KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


FORUM ALANI

Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri


lola + bilidikid DIGITURK'te

 2 Ağustos 2002 - Hamama Giren Terler...


Merhaba Dostlar,

Şu sıcak yaz günlerinde en son olmayı düşünebileceğim yer hamam herhalde. Gazetede termallerin yazları bile 100% lük doluluk oranıyla çalıştığını öğrenince hiç şaşırmadım. Çünkü bilirim hamam, termal muhabbetini. Çocukluğumun epeyce bir bölümü Eskişehir'de geçti. Eskişehir'de yaşayıp ta hamam sefası yapmamış adama adam denmezdi o zamanlar. Her köşe başında her açıldığında kapısından buhar çıkan hamamlar vardı. Şimdiki halini bilmiyorum tabi. O zamanlar, ailecek gidilirdi hamamlara. Ailecek dediysek yanlış anlaşılmasın, kadınlar ayrı, erkekler ayrıydı tabi. Ama çocukların bir ayrıcalığı vardı. Erkek çocuklar "Yuhh, babanı da getirseydin" haykırışıyla karşılaşana kadar analarıyla kadınlar hamamına gidebilirlerdi. Valla ayıptır söylemesi, ben de 10 yaşına kadar gittim herhalde. Daha sonra kovdular mı yoksa ben mi vazgeçtim hatırlamıyorum. Ama hatırladıklarımı burada yazmaya kalksam internet RTÜK'ü "Kahve Molası"nın kapısına kilit vururdu herhalde.

Aslında hamam deyip geçmeyin, herbiri kapalı yüzme havuzu gibiydi. Ortasında kocaman bir havuz etrafında kurnalar, göbek taşları, göbek taşı üstünde yenen zeytinyağlı dolmalar, atılan göbekler. Maksat şenlikti, yıkanmak bahane. Bir keresinde göbek taşına benide çıkarıp oynatmışlar, sonra azmanvari bir kadıncağız sözde beni kutlamak için şöyle bir sıkıp suyumu çıkarmıştı. Bugünkü aklımla düşününce, düpedüz cinsel taciz. Rahmetli anneannemin dediğine göre, kadından kaçarak kurtulmuşum. Hatta kaçarken peştemal falan da fora olmuş. Anlıyacağınız kadınlar matinesine meze olmuşuz. Son hamam anım daha büyük yaşlarda dedemle gittiğim bir hamamda sıcaktan ve buhardan hafif baygınlık geçirip, düşüp kafamı mermere vurmamla ilgili. O gün bugündür hamam gitmem. Hem artık, daimi sıcak sulu evlerimiz, jakuzili banyolarımız, doğalgazlı kombilerimiz var. Ama nerde o hamamdan yeni çıkmış, şıpıdak terlikli, kırmızı yanaklı, hafif dolgunca hanımlar. Şimdilerde, duş alıp, sonra yüzüne yarım kilo boya sürüp çıkıyor sokağa hanımlarımız. İyice keselenip, temizlenmedikleri için kamuflaj mı yapıyorlar dersiniz?

Nerden geldim ben bu hamama anlamadım. Hah tamam şimdi hatırladım. "Hamama giren terler" sözü kulağıma çalındı bir yerden. Ben şu yazıyı yazmakla meşgulken pek sayın milletvekillerimiz AB sınavında ter döküyorlar. Uyum yasalarını çıkarmak için hamam girdiler, terliyorlar. Ya pürüpak tertemiz, al yanaklı birer insan olarak çıkacaklar oradan, ya da zifte bulanmış, natır bile karetmemiş olarak dönecekler aramıza. İnsanca yaşamın, global düşünmenin, demokratik hak ve özgürlüklerin sınavını veriyorlar. 2 ay sonra belkide kaybedecekleri dokunulmazlıklarını bir yana koyup, Cumhuriyet tarihine altın harflerle yazılabilmenin sınavını veriyorlar. Kendileri için olmasa bie, çocukları, torunları için her konuda Dünya ile bütünleşmiş bir Türkiye için oy verecekler. AB'ye gireriz yada girmeyiz o hiç de okadar önemli değil. Ama insan gibi yaşamanın gereklerinden biri ise o yasalar ki öyle, mutlaka çıkmalı. Çıkmakla kalmamalı uygulanmalı da. Milliyetperver kesilip, biz bize yeteriz teranesini söylemeye devam edenlere birkaç sözüm var. AB'ye girmekle özümüzü kaybedeceğimizi, millet kimliğimizi yitireceğimizi sözlemek abesle iştigaldir. 30 senedir Avrupa'nın göbeğinde kendi örf ve adteleriyle yaşayan 3 milyon insanımızı hatırlayın. Ki onlar kuşatılmış, biz ise kuşatmaya hazırız. İdama hayır demekle, kendi dilinde eğitime karşı çıkmakla milleti bir arada tutabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Milleti birarada tutan tekşey ekmek. Ekmek nerde varsa, orada vatan var, millet var. Ben çocuklarımın doymadıkları bir memlekette karabasanlarla yaşamalarına karşıyım. Ben onların, Doğuya değil yüzünü Batıya çevirmiş, alt kimlikleri ne olursa olsun kendine Türk diyebilenlerin, karnı doyanların, evrensel eğitim alanların, sağlık sorunlarını çözmüş, medeni insanların var ettiği Türkiye'de yaşamalarını istiyorum.

Milletvekillerimiz oy hamamında terlerken, bizlerde uygulama hamamında terlemeye hazırlanmalıyız. Terlemek sağlıklıdır derler. Hamam girmeye niyet etmişsek terlemeyi de göze almışız demektir.

..........

Matbaamızda yazı tükendi tükenecek. Lütfen katılımcı yanınızı ön plana çıkarmaya çalışın. Şu sıralar üzerinde konuşulacak o kadar çok şey var ki. Konu sıkıntısı çekenlerin mazeretlerine benden veto. Haydi bekliyorum, çekin klavyeyi önünüze, yazın yazabildiğiniz kadar.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kıraathane Sahibinden


Sinema Keyfi

Giderek DVD'lere alışmaya ve aramaya başladık. Yeni nesil bilgisayarların hemen tümünde CD-ROM yerine DVD-ROM var. Hatta kombi oluşumlu DVD-ROM/CD-WR bie çıktı. Henüz DVD'leri birebir kopyalama olanağı(!?) olmadığından muhteşem görüntülü DVD'leri orjinal olarak edinmek zorundayız. Yerli piyasada oldukça tuzlu olan filmleri, takas veya kiralama yöntemiyle de edinmek mümkün. Yurtdışından da getirtebileceğiniz DVD'ler size çok daha ucuza malolabilir unutmayın. Ayrıca Türkiye'de bulamayacağınız pekçok filme de ulaşmak cabası. Bu konuya ilgi duyuyorsanız, CD-NOW veya Amazon'u öneririm. 5-10 dolara satın alabileceğiniz DVD'leri küçük bir masrafla 1 hafta içinde elinize geçecek şekilde ısmarlamanız mümkün.

DVD'leri bilgisayarda seyretmenin bazı sakıncaları olduğu gibi, bölge kodunun ekarte edilebilmesi gibi bir olanağı da var. Görüntü konusunda makinanızın ekranı ile sınırlı olsanız da eğer Video-Out çıkışlı bir ekran kartınız varsa, televizyonunuza çıkış alıp, televizyon keyfi de yaşayabilirsiniz. Bilgisayardan ayrı çözüm arayanlara, 37 ekran boyutuyla ve içine yerleştirilmiş DVD Player'ı ile Profilo ve Telefunken'in 14" Kombi Televizyonlarını görmelerini öneririm. Dilerseniz daha geniş ekran bir televizyona da çıkış alabildiğiniz bu tv'lerle "Ev Sineması" keyfini dilediğinizce yaşayabilirsiniz.

 Kahvecinin Günlüğü


  • SİBEL CAN
    Rumeli Hisarı'nda yıldızlı geceler...
    Rumeli Hisarı, 2-3 Ağustos, 21.00
    25 000 000 TL - 20 000 000 TL
  • Rumelihisarı Konserleri
    Açık Hava Konserleri
  • MAZHAR-FUAT-ÖZKAN
    Most Production'dan Açıkhava Konserleri...
    Harbiye Açıkhava Tiyatrosu, 2 Ağustos, 21.00
  • 1. Ulusal Çocuk Tiyatroları Festivali
    Tiyatro Alkış - Sevimli Dinazor
    Selamiçeşme Özgürlük Parkı Amfitiyatrosu, 2 Ağustos, 21.00 - Ücretsiz
  •  Misafir Kahveci: Tunca Tünay


    Birleşmenin izdüşümü…

    İnsanların salt kendi adına ve kendi çıkarına yaşama eğilimleri artıyor giderek. Toplumsal yalnızlıktan sızlanan, buna karşın bireysel yalnızlığı yeğleyen ve bu yaşam biçimine bilinçsizce yönelen insanlar topluluğu olup çıktık. Kendi çıkarımıza yöneldikçe öbür insanlarla azalan bağlarımız sonucu, en yakın çevremizdeki insanlara bile güvenmez olduk. “İnsanlara güvenilmez” tümcesi bir atasözü gibi gündelik söz yığınımız içinde. Birey, paylaşımını yok edip kendi çıkarına davrandıkça, gerçek anlamda birey olma çabasında başarılı oluyor. Oysa sürekli yinelemek zorunda olduğu bu davranışlar sonucu, giderek kendisi gibi olamama açmazına düşüyor ve bu yadsıma onun kişiliğinin yok oluşunu hızlandırıyor bir bakıma.

    Kimsenin birbirine güvenmediği bir dünyada yaşamak zorlaşıyor. Paylaşım azaldıkça birbirimize güvenimiz yok oluyor. Bu güvensizlik, sonunda özgüvenimizi de yok edip bizi bunaltan bir yalnızlığa sürüklüyor. Yalnızlığımızın ayırımına birdenbire vardığımızı sanırız, oysa, ölüm dışında hiç bir şey insanın başına ansızın gelmez. O bile çoğu kez haber verir geleceğini. Yalnızlığa giden yolda hızla ilerlediğimizi bildiren bir sürü işaret vardır bizi uyarmaya çalışan, ama biz bu uyarıları görmezden gelir, en azından yavaşlamayı ve bir yerde durmayı düşünmeyiz nedense.

    Geçmişi arayanlar eskiden böyle değildi diye sızlanırlar çoğunlukla. İnsanların birbiriyle ilişkisini, paylaşma anlamında kullandığı günleri özlerler. Bu güne gelişte kendilerinin de sorumluluğu olduğunu düşünmezler. Gençlerin dilindeyse az kullanılan sözcükler arasındadır paylaşmak.

    Paylaşmayı, sahip olduğumuz bir değerin, kendi adımıza azalması gibi düşünmek olası. Oysa, paylaştıkça sevinçler artıp, acılar azalabilir örneğin. Paylaşmanın bireyler arası ilişkiye katabileceği artı değerse hiç değişmez. Önemli olan; neyi, kiminle, nerede ve nasıl paylaşabileceğimize karar vermek! Kuşkusuz kendi adına ve çıkarına davranmayı yaşam biçimi gibi görmekten vazgeçmek ilk başta güç gelecektir çoğumuza.

    Bölüşecek bunca çok şeyin olduğu yaşamda, her tür paylaşıma sırt çevirmeyi; ”Ben kendime yeterim. Kimseyle hiçbir paylaşıma gereksinim duymayacak denli güçlüyüm. ” gibi sapkın bir düşünce biçiminde geliştiren bireyler ve onların davranışlarını yineleyenler arttıkça, paylaşma isteğinde bulunanlar kendilerini de yadsır hale gelmekteler. Oysa yadsınacak olan, paylaşımı geri çevirme isteğidir. Unutmamalıyız ki, paylaşma, gerçekte karşısındakinden bir şey istemek değil, ona bir şey vermeyi istemektir. Bazen doğal bir güzelliği birlikte izlemekdir paylaşmak. Yeri geldiğinde korkuları, kuşkuları, yeri geldiğinde yetkileri ve yükümlülükleri sırtlayabilmektir birlikte. Ağır bir yükü taşımak denli yorucu olabilir sevinci bir başına taşımak. Başkalarının acılarını paylaşmak kadar kolay olabilmeli gerçek sevinçleri paylaşabilmek de. Unuttuğumuz toplumsal değerleri yeniden anımsamak ve paylaşmayı öğrenmek çok yorucu olsa da olanaksız değildir. Paylaşmak, bireyin kendi adına ve çıkarına yaşadığı yalnızlar sürüsünden gerçek bir toplum olmaya giden yolun başıdır.

    Birleşmenin izdüşümüdür paylaşmak, geri dönüşümünde yaşamımıza yepyeni değerler katarak…

    ttunay@superonline.com

     Komik Kahveci : Suat Sungur


    KADİR’ İN YERİ .......

    Bu sene ki,tatilin son durağı Olympos’tu. Kemer’e yakın olan bu tarih ve doğa harikası yer, ilk görüşte kendine aşık ediyor.

    Suyun iki yakasında ki bu tarihi kentte,vadinin ortasında bir akarsu denize kavuşuyor ağaçlar içinde.. Nefis bir kumsalda, tatlı su tuzlu suyla karışırken,iki suya birden girmenin keyfi başka nerede olabilir diye düşünüyor insan. Hemen de aklıma geliyor, Dalyan’da birkaç gün önce bu keyfi yaşamıştım. Gerçekten çok güzel bir ülkede yaşıyoruz,birde kıymetini bilsek!!!

    Gelelim ünlü Kadir’in yerine “Kadir’s”. Bu ilginç adam, on-on beş yıl önce,kıyıya bir kilometre içeride aldığı arazinin üstüne ağaçtan evler yapmış. Artık zeki olduğundan mı yoksa bölge sit alanı olduğu için mi bilemiyorum ama iyi ki yapmış.

    Yıldızlı bir otel hayatı beklemeyin ama doğayla bütünleşiyorsunuz Kadir’in yerinde. Yurtlarda kalanlar bilirler,birden bir komün hayatın içine giriyorsunuz yerli,yabancı. Bence çekiciliği de buradan geliyor. Ortak bir eğlence anlayışı hemen dikkatinizi çekiyor .Özellikle geceleri.. Yanan bir ateşin etrafında gitar çalanlar,şarkı söyleyenler,ilerleyen saatlerde benim deyimimle “sinek”barda içilen içkiler daha sonra tek müzik ve dans mekanı “Öküz Bar” a geçiş. Bu düzeni yine bizim grup bozdu. “Sinek “ barda pineklerken birden çalışanlardan biri darbuka çıkarmasın mı.

    İşte o anda, Bu güne kadar yerli-yabancı turistlerin ortak oluşturduğu eğlence anlayışı birden bozuldu. Biz şarkılara,türkülere başlayınca, gerçek yerli turistler, kanlarının çektiği bizim guruba dahil oldular. Orada kaldığımız üç gün boyunca benim “sinek” bar, en popüler mekan oldu. Artık şarkı söyleyenler mi istersiniz,göbek atanlar mı. Millet bunu beklermiş meğerse. Sonradan duyduğumuza göre arkamızdan düzen aynen devam etmiş,bizler de Kadir’in yerinin yeni efsanesi olmuşuz. Valla ,diyenlerin yalancısıyım ister inanın ister inanmayın.......

     Dost Meclisi


    "Diyet ve benzeri oluşumlar Türk delikanlıları güçten düşürmek ve Türk tebasının devamını engellemek için dış mihraklar tarafından çıkarılmış bilinçli bir düzmecedir. Amaç eskiden bir koyunu bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp elde orak çalışmaya devam eden büyük Türk kadınlarını; kalori sayan, grip olunca yatağa düşen, fitness ve aerobik yapan çıt kırıldım tiplere dönüştürmek ve Büyük Türk ırkını japonlar gibi sıska zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir. İktiza ettiğinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir Türk babayiğidini pazar arabası ile pazara çıkmaya muhtaç duruma düşürülmesinden daha soykırım ne olabilir arkadaşlar.

    Annemin anlattığı vita yağı dönemleri ve hatta dedemin anlattığı iç ve kuyruk yağı dönemlerinde kalp hastalığı varmıydı? Vardıysa neredeydi? sorarım size. Kollestrol çokluğu bir hastalık değil sadece ölçüyü kaçırdığınızın bir göstergesi olup 2 şişe soda ile oranı düşürülmesi mümkün bir basit durumdur. Aziz Türk milletinin evlatları gelin bu oyuna düşmeyelim kalori diyet gibi tuzaklara kapılmayalım. Can boğazdan gelir! Gürbüz insan güzel insandır! İştahlı insan sağlıklı insandır! Soya fasulyesi et yerine geçemez! Hindi etinin neye kime derman olduğu belli değildir! Hindi ne tavuk ne de et yerine geçer adı hindidir hindi sevenler tarafından tüketilmeli yeni çağın mucizesi olarak yutturulmamalıdır.

    Feminizim ve eşitlik adı altında değerli Türk kızlarının aklı çelinmekte yemek yapmayı bilmeyen, yeni nesli abuk sabuk yiyeceklerle yetiştirecek, beceriksiz, uyumsuz, damak zevki gelişmemiş sunta kılıkli diyet bisküviyi yiyecek sanan, et yemeyen, geleneksel mutfağına bağlı kebap perver kişileri hanzo yada kıro gibi gören, sinirli ve bir deri bir kemik bir gürüha dönüştürmekte az önce belirttiğim gibi Gelecek Büyük Genç Türk neslinden korkan dış mihrakların bir oyunudur.

    Bir yeni çağ yalanıda çin mutfağıdır. Aslında çin mutfağı yada çin yemeği diye bir şey yoktur onların olayı bahçede buldukları her türlü malzemeyi bir demir leğene doldurup (wog) diğer çinliler mevzuya uyanmadan acele pişirip (heşey az pişmiş) karnını doyurmaktan ibarettir. Bu kardeşlerin sayısı milyarlar ile ifade edildiğinden bizdeki gibi ortadaki tencereya kaşık sallama durumlarında masadakilerin yarısı aç kalmakta ve dolayısı ile tok açın halinden anlamamakta fakat kung-fu marifeti ile bir araba sopa yemekteydiler. Sonunda uyanık bir çinli bu durumda çözüm olarak çubukla yemek tekniğini bulup masada bulunan herkesin tencerenin dibi görünmeden bir kaç lokma alabilmesini sağlamış ama sonuçta bu günkü cüce asabi ve kıl çinliler ortaya çıkmıştır.

    Kahrolsun doymamış yağ oranları! Kahrolsun şekersiz yiyecek içecekler! Kepek ve lif insan değil hayvan gıdasıdır! (sıkıysa köyden gelen akrabanıza avakadolu hindi salatası ve yanında kepek ekmeği ve light kola ile ağırlayın birdahaki kurban bayramı tavrını gözlemleyin.)

    Her daim yaşasın geleneksel Türk ve Osmanlı mutfağı der; Bol salçalı yağlı ve hamur işli öğünler dilerim. Yaşamınız fırından çıkmış bol fıstıklı ve peynirli künefe tadında geçsin."

    Editör'den: Bu yazıyı sevdiğim bir arkadaşımdan aldım ama kimin yazdığını çözemedim. Bu güzel anti-diyet matrak yazıyı sizlerle de paylaşmak istedim.

     Tadımlık Şiirler


    SİSLER İÇİNDE İNSANLAR

    Bir büyük kır bu dünya:
    Gece vakti ıssız kır cin peri.
    Bir baş uzanır gibi karanlıktan,
    Gün ortası biri selam verip geçer,
    Düşünürüm kimdi.

    Tenha sokaklarda giderken yalnız,
    Durdurur bir başkası beni dalgınlığımda;
    Sallanır iki el, anlatır bir ağız,
    Kırık dökük sözler kalır aklımda:
    -Görüşelim, siz şimdi nerdesiniz?

    Sisler içinde insanlar, çoğu uyanıkken uzak;
    Bir yerden tanıyorum, ama nerden?
    Ardından bakarım, köşeyi döndü mü yok:
    Bir yarım rüzgâr değer gider yüzüme
    Eski bahçelerden.

    Uykuların eşiğinde aynı şey:
    Yılların ötesinden biri
    Sisler içinde seslenir: -Hatırla!
    Gölgeler gibi erir uzatsam ellerimi
    Buğularda.

    Sisler içinde insanlar, gün ortası, geceleyin;
    Hangisi gerçek, hangisi düş, şaşırdım.
    Daha demin vardı, şimdi birdenbire yok.
    Issız bir kır akşamı
    Bu benim yaşadığım.

    Behçet Necatigil

    ..........<>..........

    BU GEMİ NE ZAMANDIR BURDA

    Bu gemi ne zamandır burda
    Çoktan boşaltmış yükünü, gecede olmuş
    Rıhtım da bomboş
    Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa
    Arkada, güvertede
    Ah neresinden baksam sessizlik gene
    Yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye
    İçerde üç beş kişi, yalnızlık üç beş kişi
    Bir kadeh rakı söylerim kendime
    Bir kadeh rakı daha söylerim kendime
    Söyle be, ne zamandır burda bu gemi
    Belki yarın gidecek, başka bir anı gelecek
    Bir başka anının yerine
    İnsan ağlamaz mı bazen bakıp bakıp kendine

    Edip Cansever

     Kahveden Önce: Balık


    Çiroz Salatası

    Malzeme:
    2 adet çiroz
    sirke
    zeytinyağı
    limon
    dereotu

    Hikayesi:
    Çiroz uskumru ve kolyostan yapılır. En lezzetlisi ve makbul olanı uskumrudan yapılanıdır.Uskumru yaz aylarını Karadeniz'de geçirip Eylül ayından itibaren sürüler halinde Marmara'ya inmeye başlar. Kışı Marmara'da geçiren ve burada yumurtlıyan uskumrular Mart ayından itibaren Karadeniz'e dönmeye başlarlar. Bu arada son derece irileşmiş fakat yağsızdırlar. Çiroz bu balıktan yapılır. "Çiroz" aslında dönüş uskumrusunun adıdır. Bu balığın kurutulmuşuna da "çiroz kurusu" denir. Ancak geçen süre içinde bu isim kısaltılarak yalnızca "çiroz" denmeye başlanmıştır. Karadeniz'e dönen çiroz ise ise yağlanmaya başlarlar ve "Lipari" adını alırlar.
    Yakalanan dönüş uskumruları içleri temizlendikten sonra kuyruklarından ahşap ızgaralara asılarak kurutulur. Kurutulmuş çirozları eskiden balıkçılarda ve şarküterilerde bulmak mümkündü. Günümüzde uskumru zaten son derece azaldığından uskumru yapımı da eski yaygınlığını kaybetmiş bulunmaktadır.

    Yapılışı:
    Çirozlar ızgara orta ateşte kızartılır. Sonra başları kopartılıp yağlı kağıda sarılır. Düz ve sert bir zemin üzerinde havan tokmağı ile dövülür. Derisi ve kılçıkları ayıklanıp bir kaba alınır. Üstünü örtecek kadar sirke eklenip yaklaşık 2 saat dinlendirilir. Dinlendirilmiş çirozlar servis tabağına alınıp üzerine kararınca zeytinyağı ve limon gezdirilir. Üstü ve kenarları ayıklanmış dereotu ile süslenerek soğuk servis yapılır.
    Not:
    Çiroz eskinin içki masalarının vaz geçilmez bir mezesiydi. Ana yemek ister balık, isterse et olsun çiroz, cacıkla birlikte mutlaka yerini alırdı.

     Kıraathane Panosu



    ARANIYOR

    Yirmi yıl kadar önce Çekirdek Sanat Evi tarafından yapılan 'Antik Yunan ve Roma Müzikleri' kasetini arıyorum. Bu konuda yardımcı olabilecekler bana hkaragoz@anet.net.tr adresinden ulaşabilirler.
    Hüseyin Karagöz

     İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan


    http://www.sanatlink.com
    Sanata ve sanatçıya dair ne varsa; kitap, tiyatro, opera, bale, sergiler, konser, festival vs... Ayrıca çocuklarla ilgili etkinlikler de unutulmamış.

    http://www.tuketiciler.org/pokemon.htm
    Müstakil tüketiciler birliğinin web sayfası. Verdiğim linkte 2000 yılının ünlü pokemon raporunu bulabilirsiniz.

    http://www.goekkoey.de/sozluk.htm
    Çörten: Dam üstündeki yağmur suyunu duvardan uzağa akıtmak için kullanılan sağaktan dışarıya doğru uzanan ağaç oluk
    Dağarcık: Genellikle kuzu derisinden yapılan torba. ( Daha çok çobanların azık taşımaları için kullanılır )... Çorum iline bağlı Gökköy'ün yöresel tanıtımı ve tanımlamaları...

    http://www.sevivon.com ...konuşmaya başladığım zaman, adam “ Bize bu konudan nasıl bahsedersiniz? 8 yaşımdan beri hırsızlık yapıyorum. Hapishaneden çıktığım zaman iş bulamıyorum ve ailem de... Yahudileri ve yaşam felsefelerini merak edenlere tamamen türkçe...

     Damak tadınıza uygun kahveler


    Link Spy v1.0 beta 1 [362k] W9x/2k/XP FREE
    http://www.spyutilites.com/linkspy.php
    Biryerlerde dolaşırken bir link görüpte "Haa buna daha sonra bakarım" demişsinizdir mutlaka. Ama sonra unutup gitmişsinizdir. Bu program sistem çubuğuna yerleşerek clipboard'unuzdaki gerçek URL leri süzüyor ve "Daha Sonra Bakarım" klasörünün içinde biriktiriyor. Size de arada sırada o klasörü kurcalamak kalıyor. Hepsi bu.

    PowerPro v3.3 [1.3M] W9x/2k FREE
    http://www.windowspowerpro.com/
    Bilgisyarınızın fonksiyonlarını artırabilmeniz için bir dizi özelliği bünyesinde barındıran bir program. Sanal masaüstleri yaratmaktan, alarmlar kurmaya kadar pekçok şey var. Denemekten bir zarar gelmez, belki hoşunuza giden birşeyler bulursunuz.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020802.asp 2 Ağustos 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com