KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


FORUM ALANI

Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri

Kim Bu Editor?
467254


Kahveci Soruyor?


Mynet Arkadaşım


HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND

 7 Ekim 2002 - Karpuz gitti yaz bitti


Yeni haftaya merhaba,

Siz yazın bittiğini nerden anlarsınız bilemem ama ben karpuzdan anlarım. Hani herköşe başını mesken tutmuş karpuz sergileri vardır ya, işte onlar birer ikişer terkederler sahneyi. Ben de anlarım ki yaz bitmiş. Hafta sonu şöyle bir baktım da birkaç ufak kamyonet ve sosyete manavlarından başka yerde kalmamış karpuz. Demek ki neymiş, yaz bitmiş. Ben gibi meyva tutkunlarının da en kısır ayları gelmiş. Ortalık elma, armuta kalmış. Bodrum barları boşalmış, İstanbul geceleri şenlenmiş. Fatih Ürek Zevk-i Sefa'ya dalmış, Çağlabademim işbembeci de yakalanmış. Çağlabadem dedim de canım çağla çekti iyi mi?

Dün gece Show'da Pazar Keyfi'ni sırf Çağlabadem'imin masumiyeti ortaya çıksın diye izledim. Bu arada kimin eli kimin cebinde, Sibel'in eli niye Nez'in gerisinde, Petek neden Hülya'yı tercih etmiş, hepsini bir bir öğrendim. Allah bu manken cemaatini nur içinde yaşatsın. Yahu hangi taşı kaldırsan, nerde bir flaş patlasa, üçü beşi bir arada oradalar. Gizem, Tuğba, Selin sanki teyze kızlarım. Bir akşam görmesem özlüyorum köftehorları. Hele o patlak suratlı Tuğba yok mu? Cemaatin Kösem Sultan'ı. Onu doğuran anayı durup durup öpmeli... elinden.

Efendim uzatmayalım gelelim bademe. Çağlabadem'im tahmin ettiğim ve de üzerine şiirler yazdığım üzere, bir iftiraya kurban gitmiş. "Pazar Keyfi" nin hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak hazırladığı canlandırmadan anladığım kadarıyla, kendisine dert yanmak üzere randevu isteyen Şenol kardeşine, odasını uygun gören Çağlabademim, çift kaşarlı, üç katlı, Hayri Usta elinden çıkmış tostunu yedikten sonra, hadi gel ne anlatacaksan anlat, yoksa gidip kendimi kumara vereceğim demiş. Olay bu kadar basit. Neymiş efendim Çağlabademimle, konu mankeni Şenol eskiden pek sıkı fıkılarmış da, birbirlerine nispet olsun diye, Şenol Yüksel'le evlenmiş, Çağlabademim de Beyaz'la evleneyazmış da... Bakın bunu ben uydurdum, yarın televolede yayınlanırsa telif hakkım saklıdır ona göre. İnternette geyik muhabbeti arayanlar yanlış yapıyor dostlarım, söyleyin magazin programı seyretsinler, geyiğin sekiz boynuzlusu, tekmili birden orada.

Geçmişin otel yogisi günümüzün Turizm Bakanı Sayın Mustafa Taşar, beni yıllardır hırpalayan bir yaraya parmak basmış. Otelciler Birliğine gönderdiği uyarı yazısıyla, turistlere Türk kahvesi ikram edilsin buyurmuş. Doğru söze nedir? Helal olsun. Geçtiğimiz yıllarda, Yunanlı bir arkadaşımla, Beyoğlu'nda Türk Kahvesi yapan bir kafe bulana kadar anam ağlamıştı oradan biliyorum. Yunanistan'da çift porsiyon Türk kahvesini Yunan kahvesi diye pazarladıklarını görünce, sen gel İstanbul'a ben sana bunun orijinali içireyim demiştim. Geldi... içiremedim Beyoğlu'nda. Üç yada dört cafeyi dolaşıp, sonunda zencefil kokulu İrlanda kahvesi içip çıkmıştık. Her cins kokudan mamul emme basma tulumbalı kahveleri satan kafelerimiz, bana kallavi kahvemizle böbürlenme fırsatını çok görmüşlerdi. Hala aynılar, değişen birşey yok. Sevgili bakanımızdan istirhamım, otelcilerden sonra kafecilere de el atması. Yalnız çıkarılacak genelgede Türk kahvesinin 9:00-21:00 arası servis yapılmasını, 21:00 den sonra zinhar izin verilmemesini özellikle belirtmelerini rica ediyorum. Zira genç arkadaşlarımın "Tüh.. burda da Türk kahvesi yok, gel istersen ben sana evde şöyle bir kallavi kahve yapayım, beraberce bir güzel içelim." deme şansını yitirmelerini hiç istemiyorum. Hafif demlendikten sonra uygulanan bu taktiğin her daim işe yaradığı bizzat test edilmiş ve onaylanmıştır. Tesis kıtlığından kahve yapacak ev bulamayan kardeşlerim için üzgünüm, onlara da termos içine konulmuş çay ile Kalamış yada Yıldız parkını öneririm. Serin akşamlar için çift kişilik kaban giymeyi unutmamak şartıyla tabiki.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kahvecinin Günlüğü


  • İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları
    İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları perdelerini açtı. Ucuz tarafından nitelikli oyunları izlemek için geç kalmayın.
    http://www.sanatlink.com/tiyatro/secmeler.asp


  • EKİM AYINDA BABYLON'DA AKBANK CAZ VE LATİN RÜZGARLARI
    Ekim ayında 12. Akbank Caz Festivali'nin seçkin konukları, elektronika ve latin cazının çarpıcı örnekleriyle kaliteli müzik ve dans severleri ağırlamayı bekliyor.
    http://www.gurmelink.com/haberler.asp?ID=230


  • Suat Sungur

     Komik Kahveci : Suat Sungur


       TEKRAR MERHABA............

    Uzun, çok uzun zaman oldu biliyorum, ama fiziksel ama ruhsal koşturma yüzünden “kahve molası”na uzak kaldım. Özürlerimle tekrar merhaba....

    Sevgili editörüm, kahve molası sakinleri, yüzde sekseni derdini anlatamayan ve bunu sandığa taşıyamayacak olan halkım....

    Bu uzun ayrılığın sebeplerini nasıl yazsam, neler aktarsam diye iki gündür kafa patlatıyorum, birden farkına vardım ki kafayı aylar öncesinden patlatmışım zaten!!

    Yirmi yıldan fazladır Tiyatroya gönül ve emek vermiş bir insan olarak son iki yıldır yaşadıklarım, geçtiğimiz aylarda neredeyse yaşama sebebim olan mesleğime küstürüyordu. İyi ki biraz tecrübe sahibiyim de, mantığım duygularımın üstüne çıktı. Burada bunlardan bahsederek hem sizin zamanınızı almak istemem, hem de “kahve molası”nda ki, ”komik kahveci” imajını da! zedelemek istemem. Tek cümleyle bu mola zamanını geçiştiriyorum;...aradan sonra maçın ikinci yarısı tekrar başladı,iki tarafa da başarılar....(sanal sunucu)

    Gelelim köşemizin görevine...

    Tiyatroda başınıza gelebilecek en kötü işlerden biri de “antre” kaçırmaktır, yani sahneye giriş zamanınızı. Bu konuda iyi ki çok başarılı !!!! değilim ama, başıma da gelmedi dersem yalan olur.

    Dormen Tiyatrosun da “karmakarışık” oyununu oynuyoruz. Antre konusunda mimli oyuncumuz da Nilgün Belgün. Oyun esnasında kuliste rolümüzün sırasını beklerken günlük konuşmalar yapıyoruz. Sahnede o sırada Haldun Dormen var. Birden kulis kapısında Haldun bey belirdi, heyecandan ve sinirden ne olduğu anlaşılamayan bir takım gürültülü sesler çıkardıktan sonra tekrar sahneye döndü. Anlaşılamayan seslerden anladığımız, birisinin antre kaçırdığı oldu tabii.

    Bütün bakışlar Nilgün’e dönünce garibim eyvah diyerek sahneye doğru fırladı. Bende, tiyatrocular için bu unutulmaz anı yerinde yaşayayım diye ardından fırladım. Nilgün koşarak dekor arkasından çıkacağı kapıya yöneldi,bende büyük bir keyifle ters taraftaki dekor aralığından onun girişini görebileceğim bir yere konuşlandım!!!

    Sahnede, Haldun bey, vakit kazanmak için anlamsız bir telefon görüşmesi yapıyor, oyunda böyle bir konuşma olmadığı için iyice saçmalıyor tabii ki, baktı ki adamcağız kimse girmiyor benim bulunduğum taraftaki kapıdan çıkarak, heyecan ve panikten iyice anlamsız el kol hareketleriyle bir şeyler yaptı, bende ona gayet anlamlı hareketlerle ”merak etme, Nilgün yerine gitti”yi anlatmaya çalıştım. O hızla içeriye girerek telefona kurtarıcı gibi yine sarıldı....da Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı, Nilgün hala girmiyor gayet sakin bir şekilde içeriyi dinliyordu. Bende bu keyifli anı yaşamak için pusumda sabırla bekliyordum...ki, Haldun bey yine çıkarak ve bu sefer seyircinin duymasını önemsemeden ve gayet anlaşılır bir şekilde “Suat.. neden girmiyorsun Allah aşkına, sahneyi kaçırdığın yıl oldu” deyince, başımdan aşağı kaynar sular devrildi. Kendimi sahneye attım, titreyerek ve panikle sahneyi toparlamaya çalışırken, sırası “şimdi” gelen Nilgün sahneye girdi, girerken sırıtışını hala unutamam...

    www.suatsungur.com

    Ahmet Altan

     Marangoz, Bahçıvan ve de Kahveci : Ahmet Altan


       Ivır Zıvır İşler

    Belli bir konum yok şu anda, makinanın başına oturduğumda.. Ama mesela huzur gibi bir duygu akıyor damarlarımda.. duyuyorum..

    Mutlu hissediyorum kendimi.. Neden? Diye düşünüyorum.. Biliyorum.. Herşeyden önce, çok sevgili dostum, kardeşim Nuray İnöntepe'den bir mektup aldım.. Sonra ona bir cevap yazdım.. Sonra yine sevgili okuyucularımızdan Bet'le bir iki yazıştım.. Her ikisinden de, inanç, sevgi ve sıcaklık dolu sözler işittim.. Nedir, kimdir bilmediğim birinden gelen, beklenmedik, yakışıksız saldırının yarattığı ruh halimden sıyrıldım iyice.. Kendimi, bilmediğim suçluluk duygusundan arındırdım, yıkandım, paklandım.. Ve buradayım işte...

    Aslında sizlere 'keşiş' başlıklı bir yazı yazmak istiyorum... Bir kitap özeti... Ama bu gün oralarda değilim.. Sonra yazarım.. Haaa... bir de 'Defter' başlıklı bir dizi var, planladığım.. Onu da önümüzdeki günlerde okuruz hep birlikte..

    Şimdi gelelim bu günki konulara.. Birinci konumuz radyodan.. Büyük olasılıkla bizim editör tarafından kullanılıp, eskitilmiş olacaktır.. ama ben gene de şansımı deniyeyim.. Efendim Irak Devlet Başkan Yardımcısı, Taha Yasin Ramazan sanırım, onun tarafından yapılmış bir öneri.. Demiş ki bu şahıs, 'Savaşa gerek yok, Bush ve Saddam, eşit silahlarla donanıp, düello yapsın!' Ne dersiniz, benim aklıma yatıyor.. Bu kadar can kaybı yerine.. Gayet mantıklı bence.. Ama olmaz di mi? Savaşlardan amaçlanan sadece yenmek yenilmek değil, ama bir de herhalde bu sayede yaratılacak ekonomik sinerjidir herhalde!!!! .. Hem düşünsenize bir, bunun bir yöntem olarak kabul edildiğini.. Bundan sonra silah sanayii, ordular, askerlik falan , herşey, herşey kaybolup gider, hem eğer böyle bir yöntem belirlense, bu sefer de devlet başkanlığı seçimleri, herhalde yağlı güreş ya da pentatlon turnuvası yapılarak gerçekleştirilir.. Ahhh.... ah.. silah icat oldu durumları dostlar.. Neyse, bizimki sadece bir rüya, Iraklı idarecinin isteği de uygulanamaz bir öneri olarak kalacak anlaşılan...

    Bugünki diğer konumuz, gazeteden, Hızlı hızlı okudum bu gece Hürriyet'i.. İki konu dikkatimi çekti.. İhtimal bazılarının gözünden kaçmış olabilir diye yazayım istedim.. Birincisi, 'Güle kokusunu veren gen bulundu' Bilemem sizlere ne ifade ediyor, ama bu genin ismi, FC0592 imiş.. ve Germacrene D adlı maddenin üretilmesinde rol oynamaktaymış.. Bu madde gülün kokmasını sağlayan maddelerden sadece bir tanesiymiş, diğerlerini de bulunca.. hem kokan hem uzun süre dayanan gül üretmek mümkün olacakmış.... Bilmem ilginizi çeker mi ama.. bir de düşünün, gül, kokmayan bir çiçek olsaydı? Dünyada bir tad eksilmiş olmaz mıydı? Bence çok ama çok önemli bir bilimsel gelişme.. gerçekten... Düşünün....

    İkinci konumuz.. belki daha da önemli birinciden... Çünkü, bu bir Claude Lelouche filmi... Tanıtım reklamının üzerinde şöyle yazıyor 'Yaşam, aşk rüyaları görülen bir uykudur..' Oyuncuları tanımıyorum.. Birisi Patricia Kaas, şarkıcı olarak biliyoruz.. Jeremy Irons.. tanıdık gibi ama, nereden bilemedim şimdi.. Neyse, asıl önemli isim.. Claude Lelouche.. Gayet açıklıkla söylüyorum.. Ben sadece bir tek filmini gördüm Lelouch'un eğer yanlış hatırlamıyorsam.. 'Tüm Bir Yaşam' Tadı damağımda kalmış bir muhteşem başyapıttı bence.. Mesela Akiro Kurasawa'nın ünlü Dersu Uzala'sı gibi... Tüm Bir Yaşam'da, bütün saflığı ve yalınlığıyla, iki insanın hikayesini anlatmaktaydı Lelouche.. Ve yine örneğin Love Story'deki gibi, bir dram yoktu bu filmde.. Sadece, bizlerin 'tesadüf' olarak algılayıp adlandırdığımız, ama belki de ilahi bir kurgu sonucunda gerçekleşen bir karşılaşma ile tanışıp, yıllardır ama yıllardır, sadece o kişi için hazırlanmış, üretilmiş, yaşamış, öğrenmiş ve beklemiş olduğunu buluveren iki kişinin hikayesi, gayet lirik bir dille anlatılmıştı... Müzik, çekimler, senaryo ve işte daha ne varsa... hepsi ama hepsi mükemmeldi...

    Kafika'yı aradım.. Geçen yıl.. Sormak için.. eski bir dostu görmek kadar güzel olacaktı.. Yıllar önce görmüş olduğum bu filmi ve oyuncuları tekrar görebilmek... Yokmuş onlarda ne yazık ki.. Bulamadım.. kaldı... Şimdi, yıllar sonra tekrar bir Claude Lelouche.. Hevesle bekliyorum.. 4 Ekimde başlayacakmış.. Hemen gidicem.. Umarım geliştirdiğim beklenti, bende bir hayal kırıklığı yaratmaz.. Yani Claude başarmıştır başaracağını.. Birgün, hatırlatın da, Dersu Uzala'yı da konuşalım.. olmaz mı? Onu anmamak, hafif geçmek.. olmaz, olamaz çünkü... Söz filmden açılmışken belki bir de 'Shine' dan bahsederiz hem.. Bir insanın bir insana duyduğu sevginin, marazi olması durumunda, nasıl büyük bir yıkıma yol açabildiğini falan konuşuruz..

    Hep diyorum.. sevgi ve hoşgörünün ışığı yolumuzu aydınlatıyor.. Ve bu ışıkla, karşımızdaki aynalarımızdan gördüğümüz kendi görüntümüz... bize insanı anlatıyor..

    aaltan@superonline.com

     Gencecik Kahveci : Sevil Yaman


    Eski bizi özledik.

    Belki de çoktandır unuttuk huzurla gülebilmeyi. Her birimizin ayrı ayrı hikayeleri vardı. Dinlerken bu kadar bunalmazdık en azından. Şimdilerde hep aynı sonu izler olduk ve artık herkesin ortak bir dramı var. Keyfimiz "bana müsaade" deyip çekip giderken, sorunlar yanında üzüntüleri toplayıp "hoş bulduk"diyerek istemeyerek de olsa girdi hayatlarımıza. Ya biz ne yaptık...

    Önceleri alışamadık, sonraları, alışmaya çalıştıklarımızla yaşamaya çalışmak arasında bir denklem kurduk kendimize. Bilinmeyenlerin sayısı arttıkça zorlandık. Zorlandıkça bunaldık ve içten içe isyan edişlerimizin sesini duyar olmuştuk artık. Üzüldük, ,umutlarımızı yitirdiğimize inandıracak durumlar yaşadık çoğu zaman. Olumsuzluktan yana tüm giysilerimizi giydik üstümüze. Artık aynı şeyleri telaffuz eder olduk. Her geçen gün daha da zorlandığımızı düşünüyorduk. Öyleydi de. Bir çok şey değişmişti hayatımızda. Alışkanlıklarımızı hayatlarımızdan çıkarmak ta birer alışkanlık olmuştu hepimiz için. Ve farkında olmadan yitirdiklerimizin zamanıydı yaşadığımız artık...

    Manevi sorunlar... Hiçbir şey yetmezmiş gibi bir de o yüklenir oldu yüreklerimize. Ki bu, en acı vereniydi. Belki de bir çoğumuz, bir karıncayı bile incitemezken, kırıcı kimliğimizle tanışıyorduk birer birer. En kalabalık ortamlarda ya da bize ait zamanlarda ne bileyim otobüs beklerken örneğin, dalıp girmeler gündeliğimizin rutin bir parçası hakline gelmişti artık. Konuşamaz olduk. Hatırlarken acı veren her şeyi, o en yorgun en dinlenmeye muhtaç zamanlar yani geceler bize tüm sorunlarımızı hatırlatan olmuştu, hem de tek bir kareyi bile atlamadan. Ve bu hatırladıklarımız bize tek bir şeyi unutturuyordu. Gülmeyi... Birlikte çalıştığımız, birlikte yaşadığımız, birlikte paylaştığımız insanlardan bile uzaktık artık. Tek'tik.

    Anlatamıyorduk. Çünkü anlatmak bir kez daha hatırlamak hatta daha da ötesi yaşamak anlamına geliyordu. Paylaşmaktan kaıyorduk. Uzaklaşıyorduk. Kim bilir? Belki de çoktan adını bile bilmediğimiz hastalıkların sahibi olmuştuk. Oysa ki tek bir şey vardı iyi kötü elimizde, adına sağlık denilen, kim bilir belki de hala sahip olduğumuzu sanıyorduk. Güçlü olmak zordu elbet. Ama kendimize hediye ettiğimiz işkencelerle güçlü olabilmemiz ne derece mümkündü ki...

    Aynı şeyleri durup düşünmemiz neleri değiştirdi özünden. Nereye varabildik. Hatalıydık, kendimizde başlıyordu hatalar. Aynaya her baktığımızda sorunların canı cehenneme dedirtircesine bir hırs görmek varken, bir zavallıyı görmeye çalışmakla hatalıydık. "Ben zavallıyım artık." Demekle ne düzene giriyordu ki.

    Biliyorum, güçlüyüz aslında,her şeye rağmen durabilmeliyiz ayakta. Rüzgara karşı ayakta kalmak düşmekten ne kadar iyiyse ona karşı yürüyebilmenin hazzını yaşamak isteyenlerden olmaya, çalışmanın zamanındayız. Vakit çok geç olmadan.

    Kolay olmayacak. Ama en kolay olmayanıydı mutsuz ifadelere rastlamalarım. Bunun zorundan korkmuyorum artık.

    Sevil Yaman

     Dost Meclisi


    BİTKİLER HANGİ HASTALIKLARA ÇARE

    ACI ELMA YAĞI Salvia Triloba
    Gaz söktürücü, midevi, ter kesici, idrar artırıcıdır. Haricen yara iyi edici ve antiseptik olarak kullanılır.

    ANASON YAĞI Oleum anisi
    Sinir sistemi uyarıcısıdır.

    BADEM YAĞI Oleum Amygdalae
    Dahilen müshil, haricen yumuşatıcı ve yara iyi edici olarak kullanılır.

    BİBERİYE YAĞI Oleum Rosmarini
    Haricen romatizma ağrılarını dindirici olarak kullanılır.

    CEVİZ YAĞI Juglandis regiae
    Müshil ve safra artırıcı olarak kullanılır.

    ÇAM TEREBENTİN YAĞI Oleum Terebinthinae
    Neft yağı olarak da tanınır. Haricen romatizma ağrılarını giderici ve saçları besleyici olarak kullanılır

    ÇÖREKOTU YAĞI Nigellae sativae
    Haricen saç dökülmesi ve kepeğe karşı kullanılır.

    Devamı var. Sevgili Osman Günay'a teşekkürler.

     Tadımlık Şiirler


    Sevişmeye ağıt


    Yatışmayan bir çığlıktır gövde

    Bakış derinleştirir yarayı. Dokunuş yayar
    Kalbin üstünde taşlaşmış el. Kaskatı
    Bir heykel üzüncüyle bekler

    Gövdede gözyaşı dokunuşun. Ter
    Buza kesmiş yalım. İnceltir deriyi
    Dikenleri biler

    Aynı kozaya dolar onları
    İsteğin billur ibrişimi
    Apayrı uçurumlara iter hem

    Sessizliğin dayanılmaz tınısına. Hançer
    Bulur sivri ucunu hançerin. Kıvılcım
    Sıyırıp geçer kuru dalları
    Köze döner ve yiter

    İçinden geçer serabın Kays, çölü kucaklar

    Kapanır göz
    Yatışmaz bir çığlıktır gövde. Titrer

    Ali Topuz

    ..........<>..........

    Son düş

    I
    Bir kılıç yarasının dar ağzından giriyorum içeri
    Bir diken yarasından geçiyorum
    Rastgele bir çalının

    İlki asılı durur başımız üstünde
    Tan heykellerinin elinde
    Her koşuda bitiverir ikincisi adıma

    Taptaze bekler durur bir diğeri
    Kanın çift yönlü şelalesinde

    II
    Bulutlu aralığında düşlerle gövdenin
    Gider gelir
    Yayı ve hedefi boşlukta uçuşan oklar

    Artakalan külden okunmaz alevin alfabesi
    Avlar gövdeyi oysa iki dilli sözü
    Yazısı ruhu zamanın hevengine asar

    III
    Tapınçla seğirtir ayak izlerinin peşi sıra
    Günlerin afyonunda çekip gitmiş tanrıların
    Yola açılan yolda çatallanır umut
    Yönler yönlere ağar
    Kadeh kırılır
    Dönüp sahiplenmez buyruklarını tanrılar

    IV
    Şaşkın melekler kulaktan kulağa karartır müjdeyi
    Zar atıp el açar yalvaçlar yorumdan yoruma
    Çoğalan yansıyı toplar kitabına huysuz ardıl
    Aynada gülümser
    Yabancı ve düşman. Geceye
    Düşman
    Kendisine ve bize

    V
    Bulduğu ilk kuytulukta bölüşür şeytanla ekmeğini
    Çıldırısını uyuşturup yaldızlarla sarmalayan şaman

    Külün paylaşımına razı gelir
    Yalımı arayan dudak, sonunda

    Ali Topuz

     Biraz Gülümseyin


    Yumurcak Treni

    Annesi ütü yaparken, evin küçük yaramazı da salonda oyuncak treniyle oynuyomuş.. derken annesi bir kulak kabartmış ki oğlan şöyle bağırıyor:

    - EVET..!! SON DURAGA GELDİK..!! DUYMADINIZ MI ALLAHIN CEZALARI HALA NE OTURUYOSUNUZ?? ÇABUK DEFOLUN, iNiN AŞAĞI..!!!

    Bunları duyan anne neye uğradığını şaşırmış doğru salona koşmuş:

    - Sen nerden öğrendin bakayım böyle konuşmayı?? Ne kadar ayıp.. şimdi doğru odana gidiyorsun, tam 2 saat cezalısın...Bir daha da ağzından öyle kötü sözler duymuyayım..!!

    Ve 2 saat sonra küçük afacan tekrar salona dönmüş, treninin başına oturmuş....annesi de mutfakta yemek yapıyormuş, derken yine oğlanın konuşmalarını duymuş:

    - Sayın yolcularımız, işte son durağa geldik.. Umarız çok güzel bir yolculuk geçirmişsinizdir.. Lütfen eşyalarınızı trende unutmamaya dikkat ediniz... Trene yeni binen yolcularımız, sizin de çok güzel bir yolculuk geçirmenizi diliyoruz.. Küçük bagajlarınızı koltuklarınızın altına koyabilirsiniz.. Bu arada unutmayın yolculuk sırasında sigara içmek yasaktır..

    Bunları duyan annesi, az önceki cezanın işe yaradığından memnun gülümserken oğlan konuşmasına devam etmiş:

    -.. ayrıca iki saatlik rötar yüzünden mutfaktaki cadaloz adına hepinizden özür dileriz...!!

     İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan


    http://www.ada.net.tr/mutfak/katki.html
    Son yıllarda, özellikle tüketici haklarını ilgilendiren ve en çok tartışılan konulardan biri de hergün tükettiğimiz hazır yiyecek ürünlerinde bulunan katkı maddeleri. Bunları hepimiz her zaman her yerde tüketiyoruz... Neler yediğinizi biliyormusunuz?

    http://www.tahribat.com
    Akıllara zarar bir site. Resimler, grafikler, faydalı ve zararlı programlar(zararlı programlar konusunda sorumluluk kabul etmiyorum, ona göre). Ve bence en ilginç olanı hiç bitmeyen hikaye...

    http://gulennur.8m.com/hikaye.htm
    Kan rengi, kipkirmizi gullere bayilirdi. Zaten onlarla adasti da. Rose.. Gul.. Kocasinin sevgili Rose'u.. Her yil Sevgililer Gunu'nu kapinin onunde buldugu enfes fiyonklarla suslu kucak dolusu kirmizi gullerle kutlardi. Hic aksamadan...

    http://www.tr-ito.com/bilgi_bankasi/dk.htm
    1970 yılından günümüze kadar herhangibir hafta içi tarihteki tüm döviz kurlarını liste olarak görebiliyorsunuz. İto tarafından hazırlanmış olan bu liste hiç ummadığınız bir anda işinize yarayabilir.

    http://www.4hb.com/letters/
    Örnek iş mektuplarıyla bezenmiş harika bir kaynak site. Yurtdışı yazışmalarınızda mutlaka işinize yarıyacak birşeyler bulabilirsiniz. (İngilizce)

     Damak tadınıza uygun kahveler


    Cubes v2.0 [3.2M] W9x/2k/XP FREE
    http://www.harishsave.com/
    Hani eskiden bir oyuncak vardı. Kare parçalardan oluşan bir resmi, varolan tek bir boşluğu kullanarak sıraya dizip resmi tamamlamamız gerekirdi. Özellikle yolculuklarda epeyce işimize yaramıştı. İşte o oyunun web versiyonu. Özleyenler için.

    ICEOWS v4.10 [636k] Windows (All) FREE
    http://www.mywebattack.com/gnomeapp.php?id=105364
    Windows XP'nin güzel bir özelliği var. Zip dosyalarını herhangibir klasör gibi açıyor ve içindekileri rahatlıkla kullanıyorsunuz. İşte bu program, bu güzel özelliği diğer windows'lara da uyguluyor. Hoş bir özellik. Ayrı bir unzip programına ihtiyacınız yok.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20021007.asp 7 Ekim 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com