KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


FORUM ALANI

Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri


lola + bilidikid DIGITURK'te

 7 Ağustos 2002 - Sol İçerikli Ulusalım


Merhabalar Dostlar,

Dün gece HaberTürk'te yeni Dışişleri Bakanımız Şükrü Sina Gürel'i uzun uzun dinledim. Kensisi bizim okullu olduğundan abimiz olarakta gurur duyduğumuz saygıdeğer bir kişiliktir. Kıbrıs konusunda ki uzmanlığı, dışişleri politikamızın da ana unsuru olacak, anlamış bulunuyorum. Başlangıçta AB'ye karşı tutumunu öyle güzel anlatıp bir yere getirip bağladıki bir hoş oldum. AB ve Kıbrıs konusunda izlediği hayat görüşünün Ulusal Sol kavramına denk düştüğünü söyleyiverdi. Haydaa. Bu yeni terimleri üretmekte üstümüze bir başka memleket tanımıyorum ben. Milliyetçiliğin adını daha güncelleştirip ulusalcılık yapınca konu sola kaymış gibi bir tavır içine giriverdi. Hele Sol hareketle Ulusal'ı bağdaştırmak, hatta aynı kefeye koymak için bir açıklaması vardı ki evlere şenlik. Sol, bireyden ziyade toplumları ilgilendiren politikalar üretmek, ulusalcılıkta tüm bir ulusu kucaklayan bir deyiş ve görüş olduğundan ikiside aynı kapıya çıkarmış. Bu lafları duydularsa eminim Marx'ın da Türkeş'in de kemikleri sızlamıştır. Bir gün gelip aynı kefeye konulacaklarını bilselerdi n'aparlardı doğrusu merak ediyorum. "Canım Marx'ım ben seni yanlış anlamışım, affet beni usta" diyen bir Türkeş düşünüp gülümsüyorum şu anda. Sevgili Abicim sana Demokratik Ulusal Sol Yol'da parlak bir gelecek diliyorum. Aslına bakarsanız, yaşlı karıkocanın yerine, güzel eşi ile birlikte geçmelerini canı gönülden isterim. Çiller Hocamızda artık yaşını başını aldığından, Türk siyasetinin yeni güzellere ihtiyacı var, açığı hızla kapatmamız gerek diyorum.

..........

"Kahve Molası" ses getirdi evelallah. Telefonlarla, maillerle başaramadığımız sanal basın organı "Kahve Molası" yaptı. Günlerdir çözemediğimiz sorunu sonunda duyarlı kişiler aracılığıyla bir nebze olsun hallettik sayılır. Bu konuda aşağıdaki açıklamaları okumanızı öneririm. Sanal deyip geçmeyin. Her nekadar boyalı basın olmasakta kendi çapımızda yarattığımız dijital basın da gerekli yerlere ulaşıyor hiç şüpheniz olmasın.

Birer ikişer tatillerden dönüş başladı. Sevgili Cumhur'da tatilini bitirip dönenlerden. Şimdi bize ballandıra ballandıra tatil anılarını yazıyor. Gözümüz yok ama niye olsun. Ben tatile gideceğim ve hiçbirşey yazmayacağım, oh olsun:-))

Epeydir size yalvarıyorum ya yazı yollayın diye, sağolsun yakarmalarıma yeni bazı dostlarım cevap verdi. Hepsine sonsuz teşekkürler. Değişik konularımızın arasına "Tarih"i de eklemenin zevkine vardım bugün. Yarın sizi en az Murat Bardakçı tadında bir yazarla tanıştıracağım. Ama lütfen siz de yazın. Bakın herşey klavyenizi önünüze çekmekle başlıyor. İlk tuşa dokunduktan sonra devamı geliyor. Yatılı okulda her sabah bizleri kaldırmaya gelen Denizli'li hocamın deyişiyle "Attırıverin kendinizi döşşeklerden". Uyanın, uyandırın Allah aşkına.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kıraathane Sahibinden


Superonline

Sevgili dostlar, ilgilenler bilir epeydir bir Superonline fırtınasıdır gidiyor. Sonunda sözlerimiz ulaşması gereken yere ulaştı ve bugün Sayın Elif Duru beni arayarak konuya açıklık getirdi. Öncelikle, Superonline abonesi olup, Superonline SMTP sunucularını kullanmak isteyenler için problem çözüldü. Authentication metodunu ve "smtpauth.superonline.com" kullanarak probleminizi çözebileceğinizi belirtmek isterim. Bu konuda gerekli ayrıntılı bilgi almak isteyenler bana ulaştıkları takdirde kendilerine yardımcı olmaya çalışacağım. Gene söz verdiğim üzere, kendilerine yaptığım bazı itirazlar saklı kalmak kaydıyla, bana yolladıkları açıklamayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu arada sanal da olsa basının gücüne şapka çıkartıyorum.


Sayın Özbatur,

Uygulamanın amacı mesaj yoluyla yayılan virüsleri azaltmak, SPAM'e karşı güvenliğimizi arttırmak ve Superonline ile bağlantısı olmayan mail domainlerine verdiğimiz ücretsiz servisi durdurmaktı.

" Virüsler Superonline SMTP sunucusu üzerinden abonemizin haberi olmadan genellikle "from" olarak bizim host ettiğimiz domainler dışında bir adres kullanarak kendini dağıtmaktaydı. "From"da kullanılabilecek domainleri kendi host ettiğimiz domainlerle sınırladığımız zaman bu tip virüslü mesajların üzerimizden yayılmasını önemli ölçüde engellemiş olduk. Bu tip mesajlar Superonline üzerinden gönderilen mesajların %60'ını oluşturmaktaydı.

" Özellikle kurumsal müşterilerden mail server kurup, bizim bilgimiz dışında mesaj trafiğini bizim sunucularımıza yönlendirenler bulunmaktaydı. Bu sunucular uygun şekilde konfigüre edilmediğinde herhangi birisi gelip bu sunucu üzerinden SPAM yapabiliyor ve yönlendirme yapıldığı için internete bizim mail serverımız üzerinden dağıtılıyordu. Bu gibi durumlarda da genelde "from" olarak bizim host etmediğimiz domainler kullanıldığı için bunlar da engellendi.

" Üzerimizden SPAM yapan Superonline kullanıcıları "from" olarak genellikle bizim host etmediğimiz domainleri kullanıyorlardı. Bunlar engellendi.

" Bizden bağlantısı olan kişilerin internet kullanımını kısıtlamıyoruz fakat mailserverımız sadece kendi host ettiği mail accountlarına hizmet için var. Kendi host etmediğimiz domainlerin mesaj trafiğini kontrol etmek gibi bir sorumluluğu yok. Örneğin bir kişi hotmail adresi ile mesaj gönderecekse Superonline sunucusu üzerinden değil hotmail'a login olup hotmail sunucusu üzerinden mesaj göndermeli. Superonline mail serverını kullanmak istediği zaman Superonline mail serverında host edilen bir adres ile mesaj göndermeli

Superonline uzun dönemli e-posta kullanıcılarının SMTP sunucularını kullanmasına bir engel yok. Çünkü bu kullanıcılar superonline.com domain'i veya mail server'larımızda host edilen domain'den bir tanesini kullanıyorlar. Eğer bu kullanıcı Superonline'dan dial-up bağlanıyorsa bu kullanıcı için değişen hiçbirşey yok.

Eğer başka ISS'den dial-up bağlanıp Superonline e-posta adresi ile Superonline SMTP sunucusu üzerinden mesaj gönderiyorsa, zaten Superonline IP bloklarına ait bir adres kullanmıyorlar demektir ve bu kişilerin eskiden de olduğu gibi SMTP authentication yapmaları gerekir. Yaptığımız değişiklikten sonra SMTP authentication özelliğini kullananların outgoing mail server ayarlarını değiştirmeleri gerekiyordu. Superonline olarak bu özelliği mail server üzerinde set ettiren kullanıcılarımıza, değişiklikten bir hafta önce uyarı mesajı gönderilmişti.

Alan adı ve mail accountları başka yerde host edilen kullanıcıların SMTP için hizmet aldıkları ilgili sunucuyu kullanması gerekiyor. Bir kişi hotmail adresi ile mesaj gönderecekse Superonline sunucularını değil hotmail'a login olup hotmail sunucusunu kullanması gerektiğini düşünüyoruz.

Sayın Özbatur, uyarınız ve konuya gündeme getirdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Saygılarımızla,

Elif Duru
Kurumsal İletişim Müdürü
SUPERONLINE

 Kahvecinin Günlüğü


  • CEM YILMAZ
    Rumeli Hisarı'nda yıldızlı geceler...
    Rumeli Hisarı, 7-8 Ağustos, 21.00
    25 000 000 TL - 20 000 000 TL
  • Rumelihisarı Konserleri
    Açık Hava Konserleri
  • GORAN BREGOVİÇ
    Most Production'dan Açıkhava Konserleri...
    Harbiye Açıkhava Tiyatrosu, 7 Ağustos, 21.00
  •  Komik Kahveci : Suat Sungur


    KADİR’ İN YERİ ( 2 )

    Geçenlerde yazdığım Olympos-kadir’in yerini merak edenler olmuş galiba. Hemen yazalım. Eğer Antalya üzerinden geliyorsanız, Kemer’i geçtikten sonra. Fethiye tarafından da Kemer’e varmadan. Ne Kadar kolay demi..?:- ))

    Olympos yazısından içeri giriyorsunuz, tabelalar sizi Kadir’in yerine götürüyor.
    Tel: ( 0242 ) 892 11 10/1250
    Ev sahibi: Kadir Kaya (benden selam götürebilirsiniz de ne işe yarar bilemem:- ))

    Eğer ,sırf dinlenme ve keyif içinse sizi orası tatmin eder. Benim gibi dolaşmayı severseniz civarda o kadar görülecek yerler var ki şaşarsınız.

    Tavsiyeler:
    1- Çarşaf konusunda pimpirikliyseniz,yanınıza yedek alın
    2- Yemek konusunda pimpirikliyseniz < aç > kalın :-))
    3- Kaşıntı konusunda pimpirikliyseniz < ilaç >alın :- ))
    4- Arkadaş konusunda pimpirikliyseniz yanınıza kimseyi almayın :-))
    5- Benim hakkımda pimpirikliyseniz,bu yazıyı dikkate almayın:- ))

     Marmaris'ten : Osman Günay


    Merhaba herkes,

    bu politikacılar bi alem valla!!! İster istemez, ne yapıyorlar, ne düşünüyorlar TV ya da gazetelerden takip ediyoruz (ne arkadaşım, ne de dostum vardır politikacı, gururla söylüyorum).. Şimdi bu son günlerin gözde konusu: "birleşme"... Birleşme denince de; bugüne kadar olan birleşmelerden ne anladığımıza bakalım.. Seçim için ittifak yapmak, partilerin beraber program ve seçim stratejisi hazırlaması pek olagan bir olay degil Türkiye m için... Eh "siyasi birleşme" deyince de cinselliği oturumdan çıkarıyoruz, geriye ne kalıyor, bulabilirseniz aşkolsun!!!

    Hani bir kaç zaman önce hayal kurmuş, size de yazmıştım, "olmaz ya!!" şerhini düşerek... İşte olmadı.. (Üstelik Deniz Bey hem bu işten parsa toplamış gibi duruyor. Kamuoyu araştırmalarında puan yükselmiş, barajı geçer mi bilmem ama???) Bir yandan da Kemal Bey fena halde politize olmuş, neredeyse "Türk solunun birleşmesi" meselesi Kemal Bey e kaldı... Dedik ya, Amerika dan ithal-becerikli-teknokrat siyaset sahnesinde kilit rol oynuyor!!.. "Kemal Abi, bizim partiye gel, öbür partiler de bizde toplansın, hem seçimden zafer, hem de bu işten alnımızın akıyla çıkarız" şeklinde konuşmalar duyuluyor...Seçim sonrası birleşmelerden benim yaşta olanlar MC leri hatırlarlar.. (bu arada Süleyman Bey in kulaklarını çınlatalım beraberce!!).. Ama seçim öncesi birleşme pek bilinmez, herkes seçimde birbirine bok atıp kuyusunu kazacak ya!!! Bunları düşünürken yine bir senaryo geldi aklıma.. Bir metrelik seçim pusulası dünyada pek bir yerde yoktur..

    Dün akşam da TV de biri "Türkiye deki oyların % 30 u baraj altı kalacak partilere verilip, temsil edilemeyek mecliste!!!" diyordu...Bakar mısınız, tek başına iktidar olmaya yetecek oy, çöpe gidiyor!!! Küçük parti de aramadığın kadar.. Bunların pek "Bey" başkanları, seçimden önce bir sosyal demokrat ve barajı geçer gibi duran bir partiye gidip, "Kardeşim, biz seçimde baraj altında kalması kesin oylarımızı size yönlendireceğiz, hem mecliste temsil edilecek, hem partinizin programına katkıda bulunacak, hem de senelerdir hazır olduğumuz konularda halkın refah ve eğitimi için çalışacağız .." demez mi?? .. Üstelik bu partilerin başlarında zehir gibi politikacılar vardır.. Benim yakından takip edip, bildiğim Doğu Bey bir tanesi sadece, hem devletin içyüzünü bilir, hem de demokrasi anlayışı ve becerikliliğiyle politikacı olmaya çoğundan daha çok yakışır...Bugüne kadar yapmaya fırsat bulamadıkları, halka yardımcı olacak, en azından insanca yaşamaya yönelik bir şeye el atıp da düzeltseler ya!!! Hem siyasi zaferdir bu, memlekette pek görülmez amma, hem de anlaşılmak ve tanınmak adına pek önemlidir bence!! Üstelik durduk yerde iktidar ortağı olmak ta var!!..( Ne var yani, "musluktan temiz su", "rüşvetsiz tapu","dayaksız eğitim","şeffaf polis", "namuslu politikacı" gibi sloganlar daha çok işe yarayacak belki diğerlerinden!!) Küçük partilerde konuşlanmış sağcısı-solcusu şu oyların kaybına çare bulsalar/olsalar da hem halkın seçime olan güveni tazelense, hem de bu yeni "fransız usulü" , pardon "fransız sistemi" tartışmaları sona erse...

    Seçim sisteminden de sonra sohbetleşiriz, belki de biraz deniz-balık muhabbeti yaparız seçim-geçim boşverip, hazır yaz tepemize vurmuşken..

    Hoşçakalın...

    Osman Günay

     Ankara'dan : Cumhur Aydın


    Küçük Oteller, Küçük Sevinçler

    Bu yaz, coktandır konuk olmak istediğimiz, "Küçük Oteller" kitabında yer alan butik otellerden Kuzey Egedeki dördünü, birer günlük te olsa ziyaret etmeyi başardık. Yaz sona ermeden, sıcağı sıcağına izlenimlerimi sizlerle paylaşmak ve bazı önermeler de bulunmak istedim.

    Öncelikle neden küçük oteller? Yıllardır, biz ailece ya da arkadaş gruplarıyla yıldızlı büyük otellerde, bütçemiz elverdiğince konuk olageldik.. Hemen hiçbirinden keyif almadık. Neden sürdürdük? Bilmiyorum, belki arkadaşlarla birlikte olunan zaman, mekandan oluşan tatsızlıkları kısa sürede unutturuyor ya da ufaklığımızın gereksinmeleri ön plana çıkıyordu.

    Büyük bir kalabalık, uyacağın saatler, her zaman bir iki çeşit yemeği ancak yiyebildiğim halde devasa bir yiyecek seçki masasıyla yüz yüze gelmenin abukluğu, ve bunun gibi şeyler. Her şey dahil ama akşamüstü çay bulamamanın tuhaflığı.. Daha da uzun söz edebilirim ama değmez..

    Derken, sanırım 1998'de ilk baskısını yapan Nişanyan'ların "Kucuk Oteller" kitabını gördüm. Tamam dedim kendi kendime işte benim aradıklarım. Son anda ıskalananlar dışında iki yaz üst üste yut dışı gezginlikleri de çıkınca, bu küçük otel denemelerini yine de erteliyegeldik.. Nihayet bu yaz.. Haydi başlıyalım..

    İlk durağımız Kazdağı eteklerinde "İdaköy Çiftlik Evi". Edremit ve Akçay'dan sonra kuzeye devam ederken, tanıtıcı işaret bulunan kavşaktan sağa ayrılıp, bir kaç kilometre sonra köy içindeki bu mekana ulaşıyorsunuz. Ev sahipleri Sema Hanım emekli felsefe öğretmeni, eşi avukat. İstanbul'daki yillardan sonra, Sema Hanım'in köyünden once araziyi almışlar sonra da evi yaptırmışlar. Önceleri konuk almak uslarından geçmemiş, 90'ların ortasından sonra pansiyonculuğu da düşünmeye başlayınca evin odalarını bu amaçla küçük revizyonlardan geçirmişler.

    İdaköy Çiftlik Evi, Kazdağları'ndan Edremit Körfezini kuşbakışı yakaladığınız muhteşem manzarası, yeşillikler içinde çok sevimli yerleşimi ve ana binada evsahipleriyle birlikte konaklayabileceğiniz beş odacığı ile, çok şirin. Evin içinde oldukçe büyük bir kütüphane, piyano ve zengin bir klasik müzik kolleksiyonu var..

    Küçük bir orman içi turdan sonra, biz soğuk şaraplarımızı yudumlayarak başladık, güneşin uğurlanışını izlemeye.. Burası, elbet birazdan söz edeceğim diğerleri gibi, günlük koşuşturmadan, kalabalıktan hemen tümüyle kurtulduğunuz bir mekan.. Televizyon çoktan kalkmış, günlük gazete isterseniz ulaştırılıyor.. Ormanın içinde, deniz ufkunuzda ve yalnızsınız.. Büyük keyif.. Şans eseri, bizim konuk olduğumuz akşam Ankara'dan tanıdığımız iki doktor çiftte, daha kuzeyden başladıkları yolculuklarının bir molasını da burada verdiler. Akşam, iki çeşit zeytinyağlı, salata, tavuktan ve şaraptan oluşan yemeğimizi varendadaki tahta masamızda hep birlikte yedik.. Bizim dışımızda ev sahipleri ve bir hizmetli bir görünüp, bir yok oldular... Ha unutmadan çiftliğimizin yaşlı köpeği de bizleri uzaktan izlemekle yetindi..

    Yemek sonrası, evsahiplerinin süpangele üstü dondurma sürprizi ve çayla koyulaşan sohbetle sürdü. Odaların çoğunda, içlerinde banyo,tuvalet imkanı yaratılmış. Müthiş sıcaktan daha az etkilenerek, sabahı yaptık. Sabah çok erken, ev sahibesi ile bir saatlik orman içi yürüyüşüne katılmak olanaklı.. Kahvaltıda yörenin peynir, reçellerinden oluşan çok sevimli bir seçki ile karşılaştık..

    İdaköy, kuşkusuz ilkbahar ve sonbaharda daha keyifli olsa gerek.. Orman içinde onu aşkın güzergahın rotaları bizzat İskender Bey tarafından çiziliyor.. Kışın da ayrı tadlar almak olası, çünkü ısıtma tertibatı evi kullanılır kılıyor.

    2002 yazının oda, kahvaltı ve içecekler dışında akşam yemeği dahil kişi başı fiyatı 30 milyon TL'sı idi. Köyün hemen diğer çıkışında, bu çiftlik evine konuk olduktan sonra burada temelli yaşamaya karar veren bir diğer çiftin kurdukları "Zeytinbağı" (Bursa Trilye'de geçirdikleri zamanı anmak için koydukları ad) Konuk Evi yine sekiz odalı sevimli bir köy evleri yerleşimi olarak tasarlanmış. Ailenin damadı Tucel Kurtiz'le de anılıyor. Sabah, şöylesine gezdiğim bu mekanda bana sevimli ancak tüm doğallığına karşın azcık yapay geldi. (Çünkü başından pansiyon, küçük otel olarak tasarlanmış..)

    Sema Hanım, İskender Bey aslında şu an biz konukların çiftlik içinde olmasına karşın fazlaca ayırt edemedikleri büyük bir araziyi, yakın zamanda oğullarıyla birlikte havuzu ve binicilik olanaklarıyla daha büyük bir otel olarak işletmeyi planlıyorlar.. (Kazdağında Küçük Oteller Kitabından Hunhap Han, Büyük Çetmi ve daha Edremit'e yakın İlyada gibi)

    Bu habere kendi hesabımıza sevinmedik.. Çünkü işin büyüsü, büyüdükçe uçup, uzaklaşıyor. Ne kadar küçük, temel gereksinmelere yanıt vermek koşuluyla ne kadar primatif, o kadar özgün.. Parola bu..

    Diğer küçük sevinçleri tanıtmayı sürdüreceğim..

    CUMHUR

     Misafir Kahveci: Melih Çelik


    "Light"

    Kahve Molası iş yoğunluğumda bana verdirdiği molalarla hayatıma yeni bir renk kattı açıkçası. Panoya gönderdiğim "Arıyorum" ilanımın kuru kuruya orada kalmaması için fırsat buldukça 'misafir kahveci' başlığını da işgal etmek istiyorum izninizle...

    Doğumgünümüz aynı Kahve Molası ile, her ne kadar ben kahve molalarına bir hafta geç iştirak etsem de bir çırpıda okuduğum arşiviyle sadık bir okuyucusu haline getirdi beni. E bu kadar okumadan sonra birkaç satır karalamazsam ayıp olurdu. Ne de olsa ben de bir editörüm ve sevgili editörümüzün yazı bulma konusunda neler çektiğini bildiğim için yazılarımı sürekli yazacağım çeşitli mola yerlerinde.

    Sadede gelecek olursam; işim teknolojiyi takip etmek, onu anlaşılır bir şekilde ifade edip okurlarıma aktarmak. Sürüsüne bereket teknik, daha doğrusu elektronik terimle boğuşurken biraz olsun hava almak için indiğim Beşiktaş'ta bir yazı dikkatimi çekti. Hani ağzımıza sakız olmuş, söylemediğimiz gün kendimizi boşlukta hissettiğimiz sözcükler vardır. Eskiler klişe derler aslında, nedense bana 'kaşe'yi çağrıştırsa da klişeleşmemek adına klişe sözcüğüne yer veririm konuşurken ve de yazarken...

    Şöyle bir düşünün önce; sizler neden buradasınız, bu satırları okuyorsunuz; iş stresinizi azaltmak, sabah okuyorsanız güne keyifli başlamak, mesai sonrası bakıyorsanız rahat bir uyku çekmek, hayatı biraz hafifletmek, yeni kuşak tabiriyle 'light'laştırmak için... İşte ilk yazım da bu sözcük üzerine olacak aslında. İlk ne zaman duyduğumu hatırlayamıyorum; light sigaralar mı ilk çıkmıştı, yoksa light biralar mı? Diyet meraklılarına light ekmek var piyasada, yetmezmiş gibi light yoğurt çıkarmışlardı. Ben son çıkanın light buzlu çay olduğunu zannederken Beşiktaş'ta gördüğüm o yazıyla olduğum yerde kalakaldım!.. Hani şu tabelasında meşhuuur yazmazsa kendini ufak sayan kokoreççilerimiz vardır, işte onlardan biri özene bezene yaptırdığı tabelasına çarpıcı bir şekilde "yeni LIGHT kokoreç!" yazmıştı. Acaba yanlış mı gördüm diye gözlerimi ovuşturdum, dalgın bir anımda bir vitrindeki 'çeşitlerimiz içeridedir' yazısını 'CESETlerimiz içeridedir' şeklinde okuduğum geldi aklıma. İşte bu göz ovuşturma seansında aslında yanlışın bende olduğunu, bu denli bir moda sözcüğü hayatıma almadan nasıl yaşayabildiğimi farkediverdim bir anda...

    Bir ara verelim, televizyon karşısında fazla vakit geçirmediğim için çok seyretmediğim, ama çevremde yılın esprisi/geyiği şapkasıyla dolaşan bir 'light erkek' lafı duyuyordum sürekli. Ya o da nedir, yılların maçosu 'hard' mı oldu ki bunun light'ı çıktı diye dövünüp dururken light üzerine düşünmekten aksamaya başladığımı hissettim. Kahve Molası'nda yazılanlar aklıma geldi bir an, ezeli ve ebedi muhteşem tartışma kadın erkek ilişkileri yepyeni bir boyut kazanıyordu aslında!..

    Dönelim konumuza, Mirkelam'ın üstüne şarkı yaptığı, sadece sevenlerinin ve sevmeyenlerinin olduğu, ortasının nedense kendini gizlediği bir yemek kültüründen bahsediyoruz sonuçta. Meşhuuur kokoreççilerimizin AB'ye girmeden önceki son ataklarından biriyle karşı karşıyayız, aranızda AB'ye girersek yasaklanacak yiyeceklerin bir listesine sahip olan varsa bir kontrol ediverin, yakında onların da light versiyonları ile tanışacağımızı seziyorum.

    Tüm bunların ardından bir 'light enflasyonu' ile tanışacağız demektir. Asıl enflasyonun, siyasetin, krizlerin de light versiyonları çıkarsa şikayetim yok, ama onlar bu hallerini korumaya devam ederlerse ben beynimin ve midemin light versiyonlarını göreceğim. Gerçi avantajları yok değil, röntgen çektirmeye gittiğinizde röntgen filmi masrafı yapmanıza gerek kalmayacak, basit bir fotoğraf makinesiyle bütün rahatsızlıklarınız ortaya dökülecek zaten. Üstüne kalabalık otobüslerde rahatça arkadaki boşluğa geçebileceğinizi ekleyin, birileri "ilerleyelim beyler!" diye çığırırken siz çoktan en arkaya geçmiş olacaksınız, işittiklerinizi dikkate almanıza da gerek yok. Seçim sizin, hangi light'ı tercih edersiniz?

    Yazının eskilere göre hülasa, yenilere göre sonuç olan bölümüne gelirsek, light kavramı yoluna bu hızla devam ederse kendini yokedecek farkında değil. Hani şu herşeyin başına "e" getirip onu elektronikleştirdiğimizi zannettiklerimiz nasıl gelecekte bir gün bu e'yi başında kaldırıp atacaksa, işte light da aynı sona doğru gidiyor bana göre. O zaman da ekstra light türü kavramlarla karşılaşırsak şaşırmayın ama. Tatlı-sert, light-hard, herşeyin dozunda olduğu bir yaşam dilerim efendim. Ama kahveniz her zaman köpüklü olsun, görüşmek dileğiyle...

    Melih Çelik

     Tadımlık Şiirler


    PENCEREME DOLANMA AYIŞIĞI

    Pencereme dolanma ayışığı
    Rüzgarın soluğuyla titreye titreye
    Ağaçların hatırını sor
    -Yoksul ve kimsesizdirler
    Denizlerin dibinde oynaşıp duran
    Balıkların sırtlarını ışıt
    Pencereme dolanma ayışığı
    Gözlerimle sokaklara abandığımda
    Yalnızlığı bulursam
    Öksüz ve dağınık kitaplarımı bulursam
    Odalarda, evlerde
    Her radyoda yürek tellerini titreten
    Bir türkü bağırırsa
    Pencereme dolanma ayışığı
    Rüzgarda el çırpan nehirleri anımsarım
    Teninde keklik hoplatan kırları
    Dallarında yeni gelinler gibi
    İstekle kıvranan
    Erikleri
    Eski bir pikapta Theodorakis çalıyor
    Bir gemi açılıyor Pire limanından
    Çarpa çarpa dalgalarına
    Dostluğun ve sevginin
    Eski bir pikapta kardeşlik çalıyor

    İç çekmeler ve bağırışlarla
    Titriyor teller
    Pencereme dolanma ayışığı
    Özlerim bir dostu kucaklama duygusunu
    Onunla ağlaşmayı, sessizce
    Özlerim bir çiçeği öperken
    Toprağı öpüyormuşçasına sevinmeyi
    Pencereme dolanma ayışığı
    Yorgunum
    Pencereme dolanma ayışığı bu gece.

    Ahmet Erhan

    ..........<>..........

    ŞİİR, VI

    Bedeninin her noktasından söz alıyorum
    Öpmek için uğurlarken seni ayrılığa
    Boğazımdaki taş güle dönüşüyor
    Öyle görünüyor, dudaklarımın ucunda

    Beni böyle anımsa, böyle düşün istiyorum
    Gülümseyen bir adam, ağlar gibi, sarsak
    Anla ki, yitik bir ülkeyi korumaya benzer
    Bir şairin sevgilisi olmak...

    Ahmet Erhan

    ..........<>..........

    Feda ettiğimi düşündüğüm her bir sözcüğün
    hesabını yaparken ben, farkettim ki
    çevremde dinleyenim kalmamış.
    Hep bir başka bahara bırakmışım
    aşklarımı, mutluluklarımı ve dostluklarımı.
    Fayda saydığım her şey aslında
    elimde kalan hiçbirşeymiş.
    Herşeyi elimde tutmak isterken ben
    meğer hep yalnızlığımı biriktirmişim.
    an be an

    Akın Ceylan

     Biraz Gülümseyin



    Yorumsuz:-))

     Kahveden Önce: Balık


    Mayonezli Balık Çorbası

    Malzeme:
    1/2 kg kırlangıç
    1 baş soğan
    2 adet defne yaprağı
    ½ demet maydanoz
    3-4 diş sarmısak
    1/4 kavanoz hazır mayonez
    tuz
    kırmızı pul biber

    Yapılışı:
    Tencereye 5-6 bardak su, defne yaprağı, ayklanmış maydanoz, bir baş bütün soğan ve balığı koyup 15 ila 20 dakika kaynatın. Balığı kevgirle sudan alıp derisini, kılçıklarını ayıklayın, kuyruğunu ve kafasını ayırın. Ayıkladığınız parçaları temiz bir tülbente sarıp suya iade edin ve 1 saat kadar kaynatın. Mayoneze dövülmüş sarmısakları ilave edip karıştırın. Kırmızı biberle balık suyunu yavaş yavaş ilave edip karıştırın. Balıkları da ilave edip kaynatın.
    Sıcak servis yapınız.
    Dikkat: Bu çorba bir defada tüketilmelidir.

     Kıraathane Panosu



    ARIYORUM

    Yıllar önce, bir mezuniyet sonrası ayrıldığım ve çoğunu yeniden görme fırsatı bulamadığım ilkokuldaki sınıf arkadaşlarımı arıyorum. Aşağıda isimlerini göreceğiniz, özlediğim ve biraraya toplamaya çalıştığım bu dostlarımla birlikte 87-88 döneminde İstanbul Esentepe’deki Mareşal Fevzi Çakmak İlkokulu 5-C ya da nam-ı diğer 78’liler sınıfından mezun olduk. Eğer siz de bu isimlerden biriyseniz veya onlardan birini tanıyorsanız lütfen bana melih.celik@pcturkiye.com adresimden veya (533) 235-7994 numaralı telefonumdan ulaşmalarını sağlayın. Yardımcı olanlara şimdiden teşekkürler, işte isimler (okul numaralarına göre):

    Hilal Köken, Hande Çekmegeli, İbrahim İnceyol, Emre Kuzubaşıoğlu, Pınar Gülen, Bahar Şenol, Şaban Aşıklar, Mümine Çavuş, Harika Dursun, Deniz Atik, Burak Kut (şarkıcı olan değil:-)), Engin Ayçiçek, Onur Kalpakzade, Akile Çavuş, Elif Sarıgüllü, Gürdal Tur, Selçuk Oktay, Aslıhan Birsin, Petek Özdener, Demet Aybar, İsmail Çörek, Ulaş Kuluoğlu.

    Melih Çelik

     İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan


    http://www.preveze.com/
    Denizaltıcılık tarihimizde birçok ilginç nokta var. Bu sitenin kendi deyimleriyle amaçları; bunlardan bildiklerimizi ve öğreneceklerimizi buralardan yayınlamaktır. Pek tabii ki hepsini bu sayfaya sığdırmayacağız. Site içindeki linklerle pek çok bilgiye ulaşabileceksiniz.

    http://www.geocities.com/RainForest/Canopy/7488/
    ...Bu takada dostluk gördum, arkadaşlık öğrendim.Bu takada üniversiteye gitmeye karar verdim.Bu takada kavga etmenin inceliklerini öğrendim.Ben bu takadayken üniversiteyi kazandığımı öğrendim... Türk köpekbalığı avcıları.

    http://www.webfxmall.com/fonts/index1.html
    Windows içinde kullandığınız standart fontlardan sıkıldıysanız, buyrun size tamamen bedava bir kaynak. Önce görüp beğeniyorsunuz, daha sonra zip'li olarak indiriyorsunuz ve son olarak bilgisayar'ınızın control panel'inin font bölümünden yeni font olarak tanımlıyorsunuz.

    http://www.yorumcu.com/astroloji/cinburc/default.asp
    Hiç beklemediğiniz bir anda, bir tanıdığınız size ''sen galiba öküz burcundansın'' dese sanırım biraz bozulursunuz. Bence önce bu sayfaya bakın ve siz daha önce davranın. Meraklısına çin burçları...

     Damak tadınıza uygun kahveler


    Skyrocket v2.0 [3.9M] W9x/2k/XP FREE
    http://www.reallyslick.com/
    Yaz geldi mi, özellikle İstanbul'da bir havai fişek gösterisidir başlıyor. Seyretmesi çok zevkli olan bu eylemi bilgisayaralarınıza taşıyan mükemmel bir ekran koruyucu. Fişekleri dilediğinizce değiştirip, değişik açılardan gözlemleyebiliyorsunuz. Çok güzel inanın.

    Softpit PC Search Light v1.3 [5.7M] W9x/2k/XP FREE
    http://www.softpit.com/tech.asp
    Bilgisayarlarınızdaki dosyaları arayıp bulma foksiyonunu çokça kullanıyorsunuzdur. Tüm sabit diskinizi indekslediği için dosyalara çok hızlı ulaşabildiğiniz bu programı denemenizi öneririm. Ayrıca, dilediğiniz uzantılı dosyaları aramamasını da söyleyebiliyorsunuz. Dosyaları çokça kaybeden benim gibi dağınıklara tavsiye edilir.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020807.asp 7 Ağustos 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com