http://www.paperfolding.com
    Kağıt katlama sanatı, Origami'den örnekler bulabileceğiniz, gerçekten güzel bir site.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    Registry Explorer v1.2.5 [1.1M] W9x/2k/XP FREE
    http://www.regexp.hit.bg/regexp125.htm
    Windows'un Registry'si öyle herkesin ellememesi gereken cıss yerlerden biri. Ama ne yaptığını bilenler için işi kolaylaştırıcı bir program. Sadece ne yaptığını bilenlere.

    Kleptomania 2.3 [360 KB] W9x/2k 21 Gün Deneme
    http://www.structurise.com/klepto.exe
    Windows'da bazı kopyalayıp kullanmak istediğiniz ama bir türlü kopyalayamadığınız yerler vardır. Mesela bir klasörün dizini gibi. Kleptomania, işte bu türde yerleri seçip word'e yapıştırıp edit etmenizi sağlıyor. İlgilileri için mükemmel.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020624.asp 24 Haziran 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com