|
|
|
10 Temmuz 2002 - Kim kimi aldatıyor bakalım... |
Merhabalar Dostlar,
Müthiş gündemimizi konuşmayı biryana bırakıyorum, zaten bütün gün hepimiz, Hüsam'la yatıp, Derviş'le kalkıyoruz. Biz gelin başka şeylerden söz edelim.
Dün yaptığım çağrıya pek fazla yanıt alamadım. Gelen 1-2 tane mini yazıyı da "Dost Meclisi"nde bulabilirsiniz. "Neden Aldatırlar?" konusunun doğru bir seçim olduğunu, bugün Milliyetin vermeye başlıyacağı yeni tefrikadan da anlamak mümkün. Müzmin geyik konu olmasına rağmen, hepimizin hayatında önemli bir yer tutan "Aldatma" konusunda herkesin bir fikri olduğunu sanıyorum. Hani burası itiraf.com değil ama, gene de bazı deneyimlerimizden üstü kapalı bahsetsek bile, hoşça vakit geçirebileceğimizden eminim. Muhabbete öncülük eden Sevgili Osman Günay'ın yazısını hatırlatmak adına 2.baskı olarak yeniden yayınlıyorum. Çünkü altında marangoz kahvecimiz Ahmet Altan'ın cevabi yazısı var. Belki bunları okuduktan sonra sizlerde aşka gelip fikir beyan edersiniz. İşlerin yoğunluğundan, benim matbaanın başına ancak saat 1:00 gibi geçebildim. Şu anda da saat 03:00 dolaylarında. O yüzden "Aldatma" konusunda söyliyeceklerim saklı kalmak kaydıyla, bugün sizi fazla rahatsız etmeyeyim diyorum. Daha doğrusu biraz dinleneyim demek istiyorum:-))
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
|
Sil sil bitmez bunlar...
İşimize yaramayan dosyaları silmemiz gerektiğini hepimiz biliriz. Amaç bilgisayarımızın gereksiz çöplerle işgal edilmesini önlemektir. Normal yoldan yaptığımız silme işlemi acaba gerçekten dosyaları tamamen yok eder mi? Bu soruya ilk cevap kocaman bir HAYIR. Görünürde kaybolan dosya, aslında hala bilgisayarımızdadır. Burda sözünü ettiğim çöp kutunuz değil, hard diskinizin ta kendisi. Bir dosyanın tamamen silinmesi, yazılı olduğu bloğa bir başka datanın yazılmasıyla ancak mümkün olur. Bu konuyu hem olumlu hem de olumsuz yanıyla değerlendirmek mümkün. Bazı yardımcı programlar kullanarak, yanlışlıkla sildiğimiz bazı dosyalara erişip, yeniden kullanılır hale getirmek olasıdır. Öbür yandan gerçekten tamamen yok olmasını istediğimiz gizli bir dosyanızın ise yabancı ellere geçmesini önlemek için gene yardımcı programlar kullanmak gerekir. Örneğin "Eraser" bunlardan biri. Bu program dosyayı silmek yerine, aynı dosyayı kendi üzerine defalarca yazarak kullanılmaz hale getiriyor. Aynen, ofislerde kullanıdığımız kağıt imha makineleri gibi. Yarın "Eraser" i nereden bulabileceğinize dair bilgi vermeye çalışacağım.
..........
Olacağına bak!? Sen misin aldatan?
|
Marmaris'ten : Osman Günay (2.Baskı) |
Merhaba herkes,
Geçen gün arkadaşımın birinin sorduğu soruyla başladı herşey...Ben de soruyu bulmuşum ya; cevabı için başvurmadık yer bırakmadım neredeyse...Diyeceklerimi sıralamadan önce soruyu koyalım ortaya da ne cins bir muhabbetteyiz anlayın. Soru: (soruyu sorduğumuz kişi erkek olduğu için) " Erkekler neden aldatır?" idi.. Buradan; kadınların da aldattığını ve aldatan erkek kadar olmasa bile ona yakın bir sayıda aldatan kadın olduğunu düşündüğüm sonucunu çıkarmak çaba istemez sanırım...
Bu sorunun kadınlara sorulmasından pek bir sonuç çıkmıyor maalesef..Benim sorduğum kadınların hepsi(!!) erkeğin doğru kadını bulamamış olmasını (kendisinden bahsediyor herhal!!),kendisinin de aldatılmayacak bir kadın olduğunu vurgulayıp konudan vazgeçtiler..Belki arada daha olumlu yaklaşımlarda bulunacak olanlar vardır, hasretle bekliyorum....
Erkeklere sorulduğunda ise bir bölümü "kendisinden bahseden" kadınlar gibi doğru kadını bulamamaktan yakınıp klişe cümleyi de kondurdular "Abi, etrafta düzgün kadın mı var??!!".. Hiçbir konuda bu kadar benzerlik göstermiyor iki cins. En kolayı herhalde karşı cinse boku atıp kurtulmak...
Geliyoruz zurnanın zırt dediği yere ..Bu konuda belki de en açık yürekli davranan, en düzgün cümleyi kuran kişinin cevabı "bilmiyorum" idi....
Gerçekten bilinemiyor,ben kendimden de biliyorum..Şöyleyim -böyleyim anlatmayacağım ama, hepiniz gibi benim de aklımdan aldatmak geçiyor..Hele kafasına sizi takmış bir kadına hayır demenin ne kadar zor olduğunu bilenlerdensiniz (kadınların hayır demesi daha kolay galiba ama,onların da aklına takılı kaldığını biliyorum)..
Yalan söylemek,saklamak zorunda kalacak olmanın ağırlığını biliyor ve taşıyamıyor olmak aldatmaktan korusa da sizi, kedi-ciğer meselesi gibi ya gözünüze at gözlükleri takıyor önünüze bakıyorsunuz, ya da zırt-pırt partnerinizi değiştirip etrafta "playboy" ya da "onu-bunu götüren kadın" imajı taşıyorsunuz.Bir de çevre baskısı,toplumun genel ahlak kuralları,aile yapısının bütünlüğü gibi yazılı olmayan ve katı kurallar da var...Yani bir kişi karşı cinsten birini arzulamak ve beraber olabilmek için önşartlara sahip olmak zorunda, üstelik bu şartların karşınızdaki insan için de geçerli,yeterli ve uygun olması da gerekiyor......Şu saptamaya bakar mısınız,ben birini isteyeceğim/o biri de beni ve beraberlik oluşması için bir sürü şartın yerine gelmesi gerekecek!!! İşimiz zor walla!!!!
Zaman zaman aklıma da gelmiyor değil; iş biraz da bu "aldatma" lafının sivriliğinden geliyor galiba..Aldatma yerine başka bir uygun kelime bulunsa da güdüleri,hormonları ve libidosu yüzünden gözleri otomobili sileceği gibi karşı cinste olanlar için birazcık açık kapılar oluşsa; biraz daha yumuşasa kurallar...Belki o zaman bir kaç haftada pili biten ilişkiler,bir kaç ayda tadı kaçan evlilikler daha uzun soluklu,daha demokrat,daha eşit ve en önemlisi daha az baskıcı ve daha çok mutlu olur!! (mu??).. Yine de aslolan bu konuda ne hissettiğinizdir,aldatmak/mamak-çokeşli/tekeşli olmak olmamak sizin yapınızı değiştirmez..Yalan söyleyecek olanlar yine söyleyecektir,aldatacak olanlar da aldatacak..
Benim yazdığım iki satırın amacı belki bir arayol bulmak bu derde,( bu revizyonistçe oldu galiba!!) belki bir-iki kişi, bir-iki satırla başka bir görüş açısı getirir,başka bir ışık yakar bu konuya,bilinmez ki!!
Geçen gün gazetede gördüm, bir erkek güzel bir kadınla karşılaştığında salgıladığı salgılar kokain kullanımında ortaya çıkanlarla aynıymış!!! Karşılaşmalarda kadınların salgılarının muadili nedir bilmiyorum ama,bakar mısınız durumun acilliğine...Hem salgıları salgıla,hem de aldatmamak adına,yalan söylememek adına,sevgilini üzmemek,kırmamak adına frenlere asıl dur ki; balataları yakıp,frenleri patlatana kadar!! Ondan sonra da otur ağla "yaa n'aapiyim canikom, beni kaç zamandır öylesine sıkıştırıyor ki; sarhoştum işte oldu bir kere,affet canım benim" şeklinde yalakalık ta başlıyor..Hatta bunun arkasına saklanmak için sarhoşluk numarası yapanı,aynı sebeplerle şişenin dibine vuranları da tanıyorum...
Neyse artık uzatmıyorum,bu konu oldukça nazik bir konu; isteyen eteğindekileri döksün ortaya,istemeyenler cevap bile vermeğe mecbur değil....
Herşey/herkes gönlünüze göre olsun....
Osman Günay
|
Marangoz Kahveci : Ahmet Altan |
Merhaba tekrar,
Marangozunuz burada.. Osman Günay'ın 'Erkekler Neden Aldatır?' sorusuna bir yanıt da ben arayacağım demiştim.. Bu gece sevgili Cem'in yazı bulma sıkıntısını da düşünerek, iki satır bu konuda yazmak istedim..
Öncelikle 'Erkeklerin' aldattığı konusuna katılmadığımı söylemek istiyorum.. Aldatmak ile kasdedilen edim, bence sadece erkeklere ait değil, her iki cinse de ait bir davranış.. İnsanlar neden aldatır yapalım mı şunu?
İnsanlar aldatır, çünki içimizde bir yılan var beslediğimiz.. İşte o yılandır bizi günaha çağıran, zorlayan.. İlle de isterim, yeni doyumlar, yeni kimlikler, yeni bedenler, akıllar, birikimler vs vs.. Başımızı o dertlere sokan odur.. İçimizdeki yılan.. EGO....
Beğenilme arzusu, kabul edilme, arzulanma vs.. Hem kadın, hem erkek için var olan bir dürtü.. İşin etle ilgili yanı, sadece basit bir teferruat bence. Duygusal zekamız, yeni yaratıcılıklar arıyor, yeni kaleler fethetmek istiyor benliğimiz.. Kadında da erkekte de böyle bu.. Bazılarımız daha duyarlı toplumsal kurallara, sadece içine atıyor, ya da daha cesaretsiz davranıyor veya içten.. ve korkuyor, itiraf edebiliyor bunu kendisine.. Kaybedebileceği şeyleri daha değerli buluyor ve girmiyor böyle ilişklilere, bazılarımız ise.. balıklama atlayıveriyor işte.. Belki de kaybedeceklerini artık yeterince değerli bulmuyor. Zaten, sadakat göstermiş olan taraf da işte bu noktada yaralanıyor.. Neden? Neden bir başkası? Ben yeterince iyi değil miydim? duygusu kemiriyor.. Ve benliği örseleniyor.. Ondan sonra da pek dikiş tutamıyor ilişkiler.. Ama esas suçlu hep ego derim ben.. Güçlü benlikler, aç benlikler.. beğenilmeye, takdir edilip, kabul görmeye, hatta hayranlık duyulmaya aç benlikler.. Eğer bu saptama doğruysa.. o zaman aldatılmamayı başarmak da elimizde olmalı.. Yani karşımızdakine verdiklerimiz, verebildiklerimiz ve onun ne istediğini anlamaya yönelik çabalarımız.. Kendimizi besleyebilmemiz, karşımızdakine aktarabilme becerimiz.. İlişkinin içinde bir birey olmayı başarabilmemiz, buna saygı göstermemiz ve kendimizi korumamız.. Ancak yeterli duyarlılık gösterir, oturduğumuz yerde otlayıp durmak yerine entellektüel ve duygusal anlamda zenginleşmeye gayret etmeyi sürdürürsek, yaşamımızda muhtemel acıları azaltabilir, engelleyebiliriz.. Tabii kadının da erkeğin de yaş dönemleri var, yaşamın elden kayıp gitmekte olduğunu düşündükleri dönemler.. Acaba mı? dedikleri, başka ve daha iyi mutluluklar var mıdır? dedikleri... kimsenin ilişkisi dört dörtlük değil belki, ama iyi dostlar, hoşgörülü arkadaşlar.. aşabiliyorlar böyle bir dönemi ve belki sonra daha sakin bir limana yanaştırabiliyorlar gemiyi..
Ahhh benim 40'lı yaşım.. deli yaşım benim.. başımın derdi yaşım.. Dediğimi yapın, yaptığımı yapmayın yine de..
Marangoz bahçıvanınız..
|
Misafir Kahveci : Aycan Sağlam |
Merhabalar tüm kahve molası dostları.
Bir yazım sansursüz çıkıp ( bu çok önemli ), sevgili editörümüzden birde teşekkür alınca epey mutlu oldum. Editörümüzün çizmiş olduğu siyasi panoramanın bu sıcak yaz gününde ( her ne kadar klima soğuğu altında kemiklerim titriyor olsa da:)) ) köyün ayy pardon kahve molasının delisi ve takıntılısı olmayı göze alıp başka bir konudan söz açmak istiyorum ben.
Türkiye de yaya geçitleri neden var? Gerçekten merak ediyorum. Sınırlı trafik bilgime göre, yaya geçitleri trafik ışıklarının olmadığı noktalarda yayaların güvenli geçişini sağlamak amacıyla vardır ve eğer bir yaya, yaya geçidinde ise; motorlu aracın hızını azaltması; ya da duruma göre durması gerekir.
Ama tabi ki bu en basit trafik kuralı çağdaş, insana saygılı, kendine saygılı, oturduğu sürücü koltuğunu; kişisel egolarını tatmin etmek için gerekli bir araç olarak görmeyen, bireysel gelişimini sağlamış bireyler içindir bunu unutmuşum. Aman ha sevgili kahve molası dostları sakın ola ki yayaların güvenliği için ( yollar daha estetik ve dekoratif gözüksün diye değil yoksa ) konulmuş olan yaya geçitlerine güvenip de kendimizi yollara atmayalım.
Bundan 12 yıl önce Londra' ya dil öğrenimi için gittiğim zaman en büyük şaşkınlığım yaya geçidinin knearında durduğum zaman; sadece geçeceğim yönde ki değil, yolun ters yönündeki arabalarında durup beklemesi olmuştu. Benim geçmem için durduklarını anlayana kadar bir kaç dakika ben duran arabalara baktım, onlar sabırla benim geçmemi beklediler. O an gerçekten çok mutlu olmuştum. Sonra ülkeme döndükten sonra epey bir zaman yaya geçitlerinde tartışmalara girdim. Sonunda insan yaşadığı yere uyum sağlıyor. Bende açıkça itiraf edeyim vazgeçtim.
..........
Geçtiğimiz hafta içerisinde okuduğum bir haber oldukça canımı sıktı. Hatta isyan ettim. Ama sorunda bu sadece sınırlı dost sohbetlerinde, ya da kendi kendimize düşünüp, konuşup, isyan edip sonra da unutmak.
Tekirdağ' da, bir bakanımızın oğlu özürlü bir yaya' ya çarpıp ölümüne neden oluyor. Bundan sonrası gerçekten bir skandal. Aslında öncesi de skandal. Çünkü değerli ( ! ) bakanımızın mahdumu, sahilde hız yapıyor. Olay olduktan sonra karakola oğlunun yanına giden bakanımıza Vali ve Emniyet müdürü protokol olarak eşlik ediyor. 8' de 8 kusurlu olan mahdum hazretlerinin kusuru 8' de 3 olarak açıklanıyor bakanımız tarafından. Bu arada görgü tanıklarından tanıklıkları alınmıyor. Ve çok değerli bakanımız canım niye bu kadar büyütüyorsunuz zaten sakatmış diyor. İnanın tüylerim diken diken oldu. Buna adıyla sanıyla faşizm derler. Nazilerin üstün ırk yaratabilmeleri için özürlüleri yok etmiş olmaları gibi.
Savunmaya bakarmısınız özrü kabahatinden büyük. Naziler ile aynı bakış açısı, aynı perspektif. Ve maalesef bu insanlar beni yönetiyor, bu insanlar beni temsil ediyor.
Hay allah yaya geçitlerinden geçerek nerelere geldik.
Hepinize mutlu, umudun eksik olmadığı günler dilerim.
Dostçakalın
Aycan Sağlam
|
Sayın editör,
Neden Aldatılır müzmin geyiği ile ilgili birkaç cümle de benden
Neden aldatılır?
Kadın erkek hiç farketmez aldatmanın gerekçeleri herkes için aynı
Aldatanlar :
-Heyecan olsun diye
- Bir halta yaramazsın diyenlere nispet olsun diye
- İntikam için
aldatırlar .
İlişkiniz vıcık vıcık olmuşsa ,
heyecan yerini bıkkınlığa bırakmışsa ,
ufak bir kaçamaktan ne çıkar demeyin çünkü
bu kaçamaklar sonunda alışkanlığa dönüşür .
Kendinize ve karşınızdakine boşuna eziyet etmeyin .
Her zaman övündüğünüz dürüstlüğünüzü asıl bu noktada gösterin ve
sancılı birlikteliğinize son verin .
Sakın unutmayın !
"Aldatanın sonu aldatılmaktır."
Mentos
|
Merhaba,
Niçin aldatılır? Ben aldatılan olarak şöyle düşünüyorum Aman yarabbi bütün
kadınları ne mükemmel yarattın deyip bir başkası deneniyor. Kafası taşa
çarpınca bidaha bidaha zaten rotayı şaşırmış hiç bir limana sığmıyor. Aldatan
kadınlar veya evli erkeklerle beraber olanlar kendilerini hangi kategoriye
koyabilir ki? Aldatan erkek ise bilsin ki birgün eşi, kızı, anası aynı yolun
yolcusu olacak ahlak fukarası yüz karası yaratıklar.
Emine Aslan
|
Bugün bir başka mesajda okuduğum ve hatırladığım bir gerçekten bahsetmek istiyorum. Mesajın içeriği devlet, liberalizm, kapitalizm falandı. Liberalizm ve kapitalizm içerisinde karlı olabilecek alanlarda özel kişilerin sektöre girip çalışmasından falan bahsediyordu. Neyse sözü uzatmadan bir özel kuruluş iseniz müşteri memnuniyeti, pazarpayı, satışlar vb kriterlerden dolayı koyduğunuz ya da koyulan birçok kuralı çatlatırsınız. Bunu nedense herkes yapıyor. Önemli olan yönetici, düzenleyici sistemlerin bunu yakalayabilmesidir. Ancak sorumluluğun bir kısmı da karşı tarafa da düşmektedir. Sizin örneğinizde de olduğu gibi kolaylık ya da başka sebeplerle bazı kuralların çatlatıldığı dönem o banka için bitti ama diğerleri devam ediyor. Esasen müşteri olarak sizin bunu ilk başta rapor etmeniz gerekirdi. Ben mümkün olduğunca yapmaya çalışıyorum (ama herzaman yapıyorum da diyemem.) Bu aslında biraz da kültür ve eğitim meselesi.
Umarım ileride daha duyarlı ve sağlıklı işleyen kuruluşlarımız olur.
Saygılarımla,
Kemal Saraçoğlu
|
Merhaba,
Adım Özgür AYAN,
Sizin abonenizmiyim bilemiyorum. Fakat bana hergün standart olarak gelen kahve molası gazetenizden çok memnunum. Her gün tamamını okuyorum. İçeriği çok güzel (özenle hazırlandığı belli), özellikle ipuçları ve yemekler. Nacizane olarak, e-mail olarak yahoo'yu ve outlook express'i kullanmak isteyen herkese Yahoopops programını tavsiye ederim.
Herkese selamlar,
|
|
İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan |
http://www.silk-road.com/toc/index.html
Henüz tren bile icat edilmemişken, çinliler ürettikleri ipekleri develer üzerinde Türkiye'nin de içinde bulunduğu ipek yolu üzerinden taşıyorlardı. Bu ticaret kervanını ve insan yaşamı üzerindeki kültürel etkilerini merak edenler için...
http://www.langtolang.com/
İnternet kullanıcıları için online sözlük. Birçok dilde karşılıklı olarak sözcüklerin anlamlarını bulabilmenize yardımcı oluyor. En önemlisi Türkçe de bu dillere dahil.
http://kids.msfc.nasa.gov/ Bilimin ve uzayın eğlenceli yanını çocuklara sevdirmek için örnek bir site. Mesela model kısmında verilen pdf döküman yardımıyla kendinize küçük bir uzay mekiği yapmanız bile mümkün.
http://www.contemplator.com/folk.html İngilizlerin ve Amerikalıların folk müzik kültürüyle ilgili bir çok sorunun cevapları müzik örnekleriyle sunulmuş. Müzikleri midi formatında indirebildiğiniz gibi, sözlerini de bulabilmeniz mümkün.
|
|
|