KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


FORUM ALANI

Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri


lola + bilidikid DIGITURK'te

 15 Temmuz 2002 - Güle güle Ece Ayhan


MOR KÜLHANİ

1. Şiirimiz karadır abiler

Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir

Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler

2. Şiirimiz her işi yapar abiler

Valde Atik'te Eski Şair Çıkmazı'nda oturur
Saçları bir sözle örülür bir sözle çözülür
Kötü caddeye düşmüş bir tazenin yakın mezarlıkta
Saatlerini çıkarmış yedi dala gerilmesinin şiiridir
Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler

3. Şiirimiz gül kurutur abiler

Dönüşmeye başlamış Beşiktaşlı kuşçu bir babanın
Taşınmaz kum taşır mavnalarla Karabiga'ya kaçan
Gamze şeyli pek hoş benli son oğlunu
Suriye hamamında sabuna boğmasının şiiridir

Oğullar oğulluktan sessizce çekilmesini bilmelidir abiler

4. Şiirimiz erkek emzirir abiler

İlerde kim bilir göz okullarına gitmek ister
Yanık karamelalar satar aşağısı kesik kör bir çocuğun
Kinleri henüz tüfek biçimini bulamamış olmakla
Tabanlarına tükürerek atış yapmasının şiiridir

Böylesi haftalık resimler görür ve bacaklanır abiler

5. Şiirimiz mor külhanidir abiler

Topağacından aparthanlarda odası bulunamaz
Yarısı silinmiş bir ejderhanın düzüşüm üzre eylemde
Kiralık bir kentin giriş kapılarına kara kireçle
Şairlerin ümüğüne çökerken işaretlenmesinin şiiridir

Ayıptır söylemesi vakitsiz Üsküdarlıyız abiler

6. Şiirimiz kentten içeridir abiler

Takvimler değiştirilirken bir gün yitirilir
Bir kent ölümünün denizine kayar dragomanlarıyla

Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?

Ece AYHAN


Ece AYHAN


İyi haftalar Dostlar,

Konuşur gibi yazan, yazdığı gibi düşünen şairimizi kaybettik. Benzersiz anlatımı tadanlar için vazgeçilmez bir şairdi. İsteyerek yada istemeyerek, hiç farketmez, ayrık olmayı başarmış bu insanla yükselen Türk şiiri, temel taşlarından birini daha yitirdi. Güle güle Ece Ayhan, seni arayacağız.

..........

"Atıf Hoca'nın Not Defteri"nde görünce dank dedi. Yakışıklı yeni yetme liderimizin kampanyası Türk reklam dünyasının, bana göre, en yaratıcı insanının imzasını taşıyormuş. Bir dönem patronum, bir dönem de halı saha arkadaşım olan Sevgili Ali Taran ustadan sözediyorum. En akılda kalıcı sloganlara imza atmış bu reklamcıyla çalışmaya karar vermiş olması bile, yeni yetme liderin işbilirliğine bir örnek. Zoru seven bir yaratıcıdır Ali Taran. Ancak bu defa işi gerçekten zor gibi. Çünkü şimdi, ne kadar cilalarsa cilalasın, altındaki pası örtemiyeceği bir ürün var elinde. Hiç yoktan marka yaratmakta, sıradan markaları sıradışı yapmaktaki başarısı tartışılmazdır. Filli Boya ve Mavi Jeans'teki başarısı hafızalarımızda taptaze. Ancak bu sefer elinde konumlandırma açısından hepten yanlış bir ürünle uğraşıyor. Seçtiği "MHP Light" (Atıf Hoca'nın tabiri) kavramı ürünün kendisiyle baştan çelişkide. Yurtdışı bağlantıları olmasa bir hiç olacak ürünü, milli çatı altına alıp oy toplamasını sağlamaya çalışmak, güvenilirlik kavramıyla bağdaşmıyor. Ali Taran'ın görsellik, deyiş, sunum anlamında çok başarılı olacağına eminim. Ama Genç Parti'nin başarabileceğine dair en ufak bir inancım bile yok. Sistemden palazlanıp, sistemi tukaka ilan eden yeni liderin siyasi hayatı başlamadan bitecek gibi geliyor bana, ne dersiniz?

"Kahve Molası"nda değişik köşelere yer vermek istiyorum. Benim bazı düşüncelerim var, ama sizlerin düşüncelerini de oldukça merak ediyorum. Bu konudaki önerilerinizi bana ulaştırmanızı istiyorum. Elbirliğiyle daha güzel molalara diyorum.

"FORUM ALANI" na az da olsa ilgi var. Tabiki yetmez. Yeni konular için bana yardımcı olun lütfen. Katılım olmadan kahve yudumlamak, molanın tadını çıkarmak olanaksızdır değil mi? Hadi o zaman, yazın...

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kıraathane Sahibinden


Aman dikkat... Uyanıklar piyasada...

Cuma günü sözünü ettiğim ücretli hat uyanıklarının, gittikçe yaygınlaşan numaralarından biri de MP3 sitelerinin uyguladığı yöntem. Hernekadar karşı olsak da, zaman zaman girmekten kendimizi alamadığımız MP3 siteleri, internet dünyasının en ilgi çeken bölümlerinden biri. Bunu fırsat bilip mantar gibi çoğalan yerli sitelerde her türlü müziğe ulaşmak olası. Ancak yaşayanlar bilirler, aradığınız şarkıya ulaşmak için en az 4 sayfa açıp, 8-10 reklam izleyip, uzunca bir yol katetmeniz gerekir. Şimdilerde buna birde, hızlı indirme yöntemi denilen, dialer aracılığıyla yükleme yöntemi eklendi. Size yüklettikleri program aracılığıyla gene ücretli bir numaradan mp3 ü indirmenizi istiyorlar. Ay sonunda gelen faturayı görünce de, keşke gidip orjinal CD sini alsaydım diyorsunuz. Bu durumlara düşmemek için lütfen bu türden sitelere itibar etmeyin. Benden uyarması, karar sizin.

 Kahvecinin Günlüğü


  • 9. ULUSLARARASI ISTANBUL CAZ FESTİVALİ
    "CAZ PARÇALARI & BAHAR AYİNİ" FAZIL SAY
    Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı - 15 Temmuz, 19:00
    40.000.000 TL - 25.000.000 TL - 15.000.000 TL

    MARIANNE FAITHFULL
    Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu - 15 Temmuz, 21:00
    15 Temmuz’da Rock tarihinin en büyük sanatçılarından Marianne Faithfull ilk kez İstanbul’da konser verecek. 60’lı yıllarda başladığı çalkantılı kariyerini bu yıl çıkardığı muhteşem bir albümle yeniden doruğa taşıyan Faithfull, “Broken English” ve “Strange Weather” gibi unutulmaz kayıtlarla modern müziğin kilometre taşları arasında sayılıyor. Sanatçı Emirates sponsorluğundaki konserde son albümünden parçaları ve klasikleşmiş şarkılarını seslendirecek.
    40.000.000 TL - 30.000.000 TL - 15.000.000 TL
  • İLHAN ŞEŞEN
    Rumeli Hisarı'nda yıldızlı geceler...
    Rumeli Hisarı
    15 Temmuz, 21.00
  • Rumelihisarı Konserleri

     Marmaris'ten : Osman Günay


    SOSLAR

    Merhaba hepinize,

    Yemek yazısı yazmak yemek yapmaktan daha zor biliyor muydunuz??? Yemek yaparken hayat ne kadar kolay, hele mızmız cinsten misafirleriniz yoksa, ya da davetlileri ille şaşırtmak, ya da "düşürmek" zorunda değilseniz. . . Ben teknede yemek hazirlarken kendi kendime pek keyiflenirim, yanlızsam müziği açar, bir kadeh içkiyle tezgah başına geçer, dolabı açıp "bakalım nelerimiz varmış, şunu-bunu, biraz da onu karıştırayım" diye menüyü hazırlayıverir, bir yandan müzik eşliğinde bıçağımla kesme tahtasında tempo tutarken, bir yandan sosa ekmek köşelerini batırarak "degustation" u da ihmal etmem. . .

    İşte size bu günün konusu "SOSLAR". . . . Tüm mutfaklarda önemli yer tutan soslar, ana malzemenin tadını, görüntüsünü, lezzetini hemencecik değiştirerek kendi imzalarını atarlar yemeklere. . . Düşünsenize tavuk etine bir tatlı-ekşi sos, aynı şekilde pişmiş, aynı tavuga kremalı mantar sosu, bir de sarımsaklı hardallı bir sos. . Hepsi kendi sınıfında ayrı yemek, ayrı lezzet!! Bundan da şöyle bir sonuç çıkarabiliriz belki;bazı sosları öğrenelim, damak tadımıza göre kendi hazırlama şeklimizi geliştirelim, ana malzemenin üzerine dökelim, işte size hem uydurmağa açık, hem damak tadınıza uygun, hem de "nevi şahsınıza münhasır" yemekler!!

    Soslar genellikle avrupa mutfağı ile, yani Fransız mutfağı ile beraber anılır. Doğu mutfaklarında da hazır soslar var çeşit çeşit. Soya, balık sosları, acı biber sosları gibi, ama bunları kullanmak sadece yemek tadında değişiklik değil, dominant tadlar üretiyor. Bunu da tad avcıları, damak zevki tutkunları, kolaya kaçma diye nitelendirdiği içindir ki; doğu soslarını damlalıkla kullanırız bizler. . . Ana bir kaç sos kılıktan kılığa girerek değişik isimlerle boy gösterir mutfaklarda. . Ama esas olan sosun yemeğe kattığı lezzet, damağa yapıştırdığı tadlardır ki esas konumuz bu bizim. Biz soslardan birkaç örnek verelim, siz yine ondan-bundan ekleyerek kuzinenize uygun, damağınıza dost tadları çıkarırsınız nasılsa!!

    Benim favorilerimden biridir, soslar arasında "pesto". . Hem saklaması, hem imalatı kolay, kullanma alanı da geniş. . İşte size bizim "pesto" tarifi!!Bu bildiğiniz İtalyan pestosuna benzese de o değil, malzememiz bu ara pek güzelleşen maydanozlardan iki demetinin yaprakları sadece, bir bardak kavrulmuş, kabuksuz fındık, iki-üç diş sarımsak, zeytinyağı, karabiber, tuz. . Hepsini güzelce karıştırın, robotta çekin, her şeye, yakıştırdığınız her yere koyabilirsiniz. . Hem kreatif ve doğal yeşil bir renk, hem de taptaze bir tad. . Saklaması da pek kolay, bir kavanoza tepiştirip, üzerine zeytinyağı koyarak hava almasını önlerseniz, buzdolabında haftalarca durur. Hemen ilave edelim makarna sosu olarak ta kullanmak mümkün, makarnanızın pişirme suyundan ilaveyle pestonuzu biraz inceltin, makarnayla karıştırın, sonra da "yeşilim, yeşilim, yeşilim aman" diye şarkı eşliğinde lüpletebilirsiniz!!İtalyan asıllı "pesto"da bizim maydanoz yerine fesleğen, fındık yerine de dolmalık fıstık koyuyorlar. Siz hangisini isterseniz deneyin, belki yeni şeyler uyduran da çıkar aranızdan!!(bu ara "cevizli pesto olmaz mı" diye düşünmedim de değil hani!!)

    Benim sıkça kotardığım soslar arasında ismini bilmediğim, ama damak tadıma en uygunlardan birini anlatayım sizlere. Ben bu sosu özellikle balık ve tavukta kullanıyorum. . Malzemeler de çok basit, tereyağ, sarımsak ve limon suyu. . . Tabii isteğinize göre karabiber ve tuzu da unutmuyorsunuz. . Balık yaparken (hele kılçıksız kuşbaşı doğranmış beyaz etlerden yapıyorsanız) tuzlanmış biberlenmiş balık parçalarını azıcık unlayarak tereyağında kızartın, sarımsağı ilave edin, limon suyunu koyup biraz tıkırdatın, üzerine ince kıyım maydanoz, isteyen paprika ilavesi yapar, ve yepyeni bir lezzet yakalarsınız kimbilir?? Kuşbaşı tavukları da aynı şekilde hazırlayabilirsiniz, hatta içine sebze parçaları ilavesi de pek yakışık alıyor. . Sebzeleri ayrı yerde hoplatıp ilave edin, bu sonuncular biraz "aldante" kalırsa iyi olur. . Bu sosta tereyağı yerine sıvı yağlardan da kullanabilirsiniz, daha hafif olacağı kesin, ama tereyağı tadını sevenlere orjinalini tavsiye ederim.

    Soslarımızdan bir diğeri de domatesli, bunun da ismi yok, ama türk mutfağında sıkça kullanılır. . Soğanları biraz sıvıyağda azıcık salçayla çevirdikten sonra, domates rendesi ilave edin, sosunuz tıkırdamağa başladığında, baharatlarınızı önünüze alıp orkestra şefi gibi ondan-bundan karıştırır, her yeni baharatı koyduğunuzda da bir tadına bakarsınız. . Ben bu sosu hazırlarken baharat olarak zencefil, karabiber, kırmızı biber, sarımsak, azıcık şeker, birazcık sirke gibi aklıma ne gelirse katıyor, bazen limon-portakal kabuğu rendesi, bazen kereviz tozu koyuyor, kekik ilave edersem sosun ateşten inmesinden önce ilave ediyorum ki kekik kokusu ölmesin, acılık ta vermesin!!Bu sosu da başka bir yerde pişirilmiş(ister hoplatın, ister kızartın) etler, balıklar ve sebzelere karıştırıyorum, hep beraber biraz daha ateşte tutup hemen servise geçiyorum. . . Şimdi anlatacağımız sos da "hardal sosu". . Sosu hazırlamak için (ölçücülere müjde, ölçülü bir sos bu, birim de çay bardağı!!) ½ zeytinyağı içinde 5 diş sarımsağı kıyarak çevirin, içine ½ limon suyu, 1/2 beyaz şarap, 1 acı olmayan hardal, tuz ve karabiber koyup şöyle bir tıkırdatın karıştırarak, balıklarla, tavuklarla ve neyle yakıştırırsanız kullanın. .

    Son bir tarif daha sizlere, bu şekildeki soğuk soslara "dip" deniyor, vereceğimiz tarifteki karışımı çiğ sebzelerle, krakerlerle masaya getirirseniz içki saatinde pek keyifli olur, hem acıkmış ruhların feryatlarını susturursunuz, içkiyle de pek fena gitmez hani!!Sosumuzun adı "peynirli dip". Bulduğunuz yeşilliklerden incecik kıyın. Ben genellikle taze kekik, nane, maydanoz, biberiye, taze soğan karışımını yeğliyorum, (dereotu da koyanlar var ama, ben küsüm o ota, kullanmıyorum), pazardan aldığınız keçi peynirini de yeşilliklerle karıştırın, içersine zeytinyağı, birazcık yoğurt, tuz ve karabiber ilave edin, iyice ezin. . İşte sosunuz hazır, taze doğranmış havuçları, salatalıkları, kerevizler ve taze enginarları bandırıp bandırıp içkiye meze yapabilirsiniz. . Daha kolaya kaçmak isteyenler de panço-manço gibi cips bozuntularını, hatta pakette paksimetleri ve galetaları soslarına arkadaş seçebilirler. . .

    Bu seferlik te bu kadar tariflerimiz, yaz programları yapıldı, tekneler sıcak-mavi-yeşil güneye inmeğe de başladılar, artık hangi limanda, hangi koyda karşılaşılır bilinmez, ama bilinen şey hepinizin, hepimizin deniz üzerindeki barışçı, dost ve keyifli havayı dünyanın bütün denizlerine götüreceğidir. . Damak tadını da yanımızda götürmek bu görevin bir parçası olmalı diye düşünüyorum. . Nasılsa kuzinelerimiz ve baharat çekmecelerimiz teknelerimizin ayrılmaz parçaları değil mi??

    Hepinize selametler, uygun, firişka rüzgarlar, kazasız belasız seyirler diliyorum. .

    Görüşürüz. .

    Osman Günay

     Ankara'dan : Cumhur Aydın


    Yıllar öncesinde, Ankara'da yazar Mehmet Eroğlu ağabeyi ziyaret ettiğimde, bana Dino Buzatti'nin "Tatar Çölü" adlı kitabını okumamı önermişti. İlk fırsatta bu kitabı aldım ve okudum. O günden bu yana da benim sıklıkla adını andığım ve arkadaşlarıma-iki derede bir tepede- önerdiğim bir kitap oldu.

    Bu kitap, "ne anlatıyor" azcık ondan söz edeyim. Elbet, şu an benim anımsayabildiğim kadarı ve biçimiyle. .

    Yeni mezun bir teğmen, ilk görev yeri olan çok uzak, kuş uçmaz kervan geçmez bir kaleye tayin olur. Gençtir, müthiş idealisttir, pırıl pırıl bir yaşam onun önündedir. Heyecanla bu görev yerine ulaşır. Ilk izlenimler tam bir hayal kırıklığıdır. Köhnemiş bir kale, sıradan bir günlük yaşam, hayali bir düşman saldırısı için geçirilen saatler ve günler. Kesinlikle kendisinin kabulleneceği bir durum değildir, hemen kale komutanının karşısına çıkar:

    "Komutanım" der, "Beni bağışlayınız, ben burada bu koşullarda çalışamayacağım!" Komutan çok tecrübelidir, babacandır!, durumu çabuk kavrar ve ona acele etmemesini, kendisine birkaç günlük çevreyi ve ortamı tanıma zamanı ayırmasını, sonra hala aynı görüşlerinde ısrar ederse, kendisine yardımcı olacağını" söyler. .

    Elbet, ayrıntısına girmeyeceğim. . Tahmin ettiğiniz ya da etmediğiniz üzere, bir hafta sonra komutanın karşısındaki teğmen, biraz daha yelkenleri suya inmiş, dahası biraz daha beklemenin daha mantıklı olabileceğini düşünen birisidir. Günler, haftaları, haftalar ayları, yılları kovalar. .

    Düşman bir türlü gelmemektedir, olası saldıraya karsı hazırlıklar sürmektedir. Ya teğmenimiz? Her geçen zaman onu kaleye daha fazla alıştırmıştır. Dahası bazı sorumluluklar üstlenmeye başlamış, gelen yeni gençleri yönetmektedir. Kendisiyle hesaplaşmiyor mudur? Evet, ancak her seferinde, kalma fikri, "mevcut durumu koruma düşüncesi" ağır basmaktadır.

    Yıllar sonra, eline geçen başka görev ve yerlere gitme olanaklarından işe, giderek " değişiklikten korktuğu için " yan çizmeye başlar. Çünkü kalenin her köşesi, her yüzü kendisine çok aşina gelmekte, kendisini rahatlatmakta, yeni yerler, olasılıklar korkutmaktadır. Dahası, yıllardır bekledikleri düşman saldırısı olasılığının arttığı görülmektedir. Neredeyse tüm yaşamını adadığı, düşman saldırısına karşı kalesini korumak görevinden, hele bunca zamandan sonra vaz geçmek olası mıdır?

    Kaleye düşman saldırısı, sonunda gerçekleşir. Ne yazık ki, dünün genç teğmeni, bügünün komutanı bu şavaşta aktif olamayacak kadar hastadır ve yaşamını üzerine kurduğu, ne yazık ki son dayanak, son hedefte onu ıskalamış ya da o ıskalamıştır yaşamı. . Gerisi malum öykünün. . . Göç zamanıdır yaşamdan. .

    Alışkanlıklar. . Bahaneler. . Açıklamalar. . Olası kayıplar. Mantık.

    Bir şeyler yapalım. . Hemen şimdi. Kendimiz için, bizim için, başkaları için. Hemen şimdi.

    Cumhur

     Medyatik : Selcan Lafçı


    Edirne (1974)

    Edirne'de bir yıl kaldık. 14 yaşında, ortaokul son sınıf öğrencisiydim. Oturduğumuz ev çok güzeldi. Tek katlı, bakımlı geniş bahçesi, keyifli bir terası olan güzel bir ev.

    Edirne'de en çok Selimiye Cami'sini beğenmiştim. Bir gün annemle pazara gittik. Pazar Selimiye Cami'nin arka sokaklarındaydı. Bir ara başımı kaldırdım ve Selimiye Cami'sinin arka duvarını gördüm. Öyle yüksek ve muhteşem görünüyordu ki başımın döndüğünü hissettim. Cami'nin içi de çok etkileyiciydi. Ters Lale'yle ilgili bir hikaye anlatılırdı. Cami'nin yapılacağı yerde yaşlı bir kadının evi varmış ve bir türlü evini vermek istememiş. Çok zor ikna etmişler. Mimar Sinan da bu huysuz kadını anmak için sütunlardan birinin üzerine bir lale motifini ters koymuş. Daha sonraları gazetelerde bu ters lale motifinin her yıl biraz daha aşağıya indiğini okudum. Kadının huysuzlugu devam ediyor diye yorumluyordu gazete haberini yazan. Edirne'deki Üç Şerefeli Cami'yi de çok beğenmiştim. Her birinde üçer şerefe bulunan, birbirinden farklı desene sahip minareleri olan bir cami.

    Bir keresinde Kakava Şenliklerine gittik. Meriç veya Tunca nehri kenarında, çok geniş, bol ağaçlı bir alanda yapılmıştı şenlik. Çingeneler çeribaşı seçtiler. Şarkılar, türküler söylediler, oyunlar oynadılar hem kendileri eğlendi hem de biz. Kıyafetlerini hatırlıyorum, hepsi çok canlı renkli, çok gösterişliydi. Kırkpınar şenliklerine annem, babam ve kardeşlerim gittiler, ben istememiştim. Niye bilmiyorum. Keşke gitseydim. 30 yıl önceki, henüz turistik hava kazanmamış bu şenliği o günlerde görmek iyi olurdu. Aslında bunu ezbere söylüyorum. Şu anda turistik bir hava olup olmadığını bilmiyorum, tahmin ediyorum. Baksanıza kadın ağa bile gördük!

    Edirne'ye Antalya'dan geldik. Antalya'da ortaokul birinci ve ikinci sınıfında Tarım dersi okuyan ben, Edirne'ye gelince Tarım yerine Ticaret dersine girmek zorunda kaldım. Burada Tarım diye bir ders yoktu. Arkadaşlarım iki yıl ticaret okumuş belli bir yere gelmişlerdi. İlk sınavdan bir almış ve çok üzülmüştüm. Çünkü ilk kırık notumdu. Gerçi sonraları da kırık not aldığım oldu. Ama ilki acı vermişti. Üstelik herkesin iyi not aldığı, kolay bir derste sınıfın en gerisi olmak, bir yıl önce takdirname almış biri olarak gurur kırıcıydı. O yıllarda ilkokul ve ortaokulu bitirmek için bir de yıl sonunda tüm sınıfların derslerinden bitirme sınavına girmek ve kazanmak gerekiyordu. Ortaokulu Edirne'de bitirdim ve yaz sonunda tayinimiz İzmir'e çıktı.

    Edirne'de dondurma külahlarını hatırlıyorum. Şimdi heryerde var ama o zaman sadece Edirne'de rastladığım sert ve şekerli bir maddeydi. Çıtır çıtır yenirdi. Bulunduğu sokağı mis gibi kokutur, sırf külahı için dondurma almak isteği doğururdu.

    Edirne'de bulunduğumuz kısa sürede iki önemli olay oldu: Kıbrıs Barış Harekatı ve TV'nin hayatımıza girmesi. İlki hangisiydi hatırlamıyorum. Harekattan önceki gerilimli günlerde babam birkaç gün eve gelmedi. Her an birşey olabilir diye vilayette, vali ve diğer mülki idarecilerle birlikte hep toplantı halindeydiler, Ankara'dan acil bir haber gelebilir diye hazır durumda beklediler. Harekat sırasında tatil dönemi olduğu için biz İstanbul'daydık, babam Edirne'de görevinin başında.

    Televizyonun hayatımıza girmesi ise heyecan vericiydi. TV'miz İstanbul'dan geldi, başköşeye kuruldu. Henüz haftada iki veya üç gün yayın vardı. Pazar günleri Güneş Tecelli ve galiba Tansu Polatkan'ın birlikte sundukları programı pek beğenmiş ama üçüncüsünü seyredememiştik. Çünkü THY'nin DC-10 uçağı Paris'te düşmüş, yas ilan edilmiş, televizyon hiç yayın yapmamıştı o gün. TV'nin ilk günlerinden Jerry Lewis'in filmlerini ve Yasemin Kumral'ın kucağında Pembe Panter'le birlikte söylediği 'Benim de Artık Bir Sevgilim Var' şarkısını hatırlıyorum.

    14 yaşında olduğum bu dönemin benim için önemli bir yanı da İlhan İrem'di. Ben henüz sokakta yakartop, kukalı saklambaç oynarken, okuldaki kızlar iç çeker, köşelerde fısıldaşır, İlhan İrem dinler, sessiz sessiz ağlarlardı. İlhan İrem'in şarkıları birden yayılmıştı. Bir yandan İlhan İrem, bir yandan okuldaki kızlar çocukluktan çıkmak için kendime baskı yapmama neden oldular! Ama başaramadılar, sokakta kukalı saklambaç dönemim epey uzun sürdü.

    1974 yılının yaz tatilinde İstanbul'dayken hayatımdaki ilk dünya kupası final maçını seyrettim. Almanya-Hollanda oynuyordu. Almanya'yı tutuyor, Almanların onbirini sayabiliyordum. Breitner, Müller, Beckenbauer, Neskens, Hollanda'dan Cruyf aklımda kalanlar. Almanya 2-1 yenmiş, kupayı almıştı.

    Edirne'ye de bir türlü tekrar gidemedim. Istanbul'da oturan biri için çok güzel bir haftasonu gezisi yeridir oysa. Haftasonu turları duzenleyen şirketlerin listesinde Edirne'ye rastlamıyorum. İlginç? Oysa hiç görmeyenlerin mutlaka gitmesi gereken güzel ve tarihi bir şehirdir Edirne. En kısa zamanda bunu gerçekleştireceğim.

     Dost Meclisi


    DÜNÜRCÜ

    I am a Gıbrızlı gız, Emmy derler adıma
    I would like to tell you, neler geldi başıma
    Every Sunday aynı şey, I nearly çadlaycam
    My dad brings me dünürcü, illa illa alacam…

    Bubacığım keltoşdur, göbek besler he is fat
    Forty years in London, İngiliccası çat-pat
    I dare say anything, bunlar gatil ganara
    There is nothing they don't know, herşeyde bir numara…

    I decided to resist, dedim simdi evlenmem
    He said he would break my head, onu bunu diğnemem
    Bak oğlancık eyidir, he's got house and a car
    What is the matter with you, yoksa başga biri var?

    Aha oğlancık burda, Gıbrıslı Türk alacan
    If you carry on like this zaten evde galacan
    You need to get a husband, disgo-misgoyu burak
    With a damat parralı, our future çok parlak…

    There is nothing I can do, boynumuz gıldan ince
    Who cares about me, başa bunlar gelince
    I will carry on like this garınca gararınca
    I will then live my own way, bunlar topu dikinca…


    Merhaba, adım Okan TURAN sizlere bu güzel toplumumuz- insanlarımız- hakkında yazmak istedim. Evet belki olumsuz olduğumu düşünebilirsiniz; ama ileriki yazılarımda hiç de böyle olmadığımı size kanıtlayacağım. insanoğlunun sorunları, şikayetleri ve olumsuz tutumlarından bahsedicem.Öyle alışmışız ki bu olumsuz tutumları sergilemeye sıklıkla, bunları sürdürmeyi devam ediyoruz. Peki bunların bize yararı var mı? Tabii ki hiç de yok.. Peki niye böyle istemediğimiz sorunlarla karşılaşıyoruz, niye ansızın tepkiler veriyoruz. Tek nedenini söyleyebilirim, kendimiz sinirlenmeyi seçiyoruz. Yani sinirlenmeyi bir alışkanlık haline getirmişiz, bir de bunu bizzat kendimiz seçiyoruz.

    Dikkat ettiniz mi hiç bilmem, neden bazılarının olaylara yaklaşımı daha soğuk kanlı? Çünkü onlar böyle davranmayı istiyorlar. Bizler herşeyi görmek istediğimiz gibi görmek istiyoruz. Bu yüzden beklentilerimizi bu gerçek dünyamızda da karşımıza çıkmasını istiyoruz. Fakat bu gerçekleşmediğinde de bir hayal kırıklığı ve üzüntü bizi sarmaya başlıyor. Evet insanoğlu tabii ki hayal kuracak( bizim beynimiz somut düşünür, yani kafamıza imgeler koyarak düşünürüz) bu resmide hemen dış dünyada görmek isteriz. İşte her şey buradan kaynaklanıyor. Bizler, sadece olaylara nasıl tepki verdiğimiz önemlidir. Ünlü yazar "Vera Peiffer" in dediği gibi: " Rüzgarın nereden estiği önemli değil, sizin yelkeninizi nasıl açtığınız önemlidir. " Evet bu yazısında bizim tepkilere nasıl cevap verdiğimizi çok güzel açıklamıştır.

     Kahveden Önce: Balık


    Sos "Amandine" (4 Kişilik)

    Malzeme:
    4 çay kaşığı karabiber
    2 çay kaşığı tuz
    3 çorba kaşığı un
    100 gram ceviz içi
    1 adet limonun suyu
    2 çorba kaşığı zeytinyağı
    4 çorba kaşığı beyaz şarap (veya 2 çorba kaşığı üzüm sirkesi)
    2 çorba kaşığı krema
    1 çay kaşığı zencefil

    Yapılışı:
    Cevizleri ıslattıktan sonra kabuklarını iyice ayırın ve iyice dövün. Tavada zeytinyağını kızdırıp cevizleri kavurun. İçine limon suyunu, şarap, krema ve zencefili ilave edip hafif ateşte 10 dakika pişirin ve sonra kenara alıp dinlendirin.

    Bu sos levrek tava için hazırlanmış bir sostur. Diğer beyaz etli balıkların ızgara veya tavalarında da kullanabilirsiniz. En güzel sunuş şekli balık yanında haşlanmış patates ve sos amandine tarzındadır.
    Sıcak olarak servisi tavsiye olunur.

     Kıraathane Panosu



    ANNE YEMEĞİ

    Gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkürler. Kitapla ilgili gelişmelerden gene ilk siz haberdar olacaksınız.

    Sevgiyle kalın,
    Zeynep Özbatur

     İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan


    http://www.superanne.com/
    Annelik gerçekten süper olmayı gerektiriyor, diye düşünüyorum. Bayanlara; yani bizim başımızın tacı o güzel insanlara, çocuk sahibi olma öncesi ve sonrası dönemlerinde danışman olarak kullanabilecekleri bir site tavsiye ediyorum. Umarım faydalı olur.

    http://www.tursab.org.tr/main_tuketici.htm
    Türkiye seyahat acentaları birliği TÜRSAB tarafından hazırlanan bir site. Turizm tüketicilerini ilgilendiren bu sayfada bazı erişim bilgilerinin yanı sıra, şikayetleriniz için yapmanız gerekenler de sıralanmış.

    http://come.to/truva
    Sonunda ordu tamamlanmış ve gemiler yola çıkmaya hazırdı. Ama bu kez, günlerden beri esen Kuzey Rüzgarı, bir türlü dinmek bilmiyor ve gemilerin Troya'ya yelken açmalarına imkan vermiyordu. Ordu çaresizdi... Truva efsanesi ve diğer tüm detayları için..

    http://www.hhmi.org/coolscience/
    Butterflies don't look like caterpillars. What's the connection? Bilimi ve doğayı eğlenceli yanından görmeye çalışanlara... Ve tabiki özellikle çocukların rahatlıkla anlayabileceği uygulamalı yöntemlerle.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    VLINK v0.6.8.0 [257k] W9x FREE
    http://www.vxtech.org/
    Size bir kullanım kolaylığı daha getiren program. Bilgisayarınızda ki dosyalara link yardımı ile ulaşmak, programları çalıştırmak, kısayoldan bilgisayarınızı kapatmak için, linkler kullanmak akıllıca değil mi? Bu kullanışlı programı denemenizi öneririm.

    GhiaTracker v1.5 [370k] Mac/W9x/2k/XP FREE
    http://homepage.mac.com/karmannghia/ghiatracker/
    Ghia meraklılarına göre hoş bir program. Bu küçük araba hakkında her türlü bilgiye ulaşabileceğiniz bir yapısı var. Tüm araba meraklılarına tavsiye edilir.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020715.asp 15 Temmuz 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com