KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


FORUM ALANI

Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri

Kim Bu Editor?
467254


Kahveci Soruyor?


Mynet Arkadaşım


HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND

 10 Ekim 2002 - Ne etmeli bilmem ki!


Merhabalar,

Dün akşam eve geldim, televizyonun karşısına oturdum. Maksat beyin boşaltmak olsun. 50 tane kanalı bir aşağı bir yukarı gittim geldim. 4 tanesi fermanları boyunlarına asılmış idam mahkumları gibi 5-6 gündür sessiz. Üçü uzan-an elin uhdesindeki kanallar, biri de hani kayırmış olamayalım hesabına, kurunun yanında yanan yaş odun Haber Türk. Zap medceziri arasında birine takıldım kaldım. Adamın birini musalla taşına yatırmış yıkıyorlar. Sanmayın ki ölü. Capcanlı, arada ağzına kaçan sabunu tükürmesinden anladım. Hayda demeye kalmadı, tüm haşmetiyle Teksoy göründü. 70 milyon sağır,dilsiz ve anlama özürlü insana dert anlatır edasıyla, dakikada 3 kelime hızla konuyu açıkladı. Efendim, İzmir Buca'da sarışın Nuri lakaplı bir yerel radyo DJ'i öbür tarafın nemenem birşey olduğunu araştırmak için canlı canlı mezara girme programı düzenlemiş. Bunu haber alan Evliya Çelebi "Bennn Sadettin Teksoy" parmağını gözümüze sokmak üzere olay mahalline yollanmış. Zırtapoz DJ'in kendisi için hazırlattığı mütekamil mezarın içinde kendine de bir yer ayırtmayı ihmal etmemiş.

Bundan sonrası tam bir rezalet. Ölü gibi yıkanan 1 zırtapoz ile 1 programcı müsveddesi, ehil eller tarafından kefenlenip tabutların içine yatırılıyorlar. Bu arada az iri Teksoy'a uygun tabut bulunamadığından kendisine bir gayrimüslim tabutu uydurulmuş. Üzerlerine yeşil çuha da örtüldükten sonra, konu mankenleri tabutlara kapanıp ağlıyor, cemaatte sırtlanıp mezarlığa götürüyor. 30-40 kişilik bir grup, aralarında yaşlı başlı ademlerde var, cenaze namazına duruyor. İmam kılığındaki bir madrabaz da dualar ediyor. İmamın kılığı da tastamam. Sonra 2 sanal ölü tabutlarından alınıp mütakamil mezara yerleştiriliyor, üzerlerine bacalı kapak kapandıktan sonra da toprak atılıyor. Ahali ağlaşıyor, hazırlanmış helvalar dağıtılıp, ağıtlar yakılıyor. Hoop mezarın içindeyiz. İçerde 2 tane bayaz kefene sarılı sanal ölü, bir tane kameraman, bol miktarda da sinek var. Ölüler sinekleri kovalamaktan fırsat buldukça birbirleriyle konuşuyorlar. Teksoy soruyor;" Söyle... bakalım... sarışın... Nuri... şu... anda... neler... hissediyorsun?" Nuri de cevap yerine zırvalıyor. Az sonra az iri Teksoy dikiliyor ve "Bu... sefer... kefeni... yırttık" diyor ve rezalet sona eriyor.

Program "Teksoy Görevde". Kanal, uzan-an elin cebindeki 4 kanaldan en yenisi "Star Haber 24". Geri kalan üçü kapalı olduğu için, tüm programlar burada yayında. yarım saatte bir haber adı altında uzan-an el söylev veriyor, aralarda da Teksoy diri diri mezara giriyor. Hay çıkamaz olasın o mezardan be Teksoy. Haddimemidir değilmidir bilmem ama buradan RTÜK'e sesleniyorum. Alın size ekran karartmak için katıksız bir neden. Bu programı yayınlayan kanalı 3-5 gün değil, ilelebet kapatmalısınız. O programı yapma cesaretini kendinde bulan programcı müsveddesini de Ladin'le röportaja yollamalısınız. Orasına burasına birkaç ABD bayrağı takıp yollamalısınız ki bir daha geri göndermesinler.

Yazık ya vallahi yazık. Bizlere böyle şeyleri reva görenlere yazıklar olsun. Aptal yerine konduğumuz yetmiyor bir de alenen alay ediyorlar. Birşeyler yapmalı, ama ne?

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kahvecinin Günlüğü


  • İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları
    İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları perdelerini açtı. Ucuz tarafından nitelikli oyunları izlemek için geç kalmayın.
    http://www.sanatlink.com/tiyatro/secmeler.asp


  • EKİM AYINDA BABYLON'DA AKBANK CAZ VE LATİN RÜZGARLARI
    Ekim ayında 12. Akbank Caz Festivali'nin seçkin konukları, elektronika ve latin cazının çarpıcı örnekleriyle kaliteli müzik ve dans severleri ağırlamayı bekliyor.
    http://www.gurmelink.com/haberler.asp?ID=230


  • Suat Sungur

     Komik Kahveci : Suat Sungur


       KIRKINDAN SONRA SPOR !...

    Hani derler ya; Hiçbir şey için geç değildir diye!!! Hadi canım sizde...

    Çevremin, özellikle çevremdeki bir doktorun yönlendirmesiyle (baskısıyla), GYM klüplerinden birine üye oldum. İnanmayacaksınız bana verdikleri kartın bir köşesinde aynen şöyle yazıyordu; üye no: 28680-h3-12 ALETLİ!!!..... Kişiye özel kartımı!! aldıktan sonra içeriye girdim. Yürüyen kaslar toplamı bir adam yanıma geldi “ben senin hocanım, sana bir program vereceğim, uyarsan kendini toplarsın” dedi... Bende onun gibi toparlamak için Allah’tan yeni bir ömür niyaz ederek programımı aldım.

    Hafta... 1. Gün....
    Yürüme bandında saatte 6 km hızla 45 dakika yürüyüş...

    Yürümenin ilk dakikalarında, “hadi canım buda bir şeymi... gibilerinden etrafa kesik atma. İlk on dakikadan sonra, kalp krizi korkusuyla ürkek bakışlar. 25’ci dakika ve sonrası araba tamponuna bağlı unutulmuş köpek misali nefes ve dil çalışmaları. 30 ve sonrası hatırlanmıyor.

    Kartın üstünde cinsiyet ayrımı sandığım bölüm FITNESS.....

    1. Alet kolay geçildi; O ne öyle? Azıcık aletle kolları aç kapa....banamısın demedi..

    2. Alete geçiş...hoca tarafından engellendi. Birinci aletin 30 tekrarı varmış,valla bilmiyordum ayakları.

    2. Alete tekrar geçiş... 30 tekrardan sonra kolay olmadı. Aletler tekrarlar yüzünden zor bitiyor yahu!!

    3. Alet: Bundan bahsetmesek bacaklarımı hala kapayamıyorum.Bu aletin en zor yanı,kız arkadaşıma, erkeklerden hoşlanmadığımı inandırmak oldu...

    4. Alet ve sonrası hepsi bir... tek yaradıkları şey şu oldu, gençliğimde polise söylemediğim herşeyi klüp arkadaşlarımın hepsi biliyor.......

    www.suatsungur.com

     Gencecik Kahveci : Sevil Yaman


    Bu sabaha kendim içim uyansaydım...

    Bu sabaha kendim içim uyansaydım, günlerin ardına açan güneşin tadına varmak için, hiç zaman kaybetmeden kendimi dışarıya atmak isterdim. Çocukluğumun geçtiği o daracık sokaklarda oynadığım oyunları özledim. Ki o yıllarımın en büyük hayaliydi bisiklet benim için. İşte bu yüzden olsa gerek şimdi,bir bisiklete binmek isterdim en çok, 20 yaşıma inat. Karnım acıktı mı sabahları sokaklarda gezen simitçiden bir simit almak isterdim şöyle en gevreğinden. Kuru kuruya da olsa yemek isterdim. Ve İstanbul’un en kalabalık caddelerine karışmak isterdim sonra. Her şeye rağmen, yaşadığımı anlamak için.

    Gereksizce ve rast gele bir vapura binmek isterdim deniz güzelliğinin tadına varmak için, vapur iskeleye yanaşırken siren sesini duymak isterdim sonra, hani o “ben geldim” dercesine. Kuşlara yem atmak, etrafıma doluşmalarını görüp de mutlu olmak isterdim. Bir pamuk şekeri yemek isterdim yüzüme gözüme bulaştırırcasına. Tıpkı küçüklüğümdeki gibi.

    Ve akşamı seyretmek isterdim Ortaköy’ ün herhangi bir çay bahçesinde. Istaka seslerinin birbirine karıştığı o yerde, büyük bir bardakta çay içmek isterdim. Dönüş için yeterli param olmasın isterdim sırf Eminönü’nden Balat’ a yürümek için. Sahil kenarında o orta halliyi anımsatan çocuklarının balık tutuşlarını izlemek isterdim. Parktaki salıncakta, sanki gökyüzüne biraz daha yakınlaşırcasına sallanmak isterdim. Ve şarkı söylemek hem de bağıra bağıra....

    Şimdi hiçbir şey düşünme sakın yaşayamadığımıza dair olumsuz hiçbir şey düşünme. Bozma büyüsünü... Eğer imkanın varsa bir pencere aralığından seyret gördüğün güzellikleri... Çünkü görebildiklerin aslında birazda senin, değil mi?

    Sabaha kendin için uyansaydın, sende benle gelir miydin?

    Sevil Yaman

    Cumhur Aydın

     Ankara'dan : Cumhur Aydın


       Yaşamanın Anlamı

    Ahmet Cemal'in adını iki hafta öncesine kadar, sınırlı sayıda edebiyat tutkunu, haftada bir köşe yazısı yazdığı 'gazetesinin okurları' ve öğrencilerinin dışında bilen yoktu herhalde.. Sıkıntılarından, yürütmeye çalıştığı uğraşlardan haberleri olan sayısı daha da azdı olasılıkla..

    Otuzu aşkın kitap çeviren, kendi öyküleri ve şiir seçkileri bulunan, Eskişehir Anadolu Üniversitesinde dersler veren bu adamcağızın, Hürriyet'in Cumartesi ekine Ayşe Arman'ın röportaşıyla taşınacak kadar konusuluyor olmasına, " Paranın Romanı ve Gerçeği Üzerine" başlıklı yazısı neden oldu..

    Cemal, bu yazısında "okuduğgunuz bir romanda 'arkadaşından para isteyen biri' şeklinde cümlelere rastlasanız ne düşünürsünüz ki' diye söze başlayıp, "Şimdi yazacaklarım ise gerçektir ve bir 'insanin' benim başımdan geçmiştir" şeklinde sürdüruyordu satırlarını.. Eski bir arkadaşından bir göz evinin birikmiş kiralarını ödemek için borç para istemiş, arkadaşından "Ayağını benim gibi yorganına göre uzatsaydın. Vermeyeceğim, çünkü geri ödeyemeyeceğini biliyorum. Hiç bir şey olmamış gibi davranmakta dostluğumuzu bozar." yanıtı almıştı. Ahmet Cemal, kırgınlığını, dahası yorgunluğunu olanca yalınlığı ile okurlarıyla paylaştıktan sonra "Sizlere düşünme, aydınlanma kapıları açanları sağlıklarında desteklemiyorsunuz.. Ölümlerinden sonra görüntüde ağıtlar yakıyorsunuz. Artik yaşamımı bu koşullarda daha fazla sürdüreceğimi sanmıyorum. Benim ardımdan, hastanelere gitmeyin, törenlere hic kalkışmayın" gibi sözlerle yazısını tamamlayınca, önce yakın çevresinde bir hareketlenme yaşanacaktı..

    Ahmet Cemal açıktan açığa intihar edeceğini yazıyor ve Türkiye'de sanatta, edebiyatta kalıcı, değerli bir şeyler üretmeye çalışanların çektiği sıkıntıları birinci ağızdan ve lafı gevelemeden aktarıyordu..

    Bu adam, altmış yıllık ömründe belki sallantılar geçirmiş ancak, seçiminin bedelini ödediğinden kuşku duymamıştı.. Pişman olmamıştı.. Ancak, bu durumu daha fazla sürdürecek gücü kendinde bulamadığını söylüyordu şimdi.. En son yazısında, "Bazen kendi yaşamınızın kenarına çekilip, onun seyircisi olmak gerekir. "Yasamın Anlamı" soyuttur. Oysa kendi yasamınızın anlamı somuttur. Bu anlamı mutlak sorgulamak gerekir.. Sizlerle paylaştığım satırların yazıldığı akşam böyle bir sorgulama anı yaşanmıştı.. Yaşamımı yeniden yaşayabilecek olsam, noktası virgülüne kadar şimdiki gibi yasayacağımı biliyorum.." diyecekti..

    Türkiye gibi az okunan, az düşünülen bir ülkede öyle popüler olmayan çeviriler yapmak, öykü, şiir yazmaya kalkmak, üniversitede ders vermekle yetinmek besbelliki akil işi degil..

    Tahtaya vurup, şükretmek gerek.. İyi ki, karnımızı doyuracağımız işlerimiz var.. İyi ki zamanında bu tür garipliklere kalkışmamışız.. Gerçi okumak ve düşünmekte giderek keder verici oluyor ama neyse onu bari idare ediyoruz şimdilik..

    Aklım Ahmet Cemal'de, Ankara'nin en büyük kitapçısı Dost'a uğradim.. Bir başka ayrıksı, Ahmet Önel'in "Alabalık Üçlüsü" adlı son öykü kitabını arıyorum. Nafile.. O olmadığı gibi, şimdiye kadar ürettiği ona yakın kitabindan hiçbirisi yok.. Kardeşim bu Ahmetlerin şansı yok diyeceğim ama, Ahmet Altan'ın "Aldatma" sından küçük kitap kuleleri oluşmuş, bol parfümlü bayanlar başta olmak üzere millet birer ikişer kapışıyor..Kasadaki kızcağız arkasındaki bölmeyi açınca bir büyük koli daha aldatmayla karşılaşmayayım mı? "Bu ne iş?" diye gülümseyince, kızcağız "Tedarikli davranıyoruz" diye yanıt veriyor.. Al sana bir ders daha.. Az okuyoruz ama o kadar da değil.. Anlatacağın okuru ve konuyu iyi seçeceksin arkadaş..

    Gece, HaberTürk'un Basın Kulübü'nde Deniz Baykal gazetecilerin sorularını yanıtlıyordu. Güneri Civaoğlu Güneş'te yazarken, patronlarının bankasında küçük bir hesabı olan Deniz Baykal, ondan bir ricada bulunmuş.. Başını da dinlememiştim, sonunu da izleyemiyorum..

    Yazar Mehmet Eroğlu bir vesileyle bana "Açta kaldım, çok paramda oldu.. İkisini de tattım.. Zenginliğin rahatlığını yadsıyacak değilim" diyordu.. Mehmet Ağabeyin bir bildigi vardir bakalim son romanında (Zamanın Manzarası) O ne yazmis?

    Gece uykuya dalarken, yaşamımdan bir gün daha eksildiğini anımsadım. Ya anlamından eksilenler?. Ona; nefes alarak, karalayarak, üretmeye çalışarak, paylaşarak, sorgulayarak yüklemeye çalıştığım anlamından?

    Herkesin kendi fıça darbeleriyle resmettikleri kendi yaşamlarının portresi.. Bu resme kattıklari, katamadıklari kendi yaşamlarının anlamı...

    Yaşamalarının anlamı..

    Cumhur
    cumhura@atilim.edu.tr

    Ahmet Altan

     Marangoz, Bahçıvan ve de Kahveci : Ahmet Altan


       Rontgenciler!

    Bu hikayeyi tamamen aşırmış bulunuyorum.. bilesiniz.. Özgün değildir.. Bana anlatıldı ve ben, anlatandan izin almaksızın kullanıyorum.. Umarım basılmayız.. Dinleyin madem.. Sessizce..

    Bizim yatılı okulda, o zamanlar bize çok çok güzel gelen yeni bir resim hocası atanmıştı.. Orta iki veya üçteyiz en çok.. Tam haylazlığın zirvesinde dolandığımız, yerimizde duramadığımız zamanlar.. Arpayı fazla veriyorlar herhalde, her teneffüs ipinden boşanmış köpekler gibi fışkırıyoruz sınıftan.. Dışarıda koşturabildiğimiz kadar koşturup, sırtına semer vurulmaya çalışılan eşekler gibi zıpırdayıp, sağa sola çifteler atarak ancak tüketebiliyoruz içimizden taşan enerjiyi.. Sonra yaka bağır dağılmış, ter içinde, ekşi kokular saçarak, gömlekler fırlamış pantalonlardan, üstü yemek artıkları ile lekeli kravatlarımız gevşek, nefes nefese giriyoruz gene kafese...

    Yatılılık akşamları güzeldir ne de olsa.. Sınıfta, bir-iki kişi çalışmaya çalışır, diğerleri de çeşitli mikropluklarla geçirirler etüd saatlerini...Bu saatlerin çokça konuşulan konuları da, kızlar ve güzel hocalar tabii. Ve yine tabii, o sene yeni gelmiş olan Ayşe hanım... Resim hocası... Ama Ayşe hanım değil.. o bizim için Ayşe hanımmmmmmm...... böyle bişey işte...

    Akşam sohbetlerinin önemli bir gündem maddesi.. Dün ne giymiş, kim neresini nereye kadar görmüş.. falan filan.. Yakası açılmadık kepazelikler anlayacağınız.. Sonunda bir gece gene bu Ayşe hanımmm'ın sohbeti yapılırken, bir punduna getirip, acaba eteğinin altından nasıl bakarız diye bir plan yapılmaya başlanıyor.. Bir kişinin görevi hocayı lafa tutmak, birkaç kişinin görevi erketeyi sıkılaştırmak böylelikle yere yatıp eteğin altına yatacak olanı kamufle etmek.. Tahmin edilebileceği gibi, erkete ve meşgul etme görevlerine soyunanlar hemen bulunuyor.. Ama aşağıya yatıp da görüntüyü beynine alacak olan.. o biraz zor.. işin en riskli kısmı bu.. Sonunda cevval bir hergele, 'Ben yatarım!' diyor.. (ki kendisi şu anda ünlü bir cerrahtır!) Ertesi gün Ayşe Hanımmm'ın dersi var. Ders bitiminde tezgah işletilmeye başlıyor.. Bizim lafbaz kürsüye gidiyor, elinde yaptığı bir resimle, ve nereyi neden hangi renge boyamış olduğuna ilişkin, seviyesiz ve sefil bir sanatsal geyiğe başlıyor.. Tabii erketeler de konu ile çok ilgililer ya, hemen alıyorlar hocanın çevresini.. Kadıncağız, tüm iyi niyetiyle, öğrencilerinin resme ve sanata olan bu düşkünlüklerinden memnun, kürsüye doğru eğilerek yapıyor yorumlarını.. Ve tam da vakti kerahati geldiğinde, bizimki arkadan sokulup yatıveriyor yere.. Birkaç saniye baktıktan sonra, surat çarşamba pazarı olaraktan dikiliyor ayağa ve gidip oturuyor sırasına.. Bizimkiler de merak içindeler, neler anlatacak diye.. Sanatsal sohbet alel acele bitirilip hoca yollanıyor sınıftan.. Hepsi üşüşüyorlar gözlemcinin başına. Ee hadi anlat diye.. Ama bizimki, epey bir moralsiz, surat asık, konuşmaya hevesli değil.. Ama diğer tayfa meraklı, ne oldu, ne gördü, nasıl bişey falan... Üsteliyorlar.. Sonunda bizimki çıkartıyor ağzından baklayı.. Hem de gayet ciddi ve hayal kırıklığı içinde:

    'Ayşe erkekmiş!'

    sessizlik.... derin bir sessizlik.....

    -Nası yani?
    -Baya.. erkekmiş işte!
    -Yani.. yani...
    -Evet evet.. aynen... şişkindi ve öne doğru bir kabarıklık vardı....

    Sonra bu çete durumu nasıl yorumladı, neler oldu bilmiyorum.. Ama herhalde ilerleyen yıllarda teknolojinin gelişmesi ile kadın bağları icat edildi de, çocuklarımız, gençlerimiz bu yanılgıya düşmekten kurtuldular sanırım!!!!

    aaltan@superonline.com

     Dost Meclisi


    Bundan 20 yıl sonra, yaptıkların değil, yapamadıkların için üzüleceksin. Dolayısıyla halatları çöz. Güvenli limandan uzaklara yelken aç.

    Rüzgarı yakala, araştır, düşle, keşfet.

    Düşün, onları seyredecek birileri olmasaydı, kaç kişi Mercedes otomobil alırdı.

    Bilimde ve güzel sanatlarda en üstün başarılar, tek başlarına çalışan kişiler tarafından elde edilmiştir. Hiçbir parkta bir kurul için dikilmiş bir anıt yoktur.

    Yapabileceğin kadar söz ver. Sonra söz verdiğinden daha fazlasını yap. Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık bir tavuktur.

    Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere dertlerin yüzme bildiğini söyle.

    Dalın ucuna gitmekten korkma. Meyve oradadır.

    Büyük adam büyüklüğünü küçük adama davranışıyla gösterir.

    Şans bukelamun gibidir. Biraz zaman tanı, mutlaka değişecektir.

    "Tarihte en etkili 100 kişi" adlı kitabı okudum. Onların hepsiyle ortak olduğumuz tek şeyin zaman olduğunu hayretle gördüm.

    Günün sonunda kendini bir sokak köpeği kadar yorgun hissediyorsan, bu belki bütün gün hırladığın içindir.

    Başlamak için en uygun zamanı beklersen hiç başlamayabilirsin. Şimdi başla! Şu anda bulunduğun yerden, elindekilerle başla.

    Gülümsediğinde güzelleşmeyen bir yüz hiç görmedim.

    Kimi zaman içindeki o sessiz sese uzmanlardan daha fazla güven.

    Aerodinamik yasalarına göre o tombul ve tüylü arının hiç uçmaması gerekiyordu. Herhalde bunu ona hiç kimse söylemedi ki, uçuyor.

    Zamanlarının büyük bir kısmını para kazanmak ve saklamakla geçiren insanlar, sonunda, en çok istediklerinin satın alınamayacak şeyler olduğunu anlarlar.

    Öteki insanlardan daha akıllı ol. Yalnız bunu onlara söyleme!

    Mutlu olmanın en garantili yolu bir başkasını mutlu etmektir.

    Hayatta ya tozu dumana katarsın, ya da tozu dumanı yutarsın.

    İyi çalışan, sık gülen ve çok seven başarıyı elde eder.

    Insanin tum evrende kesin olarak düzeltebileceği tek bir sey vardir:

    Kendisi.

    Aldous Huxley

     Tadımlık Şiirler


    Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu

    O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
    arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar
    bırakılmasaydı eğer.

    Dayanılması o kadar da zor değildir,
    büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

    Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
    yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

    Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
    çalınan birinin kalbiyse eğer.

    Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
    insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

    O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
    hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

    Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
    kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

    Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
    öylesine delice bakmasalardı eğer.

    Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı
    belki de,
    kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

    Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece
    sohbetlerinin,
    son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

    Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
    meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır
    yaralamasaydı eğer.

    Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
    beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

    Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
    tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

    O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
    yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

    O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
    son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

    Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
    her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

    Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
    dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

    Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
    namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

    Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
    dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

    Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
    sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

    Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
    kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

    İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir
    ayrılık gizlendiğine
    belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci dereceden failidir"
    denmeseydi eğer.

    Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
    ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

    Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
    kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle
    avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
    Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
    Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini
    tutmak isterse...

    Evet Sevgili,
    Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim
    uzanmak isterdi ince parmaklarına,
    mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık
    etmiş olmasalardı eğer!!

    Can Yücel

     Biraz Gülümseyin


    Kiskanirum senü ben

    Temel'le Fadime günün birinde çok zengin olurlar. Hanları, hamamları, hizmetçileri, uşakları vardır.
    Fadime birgün Temel'in kendisini sekreteriyle aldattığını öğrenir, başlar ağlayıp dövünmeye;

    - Uyy Temel baa bunudamı yapacaudun...
    Fadime'yi duyan hizmetçi Fadime'nin yanına gelir;
    - Uyy hanımım noldu saa böle?
    - Sorma.. Temel sekreterüyle yatip kalkiymış..
    - Uyyy... Temel eyü adamdir öle şeyler yapmaz. Siz beni kiskandirmak için söyliysunuz...

     İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan


    http://sozluk.mikrobeta.com.tr
    İnternet ortamında Türkçe sözlük. Hazırlayan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Bulmaca meraklıları için ayrılan sayfa gerçekten harika yapılmış. Bulmaca severlere özellikle tavsiye ediyorum.

    http://www.omegama.org
    Kahvenin en güzel yeri ilk yudumdaki köpük ile son yudumdaki telve değil midir?Parmakta kalan tortunun güzelliğini kim yadsıyabilir? Hepimiz gerçek sevgiyi merak ederiz ve gerçek sevgiliyi arar dururuz...

    http://www.aymelik.com
    Telve fincanın böğrüne aşkı düşürmüş, yaşım kırkı beş geçe, hâlâ gurbeti söyler, sözü şeker bir kadın, 'yolunuz iki çatal, ayrımı surda, kuşun ağzında haber, düştü düşecek... saçılıp gitti ömrüm, bîr avuç dan gibi, her hâtıra bir virüs...

    http://www.mkutup.gov.tr
    Kapımın önünde üç selvi vardı. Üç selvi. Selviler rüzgarda sallanırlardı. Üç selvi. Kökleri yerde, başları yıldızlarda, üç selvi. Selviler sallanırlardı rüzgarda. Üç selvi... Aramayı bilince her kaynak bir bilgi kaynağı olabilir. Ne ilginçtir ki Milli kütüphane de bunlardan biri.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    WatchIt v1.0.0 [430k] W9x/2k/XP FREE
    http://www.tbgstyle.com/pages/watchit/watchit.html
    Adamlar üşenmemişler, bir TV programları hatırlatıcısı yapmışlar. Sevdiğiniz programları giriyorsunuz. Haftalık programı yapıyorsunuz, o da sizi zamanı geldiğinde sesli ve görüntülü uyarılarla uyandırıyor. Tabi bu programı kullanabilmek için düzenli TV kanallarına gereksiniminiz var. Bulabilirseniz kullanabilirsiniz.

    N.E.W.T. v99.2 [542k] 2k/XP FREE
    http://www.mywebattack.com/gnomeapp.php?id=105400
    Ağ yöneticilerinin çok işine yarayacağını bildiğim bir program. Network üzerindeki bilgisayarları, onların üzerinde herhangibir client program çalıştırmadan haklarında epeyce bilgi almanızı sağlayan bir program. İlgililere önerilir.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20021010.asp 10 Ekim 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com