|
|
|
26 Haziran 2002 - KAYMAKLI KADAYIF |
Kırmızı Beyaz bir gün hepimize,
Sonunda hesap gününe geldik işte. 1 aylık umut yolculuğunun sondan bir evvelki kader maçına çıkıyoruz. Görülecek bir hesabımız var Brezilya'yla. Dün Almanya-Kore maçını izlerken, bir kez daha gurur duydum bizimkilerle. Şansı yaver giden Almanya, telaşlı Kore'yi yenince, hah dedim işte tam dişimize göre bir rakip. Kore olsaydı korkardım ama Almanya bence çantada keklik. Tabi ki yarın Brezilya'yı geçmek kaydıyla. Çıksınlar, yüreklerini koysunlar, alırız biz bu maçı. Çünkü biz istiyoruz, bizim ihtiyacımız var. Onlar ise doyumlu, |
Hadi be Hasan... Vur bitane daha... |
burunları havada. Dinsizin hakkından İ.Mansız gelirse hiç şaşmam. Buradaki dinsiz sadece lafın gelişinden ibarettir, ona göre.
Şimdi sorun, maça Hakan'la mı yoksa İlhan'la mı başlıyalım. Dün bütün gece tüm futbol alimleri bunu tartıştılar ama oybirliği ile bir karar varamayıp pası Şenol Güneş'e attılar. Adamın işi de epeyce zor. Her iki ucu kakalı değnek mübarek. Koysan bir türlü, koymasan bir türlü. Ama önsezilerim maça Hakan'la başlayıp İlhan'la devam edecek diyor. Haklı yanları da olabilir. Önemli olan hatasından çabuk dönmeyi becerebilmesi. Son maçlarda teknik direktörümüzün gösterdiği performans bana umut veriyor. Eminim doğru olanı yapacaktır. Tahminime gelince, ben gene bir altın gol görüyorum ufukta. Boyca fakir ama topça dev olan birini de görüyorum. Emre mi desem, yoksa Okan mı? Bu gece şans topu sayıları için rüyaya yattığımda, golü de kimin atacağını öğrenmeye çalışacağım. Hadi hayırlısı.
BİZLER ARKANIZDAYIZ... HADİ ALIN GELİN ŞU KUPAYI... DÖKÜN BİZİ SOKAKLARA... UNUTTURUN DERTLERİMİZİ, TASALARIMIZI... Çok şey mi istiyoruz acaba diye de aklımdan geçmiyor değil. Onlar yapacaklarını yaptılar. Bundan sonrası KAYMAKLI KADAYIF olur sadece.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Paylaşmayın!?...
İşyerlerinde veya evlerimizde kurduğumuz ağların üzerinde birbirimizi görebilmemiz, bazı dosyalarımıza ulaşılabilmesi için, kimi zaman diskin tümünü, kimi zaman da bir klasörü "Paylaştırırız". İyi güzel de bu paylaşılan yerlere sadece bizim bildiğimiz insanlar mı girebilir diye de bir soru gelir insanın aklına. Cevap "Hayır". Yani sizin bilgisayarınıza ağ ya da internet üzerinden ulaşabilen herkes, paylaşılmış klasörü görebilir. Görmekle kalmaz içine istediği dosyayı atabilir, eğer imkan bulursa program bile çalıştırabilir.
Firewall kullanılmayan ağlarda ve bilgisayarlarda güvenlik duvarı son derece incedir. "Hacker" diye tabir edilen aklı evvellerin, en kolay sızma şekli bu paylaştırılan klasörler üzerinden olmaktadır. Bunu önlemenin en iyi yolu, gerekmedikçe paylaşımı kapamak ya da şifre korumalı hale getirmektir. Yani neymiş, önce eşeği sağlam kazığa bağlayıp, sonra Allaha emanet edecekmişiz.
Brezilya-Türkiye Dünya Kupası Yar Final Maçı
14:30'da hepimiz televizyonların başındayız. TRT1 den ve Digitürk'ten Naklen.
Beşiktaş Kültür Merkezi Açıkhava Konser ve Gösterileri
12 Haziran- 3 Temmuz 2002 tarihleri arasında Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda ,
Beşiktaş Kültür Merkezi tarafından organizasyonu gerçekleştirilen Açıkhava Konser ve Gösteri Günleri: Sezen Aksu, Sertab Erener, Kıraç, Sultans of the dance, Fahir Atakoğlu, Kardeş Türküler ve Cem Yılmaz ile unutulmaz İstanbul gecelerinde izleyicisiyle buluşuyor...
26 Haziran SULTANS OF THE DANCE
Harbiye Açık Hava Etkinliklerinin biletleri Biletix'te satışa sunulmuştur.
Biletix Çağrı Merkezi: 0 216 454 15 55
Rating rekoru kırılacak mı?
Türkiye'nin dünya kupası maçlarında ratingler şöyle gerçekleşti:
Brezilya |
Pazartesi 12.00 |
%15.6 |
Kostarika |
Pazar 12.00 |
%21.2 |
Çin |
Perşembe 09.20 |
%15.4 |
Japonya |
Salı 09.20 |
%19.5 |
Senegal |
Cumartesi 14.20 |
%21.27 |
Rating, yani izleme oranı, belli bir hedef kitlenin yüzde kaçının ölçümü yapılan o programı izlediğini gösterir yüzdedir. Türkiye'de 1990 yılından beri bu ölçümü AGB şirketi yapmaktadır. Yukarda verilen rating rakamlarında alınan hedef kitle 5 yaş üstü tüm kişilerdir. Örneğin Brezilya maçını 5 yaş üstündeki tüm kişilerin sadece %15.6'sı izlemiş. En çok izlenen Asmalı Konak dizisinin ortalama ratingi %18.1, Çocuklar Duymasın'ınki ise %17.3.
%15.6, bir dizi için çok iyi, bu maç için düşük bir oran. Ama gerçeği yansıtmıyor! Çünkü ölçümler evlerde yapılıyor. Yani sadece evlerdeki TV cihazları ölçülüyor. Oysa maçların 3 tanesi iş saatindeydi. Herkes işyerinde, cafede, okulda, restoranda hatta yol üstünde vitrine konmuş TV'lerde izledi. Tatil günü yayınlanan iki maç ise sanırım havanın güzelliğine takıldı. Büyük ihtimalle arkadaşlar buluştu, dışarda bir yerlerde maçı izlediler.
Iş günü yayınlanan Japonya maçı, yine iş günü yayınlanan diğer iki maçtan daha iyi rating aldı. Bunun nedeni de okulların tatile girmesi, evdeki izleyicilere öğrencilerın katılmasıydı.
AGB, Ingiltere dahil pek çok Avrupa ülkesinde de ölçüm yapıyor. 21 Haziran Cuma günü Ingiltere saatiyle 07.20 gibi yayınlanan Brezilya-Ingiltere maçı Ingiltere'de rating rekoru kırmış. Haberi TV'de duydum. Ama haberi veren rating yüzdesini söylemedi! Bir önceki rekor Prenses Diana'nın canlı yayınlanan cenaze törenine aitmiş.
Yarın Brezilya maçımız var. Yine iş günü ve maç günün ortasında. Insanlar yine ev dışında seyredecek. Rating rekoru beklenmiyor. Bu maç gece 21.00 gibi yayınlansa, rating 40'a varır ve rekoru kırardı. N'apalım başka bahara….
Ha bu arada rating rekoru 2000 Mayıs ayında oynanan Galatasaray-Arsenal maçında: %30.5…
Editörüme özel not: Yeditepe Istanbul'la ilgili tüm yazdıklarına katılıyorum ama biliyor musun bu diziyi izleyenlerin oranı %2.3-%2.7'lerde kaldı her hafta. Ben özel kanallardan biri olsam bu dizinin tüm bölümlerini satın alır, yayına verirdim. Özel bir kanalda bu dizi ikinci bir Ikinci Bahar olayı olur hiç kuşkum yok…
Acı Kahve Hatırına : Çağhan Tansel |
Kasırga - 3
(Kasırga - 2'den devam)
Rubin artık kendisini insan dışı bir varlık olarak görmeye başlamıştır. Daha doğrusu kendisini böyle görmeye mecbur hissetmektedir. Bir robot gibi...Belli bir zamana ayarlanmış ve o zaman gelene kadar hiçbir şey hissedemeyecek, sadece aynı şeyleri yaparak günlerini geçirecek bir robot gibi. Artık zaman kavramı tamamen kaybolmuştur Rubin için. Arada bir de olsa dışarı çıktığı zamanlar da yoktur artık. Tamamen odasına kapanmıştır. Tüm gün boyunca hep okuyup yazmaktadır. Yazmaya kendisini öyle alıştırmıştır ki kendi hikayesini anlatan bir kitap yazar sonunda. Kitap pek fazla gürültüler koparmadan, sessiz sedasız çıkmıştır piyasaya. Herkes zaten onun hikayesini biliyordur. Rubin'in bu kitabı yazmaktaki amacı belki bir hesaplaşma ya da bir doğruyu kanıtlama çabasıdır. Belki de her ikisi...
Kitabının ucuzlukta satıldığı bir günde zenci bir genç kitapta Rubin'in resmini görür ve bu ilgisini çeker. Şöyle bir göz gezdirdikten sonra kitabı almaya karar verir. Alır almaz da okumaya başlar. Kendisinin de zenci olması ve hemen hemen aynı sorunları kendisinin ya da çevresindeki insanların yaşamış olması yüzünden kitabı içer gibi, gece gündüz okumaktadır. Bu genç, Kanadalı olan ve birarada yaşayan biri kız ikisi erkek bir arkadaş grubu tarafından sahiplenen, ailesi fakir ve okumamış ama kendisi okumak, üniversiteye gitmek isteyen bir gençtir. Kitabı almasının nedeni de okumayı lisenin son yıllarında öğrenmiş olmasına karşılık üniversiteye girebilme amacının doğrultusunda hızla ilerletme isteğidir. Genç üniversite adayının bu kadar istekli ve kendini kaptırarak okuduğu kitap Kanadalı ev arkadaşlarının da bir hayli ilgisini çekmiştir. Arkadaşları ilk başta basit sorularla kitap ve yazarı hakkında basit anlamda bilgi edinmekle yetinirler. Ama gencin kitabın gidişine paralel olarak adeta yazarla beraber olayları yaşamasını görünce kitapla daha fazla ilgilenmeye başlarlar. Bu sırada genç, kitabın yazarıyla yani Rubin ile tanışıp tanışamayacağını merak etmeye başlar ve evdekilerin de yüreklendirmesiyle ona bir mektup yazar. Kargacık burgacık yazısıyla tüm samimiyetini döktüğü mektubunu büyük bir hevesle yazara gönderir. Rubin bu mektubu aldığında uzun zamandır belki de ilk kez o "robot" havasından sıyrılıp, kendisini düşünen, ona hak veren ve yaşadıklarını anlayabilen insanların da gerçekten var olduğunu hissetmiştir. O da bu samimi mektuba cevap verir. Mektubuna gelen cevaba çok sevinen genç ve ev halkı, Rubin ile düzenli olarak mektuplaşmaya başlarlar. Belli bir süreden sonra genç artık cesaretini toplayarak Rubin ile tanışmak istediğini bir mektubunda yazar ve Rubin de uzun süre bunu düşünse de sonunda kabul eder. Genç mesafeye aldırmadan trene atlar ve Kanada'dan Amerika'ya geçer. Hapishaneye gider ve Rubin ile tanışır. Buradaki tanışma görünürde çok olağan olmasına rağmen aslında çok önemli anlamlar içermektedir, hem Rubin hem de genç için. Rubin bu tanışmayla beraber tekrar özgürlüğü arzulayan ve henüz ümidini kaybetmemiş Rubin'e doğru yola çıkacaktır. İhtiyacı olan destek ve inancı bu genç ile onun ev arkadaşlarında bulacaktır. Genç ise önünde ona tüm hayatı boyunca örnek oluşturacak, sadece haksızlıkları değil, sevgiyi, zorluklara göğüs germeyi ve onun hayatına yön verecek adalet duygusunu da öğreneceği bir "idol" bulacaktır kendisine. İlk görüşmenin yarı duygusal yarı esprili havasından ve iki tarafın da memnuniyetinden sonra görüşmeler zamanla daha da sıklaşır. Rubin bu ilgiden çok memnundur aslında. Bir görüşmeye genç ile beraber ev arkadaşları da gelmişlerdir çünkü onlar da artık geçen süre içerisinde Rubin'in davasına ve onun gerçek bir haksızlığa uğradığına inanmış ve kendilerini bir anlamda onun kurtarıcıları olacak insanlar olarak görmeye başlamışlardır. Rubin'in tüm bu güzel gelişen şeylere rağmen içinde yine de bir korku vardır. "Ya yine kaybedersem? Ümitlenip hüsrana uğramaktan bıktım artık. Yine aynı şeyler olacak. Yeni bir dava açılmaya çalışılacak ama yine olmayacak. Kalbimi ve zihnimi bu kadar uzun süredir yalnızlığa ve sessizliğe alıştırmışken tekrar eskiye dönemem. Bu eskisinden çok daha büyük bir hayal kırıklığı olur" diye düşünür Rubin. Ama bir yandan da "Ya bu sefer olursa? Bu insanlar bana gerçekten inanıyorlar. Bu sefer başarabilirim. Hayatım boyunca burada kalmaktan kurtulurum" diye düşünmektedir. Bu iki zıt düşüncenin huzursuzluğu sarmıştır Rubin'i. Bazı ziyaretlerinde yeni dostlarına ters davranmaktadır. Ne kadar üzülse de ileride olacak çok daha büyük üzüntüleri engellemek için kendini böyle davranmaya mecbur hissetmektedir. Sonunda buna bir son vermeye karar verir ve tüm dostlarına hitaben "Sizlere minnettarım. Bana inandınız ve güvendiniz. Ama şunu bilmenizi istiyorum ki hapishanede kalabilmek, hele bir yaşam boyu burada kalmak düşüncesiyle yaşayabilmek bir insan için en zor şey ve ben buna karşı dayanıklı olmalıyım. Sevginiz ve ilginiz bu dayanıklılığı zayıflatıyor ve içime hüsranla son bulacak ümitler doldurarak beni güçsüz düşürüyor. Lütfen, artık bana yazmayın. Kendinize iyi bakın, kardeşiniz Rubin" diye bir mektup yazar. Dostları tabii ki buna çok üzülürler ama ellerinden de bir şey gelmemektedir. Bir yıl kadar Rubin'in istediği olur ve mektuplaşma olmaz. Bir yılın sonunda Rubin'e büyükçe bir zarf gelir. Zarfın içinde bir lise diploması ve genç bir çiftin fotoğrafı vardır. Dostunun, liseli gencin diplomasıdır bu. Kız arkadaşıyla çektirdiği fotoğrafın altına hukuk fakültesine gireceğini ve onu kendisinin savunacağını yazmıştır. Rubin'in gözleri yanağından aşağı iki damla bırakır. Rubin onları ne kadar özlediğini düşünmeye başlar.
Zarfın gelişinden kısa bir zaman sonra Rubin'e bir gün bir telefon gelir. Ahizeyi kaldırdığında karşısında dostları olduğunu anlar. "Tam karşına bak. Tam karşındaki binaya bak. Yanıp sönen bir ışık var, görüyor musun?" derler Rubin'e. Rubin pencereden tam karşıya, uzağa doğru bakar. Evet, yüksek bir apartmanın üst katlarından birinde bir ışık sürekli yanıp sönmektedir. Gördüğünü söyler Rubin ve onun ne olduğunu sorar. Yanıt Rubin'de sevindirici bir şok etkisi yaratır:"Taşındık Rubin! Artık burada oturacağız. Tüm zamanımızı senin tekrar yargılanmanı sağlamak için ayıracağız ve sen itiraz etsen de bu iş bitene kadar yanında kalacağız!" Rubin o kadar duygulanmıştır ki itiraz edemez ve hiçbir söyleyemez.
Rubin'in bu dört vefakar ve cesur dostu hemen Rubin'in yargılanma süreci üzerinde çalışmaya başlarlar. Öncelikle olayı en başından tekrar ele alırlar. Rubin ile sık sık görüşüp o günü, neler yaptığını ve yapmadığını, kimlerle beraber olduğunu, gördüğü kişilerin isimlerini ve tanımlarını ayrıntılı bir şekilde dinlerler. Rubin'in anlattıkları doğrultusunda önceki yargılama sürecinde bilerek saptırılmış delilleri ve yalan ifadeleri belirlerler. Tüm bunların doğrusunu bulmak için gece gündüz çalışmakta, olayı yaşayan insanlarla veya ölmüş olan bazılarının eşleriyle, kızlarıyla görüşmektedirler. Çeşitli deliller zor da olsa toplamaya başlamışlardır. Ama bu olayın tüm dönüm noktalarında kendisini gösteren polis şefi X yine ortaya çıkar ve onlara "Burası Kanada değil. Herkesin gözü üzerinizde. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Dikkatli olun, tehlikedesiniz" diyerek gözdağı verir. Ama bu kafadarların yılmaya hiç niyeti yoktur. Çalışmalarına devam ederler. Yine olayı yaşamış bir kişinin eşinden bilgi toplamak için yola çıktıklarında arabalarının frenleri tutmaz ve lastikler yerinden çıkar. Tam anlamıyla ölümden dönerler. Arabanın freni boşaltılmış ve lastikleri gevşetilmiştir. Çok zor atlattıkları bu olay bile onları durdurmaya yetmeyecektir. Aynı endişeleri Rubin de dile getirir ve kendisi yüzünden onların zarar görmelerinden korktuğunu söyler ama dostları bunları ciddiye almaz, her ne kadar ölüm korkusunu gerçekten hissetmiş olsalar da...
Dört arkadaş artık hazırlıklarını tamamlamışlardır. Çok önemli ve olayın çok net biçimde anlaşılmasını sağlayacak delillere ulaşmışlardır. Bu delillerin arasında polis şefi X'in düzenlediği sahte telefon konuşması belgesi bile vardır. Herşey bu saatten kolay olacak gibi görünmektedir ama hiç de öyle değildir. Ortada çok önemli bir sorun vardır. Hukuken, Rubin'in tekrar yargılanmasını sağlamak için açılacak dava talebi Eyalet Mahkemesi'ne yapılmalıdır. Ama Eyalet Mahkemesi'ndeki yargıçların Rubin davasındaki tutumları en başından beri bellidir. Tüm önceki kamuoyu baskısına ve kampanyalara rağmen hiçbir yeniden yargılama başvurusunu kabul etmemişlerdir ve bu başvuruyu da reddedecekleri kesin gibidir. Bundan başka bir yol daha vardır. Dava, en üst mahkeme olan Federal Mahkeme'de de açılabilir ama mahkeme bu dosyanın Eyalet Mahkemesince bakılması gerektiğine karar verip dosyayı Eyalet Mahkemesi'ne gönderebilir, böylece aynı yere gelinmiş olunur ya da davayı kabul etmesi durumunda eğer tekrar Rubin'in mahkumiyetinin doğruluğu yönünde karar çıkarsa bu sefer yeni elde edilen tüm delillerle beraber eski deliller de bundan sonra geçersiz olacaktır. Yani Rubin için artık delil ileri sürmek bile mümkün olmayacaktır. Rubin'in iki avukatı da bu konuda Rubin'e davanın Eyalet Mahkemesi'nde açılması yönünde baskı yaparlar ama Rubin sonucun ne olacağından emin olduğu için davanın Federal Mahkeme'de açılmasını ister. Uzun tartışmalardan sonra dava Federal Mahkeme'de açılır. Bu artık son dönemeçtir. Rubin ya kurtulacak ya da ömrünü dört duvar içerisinde tamamlayacaktır.
İlk duruşmada yargıç, Rubin'in davasının Eyalet Mahkemesi'nde açılması gerektiğini ve bu davayı Federal Mahkeme'de kaybetmeleri halinde tüm delillerin yok olacağını hatırlatır. Aslında hakim burada durumun ümitsizliğini vurgulamak istemiştir. Eyalet Mahkemesine daha önce defalarca başvuruda bulunulmuş ve hepsi reddedilmiştir. Tüm bunlara karşılık, Rubin ayağa kalkar ve yargıç karşı şunları söyler:" Sayın yargıç, ben bir boksörüm. Benim işim yumruklarımdır. Birçok insanı ringlerde mahvettim. Ama ben sadece bir boksörüm. Asla bir katil olmadım, hiçbir zaman bir cinayete bulaşmadım. Sizden tek isteğim Sayın yargıç, adil olmanız. Lütfen adalete sırtınızı dönmeyin, lütfen sadece adaleti arayın. Önünüzdeki tüm deliller, bilgiler ve açıklamalar size ışık tutacaktır. Lütfen bizim, adaletin herşeyden yüce olduğuna dair inancımızı yıkmayın"
Filmi izlerken elbette Rubin'in davasının nasıl sonuçlanacağını bilmiyordum ve merakla bekliyordum, ta ki bir sahneye kadar...Rubin Federal Mahkeme'deki duruşmasına çıkmadan önce tutuklu olarak beklerken genç dostu yanına gelir. Konuşurlar, şakalaşırlar. "Bu sefer olacak Rubin" der genç dostu. Rubin'in de gözleri tüm ümit pırıltılarıyla parlamaktadır. "Hukuk okumayı istiyorum Rubin. Avukat olacağım ve tüm bu pisliklerin canına okuyacağım!" Rubin bu sözleri duyunca birden ciddileşir. Düşündüklerinin son derece yanlış olduğunu genç dostuna söyler. Hayatta amaçlarını birilerini mahvetmek için değil, kendini daha iyi ve nitelikli bir insan seviyesine yükseltebilmek için gerçekleştirmesi gerektiğini anlatır ve son olarak şunu söyler: "Unutma kardeşim, beni nefret içeri soktu...ve sevgi çıkartacak"
SON
Rubin Carter Federal Mahkeme'nin yaptığı yargılama sonucunda beraat eder ve özgürlüğüne kavuşur. Daha sonraları bu sonucun değiştirilmesi için yapılan karşı-temyiz başvuruları da reddedilir.
Kendisinin kaleme aldığı "Hurricane" adlı kitabın ülkemizde bulunup bulunmadığı konusunda yapacağım araştırma sonucunu kahvemolası okurlarına bildireceğim.
Sevgiler...
Balık Çeşitleri
KIRLANGIÇ:
Bütün denizlerimizde bulunan kırlangıç ortalama 25-30 cm olup nadiren 75 cm'ye kadar olanlarına da rastlanmaktadır. Sırt rengi kırmızı-pembe, karuın ise pembe veya beyazdır. Yakın akrabası olan öksüz'den, bu balığın pembe-gri veya komple gri sırtı, ve öksüzün ördek gagasını andıran ağız yapısı ile ayrılır. Her ikisi de lezzetli olup genelde kırlangıç tercih edilir. Çok gelişmiş solungaçları ve gırtlak yapısı medeniyle uğultu, inilti gibi değişik frekanslarda ses çıkarırlar. Bu ses nedeniyle bir birçok balıkçı tarafından inleyen balık diye adlandırılır ve uğursuz sayılır.
Kırlangıç ızgara ve tavaya uygun değildir. Buğulaması, özellikle çorbası çok lezzetli olur. Haşlanmış kırlangıçın ayıklanmış etleri mayonezli veya zeytinyağ-limon sıkarak soğuk olarak ta meze olarak lezzetle yenebilir.
İSKORPİT, ADABEYİ:
Kırlangıçtan bahsedince iskorpit ve adabeyini atlamak olmaz. Her ne kadar aynı familyadan olmamakla beraber etleri ve uygun oldukları yemekler açısından çok benzerlik gösterirler. İskorpit bütün denizlerimizde, adabeyi ise genelde Ege''e bulunur. İskorpitin sırt dikenleri zehirlidir. Bu nedenle balıkçıya ayıklattırılmalıdır.
|
|
http://www.wreckedexotics.com
Son model arabaların çarpılmış halini görmek isteyenler için ilginç bir site. Kaza yapmış otomobiller galerisi.
http://www.wrestlingmuseum.com
İlginç bir site daha. Pankreas güreşçilerinin tarihçesi. Çok ilginç resimler var. Belki ilginizi çeker.
http://www.bugbios.com Böcek sitesi. Özellikle böceklerin sindirim sistemlerini merak eden meraklılar için. Belki bir işinize yarar diye öneriyorum.
http://www.whonamedit.com/ Hani bulanların ismi ile anılan hastalıklar vardır ya, işte onların detaylarına ulaşabilmek için kaynak bir site. Kim adını vermiş sorusuna yanıt bulabiliyorsunuz.
Damak tadınıza uygun kahveler |
ExeLock Express v1.01 [527k] W9x/2k/XP FREE
http://www.stratusburg.com/default.asp?pg=ExeLockExpress
Bilgisayarınızdaki bazı programların sizin dışınızdakiler tarafından kullanımını engellemek ister misiniz? İş te bu programla, örneğin word'u kitleyip, sizden başkasının kullanmasını engelleyebiliyorsunuz. Güzel bir uygulama bence.
PhotoMeister 1.01 [4.5 MB] W9x/2k/XP 30 Gün Deneme
http://www.photomeister.com/download/Download_PhotoMeister/index.htm
Dijital fotoğraflarınızla ilgili yapmak istediğiniz herşey tek bir programda toplanmış. Editör programı arayanların mutlaka denemesi gereken bir program.
|
|