KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri


lola + bilidikid DIGITURK'te

 5 Temmuz 2002 - Boğaz'dan dinazor çıkmış...


Güzel bir gün ve hafta sonu hepinize,

Bir haftayı daha geride bıraktık. Umarım hepiniz için güzel bir hafta olmuştur. Hızla geçen zaman yüzünden zaman zaman etrafımızda olup bitenlerin farkına bile varamıyoruz. En azından benim için öyle. Geçen gün Boğaz'da dolaşan dinazoru duyunca, hayıflandım. Öyle hoşuma gitti ki, orada olupta olayı izleyememiş olmaktan dolayı üzüntü duydum. Protestonun güzelliğine, yaratıcılığına bakın bir. Başlarına ne geldi bilmiyorum ama valla helal olsun Greenpeace'e. Şeytan diyor ki, git sen de katıl şunların bir eylemine. Bakarsınız birgün bende köprüde "bangi campink" yaparım, tankerleri protesto etmek için.

Dün 4 Temmuz olması nedeniyle etrafta yoğun güvenlik önlemleri vardır. Yeni eylemlerden korkan ABD, uçan kuşa kimlik sormaya başladı. Şu ana kadar Usame'den ses seda çıkmadı. Ama bu adam sağ gösterip sol vurmayı iyi becerdiğinden heran hazırlıklı olmakta yarar var. Benim anlayamadığım, her yerde en büyük müttefiki olarak lanse ettiği, Afganistan'da ki barış gücü komutanlığını da devrettiği Türkiye vatandaşlarının, ABD'de şüpheli arap kategorisine alınması. Bu konuda aldığım epostayı sizlerle de paylaşmak istedim. Anlamlı olduğu kadar düşündürücü de sevgili Aylin Yılmaz'ın başından geçenler. Ağzınızla kuş tutsanız da Amerikan rüyasında yeriniz arabın yalellisiyle aynı seviyede kalmaya mahkum. Bundan ne zaman ve nasıl kurtuluruz, hiçbir fikrim yok. Tek şansımız bize bizden başka dost olmayacağını anlamamızdan geçiyor galiba.

Bir diğer yeni yazıda sevgili Aycan Sağlam'dan. TV'lerde yayınlanan diziler ile ilgili görüşlerine sonuna kadar katılıyorum. Amerikan yapımlarıyla şiddete yeterince doyuyoruz zaten, hiç olmazsa yerli yapımlarda biraz daha naif konular ele alınsa, bizler de kaybetmekte olduğumuz değerleri yeniden hatırlasak diyorum.

Hafta sonunda değerlendirebileceğiniz İstanbul Brunch alternatiflerini sizler için derleyip sitemize koydum. Belki bu hafta sonunu hoş bir şekilde değerlendirmek istersiniz. Bana da izlenimlerinizi yazarsınız kimbilir. Bu arada yazılarınızı gönderebileceğiniz adresi bulamadığınız konusunda serzenişler aldım. Aslında bana ulaşmanız için "Kahve Molası"na "Reply" etmeniz yeterli. Yani siz yazın da nasıl olsa bana ulaştırabilecek bir yol bulursunuz:-))

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kıraathane Sahibinden


Püf Noktası

Hepimizin sık sık başına gelir. Bilgisayarımızda işimizi bitirip kapatmak isteriz.Yapılması gerekne işlemi uygular bekleriz kapansın diye. Ama o "Windows Kapanıyor" ekranı gelir takılır kalır. Zaten o noktaya gelmesi içinde epeyce bir süre geçmiştir. Siz de benim gibi tezcanlılardansanız çıldırırsınız. Sonra en radikal çözümü uygular pat diye kapatıverirsiniz. Bir dahaki açılışında da scandisk falan derken bilgisayarın açılması bazen dakikalarca sürer. Bunun nedeni W98 in kapanırken bir sürü kontrolü yapıp, herşeyi düzenli kapamaya çalışmasıdır. Hele bir de ağa bağlıysanız, network kartınızın ağa allahasmarladık demesini beklersiniz bir de. Şimdi size hızlı bir şekilde windows'u kapatmanın yollarından birini anlatıcam. Bu çok kolay uygulamayla hızla oturumu sona erdirebilirsiniz.

Önce masaüstünüzde farenin sağ tuşuna basarak "Yeni"yi seçin, çıkan ekranda da "Kısayol" u seçip, karşınıza gelen komut satırına " RUNDLL32.EXE user,ExitWindows " yazın (tırnakları yazmayacaksınız), tamam diyerek kısayolu tamamlayın. İşinizi bitirip, yarattığınız kısayolu çift tıkladığınızda Windows'unuzun hızla kapandığını göreceksiniz.

 Kahvecinin Günlüğü


  • NİLÜFER
    Rumeli Hisarı'nda yıldızlı geceler...
    Rumeli Hisarı
    6-7-8-9 Temmuz, 21.00


  • MAZHAR FUAT ÖZKAN
    Grup, 7 Temmuz'da Maslak Venue'de sevenleri ile buluşuyor...
    7 Temmuz, 21:00
    Bilet Fiyatları : 22.000.000 TL.

    Maslak Venue
    Atatürk Oto Sanayi Sitesi Ahi Evren Cd Rentaş İş Merkezi Kat 4 Maslak
    Telefon : 212 328 05 00


  •  Marmaris'ten : Osman Günay


    Merhaba herkes,

    Geçen gün arkadaşımın birinin sorduğu soruyla başladı herşey...Ben de soruyu bulmuşum ya; cevabı için başvurmadık yer bırakmadım neredeyse...Diyeceklerimi sıralamadan önce soruyu koyalım ortaya da ne cins bir muhabbetteyiz anlayın. Soru: (soruyu sorduğumuz kişi erkek olduğu için) " Erkekler neden aldatır?" idi.. Buradan; kadınların da aldattığını ve aldatan erkek kadar olmasa bile ona yakın bir sayıda aldatan kadın olduğunu düşündüğüm sonucunu çıkarmak çaba istemez sanırım...

    Bu sorunun kadınlara sorulmasından pek bir sonuç çıkmıyor maalesef..Benim sorduğum kadınların hepsi(!!) erkeğin doğru kadını bulamamış olmasını (kendisinden bahsediyor herhal!!),kendisinin de aldatılmayacak bir kadın olduğunu vurgulayıp konudan vazgeçtiler..Belki arada daha olumlu yaklaşımlarda bulunacak olanlar vardır, hasretle bekliyorum....

    Erkeklere sorulduğunda ise bir bölümü "kendisinden bahseden" kadınlar gibi doğru kadını bulamamaktan yakınıp klişe cümleyi de kondurdular "Abi, etrafta düzgün kadın mı var??!!".. Hiçbir konuda bu kadar benzerlik göstermiyor iki cins. En kolayı herhalde karşı cinse boku atıp kurtulmak... Geliyoruz zurnanın zırt dediği yere ..Bu konuda belki de en açık yürekli davranan, en düzgün cümleyi kuran kişinin cevabı "bilmiyorum" idi....

    Gerçekten bilinemiyor,ben kendimden de biliyorum..Şöyleyim -böyleyim anlatmayacağım ama, hepiniz gibi benim de aklımdan aldatmak geçiyor..Hele kafasına sizi takmış bir kadına hayır demenin ne kadar zor olduğunu bilenlerdensiniz (kadınların hayır demesi daha kolay galiba ama,onların da aklına takılı kaldığını biliyorum)..

    Yalan söylemek,saklamak zorunda kalacak olmanın ağırlığını biliyor ve taşıyamıyor olmak aldatmaktan korusa da sizi, kedi-ciğer meselesi gibi ya gözünüze at gözlükleri takıyor önünüze bakıyorsunuz, ya da zırt-pırt partnerinizi değiştirip etrafta "playboy" ya da "onu-bunu götüren kadın" imajı taşıyorsunuz.Bir de çevre baskısı,toplumun genel ahlak kuralları,aile yapısının bütünlüğü gibi yazılı olmayan ve katı kurallar da var...Yani bir kişi karşı cinsten birini arzulamak ve beraber olabilmek için önşartlara sahip olmak zorunda, üstelik bu şartların karşınızdaki insan için de geçerli,yeterli ve uygun olması da gerekiyor......Şu saptamaya bakar mısınız,ben birini isteyeceğim/o biri de beni ve beraberlik oluşması için bir sürü şartın yerine gelmesi gerekecek!!! İşimiz zor walla!!!!

    Zaman zaman aklıma da gelmiyor değil; iş biraz da bu "aldatma" lafının sivriliğinden geliyor galiba..Aldatma yerine başka bir uygun kelime bulunsa da güdüleri,hormonları ve libidosu yüzünden gözleri otomobili sileceği gibi karşı cinste olanlar için birazcık açık kapılar oluşsa; biraz daha yumuşasa kurallar...Belki o zaman bir kaç haftada pili biten ilişkiler,bir kaç ayda tadı kaçan evlilikler daha uzun soluklu,daha demokrat,daha eşit ve en önemlisi daha az baskıcı ve daha çok mutlu olur!! (mu??).. Yine de aslolan bu konuda ne hissettiğinizdir,aldatmak/mamak-çokeşli/tekeşli olmak olmamak sizin yapınızı değiştirmez..Yalan söyleyecek olanlar yine söyleyecektir,aldatacak olanlar da aldatacak..

    Benim yazdığım iki satırın amacı belki bir arayol bulmak bu derde,( bu revizyonistçe oldu galiba!!) belki bir-iki kişi, bir-iki satırla başka bir görüş açısı getirir,başka bir ışık yakar bu konuya,bilinmez ki!! Geçen gün gazetede gördüm, bir erkek güzel bir kadınla karşılaştığında salgıladığı salgılar kokain kullanımında ortaya çıkanlarla aynıymış!!! Karşılaşmalarda kadınların salgılarının muadili nedir bilmiyorum ama,bakar mısınız durumun acilliğine...Hem salgıları salgıla,hem de aldatmamak adına,yalan söylememek adına,sevgilini üzmemek,kırmamak adına frenlere asıl dur ki; balataları yakıp,frenleri patlatana kadar!! Ondan sonra da otur ağla "yaa n'aapiyim canikom, beni kaç zamandır öylesine sıkıştırıyor ki; sarhoştum işte oldu bir kere,affet canım benim" şeklinde yalakalık ta başlıyor..Hatta bunun arkasına saklanmak için sarhoşluk numarası yapanı,aynı sebeplerle şişenin dibine vuranları da tanıyorum... Neyse artık uzatmıyorum,bu konu oldukça nazik bir konu; isteyen eteğindekileri döksün ortaya,istemeyenler cevap bile vermeğe mecbur değil....

    Herşey/herkes gönlünüze göre olsun....


     Medyatik : Selcan Lafçı


    Hayır, en yüksek izlenme oranı değil!

    Bugün Hürriyet'te yer alan 'Türk televizyonculuk tarihinin en yüksek izlenme oranı. TRT Dünya Kupası'nda reytingleri altüst etti' başlıklı haberi görünce bu yazıyı yazmam şart oldu. TRT'nin alt üst ettiği rating değil, share idi.

    Rating/izlenme oranı, dakika başına düşen ortalama izleyici oranıdır. Bir başka deyişle evrende bulunan her 100 kişiden kaçının bir TV kanalını veya bir programı izlediğini ifade eder. Share/izlenme payı ise, bir kanalın toplam izlenmeden aldığı paydır. Yani o anda TV izlemekte olan her 100 kişiden kaçının bir kanalı tercih ettiğini belirtmektedir.

    Buradaki can alıcı fark şu: Rating hesabinda baz alınan kişiler o anda tv izleyip izlemediklerine bakılmaksızın yüzdeye dahil edilirken, share hesabında sadece o dakikada tv izleyenlerin tercihleri hesaba katılır.

    Rating olarak gerçekleşen yüzde evrenin yüzdesidir. (Benim daha önce verdiğim rating yüzdelerinde evren 5 yaş üstü tüm kişiler olarak alınmıştı.) Share'de ise o dakikada tv izleyenlerin yüzdesi sözkonusudur. Rating hesaplanırken tv izlemeyenler de sayılacağı için, share her zaman ratingden büyüktür.

    Şimdi bir örnek verelim:
    26 Haziran'da ki Türkiye-Brezilya maçı:
    Rating: %24.5
    Share: %82.2
    Yani, 5 yaş üstü tüm kişilerin %24.5'i bu maçı izledi.
    Maç sırasında açık olan tv cihazlarının %82.2'sinde TRT 1 kanalı açıktı.

    Hürriyet'teki haber özetinde yer alan: 'Izleyicilerin yüzde 82.20'si TRT ekranı karşısındaydı' sözü yanıltıcı. Çünkü bu %82.20, o sırada evde olup da tv izleyenlerin içinde, trt'yi izleyenlerin yüzdesi. Yani işte, okulda, dışarda olanları kapsamıyor.

    'Yüzde 82.20'sinde TRT ekranı açılmıs olan tv'lerin karşısında, maçı izlemek üzere nüfusun %24.5'i yer aldı.' demek daha doğru olur..

    Bu demektir ki açık olan her 100 tv'nin 82.2 adedinde TRT, 17.8 adedinde ise bir başka kanal seçilmişti. 5 yaş üstündeki her 100 kişinin de 24.5'i evlerindeki tv'den bu maçı izlediler. Kalan 75.5 kişi ya dışarda izledi ya da izlemedi. Bunu bilemiyoruz. Daha önceki yazımda belirttiğim gibi, sadece evlerdeki tv cihazları ölçüldüğü için, maçı iste, okulda, cafede, sokakta izleyenler ölçüme dahil edilmiyorlar. Maç akşam 21.00-22.00 gibi oynansaydı kesinlikle rating rekoru kırılırdı.

    Dolayısıyla bu maçta share rekoru kırıldı, ama rating rekoru %30.5 ile hala Mayıs 2000'de oynanan Galatasaray-Arsenal maçında.

    Merak edenler için, son üç maçın rating ve share'i şöyle gerçekleşti:

                            rating       share
    Türkiye-Brezilya     %24.5     %82.2
    Türkiye-G. Kore     %19.1     %79.6
    Almanya-Brezilya    %12.4     %60.7

     Misafir Kahveci : Aycan Sağlam


    Bir süreden beri rahatsızlık duyduğum bir konu var. Televizyonda şiddet dolu sahneler içeren yerli diziler. Bu konuyu tartıştığım bazı arkadaşlar bunun hayatın bir gerçeği olduğunu; yadsınamayacağını vs. söyleyebilirler. Aslında konu şiddeti de kapsayan geniş bir alan diye düşünüyorum. Belki de sorgulamaya görsel medya' nın görevi nedirden başlamak gerek. Ama benim niyetim bugün konuyu biraz daraltıp; şiddet dozu yüksek sahneler içeren yerli diziler hakkındaki düşüncelerimi ve duygularımı aktarmak.

    İsim belirtmemin site açısından sakıncası var mı bilemiyorum. Eğer varsa isimini ....... olarak yazar sevgili editörümüz. Son zamanlarda beni en çok rahatsız eden dizi "Böyle mi Olacaktı" adındaki dizi. Dizi bunca zamandır devam ediyor olduğuna göre rating' i de var sanırım. Yoksa ( ki keşke diyorum ) kaldırırlar diye düşünüyorum. Diziyi izlediğimden değil; ama ATV' yi izlediğim zaman ister istemez Böyle mi Olacaktı' nın fragmanlarına rastgeliyorum.

    Son bölümün fragmanın' da ruh hastası bir kişiliği canlandıran Şebnem Özinal vücuduna bomba sararak canlı bomba şeklinde düğün bastı. Biz ki yıllarca örgütlü terör' den muzdaribiz. Terör, terörist vs. diye diye yıllarca insanları sindirdiler. Şimdi de böyle saçma sapan televizyon dizileri ile bireysel şiddete açık destek veriyorlar diye düşünüyorum.

    Bu dizinin senaristi kimdir nedir bilmiyorum; fakat ruh sağlığının yerinde olmadığı kesin. Milyonların izlediği bir dizide karakterlerden birisinin canlı bomba haline gelerek düğün basması gibi bir senaryoyu sahneyi nasıl düşünebiliyor. Bu kişinin beyin kıvrımlarında neler geziniyor merak ediyorum doğrusu.

    Başka merak ettiğim bir diğer konu' da kim akşama kadar stres altında çalışıp, binbir zorlukla evine ulaştıktan sonra biraz rahatlamak amacıyla televizyon karşısına geçer ve böyle bir diziyi izler. Aynı şekilde bu sahneleri izleyenlerinde beyin kıvrımlarında dolaşanların incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında nereden başlanır, nasıl örgütlenir bilemiyorum fakat televizyonda ki bu şiddete karşı bir karşı duruş oluşturmamız gerektiğine inanıyorum. Sadece " Böyle mi Olacaktı " dizisini günah keçisi ilan etmemek gerek. Bu dizi gibi bir sürü şiddet dozu yüksek diziler var. Sadece bu en son abuk sahneler sabrı mı taşırdı.

    Yeditepe İstanbul, Şaşıfelek Çıkmazı gibi dizileri izlediğim zaman relax oluyorum. Günlük sıkıntılarımdan uzaklaşıyorum. Ki bu dizilerde şiddet öğesi yokmuydu. Elbette vardı. Ama insanı germeyen, dozunda bir şiddet.

    İşte böyle dostlar. Umarım düşüncelerimi, rahatsızlıklarımı yeterince açık aktarabilmişimdir sizlere.

    Sağlıklı, neşeli ve şiddetsiz günler dilerim.

    Aycan SAĞLAM

     Dost Meclisi


    Tanrı Amerika'yı Türklerden nasıl korur?

    Sizden ricam yazdiklarimi sonuna kadar okumaniz, inanin bunlari zamaninda ogrenmediginiz icin pisman olabilirsiniz.

    29 Haziran 2002, Amerika-Meksika Siniri. Meksikanin Amerika sinirinda yurume mesafesinde bulunan sehri Tijuana'yi gezdikten sonra, kaldigim sehre San Diegoya geri donmek istiyorum. Turk arkadaslardan biliyorum, sorun olmuyormus pasoportum hazir, ogrenci belgem, normal gorunusluyum, bayanim, ogrenci oldugum her halimden belli.

    Gumrukten gecerken pasoportumu verip Amerikada Florida Universitesinde asistan oldugumu, yuksek lisans ogrencisi oldugumu, su an San Diego Kaliforniya universitesinde arastirma asistani olarak calistigimi soyluyorum, gorevli sadece pasoportuma bakiyor, ve bir diger sinir gorevlisini cagiriyor, "Special Interest Country", Ozel Ilgi Ulkesininin sozunu duydum, ne oldugu anlamaya basladim. Beni baska bikac gorevlinin oldugu bi bankoya goturuyolar,. Gorevli digerine soruyor, Turkiye supheli ulke listesinde mi diye, kadin gorevli listesine bakiyor ve evet diyor ve iste maceram basliyor.

    Gorevliye, pardon ama nedir bu ozel ulke listesi diyorum, adam gayet sert bi sekilde bu ulkeler bize saldira bilecek ulk.. demeye kalmadan diger bayan gorevli bunu soylememiz gerekiyor diye adami uyariyor, bende bencede soylemeseniz iyi olur diyince gorevli bu bizim kanunumuz ne istersek yapariz lafini yuzume adeta carpiyor. Bana baska hic bi aciklama yapmadan 2-3 kisinin kapinin hemen solundaki duvarda ayakta bekledigi 20 kadar kisinin oturdugu, bir bolumunde banko arkasinda bilgisayar basinda oturan "Inspector"'larin yani mufettislerin oldugu, kapisinda silahli askerlerin ve polislerin bekledigi baska bir odaya aliyorlar. Guvenlik gorevlisi duvarda ayakta durmami soyluyor, kiminin yuzu duvara donuk ayaklari acik ustleri araniyor. Soktayim, gerginim, sinirliyim, sirf Turkiye vatandasim o odada oldugumu biliyorum, bu beni iyice sinirlendiriyor. Gorevliye bunu Turkiyedeki butun arkadaslarima anlaticam diyorum, soyle bir cevap geliyor, Iyi olur anlat Amerikanin ne oldugunu ogrensinler!!! Disarda amerikan vatandasi olan arkadasim beni bekliyor, cep telefonumu cikariyorum, merak etme diyicem, gorevli hemen dibimde bitiyor, burda telefonla konusmak yasak, "ya bi saniye arkadasima soyliycem beraberdik, o gecti sinirdan ben burda kaldim" falan filan, adam telefonu elimden sertce alip kapatiyor. Bikac da pislik bakis yiyorum.

    10-15 dakka ayakta bekledikten sonra ayni gorevli beni cagiriyor cantami ariyor. Sansima o sirada bayan gorevli olmadigi icin ayakkabilarima, ayaklarimin altina, ceplerime bakiyorlar. Aglamamak icin kendimi cok zor tutuyorum. Baska bi gorevli adin ne soyadin ne virt zirt diye bagirarak soruyor, kendimi Nazi kampinda hissettim desem yalan olmaz, aglamakliyim azimi acamiyorum ki, adam habire tekrarliyo adin ne, adin ne, demek is birligi yapmak istemiyorsun ha! Zar zor soyluyorum, yerime oturunca bana bakiyolar, bende onlara oldurmek istercesine bakiyorum, bilmukabele, sorunlu oldugum tesbit edildi. Gozler bende...Etrafi izliyorum bi sure, soktan ciktim, Cok uzun surdu. Bayan guvenlik gorevlisi benden sonraki kizin goguslerini bile yokladi, gordum. Kelepceli iki genc getirdiler iceri 18-19 yaslarinda. Icerde tek beyaz amerikali yok, soruyorum neden burdasiniz diye, Kiz cevap veriyor 7 yasindaki kuzenimin pasoportu yok, Meksika vatandasi olan kuzenini USA'ye sokmaya calisiyor, bi baskasi gene kimligini unutmus, etrafimda bi kac kisi Ingilizce konusamiyor, ama konusan herkese sordum, kimlikleri yok!!! Bana neden sen burdasin diye soruyolar cok basit!!!

    TURKIYE VATANDASIYIM da ondan!!!

    Sonra birkac Hintli geliyor, ailece anne baba iki ogul, sonra kadinlar ayri erkekler ayri yerlerde oturuyor, arada bikac adimlik mesafe var, hintli bi cocukla konusuyoruz, O da Ozel Ilgi Gosterilmesi gerekenlerden! Hinditansa listede! Konusmaya basliyoruz , bilgisayarciymis o da, ben soylenip duruyorum, gulmeye basliyoruz, habire iceri yeni insanlari aliyorlar. Gene gorevlliler degisti saatler gectikce tabi, baska bi tanesi gelip sen diyor hintli cocuga git en on siraya otur! Benden en uzak kose, guluyorum artik! Saatler geciyor, kucuk cocuklar agliyor, sabirsizlaniyor, hicbir gorevli aciklama yapmiyor, sadece arada sirada isimler cagriliyor, bekliyorum benden oncekiler bile cagrildi, niye ben cagrilmadim. Pasoportlari kontrol eden gorevlilere bakiyorum, bana bakiyolar, agizlarindan "she's staring" bon bon bakiyo sozunu duyuyorum, arkadasi bekliyo falan filan biseyler isitiyorum. Kapi tarafinda guvenlik gorevlilerine bakip Turkce guzel seyler soyluyorum sessiz sessiz..

    Kalkip bilgisayarin basindaki gorevliye guvenlik gorevlisine takilmadan ulasiyorum, pasoportumun, I-20, ogrenci belgemin oldugunu Sosyal Guvenlik Numaramin oldugunu Kaliforniya universitesinde asistan oldugumu, neden bekledigimi soruyorum. Sana sira gelince cagiririz diyor, burda zaman kavrami yok saatler geciyor ama hersey "bir sure" sonra olucak diye bekliyoruz. Kadin baska bi guvenlik gorevlisi bana yerime oturmami emrediyor! Otur yerine, sana ne denildigini duydun! Bende altta kalmam tabi duydum ne yapicagimida biliyorum, soylemene gerek yok diyorum, dibime girip gec yerine diyor, dovucek beni, gozlerini kocaman acmis dikmis ustume, ben neyim? Yaratik? Butun bu olanlar boyunca icimden neler soyledigimi belirtmeme gerek yok. Keske hepiniz benim yerimde olabilseyiniz ve yurekten sadece Turkiye Vatandasi oldugunuz icin boyle igrenc asagilayici, insan haklarina ayriki muameleyi group amerikanin nereye gittigini aslinda ne kadar ozgur ve farkli kulturlere, halklara acik oldugu, insan haklarina saygili oldugunu gorebilseydiniz! Nihayet ismim okundu, Elinde pasoportumu bana dogru sallayan biri var, Turkiye ha diyor, artik alistim, 4 saat gecmis...butun belgelerim var sorun ne diyorum, beni tersliyor, sen konusmayacaksin, ben soru sorunca cevap vericeksin, ben konusucam diye azarliyor, ben federal gorevliyim! O bilgisayarin basinda ben bankonun arkasinda ...Peki, bende insanim pardon, hicbir sucum yok, ama bilmiyorum ki ben supheliyim. Megersem en basta bizi bir nevi gozaltina "You're detained" almislar haberim yokmus, hintli cocuk soyledi. Onundeki kagidi dolduruyor, Special Interest Country Applicant Form. Yasim, boyum, kilom, goz rengim, sacim, parmak izim bilumum bilgi, adres vesaire, amerikaya gelmeden once turkiyede ne yaptigim vesaire vesaire...Evet baska bi gorevli beni gene aliyor, baska bi odaya, resmim cekiliyor, boynuma bi sucu tabelasi asmadiklari kaldi, gene parmak izi, hersey organize, once sag basparmak, sagdan sola parmagimi yuvarliyor kagidin ustunde, parmagimin kenarindaki izlerde cikmali, sag elimin her parmagi icin tekrarliyor bunu, sonra tekrar sag bas parmak bas cek, sonra diger 4'u bas cek, aynisi sol el icin, ellerim kapkara. Ne oldu bitti anlamiyorum... En sonunda nihayet tanriya sukurler olsun disardayim, disardayim ama hersey degisti.

    Amerika degisiyor, milliyetci politikalar, yabanci ozellikle musluman dusmanligi, yeni kanunlar, Amerikaya karsi teror yaptigi SUPHE edilen ulkelere saldirabilme kanunu!

    Benden bu kadar, tabi butun bu yazdiklarimi amerikadaki turk elciliklerine , gazetelere, ulasabildigim her yere iletip sesimi duyurmaya ant ictim! Top sizde, bilincli vatandas olun, ulkenize sahip cikin ve kimliginizi koruyun! Kurmaca bir urun olan Amerika ruyasinin sirf Turkiyeden oldugunuz icin bircok durumda Cahil Amerikalilar tarafindan kabusa donusebilecegini ancak amerikaya gelince anlayan cogunluktan olmayin!!!

    Son Soz: Dusundumde ya beni ziyaret etmeyi dusunen Annem, Babam orda olsaydi benimle?

    Saygilarimla

    Aylin Yılmaz

     Kahveden Önce: Balık


    Deniz Ürünleri Salata (4 Kişilik)

    Malzeme:
    1 kutu 160 gramlık "Superfresh" ton-klasik
    10-12 adet küçük karides(haşlanmış ve soyulmuş)
    3 yaprak marul
    ½ adet kuru soğan
    1 yaprak kırmızı lahana
    1 adet iri kırmızı turp
    1 adet limonun suyu
    Zeytinyağı (sızma)
    Tuz

    Yapılışı:
    Marul yapraklarını iyice yıkadıktan sonra enine şeritler halinde doğrayıp derince bir kaba (salata kabına) alın. Kırmızı lahanayı da, önce yaprakları boyuna ikiye bölüp aynı sekilde doğrayın ve kaba ilave edin. Turpu rendeleyin ve kaba ekleyin.

    Soğanı yarım daire halkalar halinde doğrayın. Bir kaba alıp üzerine bol tuz serpin ve yuğurun. Sonra yıkayıp salataya ilave edin.

    Ton balığınının yağını süzün ve küçük parçalara bölün.
    Karidesleri dörde bölün ve ton balığı ile salataya ilave edin.
    Salataya limon suyunu, tuzu ve zeytinyağını ilave edip iyice karıştırın.
    Soğuk servis yapın.

    Not:
    Bu salataya kırlangıç gibi çorbaya veya mayonezli yemeklere müsait balıkları da haşlayıp kılçıklarını ayıkladıktan sonra küçük parçalara bölüp salataya ilave edebilirsiniz.

     Kıraathane Panosu



    Merhabalar,

    Ben Volkan BUKAN, sizlerden para kazanmak veya buna benzer bir kuruluştan para almak için mail atmanızı istemiyorum.

    İstanbul'luyum ve 33 yaşındayım, iyibir eşim, dünya güzeli de bir oğlum var. İstanbul'a, güzelim Marmara'ya tepeden bakan özel bir şirkette, işini çok seven biri olarak çalışıyorum.

    Arkadaşlarım, ailem, işim ve bu guzel ülke, benim için çok önemli ve tüm bu güzellikleri kaybetmek istemiyorum.

    Ben Tıp dilinde ''KERATOCONUS'' rahatsızlığına sahibim, yani''HARİCİ GÖZ KORNEA NAKLİ'' olmam gerekiyor. Yo yo yaptıracak güce sahibim. Bana yapabileceginiz en büyük iyilik, boyle bir rahatsızlığı olan ve operasyon geçirmiş birini veya birilerini bulmama yardımcı olmak.

    Bana gözümü kaybetmemek yolunda yardımcı olmak istiyorsanız bu E-mail'i tanıdığınız herkese ama herkese forward ediniz.

    ''GÖREN GÖZLERİNİZE PUS DÜŞMEMESİ DİLEĞİYLE''

    vbukan@desire.com.tr
    Tel.0-212-251 65 50



    HAYVAN KATLİAMINI DURDURMA KAMPANYASI

    Sağlık Bakanlığı, 20.02.2002 tarih ve B.100TSH0110002/2958 sayılı genelgesiyle kendilerince tek çözüm olan "İTLAF"ı seçmiştir.

    Bu genelgeye göre; sokaklardan toplanıp, barındırma merkezine gönderilecek kedi ve köpekler kısa bir sürede sahiplendirilemedikleri takdirde "UYUTULACAKLARDIR"

    Uyutulmanın anlamı, hayvanın dakikalarca çırpınarak, nefes alamadan, boğularak öldürülmesi demektir. Hayvanlar için böylesi bir toplu ölüm kararı, dünya tarihinde hiç bir yerde alınmamıştır. Günümüz çağdaş Türkiye'sine yakışmayan, hiç bir mantıki ve insani duyguyla bağdaşmayan bu talihsiz kararın acilen "İPTAL"i gerekmektedir. Bu genelgenin geri çekilmesini istiyor ve tek çözüm olan kısırlaştırma-aşılama projesinin uygulanması için lutfen www.petisius.com/mercek.php ve http://168.144.47.166/katliamdursun adreslerini ziyaret ediniz.


    ANNE YEMEĞİ

    Hani hep deriz ya, annemin bir böreği vardı inanılmazdı diye...İşte ben bütün bunları bir kitapta toplamaya karar verdim. Yeni mutfak anlayışı içerisinde eski tatları yakalayabiliriz ve onları çocuklarımızla en 'special' yemek olarak paylaşabiliriz.

    Sizlerden ricam, lütfen annenize ait özel bir yemeğin tarifini lütfen bana gönderin. E-mail adresimi aşağıda bulabilirsiniz. içinde anneniz için bir iki cümlede sizden olsun. Bu arada mutlaka kontak numaralarınızı bildirin, çünkü daha sonra annenizin bir fotoğrafını vs... isteyeceğim.

    Kısa sürede tamamlayacağımı düşündüğüm bu proje, yakında sinema yayınları da çıkaracak olan BOX yayınlarından çıkacak.

    Nostaljik filmler tadında, nostaljik tatlarınızı bekliyorum... Tariflerinizi zozbatur@coproduction.com.tr ya da kahve molası'na gönderebilirsiniz...

    Sevgiyle kalın,
    Zeynep Özbatur

    Önemli Not: Projenin konseptinin tüm hakları Zeynep Özbatur'a ait olup, noter tarafından onaylı bir örneği bulunmaktadır.

     İşe Yarar Kısayollar


    http://212.175.30.30/nsk/121.html
    Telefonunuz arıza yaptığında hemen 121'i arayıp arıza kaydı yaptırmak istiyor ve genellikle operatörlerin yoğunluğu sebebiyle yaptıramıyorsunuz. Bu link yardımıyla telefon arıza bildirimi yapıp, servis hizmetinin hangi aşamada olduğunu takip edebiliyorsunuz.

    http://www.nhm.ac.uk/
    Londra'daki Natural History Museum'un resmi sitesi. Müzede dünyamızın oluşumundan günümüze kadar doğal hayatın içinden birçok materyal ziyaretçilere sunulmuş. Bazı alanları interaktif olarak gezebilmenizde mümkün.

    http://datca.cc/
    Daha önce hiç görmemiş olanlar için Datça ve çevresi. Bol resimler ve ayrıntılı anlatımlarla desteklenmiş.

    http://www.martiuk.org/left.shtml
    Uçurtma. Hani çocukların ve hatta büyüklerin hayranlıkla seyrettiği garip nesne. Nasıl yapılır? Tarihçesi nedir? Ve tabiki festivaller.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    EditPad Lite v4.5.0 [783k] W9x/2k/XP FREE
    http://www.editpadpro.com/editpadlite.html
    Notepad'e harika bir alternatif text editörü. Notepad'le yapamadığınız pekçok şeyi becerebildiğinizi görüp sevineceksiniz. Mutlaka deneyin.

    304 Photoshop 6 Tips [360k] W9x/2k/XP FREE
    http://user.fundy.net/morris/redirect.html?photoshop14.shtml
    Photoshop kullanıcılarına özel ipuçları. Pekçok soruya cevap bulabileceğiniz gibi, bilmediğiniz pekçok yeni yoluda öğreceksiniz. Photoshop'cular tam size göre.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020705.asp 5 Temmuz 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com