|
|
|
11 Eylül 2002 - Düşünme Zamanı |
Merhaba dostlar,
"Ablamın telesekreterine not bırakmış annem, kurtulacağım ve sizi arıyacağım, demiş. Onu bekliyoruz belki arar diye..."
"Canımı, arkadaşımı, yoldaşımı, sevgilimi kaybettim, onu özlüyorum"
"Kardeşimle beni okula yolladı sonra işine geldi, 79.kattaydı, çok aradım ama cevap vermedi."
"44.kattaydı, 2 hafta sonra bebekleri olacak, sabırsızlıkla bekliyordu doğumu..."
"2 kişiyi dışarı çıkarmış, 3.yü taşırken merdiven üzerlerine çökmüş, arkadaşları görmüşler ama birşey yapamamışlar."
"Bir yanlışlık olmalı, oğlumun en yakın arkadaşı bir müslümandı. Nasıl yaparlar bunu ona?"
Böyle diyorlardı, kendilerine mikrofon uzatılan New York'lular. Üzerinden 2 gün geçmesine rağmen, umutla bekliyorlardı. Çıkarken gören birini bulabilirmiyiz umuduyla resimleri birbirlerine gösteriyorlardı. 11 Eylül sabahı, 2 saatte olup bitti herşey. Medeniyetin, zenginliğin, paranın sembolü 2 dev kule 2 saatte yerle bir oldu. Bir aksiyon filmi seyredercesine izledik olup biteni, başından sonuna kadar. Binlerce kilometre öteden lanetler yağdırdık, sebebi ne olursa olsun, yapanlara. Yıllarca terör belasıyla yaşamış bir ülkenin çocukları olarak, duygularını en iyi biz anlıyabilirdik. Anladık ta... Arada çirkin sesler duyulsa da, lanetledik bu senaryoyu yazanları. 2 sene önce İzmit'te, Sakarya'da, Yalova'da kaybettiğimiz onbinlere, yenileri eklendi diye düşündük. Biri doğanın acımasızlığı, diğeri insanın insana ettiği idi. Birine karşı koyulamazdı, diğerinde gafil avlanmışlardı. Sonuç aynı, onbinlerce ölü, milyonlarca gözü yaşlı insan. Kimi kaderine isyan ediyor, kimi lanetler yağdırıyordu.
Katletmek için kendini feda eden ruh halini anlayabilmeye imkan var mı? İsrail'de pazarın ortasında kendini patlatanı, Taksim'de polislerin arasında havaya uçanı, New York'ta onbinleri öldürmek için uçağı kullananı anlamaya imkan var mı? Nedir bu öfke, bu düşmanlık anlayabilen var mı?
Yeni Dünya'nın terörle tanışmasının üzerinden 1 yıl geçti. Bana dokunmayan bin yaşasın zihniyetindekiler, yıllarca neler çektiğimizi anladılar. Bu korkunç olay, onbinlere maloldu ama milyonlarcasına da iyi bir ders oldu. Besleyip, büyüttükleri şeytanın, günün birinde kendilerini de vurabileceğini öğrendiler. Geç olsa da anladılar ya, ona da şükür.
..........
Bugünü 11 Eylül'e ayırmışken, son dakika gelişmeleri yüzünden gene güncel siyasetimize daldım. Televizyonda kimi dinlediysem hak verdim. Bu ne biçim bir memlekettir ki, herkesin ettiği yanına kar kalıyor. Hepsi birden saçmalıyor ama hepsi birden de haklı. Yılmaz çıkıp, MHP'yle bu iş yürümez, ya onlar gitsin, ya biz hepberaber gidelim diyor. MHP, çok istiyorsa kendi gitsin diye cevap veriyor. DSP, ben anlamam hükümet kalmalı diyor. Tek tek dinlediğinde hepsi haklı, bir potada eritince de ortaya saçmalık çıkıyor. Öbür taraftan, buluttan nem kapan borsamızın, dövizimizin anayasal haklara bile tahammülü yok. Biri birini mahkemeye verdi diye, biri iniyor, biri çıkıyor. Yapıştıkları koltuktan olacaklar diye seçim istemezük diyenlerle, yeni girme umudu besleyenler birbirini yiyor, arada vatandaş kaynıyor.
Avrupa kapılarına dayanmaya çalıştığımız bu günlerde, önce Avrupalı gibi düşünme antremanları yapmalıyız. Öfkeyle kalkıp, zararla oturmak yerine, sakin olup, sakin kafayla düşünmeliyiz. Şöyle bir düşünün, bu hükümet seçim sonrası kurulacak hükümete kadar iş başında bu haliyle kalsa, AB uyum yasalarının uygulanmasıyla ilgili çalışsa, AB'yi destekleyenler hükümeti de dışarıdan desteklese, bu arada 3 Kasım'da seçim olsa, nolur? Durumumuz bundan daha kötümü olur? Hayır, aksine başlamış işlerin bitirilmesi adına doğru bile olur. Peki, bu hükümet gitse, yerine geniş tabanlı ama AB yanlısı bir hükümet kurulsa, nolur? Gayet te iyi olur. Hem seçim hem AB'yi aradan çıkarırız olur biter. Gördünüz mü, ortada korkacak hiçbirşey yok, ne dolarları istifleyin ne de ekmekleri stoklayın. Önümüz kış , siz iyisi mi yakacak tamam mı onu kontrol edin. Seçim sonrası mı? Eee onuda zamanı geldiğinde çözeriz artık. Bugünlük ders bitti, zil çaldı, teneffüs...
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
|
Püf Noktaları
Kısayollara Kısayol Tuşu
Masaüstündeki kısayolları bir tuşa basarak çalıştırabilirsiniz. Bunun için istediğiniz kısayola sağ tıklayarak açılacak olan menüden "Özellikler"i seçin. Çıkacak olan tablodan "Kısayol" sekmesini seçin oradan "Kısayol Tuşu" kutusunun içinde "Yok" kelimesinin yanını tıklayın ve klavyeden istediğiniz tuşa basın otomatik olarak tuşun yazıldığını göreceksiniz. "Tamam"ı tıklayarak programınızı klavyeden de çalıştırabilirsiniz.
|
Ankara'dan : Cumhur Aydın |
Bugün 11 Eylül
Bugün 11 Eylül.. Bundan tam 29 yıl önce, yine bir 11 Eylül sabahının erken saatlerinde ufak bir Fiat araba hızla Santiago'nun boş sokaklarında ilerlemektedir. Otomobilin sürücüsü esmer genç kadın, "carabineros"ların durdurduğu her kontrol noktasında "Ben Isabel Allende'yim, Cumhurbaşkanının kızı, Başkanlık Sarayı'na gidiyorum" der..
Şaşılacak iştir.. En çokta ona kapanması gereken barikatlar, açılmaktadır bir bir.. Isabel, nihayet son kişi olarak bir kaç gün öncesine kadar avlusunda yaşlı kadınların örgü ördüğü, çocukların oynadığı Moneda Sarayı'na girdiğinde, onu ablası Beatriz karşılar. Başkan Allende'nin, radyoda generallerin teslim olma çağrısını reddettiği konuşması az önce sonuçlanmış ve son sözleri, kesinlikle duygusal olmayan bir ses tonuyla "Diz çökerek yaşamaktansa, ayakta ölmeyi tercih ederim." olmuştu.
Baba Allende, zor ikna edebildiği kızlarını, kapıya kadar geçirir.. Isabel, sarayın kapısından gerisin geri çıkarken, son bir kez daha babasına sarılır. İkisi de biliyorlardır.. Bu bir 'son sarılmadır." Derken Şili Hava Kuvvetlerinin bombardımanı başlar.. Halkın seçtiği Cumhurbaşkanının öldürülmesine kadar sürer atışlar.. Bu rüya, Şili halkının aydınlanma ve bağımsızlık rüyası bir başka bahara ertelenmiştir..
Kuşkusuz Salvador Allende bağışlanmaz suçlar işlemişti.. Hem de Amerikanın burnunun dibinde.. 1970 yılının 4 Eylül günü Latin Amerika tarihinin ilk demokratik seçimlerle iktidara gelen sosyalist politikacısı olması zaten 'dünya özgürlüğü için başlı başına tehditti!'. Halkın desteğini alan, bir dizi reformları devreye sokması onun sonunu hazırladı.. Amerikan şirketlerinin nemalandığı bakır madenlerinin millileştirilmesi, ITT Amerikan Telefon Şirketine Şili Bayrağı çekilmesi bardağı taşıran son damlalar oldu..
Oysa, Allende bir yirmi yıl daha yaşayabilseydi, uğruna can verdiği değerlerin gereksiz ıvır zıvır olduğunu, küreselleşen dünyada doğal kaynakların sahiplenmenin, devletleştirme ne sözcük, ülkelerin tüm ulusal kaynaklarının haraç mezat satılmasının moda olduğunu görecek ve hayıflanacaktı belki de!.
İktidarı ele geçiren faşist Pinochet, yıllar boyunca kendi halkı üzerine terör estirecek, onun ve destekçilerinin direktifleriyle onbinlerce insan öldürülecek, işkenceden geçirelecek ya da kayıp edilecektir. Şili halkının kendi ayakları üzerinde doğrulma mücadelesi boğdurulduğu gibi, anneler yıllarca kayıp çocuklarını, eşlerini nafile arayacaktır.
Şili denince usa bir de Pablo Neruda gelir.. Allende'nin arkadaşı, yaman destekçisi Neruda, bu ulusun çok sevdiği, dünya halklarına da barış ve özgürlük iletileri gönderen bir büyük ozandı.. Allende tarafından Şili'nin Paris Büyükelçiliğine atanan Neruda, 11 Eylül'de Allende'nin öldürülmesinden yalnızca on gün sonra bu büyük azaba dayanamayarak gözlerini yaşama kapadı..
"Yüreğim bu kavganın içinde
Kazanacak halkım..
Bütün halklar kazanacak bir bir.."
Böyle yazar Neruda.. Şili halkı, Allende'sine döktüğü gözyaşları kurumadan Neruda'yı sonsuzluğa uğurlamak için toplanır.. Cenazesi silahların gölgesinde kaldırılırken, halk, sınıf yoklaması yapar gibi bağırır:
"Companero Neruda? Presente! Aahora y siempre!"
Şunu der Şililer: "Yoldaş Neruda nerede? Burada.. Şimdi ve her zaman! *
Bugün 11 Eylül. Şili halkının mücadelesinin boğdurulduğu gün..
Şili'de ve dünya'nın dört bir köşesinde, ülkelerinin bağımsızlığı ve insanların daha insanca yaşamaları adına koştururken öldürülen, kayıp edilen, işkenceden geçirilenlere; teröre kurban gidenlere selam olsun..
Cumhur
(* ) Zaman Bahçesinden Portreler, Güneş Karabuda, YKY, 2001.
|
Seçimlere yaklaşırken,
Yazın bitişi, sonbaharın gelişi yaşamda da değişimlere neden olmakta sanki, eğlenceli olmaz alınan kararlar sonbaharda, yaz gibi pırıltı beklenilmez ama umut vardır hep.
İşte 3 Kasım da seçim olacak bazı genç arkadaşlar oy vermeyeceklerini söylediler bu satır aralıklarında, bazıları ise düşünüyorlar , paylaşıyorlar , bazıları için ilk deneyim. İstiyorlar ki iyi seçim yapsınlar , düşündüklerini uygulayabilecekleri, kendi görüşlerini, yansıtabilecekleri, ülkeyi ileriye taşıyabilecek bir parti olsun ülkeyi idare edecek. Ailelerinin onların fikirlerine katkıları mutlak ama özgür iradelerine inansınlar. İyi seçimlerin sonucu değil bugün yaşadıklarımız. Onun için genç arkadaşların özgür, özgün iradeleri çok kıymetli olacak bu seçimde.
Orta yaş gurubu sanki biraz daha çekimser, hatta karamsar gibi " ne olacak yani, oy versem ,hepsini denedik. bugün geldiğimiz durum ortada, hangisine oy verelim. Vermeyelim daha iyi," diyenler çevremizde. Yeni bir kan, yeni bir lider, dirayetli , ülkeyi bilen, tanıyan, vicdan sahibi, duyarlı, olmuş olanlardan hesap soracak, olacak olanlara karşı koyabilecek, ruhundan hissedecek. Ancak ekip de önemli. Lidere benzer özelliklerinin yanından uzmanlık konuları olan, doğru bilgi veren ve uygulayan, her platformda yaşamasını bilen, global dünyanın yaşam standartını da kendi kültürü ile özümseyip sunabilen. Hadi bakalım laf üretmeye başladık.Hep doğru şeyleri düşünüyor sanıyoruz ama uygulamada hatalar var. O da toplumsal yapımızdan kaynaklanıyor sanki. Kendimizden çok başkalarına kıymet vererek büyütülmüşüz. O yüzden davranışlarımızı da başkalarına veya bulunduğumuz ortama uygun aktarıyoruz. Bir bakıyorsunuz ki isteğiniz bu değil.
İşte arayışların başladığı noktada yaşanılan huzursuzluklar gibi yürekler kıpır kıpır. Bir şeyler yapmayı istemek yapamamak. Enine boyuna düşündüm karar verdim diyenler çoğunlukla bugüne kadar edinilmiş alışkanlıklarını bertaraf etmeden, söylenenleri dinleyerek ve bugüne kadar yapılan hataları tekrarlamaktan geri duramazlar. Oysa içi başka istiyordur belki. paylaşsa hemen tepki alacak besbelli. "Oyunu boşa harcarsın. o partinin hiç şansı yok" tepkisi vardır kulaklarında. Oysaa önemlidir kendi hissiyatı, bilgisi,sonunda düşüncesi. Olsun ne düşünülürse düşünülsün kendi isteğine oy vermeli o zaman gerçek görünür bu platformda .
Büyüklerimiz daha bi sıkı bağlı yaşama, onlar için çok da önemli bu seçim. Nasıl sıkı takip ediyorlar gazeteleri, televizyonları. Diyalogları seçim üzerine hep. "Hangi partiye oy vereceksin?" dillerinde hep. Kendi yaşamışlıkları aktarmak isterler, "Bizim zanımızda "diye başlarlar çoğunlukla. İçleri doludur, yürekleri de.
Hayalimde sağlıklı, mutlu, huzurlu, iş kaygısı olmayan, üreten,global dünyaya uyum sağlamış güçlü bir Türkiye var.
Sevgiyle ve hoş kalın
Betül'den
|
SU ATEŞİ KÖRÜKLER
"Erinç, insanların en son oyunu" dedi usta.
Hüzün, boşluğu alınmış uyku -uykusuzluk-
Islaklığın tozları
saydam kafes gibi
buğu üstünde dolanan kentte
iskeletimin,
yetersiz çinko boşluğunu dolduruyor.
Hep aynı gülümser bu kent.
Unutulmanın o ağır, anlamsız boşluğu.
"Sanrıların" var kıldığı o korkunç kadın
kafesini yüreğim denli kıramaz.
Sis kanatlarıyla kentli bir yoksul.
Yaşadıkça çoğalıyor
ışınların gölgesindeki ölüler,
ateşi körüklüyor su.
Bindokuzyüzdoksanyedi ekiminde yağmur,
çöl bekçisi
genç adamın yüzünde,
çürümüş çam kokusu gibi patlıyor.
Bülent Karslıoğlu
..........<>..........
EVRENİN İLK KIŞI
aralanmış bir kapı dudakların
uzun bir ovanın soluğu
yağmur bahçe kapısında asılı
paslı çekiç gövdemde
kösnül bir anahtar gibi
taşıyoruz kışın yeis saçlarını
bir kulaç rüzgâr
kabuğumdaki kuyuda uğuldayan
ottan mumları üfleyerek
geceye basıp içiyor köpek
bakır tasta unutulmuş suyu
yeni bir sözcük gibi
tünüyor ayın bacasına kış.
Bülent Karslıoğlu
|
|
SON SÖZLER.....
- Lan olum Rus ruleti öyle mi oynanır dur da göstereyim.
- Teker teker gelin layn...
- Sevgilim, abin bizi böyle görse ne yapardı?
- Korkma, bu tünelden yllardr tren geçmiyor...
- Abi çevremizde fazla polis yok, teslim olmayalım, kaçalım abi...
- Geeel, geeel, sağ yap gel.
- Abi çok seri bi araba bu yaaa...
- Demek piranha dedikleri şey bu. Hiho, bak Hulusi abi bıyıkları ile oynuyom bi şey olmuyo.
- O irmikleri neden aldın Nurhan, helva mı yapıcan? Niye?
- Burası Fener tribünü değil mi?
- Bah bah bah hala uzunlarla geliyo...
- Müjdemi isterim Turhan abi bi kızın daha oldu.
- Ordular ileri... Allah, allah, allah, allah...
- Kim bekler lan yeşilin yanmasını?!
- Bekle Cemşit abi ben bi dalıp çıkıcam.
- Hala karlı gösteriyor mu hanım?
- Elektrikçiye ne gerek var canım, ben hallederim.
- Gel abi burası boyu geçmiyo.
- Vakkas abi. Senin için öyle böyle diyorlar, doğru mu?
- Hihoha... Bak gelen şey köpekbalığına ne kadar da benziyor.
- Rasim abi, kafesin kapısı kapalı değil mi?
- Baba... Ben hamileyim.
- Yapma Satılmış abi, şeytan doldurur.
- Bu külüstür essahtan 200 yapıyor mu?
- Semra'cığım bak arabanın ibresi 200'ü gösteriyor.
- Ben öldükten sonra tablolarım çok para edecek Ayşegül..
- Boğaza gelip temiz hava almayı iyi akıl ettik... Çocuğum oynama şu arabanın el freniyle...
- Doktora neyin gerek yok. Beni üfürükçü Sabit hocaya götürün.
- Ohooo doktorun her dediğini yapsak açlıktan ölürüz birader. Hadi yeyin yeyin afiyet olsun...
- Ulan, biz bugüne kadar kaç bomba imha ettik be! İşimi bana mi öğretiyon, lavuk! Kes şu mavi teli!
- Sayın seyirciler! Simdi en büyük numaraya geldik. Aslanın ağzını açıp, başımı içine sokuyorum.
- Burası eskiden mayın tarlasıymış ama artık bi tane bile kalma...
- Havlayarak üzerimize geliyor, çünkü bu cinsler çok insan canlısıdır.
- Paraşütü en aşağıda ben açacağım.
- Komutanım, pimini çektikten sonra kaça kadar sayıcaktık?
- Olum bu mantarlar zehirli değil, bak ben nasıl yiyorum.
- Amma keskin virajmış yav!!
- Dikkat kaptanınız konuşuyor: Eşhedü en la ilahe illallah ... (Pilot Temel)
- Önüne baksana lan! Ne çarpıyon omzuma?
- Bu kadar korkma canım! Bu yılanların hepsinin zehirleri alınmış.
- Uçağın pervanesini görüyon mu? O kadar hızlı dönüyo ki sankim dönmüyomuş gibi.
- Kaplanlar da aynı kedi yavruları gibidir. Bak böyle gıdışından sevicen bak iyi bak...
|
İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan |
http://www.termometre.com/
Hava durumunu bir çok web sayfasından alabiliyorsunuz. Ama bu sayfada bazı artılar var. İsterseniz tercih ettiğiniz bölgenin bilgilerini mail adresinize gönderiyorlar. Eumetsat uydusundan görüntülerde cabası...
http://www.kureciklisesi.com/newindex.html
Kürecik Lisesi ve mezunlarının web sayfası. Tesadüfen keşfetdiğim bu sitede en çok ilgimi çeken 1976 mezunlarının hazırladığı mezuniyet tablosu oldu. Kendi öğrencilik yıllarım aklıma geldi... Biraz nostalji bünyeye iyi gelir diyorum.
http://www.tug.tubitak.gov.tr/
Tübitak Ulusal Gözlemevi'nin resmi sitesi. ...Gözlemevi'nde bu tür yiyeceklerin temin edilebileceği bir kantin ya da kafeterya benzeri bir olanak bulunmamaktadır. Ancak önceden istenirse, gruplara kahve, sandviç, meşrubat gibi kolaylıklar sağlanması mümkün olmaktadır... diyor tanıtım sayfasında
http://www.tomshardware.com.tr/
Bilgisayar dünyasında olup, hardware ile ilgili dökümanları incelemeyen yoktur. Aslında eminimki bu sayfayı bileninizde çoktur. Ben yinede üzerime düşeni yapıp, bilgisayar hakkında son kararınızı vermeden önce mutlaka incelemenizi, ısrarla tavsiye ediyorum.
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
Folder Cache v1.5 Beta [432k] W9x/2k/XP FREE
http://www.nesoft.org/folderc ache.shtml
Sık kullandığınız dosyaları benim gibi sıklıkla dönüp dönüp arıyorsanız, hiç beklemeyin hemen bu programı yükleyin. Program sık eriştiğiniz klasörleri ve dosyaları belleğine alıp istediğinizde karşınıza çıkarıyor.
Logitech IM Video Companion v1.01.1184 [1526k] Windows (All) FREE
http://www.mywebattack.com/gnomeapp.php?id=105210
Bu program MSN Messenger için bir eklenti. Kameranızla yakaladığınız canlı görüntünüzü, sohbet ettiğiniz arkadaşınızın seyretmesini sağlıyabiliyorsunuz. Arkadaşınızda özel bir program yüklü olaması da gerekmiyor. Messenger kullanan ve kamerası olan arkadaşlara duyurulur.
|
|
|