|
|
|
7 Ağustos 2002 - Sol İçerikli Ulusalım |
Merhabalar Dostlar,
Dün gece HaberTürk'te yeni Dışişleri Bakanımız Şükrü Sina Gürel'i uzun uzun dinledim. Kensisi bizim okullu olduğundan abimiz olarakta gurur duyduğumuz saygıdeğer bir kişiliktir. Kıbrıs konusunda ki uzmanlığı, dışişleri politikamızın da ana unsuru olacak, anlamış bulunuyorum. Başlangıçta AB'ye karşı tutumunu öyle güzel anlatıp bir yere getirip bağladıki bir hoş oldum. AB ve Kıbrıs konusunda izlediği hayat görüşünün Ulusal Sol kavramına denk düştüğünü söyleyiverdi. Haydaa. Bu yeni terimleri üretmekte üstümüze bir başka memleket tanımıyorum ben. Milliyetçiliğin adını daha güncelleştirip ulusalcılık yapınca konu sola kaymış gibi bir tavır içine giriverdi. Hele Sol hareketle Ulusal'ı bağdaştırmak, hatta aynı kefeye koymak için bir açıklaması vardı ki evlere şenlik. Sol, bireyden ziyade toplumları ilgilendiren politikalar üretmek, ulusalcılıkta tüm bir ulusu kucaklayan bir deyiş ve görüş olduğundan ikiside aynı kapıya çıkarmış. Bu lafları duydularsa eminim Marx'ın da Türkeş'in de kemikleri sızlamıştır. Bir gün gelip aynı kefeye konulacaklarını bilselerdi n'aparlardı doğrusu merak ediyorum. "Canım Marx'ım ben seni yanlış anlamışım, affet beni usta" diyen bir Türkeş düşünüp gülümsüyorum şu anda. Sevgili Abicim sana Demokratik Ulusal Sol Yol'da parlak bir gelecek diliyorum. Aslına bakarsanız, yaşlı karıkocanın yerine, güzel eşi ile birlikte geçmelerini canı gönülden isterim. Çiller Hocamızda artık yaşını başını aldığından, Türk siyasetinin yeni güzellere ihtiyacı var, açığı hızla kapatmamız gerek diyorum.
..........
"Kahve Molası" ses getirdi evelallah. Telefonlarla, maillerle başaramadığımız sanal basın organı "Kahve Molası" yaptı. Günlerdir çözemediğimiz sorunu sonunda duyarlı kişiler aracılığıyla bir nebze olsun hallettik sayılır. Bu konuda aşağıdaki açıklamaları okumanızı öneririm. Sanal deyip geçmeyin. Her nekadar boyalı basın olmasakta kendi çapımızda yarattığımız dijital basın da gerekli yerlere ulaşıyor hiç şüpheniz olmasın.
Birer ikişer tatillerden dönüş başladı. Sevgili Cumhur'da tatilini bitirip dönenlerden. Şimdi bize ballandıra ballandıra tatil anılarını yazıyor. Gözümüz yok ama niye olsun. Ben tatile gideceğim ve hiçbirşey yazmayacağım, oh olsun:-))
Epeydir size yalvarıyorum ya yazı yollayın diye, sağolsun yakarmalarıma yeni bazı dostlarım cevap verdi. Hepsine sonsuz teşekkürler. Değişik konularımızın arasına "Tarih"i de eklemenin zevkine vardım bugün. Yarın sizi en az Murat Bardakçı tadında bir yazarla tanıştıracağım. Ama lütfen siz de yazın. Bakın herşey klavyenizi önünüze çekmekle başlıyor. İlk tuşa dokunduktan sonra devamı geliyor. Yatılı okulda her sabah bizleri kaldırmaya gelen Denizli'li hocamın deyişiyle "Attırıverin kendinizi döşşeklerden". Uyanın, uyandırın Allah aşkına.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
|
Superonline
Sevgili dostlar, ilgilenler bilir epeydir bir Superonline fırtınasıdır gidiyor. Sonunda sözlerimiz ulaşması gereken yere ulaştı ve bugün Sayın Elif Duru beni arayarak konuya açıklık getirdi. Öncelikle, Superonline abonesi olup, Superonline SMTP sunucularını kullanmak isteyenler için problem çözüldü. Authentication metodunu ve "smtpauth.superonline.com" kullanarak probleminizi çözebileceğinizi belirtmek isterim. Bu konuda gerekli ayrıntılı bilgi almak isteyenler bana ulaştıkları takdirde kendilerine yardımcı olmaya çalışacağım. Gene söz verdiğim üzere, kendilerine yaptığım bazı itirazlar saklı kalmak kaydıyla, bana yolladıkları açıklamayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu arada sanal da olsa basının gücüne şapka çıkartıyorum.
|
Komik Kahveci : Suat Sungur |
KADİR’ İN YERİ ( 2 )
Geçenlerde yazdığım Olympos-kadir’in yerini merak edenler olmuş galiba. Hemen yazalım. Eğer Antalya üzerinden geliyorsanız, Kemer’i geçtikten sonra. Fethiye tarafından da Kemer’e varmadan. Ne Kadar kolay demi..?:- ))
Olympos yazısından içeri giriyorsunuz, tabelalar sizi Kadir’in yerine götürüyor.
Tel: ( 0242 ) 892 11 10/1250
Ev sahibi: Kadir Kaya (benden selam götürebilirsiniz de ne işe yarar bilemem:- ))
Eğer ,sırf dinlenme ve keyif içinse sizi orası tatmin eder. Benim gibi dolaşmayı severseniz civarda o kadar görülecek yerler var ki şaşarsınız.
Tavsiyeler: 1- Çarşaf konusunda pimpirikliyseniz,yanınıza yedek alın
2- Yemek konusunda pimpirikliyseniz < aç > kalın :-))
3- Kaşıntı konusunda pimpirikliyseniz < ilaç >alın :- ))
4- Arkadaş konusunda pimpirikliyseniz yanınıza kimseyi almayın :-))
5- Benim hakkımda pimpirikliyseniz,bu yazıyı dikkate almayın:- ))
|
Marmaris'ten : Osman Günay |
Merhaba herkes,
bu politikacılar bi alem valla!!! İster istemez, ne yapıyorlar, ne düşünüyorlar TV ya da gazetelerden takip ediyoruz (ne arkadaşım, ne de dostum vardır politikacı, gururla söylüyorum).. Şimdi bu son günlerin gözde konusu: "birleşme"... Birleşme denince de; bugüne kadar olan birleşmelerden ne anladığımıza bakalım.. Seçim için ittifak yapmak, partilerin beraber program ve seçim stratejisi hazırlaması pek olagan bir olay degil Türkiye m için... Eh "siyasi birleşme" deyince de cinselliği oturumdan çıkarıyoruz, geriye ne kalıyor, bulabilirseniz aşkolsun!!!
Hani bir kaç zaman önce hayal kurmuş, size de yazmıştım, "olmaz ya!!" şerhini düşerek... İşte olmadı.. (Üstelik Deniz Bey hem bu işten parsa toplamış gibi duruyor. Kamuoyu araştırmalarında puan yükselmiş, barajı geçer mi bilmem ama???) Bir yandan da Kemal Bey fena halde politize olmuş, neredeyse "Türk solunun birleşmesi" meselesi Kemal Bey e kaldı... Dedik ya, Amerika dan ithal-becerikli-teknokrat siyaset sahnesinde kilit rol oynuyor!!.. "Kemal Abi, bizim partiye gel, öbür partiler de bizde toplansın, hem seçimden zafer, hem de bu işten alnımızın akıyla çıkarız" şeklinde konuşmalar duyuluyor...Seçim sonrası birleşmelerden benim yaşta olanlar MC leri hatırlarlar.. (bu arada Süleyman Bey in kulaklarını çınlatalım beraberce!!).. Ama seçim öncesi birleşme pek bilinmez, herkes seçimde birbirine bok atıp kuyusunu kazacak ya!!! Bunları düşünürken yine bir senaryo geldi aklıma.. Bir metrelik seçim pusulası dünyada pek bir yerde yoktur..
Dün akşam da TV de biri "Türkiye deki oyların % 30 u baraj altı kalacak partilere verilip, temsil edilemeyek mecliste!!!" diyordu...Bakar mısınız, tek başına iktidar olmaya yetecek oy, çöpe gidiyor!!! Küçük parti de aramadığın kadar.. Bunların pek "Bey" başkanları, seçimden önce bir sosyal demokrat ve barajı geçer gibi duran bir partiye gidip, "Kardeşim, biz seçimde baraj altında kalması kesin oylarımızı size yönlendireceğiz, hem mecliste temsil edilecek, hem partinizin programına katkıda bulunacak, hem de senelerdir hazır olduğumuz konularda halkın refah ve eğitimi için çalışacağız .." demez mi?? .. Üstelik bu partilerin başlarında zehir gibi politikacılar vardır.. Benim yakından takip edip, bildiğim Doğu Bey bir tanesi sadece, hem devletin içyüzünü bilir, hem de demokrasi anlayışı ve becerikliliğiyle politikacı olmaya çoğundan daha çok yakışır...Bugüne kadar yapmaya fırsat bulamadıkları, halka yardımcı olacak, en azından insanca yaşamaya yönelik bir şeye el atıp da düzeltseler ya!!! Hem siyasi zaferdir bu, memlekette pek görülmez amma, hem de anlaşılmak ve tanınmak adına pek önemlidir bence!! Üstelik durduk yerde iktidar ortağı olmak ta var!!..( Ne var yani, "musluktan temiz su", "rüşvetsiz tapu","dayaksız eğitim","şeffaf polis", "namuslu politikacı" gibi sloganlar daha çok işe yarayacak belki diğerlerinden!!) Küçük partilerde konuşlanmış sağcısı-solcusu şu oyların kaybına çare bulsalar/olsalar da hem halkın seçime olan güveni tazelense, hem de bu yeni "fransız usulü" , pardon "fransız sistemi" tartışmaları sona erse...
Seçim sisteminden de sonra sohbetleşiriz, belki de biraz deniz-balık muhabbeti yaparız seçim-geçim boşverip, hazır yaz tepemize vurmuşken..
Hoşçakalın...
Osman Günay
|
Ankara'dan : Cumhur Aydın |
Küçük Oteller, Küçük Sevinçler
Bu yaz, coktandır konuk olmak istediğimiz, "Küçük Oteller" kitabında yer alan butik otellerden Kuzey Egedeki dördünü, birer günlük te olsa ziyaret etmeyi başardık. Yaz sona ermeden, sıcağı sıcağına izlenimlerimi sizlerle paylaşmak ve bazı önermeler de bulunmak istedim.
Öncelikle neden küçük oteller? Yıllardır, biz ailece ya da arkadaş gruplarıyla yıldızlı büyük otellerde, bütçemiz elverdiğince konuk olageldik.. Hemen hiçbirinden keyif almadık. Neden sürdürdük? Bilmiyorum, belki arkadaşlarla birlikte olunan zaman, mekandan oluşan tatsızlıkları kısa sürede unutturuyor ya da ufaklığımızın gereksinmeleri ön plana çıkıyordu.
Büyük bir kalabalık, uyacağın saatler, her zaman bir iki çeşit yemeği ancak yiyebildiğim halde devasa bir yiyecek seçki masasıyla yüz yüze gelmenin abukluğu, ve bunun gibi şeyler. Her şey dahil ama akşamüstü çay bulamamanın tuhaflığı.. Daha da uzun söz edebilirim ama değmez..
Derken, sanırım 1998'de ilk baskısını yapan Nişanyan'ların "Kucuk Oteller" kitabını gördüm. Tamam dedim kendi kendime işte benim aradıklarım. Son anda ıskalananlar dışında iki yaz üst üste yut dışı gezginlikleri de çıkınca, bu küçük otel denemelerini yine de erteliyegeldik.. Nihayet bu yaz.. Haydi başlıyalım..
İlk durağımız Kazdağı eteklerinde "İdaköy Çiftlik Evi". Edremit ve Akçay'dan sonra kuzeye devam ederken, tanıtıcı işaret bulunan kavşaktan sağa ayrılıp, bir kaç kilometre sonra köy içindeki bu mekana ulaşıyorsunuz. Ev sahipleri Sema Hanım emekli felsefe öğretmeni, eşi avukat. İstanbul'daki yillardan sonra, Sema Hanım'in köyünden once araziyi almışlar sonra da evi yaptırmışlar. Önceleri konuk almak uslarından geçmemiş, 90'ların ortasından sonra pansiyonculuğu da düşünmeye başlayınca evin odalarını bu amaçla küçük revizyonlardan geçirmişler.
İdaköy Çiftlik Evi, Kazdağları'ndan Edremit Körfezini kuşbakışı yakaladığınız muhteşem manzarası, yeşillikler içinde çok sevimli yerleşimi ve ana binada evsahipleriyle birlikte konaklayabileceğiniz beş odacığı ile, çok şirin. Evin içinde oldukçe büyük bir kütüphane, piyano ve zengin bir klasik müzik kolleksiyonu var..
Küçük bir orman içi turdan sonra, biz soğuk şaraplarımızı yudumlayarak başladık, güneşin uğurlanışını izlemeye.. Burası, elbet birazdan söz edeceğim diğerleri gibi, günlük koşuşturmadan, kalabalıktan hemen tümüyle kurtulduğunuz bir mekan.. Televizyon çoktan kalkmış, günlük gazete isterseniz ulaştırılıyor.. Ormanın içinde, deniz ufkunuzda ve yalnızsınız.. Büyük keyif.. Şans eseri, bizim konuk olduğumuz akşam Ankara'dan tanıdığımız iki doktor çiftte, daha kuzeyden başladıkları yolculuklarının bir molasını da burada verdiler. Akşam, iki çeşit zeytinyağlı, salata, tavuktan ve şaraptan oluşan yemeğimizi varendadaki tahta masamızda hep birlikte yedik.. Bizim dışımızda ev sahipleri ve bir hizmetli bir görünüp, bir yok oldular... Ha unutmadan çiftliğimizin yaşlı köpeği de bizleri uzaktan izlemekle yetindi..
Yemek sonrası, evsahiplerinin süpangele üstü dondurma sürprizi ve çayla koyulaşan sohbetle sürdü. Odaların çoğunda, içlerinde banyo,tuvalet imkanı yaratılmış. Müthiş sıcaktan daha az etkilenerek, sabahı yaptık. Sabah çok erken, ev sahibesi ile bir saatlik orman içi yürüyüşüne katılmak olanaklı.. Kahvaltıda yörenin peynir, reçellerinden oluşan çok sevimli bir seçki ile karşılaştık..
İdaköy, kuşkusuz ilkbahar ve sonbaharda daha keyifli olsa gerek.. Orman içinde onu aşkın güzergahın rotaları bizzat İskender Bey tarafından çiziliyor.. Kışın da ayrı tadlar almak olası, çünkü ısıtma tertibatı evi kullanılır kılıyor.
2002 yazının oda, kahvaltı ve içecekler dışında akşam yemeği dahil kişi başı fiyatı 30 milyon TL'sı idi. Köyün hemen diğer çıkışında, bu çiftlik evine konuk olduktan sonra burada temelli yaşamaya karar veren bir diğer çiftin kurdukları "Zeytinbağı" (Bursa Trilye'de geçirdikleri zamanı anmak için koydukları ad) Konuk Evi yine sekiz odalı sevimli bir köy evleri yerleşimi olarak tasarlanmış. Ailenin damadı Tucel Kurtiz'le de anılıyor. Sabah, şöylesine gezdiğim bu mekanda bana sevimli ancak tüm doğallığına karşın azcık yapay geldi. (Çünkü başından pansiyon, küçük otel olarak tasarlanmış..)
Sema Hanım, İskender Bey aslında şu an biz konukların çiftlik içinde olmasına karşın fazlaca ayırt edemedikleri büyük bir araziyi, yakın zamanda oğullarıyla birlikte havuzu ve binicilik olanaklarıyla daha büyük bir otel olarak işletmeyi planlıyorlar.. (Kazdağında Küçük Oteller Kitabından Hunhap Han, Büyük Çetmi ve daha Edremit'e yakın İlyada gibi)
Bu habere kendi hesabımıza sevinmedik.. Çünkü işin büyüsü, büyüdükçe uçup, uzaklaşıyor. Ne kadar küçük, temel gereksinmelere yanıt vermek koşuluyla ne kadar primatif, o kadar özgün.. Parola bu..
Diğer küçük sevinçleri tanıtmayı sürdüreceğim..
CUMHUR
|
Misafir Kahveci: Melih Çelik |
"Light"
Kahve Molası iş yoğunluğumda bana verdirdiği molalarla hayatıma yeni bir renk kattı açıkçası. Panoya gönderdiğim "Arıyorum" ilanımın kuru kuruya orada kalmaması için fırsat buldukça 'misafir kahveci' başlığını da işgal etmek istiyorum izninizle...
Doğumgünümüz aynı Kahve Molası ile, her ne kadar ben kahve molalarına bir hafta geç iştirak etsem de bir çırpıda okuduğum arşiviyle sadık bir okuyucusu haline getirdi beni. E bu kadar okumadan sonra birkaç satır karalamazsam ayıp olurdu. Ne de olsa ben de bir editörüm ve sevgili editörümüzün yazı bulma konusunda neler çektiğini bildiğim için yazılarımı sürekli yazacağım çeşitli mola yerlerinde.
Sadede gelecek olursam; işim teknolojiyi takip etmek, onu anlaşılır bir şekilde ifade edip okurlarıma aktarmak. Sürüsüne bereket teknik, daha doğrusu elektronik terimle boğuşurken biraz olsun hava almak için indiğim Beşiktaş'ta bir yazı dikkatimi çekti. Hani ağzımıza sakız olmuş, söylemediğimiz gün kendimizi boşlukta hissettiğimiz sözcükler vardır. Eskiler klişe derler aslında, nedense bana 'kaşe'yi çağrıştırsa da klişeleşmemek adına klişe sözcüğüne yer veririm konuşurken ve de yazarken...
Şöyle bir düşünün önce; sizler neden buradasınız, bu satırları okuyorsunuz; iş stresinizi azaltmak, sabah okuyorsanız güne keyifli başlamak, mesai sonrası bakıyorsanız rahat bir uyku çekmek, hayatı biraz hafifletmek, yeni kuşak tabiriyle 'light'laştırmak için... İşte ilk yazım da bu sözcük üzerine olacak aslında. İlk ne zaman duyduğumu hatırlayamıyorum; light sigaralar mı ilk çıkmıştı, yoksa light biralar mı? Diyet meraklılarına light ekmek var piyasada, yetmezmiş gibi light yoğurt çıkarmışlardı. Ben son çıkanın light buzlu çay olduğunu zannederken Beşiktaş'ta gördüğüm o yazıyla olduğum yerde kalakaldım!.. Hani şu tabelasında meşhuuur yazmazsa kendini ufak sayan kokoreççilerimiz vardır, işte onlardan biri özene bezene yaptırdığı tabelasına çarpıcı bir şekilde "yeni LIGHT kokoreç!" yazmıştı. Acaba yanlış mı gördüm diye gözlerimi ovuşturdum, dalgın bir anımda bir vitrindeki 'çeşitlerimiz içeridedir' yazısını 'CESETlerimiz içeridedir' şeklinde okuduğum geldi aklıma. İşte bu göz ovuşturma seansında aslında yanlışın bende olduğunu, bu denli bir moda sözcüğü hayatıma almadan nasıl yaşayabildiğimi farkediverdim bir anda...
Bir ara verelim, televizyon karşısında fazla vakit geçirmediğim için çok seyretmediğim, ama çevremde yılın esprisi/geyiği şapkasıyla dolaşan bir 'light erkek' lafı duyuyordum sürekli. Ya o da nedir, yılların maçosu 'hard' mı oldu ki bunun light'ı çıktı diye dövünüp dururken light üzerine düşünmekten aksamaya başladığımı hissettim. Kahve Molası'nda yazılanlar aklıma geldi bir an, ezeli ve ebedi muhteşem tartışma kadın erkek ilişkileri yepyeni bir boyut kazanıyordu aslında!..
Dönelim konumuza, Mirkelam'ın üstüne şarkı yaptığı, sadece sevenlerinin ve sevmeyenlerinin olduğu, ortasının nedense kendini gizlediği bir yemek kültüründen bahsediyoruz sonuçta. Meşhuuur kokoreççilerimizin AB'ye girmeden önceki son ataklarından biriyle karşı karşıyayız, aranızda AB'ye girersek yasaklanacak yiyeceklerin bir listesine sahip olan varsa bir kontrol ediverin, yakında onların da light versiyonları ile tanışacağımızı seziyorum.
Tüm bunların ardından bir 'light enflasyonu' ile tanışacağız demektir. Asıl enflasyonun, siyasetin, krizlerin de light versiyonları çıkarsa şikayetim yok, ama onlar bu hallerini korumaya devam ederlerse ben beynimin ve midemin light versiyonlarını göreceğim. Gerçi avantajları yok değil, röntgen çektirmeye gittiğinizde röntgen filmi masrafı yapmanıza gerek kalmayacak, basit bir fotoğraf makinesiyle bütün rahatsızlıklarınız ortaya dökülecek zaten. Üstüne kalabalık otobüslerde rahatça arkadaki boşluğa geçebileceğinizi ekleyin, birileri "ilerleyelim beyler!" diye çığırırken siz çoktan en arkaya geçmiş olacaksınız, işittiklerinizi dikkate almanıza da gerek yok. Seçim sizin, hangi light'ı tercih edersiniz?
Yazının eskilere göre hülasa, yenilere göre sonuç olan bölümüne gelirsek, light kavramı yoluna bu hızla devam ederse kendini yokedecek farkında değil. Hani şu herşeyin başına "e" getirip onu elektronikleştirdiğimizi zannettiklerimiz nasıl gelecekte bir gün bu e'yi başında kaldırıp atacaksa, işte light da aynı sona doğru gidiyor bana göre. O zaman da ekstra light türü kavramlarla karşılaşırsak şaşırmayın ama. Tatlı-sert, light-hard, herşeyin dozunda olduğu bir yaşam dilerim efendim. Ama kahveniz her zaman köpüklü olsun, görüşmek dileğiyle...
Melih Çelik
|
PENCEREME DOLANMA AYIŞIĞI
Pencereme dolanma ayışığı
Rüzgarın soluğuyla titreye titreye
Ağaçların hatırını sor
-Yoksul ve kimsesizdirler
Denizlerin dibinde oynaşıp duran
Balıkların sırtlarını ışıt
Pencereme dolanma ayışığı
Gözlerimle sokaklara abandığımda
Yalnızlığı bulursam
Öksüz ve dağınık kitaplarımı bulursam
Odalarda, evlerde
Her radyoda yürek tellerini titreten
Bir türkü bağırırsa
Pencereme dolanma ayışığı
Rüzgarda el çırpan nehirleri anımsarım
Teninde keklik hoplatan kırları
Dallarında yeni gelinler gibi
İstekle kıvranan
Erikleri
Eski bir pikapta Theodorakis çalıyor
Bir gemi açılıyor Pire limanından
Çarpa çarpa dalgalarına
Dostluğun ve sevginin
Eski bir pikapta kardeşlik çalıyor
İç çekmeler ve bağırışlarla
Titriyor teller
Pencereme dolanma ayışığı
Özlerim bir dostu kucaklama duygusunu
Onunla ağlaşmayı, sessizce
Özlerim bir çiçeği öperken
Toprağı öpüyormuşçasına sevinmeyi
Pencereme dolanma ayışığı
Yorgunum
Pencereme dolanma ayışığı bu gece.
Ahmet Erhan
..........<>..........
ŞİİR, VI
Bedeninin her noktasından söz alıyorum
Öpmek için uğurlarken seni ayrılığa
Boğazımdaki taş güle dönüşüyor
Öyle görünüyor, dudaklarımın ucunda
Beni böyle anımsa, böyle düşün istiyorum
Gülümseyen bir adam, ağlar gibi, sarsak
Anla ki, yitik bir ülkeyi korumaya benzer
Bir şairin sevgilisi olmak...
Ahmet Erhan
..........<>..........
Feda ettiğimi düşündüğüm her bir sözcüğün
hesabını yaparken ben, farkettim ki
çevremde dinleyenim kalmamış.
Hep bir başka bahara bırakmışım
aşklarımı, mutluluklarımı ve dostluklarımı.
Fayda saydığım her şey aslında
elimde kalan hiçbirşeymiş.
Herşeyi elimde tutmak isterken ben
meğer hep yalnızlığımı biriktirmişim.
an be an
Akın Ceylan
|
|
Yorumsuz:-))
|
İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan |
http://www.preveze.com/
Denizaltıcılık tarihimizde birçok ilginç nokta var. Bu sitenin kendi deyimleriyle amaçları; bunlardan bildiklerimizi ve öğreneceklerimizi buralardan yayınlamaktır. Pek tabii ki hepsini bu sayfaya sığdırmayacağız. Site içindeki linklerle pek çok bilgiye ulaşabileceksiniz.
http://www.geocities.com/RainForest/Canopy/7488/
...Bu takada dostluk gördum, arkadaşlık öğrendim.Bu takada üniversiteye gitmeye karar verdim.Bu takada kavga etmenin inceliklerini öğrendim.Ben bu takadayken üniversiteyi kazandığımı öğrendim... Türk köpekbalığı avcıları.
http://www.webfxmall.com/fonts/index1.html
Windows içinde kullandığınız standart fontlardan sıkıldıysanız, buyrun size tamamen bedava bir kaynak. Önce görüp beğeniyorsunuz, daha sonra zip'li olarak indiriyorsunuz ve son olarak bilgisayar'ınızın control panel'inin font bölümünden yeni font olarak tanımlıyorsunuz.
http://www.yorumcu.com/astroloji/cinburc/default.asp
Hiç beklemediğiniz bir anda, bir tanıdığınız size ''sen galiba öküz burcundansın'' dese sanırım biraz bozulursunuz. Bence önce bu sayfaya bakın ve siz daha önce davranın. Meraklısına çin burçları...
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
Skyrocket v2.0 [3.9M] W9x/2k/XP FREE
http://www.reallyslick.com/
Yaz geldi mi, özellikle İstanbul'da bir havai fişek gösterisidir başlıyor. Seyretmesi çok zevkli olan bu eylemi bilgisayaralarınıza taşıyan mükemmel bir ekran koruyucu. Fişekleri dilediğinizce değiştirip, değişik açılardan gözlemleyebiliyorsunuz. Çok güzel inanın.
Softpit PC Search Light v1.3 [5.7M] W9x/2k/XP FREE
http://www.softpit.com/tech.asp
Bilgisayarlarınızdaki dosyaları arayıp bulma foksiyonunu çokça kullanıyorsunuzdur. Tüm sabit diskinizi indekslediği için dosyalara çok hızlı ulaşabildiğiniz bu programı denemenizi öneririm. Ayrıca, dilediğiniz uzantılı dosyaları aramamasını da söyleyebiliyorsunuz. Dosyaları çokça kaybeden benim gibi dağınıklara tavsiye edilir.
|
|
|