KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


FORUM ALANI

Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri

Kim Bu Editor?
467254


Kahveci Soruyor?


Mynet Arkadaşım


HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND

 8 Ekim 2002 - Şifremiz çözülmüş


Merhabalar,

Gece saat yarım sularında oturabildim matbaanın başına. Şu anda da 2'yi sollamış vaziyetteyim. Gecikmenin müsebbibi, şifre çözücü genç adam. Altaylı'nın konuğu genç adamı dinlemek gerçekten ilginçti. Zeki olduğu herhalinden belli olan genç adam, belli ki dersini iyi çalışmış. Altaylı ise hiç çalışmamış besbelliydi. Çocuğun kitabını bile okumadığını birara itiraf etti, ayıp oldu. Genç adamın, sorulan her soruya, akıl ve mantık çerçevesinde usturuplu cevaplar verebilmesi bir yana, açıkladıklarından daha fazlasını bildiğini ima etmesi, Medyum Memiş'i bile kıskandıracak düzeydeydi. Yalnız şu 2005-2006 olayına takıldım. Meteor yağmuru yüzünden yaşayacağımız felaketleri anlatması kafamı bulandırdı. Şunun şurasında ne kaldı ki, 3 sene sonra kafamıza düşecek bir göktaşı ile yerle yeksan olacaksak, yarından tezi yok hazırlıklara başlıyalım. Herşeyi olduğu gibi bırakıp, kırlara bayırlara koşalım, oynayalım, coşalım, sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz. İnansak bir türlü, inanmasak bir türlü. Genç adamın şarlatan olup olmadığını anlamak için bile 3 yılımız var. Ben karar verdim, bir de Hulki Cevizoğlu'nun bu konuda yapacağı programı izleyeceğim. Yüce din alimlerimizin de görüşünü aldıktan sonra oturup derin derin düşüneceğim. Allahın hikmeti mi, matematiğin güzelliği mi ondan sonra karar vereceğim. Ama önce şu genç adamın kitabını alıp bir güzel okuyacağım, siz de okuyun olur mu?

Efendim yazar takımımızdan iki Ahmet'in bana yaptıkları düzenli saldırılara artık bir cevap vermem gerektiğini hissediyorum. Bu iki adem beni siz sevgili kahvecilere, eli sopalı, dediği dedik, çaldığı zurna, bir hitler artığı olarak tanıtma gayreti içindeler. Kendilerini bunu ispata davet ediyorum. Belgeden yoksun, çamur at izi kalsın mantığıyla girişilen bu eylemlerin, beni doğru bildiğim yoldan 3 milimetre dahi saptıramayacağını öğrenmeliler artık. Bana direkt saldırıları yetmezmiş gibi, ikişerli gruplar halinde kümelenip, birbirlerine tost mesajları atıp, bilahare bunları Kahve Molası'nda yayınlatmanın hesaplarını yapıyorlar. Yağma yok, KMÜK tarafından incelenecek yazılar yayınlanmaya değer bulunurlarsa servis edilecektir, böyle biline. KMÜK tarafından hazırlanan raporlar incelenecek ve YSK'ya sunulacaktır. YSK'nın vereceği karar nihai karar olmayıp, son kararı gene Yüce Editörünüz verecektir, burası anlaşıldı mı? Bu arada aldığım bazı duyumlardan, kimi kahvecilerin bu yazar takımıyla fazla içli dışlı olduğu, Editörlük Yüksek Makamının atlanarak, kendilerine direkt mesajlar gönderildiği anlaşılmıştır. Konunun önemine binaen, yeni bir genelge yayınlanma zarureti hasıl olmuştur. Buna göre;

- Yazar takımına gönderilen her mesajın bir kopyası kapalı zarf içinde Editörlük Yüksek Makamına da iletilecektir.
- Makamda, bahçıvan için güzel bir odun, enişte için fazladan 3-5 yeğen, konsolosa da Afganistan tayin emri stokta bulundurulacaktır.
- Günde 3 sefer "En büyük Editör" denilecek, aksi davranışlar bir üstteki stoğun kullanılması için sebep sayılacaktır.
- Editör her zaman haklıdır.

Görüyorsunuz işte sevgili kahveciler, siz yazmazsanız meydan bu konsolos, bahçıvan, enişte üçgenine kalıyor. Sizler yazın ki, bunların burnu sürtsün, anlasınlar dünyanın kaç bucak olduğunu. Ben eminim aranızda nice vatmanlar, mobilyacılar, amcalar, teyzeler vardır. Saklanmayı bırakın da yazın artık. Yazın ki şu yazar mazarların ayakları yere bassın. Ohh be rahatladım.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kahvecinin Günlüğü


  • İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları
    İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları perdelerini açtı. Ucuz tarafından nitelikli oyunları izlemek için geç kalmayın.
    http://www.sanatlink.com/tiyatro/secmeler.asp


  • EKİM AYINDA BABYLON'DA AKBANK CAZ VE LATİN RÜZGARLARI
    Ekim ayında 12. Akbank Caz Festivali'nin seçkin konukları, elektronika ve latin cazının çarpıcı örnekleriyle kaliteli müzik ve dans severleri ağırlamayı bekliyor.
    http://www.gurmelink.com/haberler.asp?ID=230


  •  Marmaris'ten : Osman Günay


    Güle güle Patlıcan

    Denizden dönüşte karşılanmanın keyfi, yeri ayrıdır. "Marmaris Netsel Marina"ya girerken, mutlaka bir denizci karşılar sizi...Hem teknenizi bağlamanıza yardım eder, hem de gerekli tüm bilgileri alırsınız onlardan... Beni karşılayan denizcilerden başka biri daha vardı, "ponton kedisi Patlıcan"... Patlıcan oldukça yaşlı bir tekir kedi; ama "tekirin hasından" derler ya aynen öyle... Gözler sürmeli, hareli-yeşil, kulakların içinden, patilerin aralarından fışkıran bembeyaz tüyler, iriyarı bir kız, sessiz miyavlarıyla nazik, terbiyeli, "cool" bir kedi işte.... Güle Güle Patlıcan

    Marina, daha doğrusu ponton hayatı da pek canlıydı.. Tüm tekneleri dolaşıp, kuzine kokularına göre ziyaret sırası tespit eder, balık kokusu gelen tekneleri ilk sıraya koyardı.. Küçük Prens de en sık ziyaret ettiği teknelerden biriydi, üstelik yatakhane olarak ta bizim dinginin en yumuşak yerini seçmişti.. "Pontonun tek hakimi" rolünü de iyice üstlendiği için, o nazik, o yumuşak kedinin diğer kedileri pontondan kovalaması, hatta kavga edip "denize dökmesi" de görülecek olaylardandı..Denize çıkmayı pek sevmediği için, (bir keresinde Bandido da mahsur kalmış, denizde pek korkup, yanaşırken üç metreden pontona atlayıp uzaklaşmıştı ) motor sesi duyar duymaz hemen arazi olur, tekne yıkamak için hortum döşenir döşenmez de söylenerek uzaklaşırdı siestayı yarım bırakıp...Patlıcan kuralları olan, racon bilen bir kediydi.. Hiç bir zaman kaportadan içeri girmez, ama kelle ve o müthiş gözler mutfak kaportasından içeri uzanarak, sessiz miyavlarla mutfağa "zoom" yapar, ama kokpitte oturuyorsanız, aranızdan birini seçip, kucağına yerleşerek dizel mırıltılarıyla yayılırdı taa ki siz kıpırdayamaz hale gelene kadar...

    Seneler önce bir Alman teknesiyle Marmaris e gelmiş, uzun yıllar Alman sahibesiyle marinada yaşamış, sahibesi rahmetli olunca da pontonu terketmeyip, orada burada takılarak mamasını taştan çıkarmış, yuvarlanıp gidiyordu işte... Artık iyice yorulmuş olacak ki; son birkaç gündür verilen yemeklere burun kıvırıyor, siesta saatleri de gitgide uzuyordu.. Bu sabah ta bir boxun altında uyur vaziyette görünce önce sevinmiştim, sonra olanları anlayınca birşeyler kopup gitti içimden... Güle güle Patlıcan...

    Osman Günay


    Ahmet Şeşen

     Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen


       Padişah Bilmem Kaçıncı Ahmet ( İlkokul Anıları - 2 )

    Hani bizler Resim dersinde idik ve öğretmenimiz Müdür Bey ile görüşmeye gitmişti ya..! Benim sulu boya için kullandığım demirden bir kap var idi. Aylardan sanırım Nisan, seneyi ne siz sorun ne ben söyleyeyim : Suyum kirlendi, değiştirmem gerek, kalktım ve salonumuzdan ayrıldım, antreye çıktım, tuvalete gittim ve suyu değiştirdim, tekrar antreye geldim aaa ! O da ne öyle ? Tamamen camlarla kaplı salon ( derslik ) kapısı kapatılmış ve arkasında 5 kişi..! Gülüşüyorlar camdan kapı arkasında...Hani eski evlerde salon salomanje diye bir kavram vardır ya işte öyle bir durum. Kocaman antre ile salon arasında açılır kapanır ve tavana kadar yükselen camlı kapılar. Aşağıda orta yerlerde bir tahta bölüm gerisi sırf cam...

    " Siz hiç Teksas-Tommiks okudunuz mu ? " demeyeceğim, biliyorum ki daha fazlasını bile okudunuz :-)

    - Za-gor-Te-nayy ! Baltalı ilah ve komik Çiko ! Neydi onun upuzun adı :-) Alvarez Martinez Gonzales Dominiques vs.vs. :-)
    - Kinova ! Teks ! Sihirbaz Mandrake ! Kızıl Maske ! Örümcek Adam !
    - Kızıl saçlı kılıktan kılığa giren Tom Braks ! Köfteci Tonton..!
    - Hay bin kunduz götüresice Kaptan Swing ! Ne gam ne keder Kızılderili Baykuş :-)

    vs.vs.vs... Eminim okudunuz ! Kızlar da Ayşegül serisi kitaplar okudular :-) Okulda, Ormanda, Piknik Yaparken, Bakkalda, Orada, Burada, .... :-) Sonra kızlarımız büyüdü ve italyan aşkları Cep Foto Roman'larla tanıştı ama biz erkekler büyümedik ve aynı kitaplara devam ettik, ders kitaplarının arasında bile okuduk yıllarca...Eee ! Bunca macera ve kahramanlık kitabı okununca, ben de kafamda canlandırdım :-)

    " Heh hee ! Şu su kabını yere koyayım önce ! Bir koştururum camlı kapıya, biraz aralanır, oradan ayağımı sokar, kapıyı aralarım ve içeri girerim..! "

    Koca camdan içeri sadece kollarım girdi tabi : Her iki bilek kesildi, kanlar fışkırıyor, indik hemen aşağıya. Hademe Halil kocaman elleriyle hemen gözlerimi kapadı ama parmak aralarından bileklerimin fıskiye gibi kanadığını görebiliyorum. Alt kattaki 3-A öğretmeni Sevim Hn. hemen bileklerime birer mendil bağladı ve arkamda 1-A ile karışık 3-A sınıfı geldik mahallemize. Bir yazımda anlattığım Gelincik sigarası içen rahmetli anneannem karşıladı, panik halinde, geceleri çalışan ve fakat gündüzleri uyuyan babamı :-)

    " Uyan ! Ahmet bileklerini kesti..! " diye dangadanak uyandırdı, sürmenaj geçirdi o günden sonra babam... Hemen Dışkapı Askeri Hastahanesi'ne gittik, hani bahçesinde : " Beni Türk doktorlarına emanet edin ! Kemal Atatürk " özdeyişi yazan yer. Adam da bilememiş ki; yıllar sonra sivilcesini bile tedavi ettirmek için yurtdışına giden bir sürü büyüklerimizin çıkacağını :-)

    Tesadüf bu ya, annem ve çocukluk arkadaşı Yüksel Abla'da o gün hastahanedeler, kadın ameliyata girecek koridorda beni görünce narkoza gerek kalmıyor doğrudan ameliyata alıyorlar..! Kocası Astsubay, asker adam, doktorlar da asker, ameliyat sonrası sayıklıyor : " Ahmet, Ahmet ! " diye, cüzdana bakıyorlar kocasının adı Mustafa : Neyse; sonuç olarak 6 dikiş sol bilek, 8 dikiş sağ bilek, ve eğer sol taraf birkaç mm. daha aşağıdan kesilseymiş Kahve Molası'nı cennetten okuyabilecektim ancak ! Ve ne Enişte olacaktı ne de Erişte : Ne demişler; vardır elbet bir hayır bu işte...!

    Okullar kapanana kadar neredeyse gitmedim o eve. Hergün 5'er kişi ziyaretçi yolladı Sevgili Öğretmenim, padişahlar gibi yattım salonda, solumda bir yastık, sağımda bir yastık, bir dediğim iki edilmez, çalsın sazlar, oynasın kızlar :-) " Öğretmenim canım benim, canım benim, seni ben pek çok severim ama mümkünse sarı uzun saçlı Canan hergün gelsin derim :-) "

    Kaç tane Ahmet var idi bilmiyorum padişahlardan ama işte benim padişahlığım da böyle kısa sürdü her Osmanlı gibi, en fazla 2 ay, sonra indiriverdiler tahttan aşağı, allahtan Beyazıt ya da Mehmet boğdurmamış, ya da kapatmamış Yedikule zindanlarında da aranızdayım ve bulunduğum yerden bir adım öne çıkmaya çalışıyorum..

    Sevgili Editörüm resim istemişti ya ! Bir türlü bulamadım, hazır bugünlerde ilkokul sıralarında dirsek çürütürken bu en masum halimi sizlerle paylaşmak için o günlere ait bir resim gönderdim. Despot adam yayınlar mı bilemem ama Cüneyt'den daha iyi bence :-))

    asesen@turk.net

    Mehtap Akdeniz

     Ters Köşe : Mehtap Akdeniz


       Prensler Kurbağa ise Prensesler de Cadı.

    Bindokuzyüzseksenbeş yılının Mayıs ayıydı. Çeşme Ilıcadaki yüksek bir apartmanın dördüncü katında ikisi birkaç aylık evli, ikisi bekar dört üniversiteli genç kız 'her şeye veda' partisi yapıyorduk. Birkaç ay sonra mezun olup öğrenciliğe veda, her birimiz başka şehirlere gideceğinden İzmir'e veda, hatta biraz gecikmişte olsak bekarlığa veda.

    Tam beş gün beş gece veda edemedik hiçbir şeye.

    Son gece öyle bir içmişiz ki gökyüzündeki hava tahmin balonunu UFO sanıp Yeni Asır gazetesini ayağa kaldırmıştık. Gece yarısını çoktan geçmişti, otuzlu yaşlarında genç bir adamın elinde gitarı ile kumsala doğru tek başına yürüdüğünü gördük.

    Genç adam geldi, kuma oturdu ve gitarını çalmaya başladı.
    I give her all my love.that's all I do. Mükemmel çalıyordu. .
    Ona eşlik etmeye başladık balkondan, o da bize kumsaldan. Kafasını kaldırıp yukarı bakmadı bile. Fransa'ya gelin giden arkadaşımız çok ilginç bir kızdı, her şeyiyle kendine özgü biriydi. İzmir'in gizli zenginlerinden birinin kızıydı. Evlerinin yarı orman bahçesinde gerçek bir aslan beslerlerdi. Korkusuz, sıra dışı bir İzmir kızı işte.

    Bir bardak cin hazırladı ve hiç birimize bir şey söylemeden aşağı indi. Genç adamın yanına oturdu. Genç adam sadece başıyla hafifçe onu selamladı ve şarkıyı mırıldanmaya devam etti. Sonra bir arkadaş daha indi. Sonra diğer arkadaş. Ben içinde olmak yerine dışardan seyretmeyi tercih etmiştim. Aşağı inmedim. Tüm heveslere son noktayı koymayı geciktirmek istercesine ardı arkasına duraksız çalıyordu. Tam hatırlamıyorum ama yaklaşık bir saat sonra bir kadın gördüm yukardan, bizimkilere yaklaşan. Gecelik üzerine giyilmiş bir gömlek vardı üstünde. Cadı gibi saçlarını yele gibi savurarak hızla yaklaşıyordu. Tanrım! Bir mucize olsa... Beni, seni, genç adamı şaşırtsa şu kadın. Kuma oturup konsere eşlik etse.. Tanrım ne olur, bari şarkı bitene kadar beklese...

    - Yesterday, all my troubles seemed so far away.
    - Şırfıntılarrrrrrr.. Kaltaklarrrrrrr.. Rahat bırakın kocamı!!!!...Ne yapıyorsun sen?
    - Sadece şarkı söylüyorum...

    Hatırladığım kadarıyla bu suçlamalar ve sonuçsuz savunmalar birkaç dakika sürdü.

    - Özür dilerim... Gecenizi berbat ettim....diyebildi, süklüm püklüm genç adam.

    Romantik prens, kurbağa gibi sıçraya, sıçraya uzaklaştı.. Yetişmeye çalıştığı hırçın kadını ile birlikte giderken yok olmaya çalışıyor gibiydi.

    Yargısız infaza uğramıştı. Hiç suçu yoktu. Güzel bir an, berbat bir anı olmuştu. Her şeyden pişman olmuş gibiydi. Gitar çaldığına, şarkı söylediğine, kumsala geldiğine, o kadını aldığına, bize komşu olduğuna.. her şeye bin pişmandı. Genç bir adamın katliamına sebep olmuştuk.

    Biz de pişmandık. Hatta en çok da bekarlığa veda ettiğimize bin pişman olduk desem daha doğru olacak. Öyle bir ders vardı ki bu yaşananlarda.

    Kraliçelerin cadıya dönüşmesi kadar kolay olmasa da, prenslerin bir gün kurbağaya dönüşme ihtimalini en baştan kabullenerek veda ettik o gece her şeye.

    Uzun süre genç adamı merak ettik durduk. Unutamadık...

    Acaba o genç adam hala gitarını alıp gecenin bir yarısı kumsalda şarkı söylüyor mu? Hala merak ediyorum.

    Bir şarkı hala gitar çalan genç adama..
    Is there anybody to listen my story..
    All about a girl who came to stay.
    She's the kind of girl you.
    Want so much it makes you sorry.
    Ahh girl..
    She's the kind of girl who puts you down when friends are there
    Bu şarkı da hala masallara inanan genç kızlara...
    Ku-vak vak vak
    Ku-vak vak vak
    Kuyruğun nerede...
    Kuyruğum yok, kuyruğum yok
    Yüzerim derede..

    Masalı hatırlayalım, güzelim prensi kurbağa yapan kimdi?. Bir cadı.
    Gerçekçi olalım, mevcut kurbağalar bir zamanlar neydi? Bir prens.

    mehtap_akdeniz@yahoo.com

     Dost Meclisi


    BİTKİLER HANGİ HASTALIKLARA ÇARE

    DEFNE YAĞI Lauri expressum
    Romatizma ağrılarını dindirici ve vücut parazitlerini öldürücüdür. Ayrıca, saç dökülmesini de önler.

    HİNT YAĞI Oleum Ricini
    İnce barsak üzerinde etkili olan ve tahriş yapmayan bir müshildir

    KAKAO YAĞI Oleum cacao
    Basur memelerini, kadınların göğüslerindeki yara ve çatlakları yumuşatmak için haricen kullanılır.

    KARANFİL YAĞI Oleum Caryophylli
    Dişhekimliğinde antiseptik ve ağrı kesici olarak, dahilen ise gaz söktürücü olarak kullanılır.

    KEKİK YAĞI Oleum Thymi
    Dahilen safra artırıcı, kurt düşürücü ve ağrı dindirici, haricen ise antiseptik olarak kullanılır.

    KETEN YAĞI Oleum Lini
    Bezir yağı olarak bilinir. Yara ve yanık tedavisinde kullanılır.

    KARABAŞ YAĞI Lavandulae Romanae
    Haricen ve dahilen antiseptik olarak kullanılır.

    LİMON YAĞI Oleum Limonis
    Uyarıcı ve koku verici olarak kullanılmaktadır.

    Devamı var. Sevgili Osman Günay'a teşekkürler.

     Tadımlık Şiirler


    SARHOŞ


    Sarhoş olmak kolay mı meyhanelerde,
    O saki elinden mey içmeyegör.
    Sarhoşluk meyden değil, sunan Saki'den,
    Aşk şarabını dudaktan bir tatmayagör.

    Beden deryasında çok işveler var
    Ruhun aynasına nazar ette gör.
    Gönül bir ormandır, aşk tuzak kurar
    Bir avcı tuzağına yakalan da gör.

    Gam şakıyan bülbülün sureti güldür.
    Ayrılık acısından bir yanmayagör,
    Başı mağrur sevgilinin kirpiği oktur,
    Can elmasına batınca ızdırabı gör.

    Korkma bu halinden ey sufi aşık,
    Gel, seni senden eden öz benliğin gör.
    Maksadı anlamaz önce şu aciz akıl,
    Ayrılık vuslata dem, aşk sırrını gör.

    Filiz Kaya

    ..........<>..........

    ÇİTLENBİK

    Gözlerinde kaygılar var çitlenbik,
    Gözlerinde uzaklarda kalmış bir hayal.
    Bakışların soğumuş....
    Derin bir kuyu olmuş çitlenbik.

    Kendini olduğunca ortaya koymuşsun
    Belli ki yüreğinde izler kalmış yaralarından.
    Yalnızlığı kanat yapmışsın sevgi dünyana,
    Koca bir gökyüzü olmuşsun çitlenbik.

    Ellerin uzanmış tutunmak arzusuyla,
    Bakışlarında belli belirsiz bir telaş....
    İçinde olgun ve yorgun bir çocuk
    Gören gözleri bekliyorsun çitlenbik.

    Filiz Kaya

     Biraz Gülümseyin


    Hayat ve evlilik

    Güzel bir kadın televizyon gibidir, ona bakmaktan kendini alamazsın. Bir yandan ona tutulmak istemezsin, ama ne kadar kaçarsan kaç bir kere yakalandın mı da vazgeçemezsin.

    Mini etekler sehpa örtüsü gibidir. Amaç altındakini örtmekten ziyade onu ön plana çıkararak estetik bir görünüm sağlamaktır.

    İnsanın eşini aldatması burnunu karıştırması gibidir. Kesinlikle yapılmaması gerekir ama bazıları kendilerini tutamayıp yapıverirler. O zamanda kimseye görünüp yakalanmak istemezler, çaktırmadan ondan kurtulmak isterler.

    Biriyle evlenmeye kalkmak sayısal loto oynamak gibidir. Birtakım tahminler üzerine kuruludur, tahminlerin hepsinin tutması imkansız derecede zordur. Altıda altı muhteşem olur, altıda beş iyidir, altıda dört mutluluk verir, altıda üç buruk bir tesellidir, altıda üçten aşağısı ise herşeyi yırtıp attırır.

    Çalısan erkek ile evkadını olan karısı kalem ile kalemtraş gibidir. Çalışıp yıpranan erkek, kadının yanına dönünce kendini yenilenmiş tazelenmiş hisseder. Ama bir yandan da o farketmeden kadının hayatını yer bitirir.

     İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan


    http://www.idealhukuk.com/mevzuat/kanun/kanun_alfabetik.htm
    Menafii umumiyeye hadım müessesat ile belediyelere ve ticaret ve sanayi ve ziraat odalariyle borsalara ve Hükümet veya Sanayi ve Maadin Bankası tarafından gerek resen ve gerek iştirak... Alfabetik sırayla tüm kanun maddeleri.

    http://www.gshome.com/
    Farklı formatlardaki müzik parçalarını bulmak için güzel bir arama motoru. Kaynak olarak 16 farklı arama motorunu kullanıyor olması iyi bir avantaj.

    http://www.osmanli.org.tr/
    Sosyal sınıf kavramı ise, sosyal tabakalaşma kavramı ile iç içe bir kavramdır. Sosyal sınıfların olduğu yerde bir sosyal tabakalaşmadan, sosyal tabakalaşmanın olduğu yerde ise sosyal sınıfların varlığından söz edilir. Tarihin kaydettiği bütün toplumlarda... Osmanlı tarihçesi.

    http://earthsky.com/Features/Skywatching/
    Ay içinde gün gün Ay ve Mars gezegenlerinin gökyüzündeki konumları. Gökbilim meraklıları için faydalı bir kaynak.

    http://www.infeksiyon.org/
    Grip nedir? Grip, İnfluenza dediğimiz virüsün, solunum yoluyla insan vücuduna girerek özellikle sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başında salgınlar yapan bir infeksiyon hastalığıdır... İnfeksiyon nedir? Buyrun kendiniz öğrenebilirsiniz.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    NetMeter v0.7.0.6 [473k] Windows (All) FREE
    http://www.mywebattack.com/gnomeapp.php?id=105353
    Bağlantı hızınızı merak ettiğiniz oluyor mu? O zaman görev çubuğuna yerleşip, tek tıklamayla devreye girebilen bu programı kullanmanızı öneririm. Hıza göre değişen renklerle, bağlantınızın kalitesini sürekli izlemek elinizde.

    GetNext v1.0 [307k] Windows (All) FREE
    http://www.mywebattack.com/gnomeapp.php?id=105322
    Internet Explorer için kullanışlı bir eklenti. Siz bir sayfayı incelerken devam sayfasını belleğine alan, gerktiğinde de size hızla ulaştıran bir program. Özellikle düşük hızlı bağlantıları olanlar için ideal. Gideceği link derinliğini belirleyip, linke tıklamanız yeterli. İsterseniz yeni bir tarayıcı sayfasına da açabiliyor.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20021008.asp 8 Ekim 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com