|
ISSN: 1303-8923
|
|
|
|
Adrese Teslim Günlük Sanal Gazete - Yıl: 1 Sayı: 241 |
10 Nisan 2003 - Kutlama Haftası Başlıyorrr... |
İyi haftalar olsun hepimize,
Geçen yıl bugünlerde, gecenin bir yarısı oturmuş kendi kendimle hesaplaşırken şeytan sol omzumu dürttü. Krizin orta yerinde dürten şeytan, beklenenin aksine güzel şeyler fısıldadı kulağıma. "Kalk, bırakma kendini, yap bir kahve, al molanı, sonra gel konuşalım." dedi. Dediğini yaptım. "Tamam Kahve Molası verdim, konuş bakalım." dedim. "Son 3-4 yılda elinde epeyce adres birikmiştir. Yaz birşeyler yolla hepsine, aldığın tepkileri değerlendirir bir sonraki adımı belirleriz." dedi. Şeytan bu, karşı koymaya gelmez. Geçtim bilgisayarın başına ve yazdım aklıma ilk gelenleri. Sildim bir daha yazdım. Bir daha... Bir daha... Yok dedim bu böyle olmayacak, bu işi ciddiye almak gerek. Hergün onlarca eposta alan insanları kızdıracaksan hiç yapma daha iyi. Önce otur ne yapabilirsin onu düşün. Aldım elime kalemi kağıdı, isimden başladım önce. Şeytan seslendi: "İsim aramana gerek yok, kahve molasında yazdıklarını insanlar kahve molasında tüketecekler. Adı "Kahve Molası" olsun." dedi.
İşte bu tatlı serüven ve heyecan böyle başladı. Mola anında okunabilecek, düzeyli, sıkmayan, pekçok kişinin yararlanabileceği bir gazete hazırlayayım istedim. Acaba dostlarım buna ne derdi? Ertesi sabah elimin yettiği tüm arkadaşlarımı aradım. Hepsinin şüpheleri vardı. Haklılardı da. Ne kadar sürdürebilirdim? Hangi sıklıkta yayınlayabilirdim? İşlerim izin verecek miydi? Amacım neydi? Daha birçok soru cevap bekliyordu. Ama madem başladın bitir dedim kendi kendime. İlk iş 8.75 dolar ödeyip 1 yıllık isim hakkını aldım. www.kmarsiv.com. Daha uzun süreli alamadım. Ya beğenilmezse, şişip kalmasın elimde diye düşündüm. Birkaç gün sonra elle tutulur, gözle görülür hale geldi "Kahve Molası". Sıra yollamaya geldiğinde elim ayağım buz kesti. Listemde bulunan 750 kadar adrese yollayacaktım. Ne derlerdi acaba? Nasıl karşılarlardı? Fazla beklemeye gerek yoktu, ne olacaksa olsun dedim. Ve ilk sayının başına şu satırları yazdım:
"Merhabalar, birkaç dakikalığına kahve yada çay molası vermeye ne dersiniz? Kahvenizi yudumlarken gelin şu kurucu abone adayı olduğunuz sanal gazeteyi de okuyun lütfen. Sıkıldığınız anda bilgisayarınızın "Delete" tuşunu kullanarak beni hemen yokedersiniz. Genede 3-5 sayıyı okumanızı öneririm. Kimbilir belki de kahvenize şeker olabilirim :-))"
İlk gönderimi kendi bilgisayarımdan yapacaktım. Hazırladım düzeneği ve bastım tuşlara. Ve başladı "Kahve Molası" yolculuğu. Tam 6 saat sürdü ilk posta. 100-150 tanesi daha başında geri döndü "Adres bulunamadı" diye. Arkasından serzeniş dolu mesajlar gelmeye başladı. "Yollamayın kardeşim bunları bana" "Derhal listenizden çıkarın" "Nerden buldunuz benim adresimi?" Eyvah dedim, korktuğum başıma geliyor işte. Sen kim sanal gazete çıkarmak kim? Gelen mesajları açmayı bırakıp bir kahve yaptım kendime. Okumamı bekleyen onlarca mesaj birikince dayanamadım tekrar okumaya başladım. Bu sefer gelenler sevgili dostlardandı. Hayırlı olsun diyordu hepsi. E tabi başka ne diyeceklerdi? Aşağılara indikçe moralim yerine gelmeye başladı. Hele o mesaj yok mu o mesaj. "Bu tür mailleri hemen silerim. Ama sizinkini görünce kıyamadım. Okudum. Yakalanması çok zor olan beni yakaladınız,ellerinize sağlık." Hiç tanımadığım birindendi. İşte oldu dedim. Bu sefer oldu. Yılmak yok. Birileri kızacak ama birileri sevecek ve sen o sevenlerle yoluna devam edeceksin. Ediyorum, ediyoruz. En yıldığım anlarda sizlerden gelen sırt sıvazlayıcı mesajlarla yeniden dirilip, elimden geldiğince birşeyler yapmaya çalışıyorum. Bir yıldır bana destek olan tüm kahveci gönül dostlarıma binlerce teşekkür. Hepinizi seviyorum.
Bu bir haftayı biraz nostalji rüzgarları eşliğinde geçirmek istiyorum. Aramıza yeni katılan kahveci dostlarımızın gözünden kaçan bazı güzel yazıları, şu ana kadar yayınlanan 727 yazı arasından seçerek sizlerle yeniden paylaşmak istiyorum. Yeni yazıların yanında eski tadları hatırlamak hepimize iyi gelecektir sanırım. Bugün bana yazılarıyla ilk destek olan üç dostumun yazılarını bulacaksınız. Şu aralar yazmaya fırsat bulamayan sevgili dostlarım Suat Sungur ve Altuğ Yücel ile başından beri desteğini hiç esirgemeyen gerçek bir kahveci Enişte Ahmet Şeşen. Onlar ilk omuz verenler ama daha onlarcası var geride. Nostalji rüzgarı tüm hafta boyunca esmeye ve gürlemeye devam edecek.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
|
Ankara'lı Kahveci : Serpil Yıldız |
"Le vent nous portera"
Bu şarkıyı ilk ne zaman duydum anımsamıyorum ama duyduğumdan beri her dinleyişimde, hep aynı duygu sarmalının ortasına düşüyorum, med-cezir manzarasına çakılmış gibi izlemekten vazgeçmeden.
Ne yazık ki, Fransızca bilmiyorum. Bilen birine "Le vent nous portera" nin anlamını sordum. Aslında şarkının tümüydü sorduğum, ama bunun vakit alacağını söyleyerek, salt bu sözcüklerin anlamını aktardı. "Rüzgarlar götürecek"!!!
"Rüzgarlar götürecek" mi?
Dışarıda pırıl pırıl bir hava; ona inat içimde bir sıkıntı, bir kasvet; yüreğim "pırpır" gününde.
Baharda sonbahar! Yapraklar ağaçlarda patlayıp, yeşermedi bile. Yine de sonbahar aklımda. Kızarmış, sararmış, bozarmış yapraklar. Ne kadar da güzeller! Yaşam da böyle galiba. Ne kadar güzel! Bir mevsimlik yapraklar, tek mevsimlik yaşamlar.
Rüzgarlar götürüyor, götürdü, götürmüş!
Yaşam bir yaprak. Oradan oraya uçuşuyor. Soğuk, nemli, ılık, sıcak! Meltem, alize, lodos, poyraz! Fırtına, bora, hortum vs. derken, "yaprak yaşam" zaman denen rüzgara direnebilir mi ki?
Yaprağın sesini duyan, neye benzediğini tarif edebilen var mı? Yoksa, kulaklarımız yaprak seslerine sağır mı? Sağır mı zaman? Gülmeler, ağlamalar, kahkalar, çığlıklar, tüm yaşananlar "kendimizin" olmaktan başka neye yarıyor? Umarsız, duygusuz, sorumsuz, bencil ve sağırken zaman, nasıl da yalpalıyor yaprak yaşamlar, o, hiç duymadan.
Ben de yalpalıyorum yol alırken. Yalnız değilim. Çeşit çeşit, bir dolu yaprak var, her biçimde yalpalayan. Altımda, üstümde; sağımda, solumda; yakınımda; bazıları da var ki yanıbaşımda; küçük, orta, büyük; hafif, ağır. Bazıları elele, bazıları yalnız. Hep birlikte uçuşuyoruz. Bazen çarpışıyoruz içlerinden biriyle, birileriyle. Hoş bir çarpışma; sonra ayrılıyor yollar; iyi duygularla. Başka çarpışmalar da oluyor, iyi başlayıp iyi biten, iyi başlayıp kötü biten, kötü başlayıp kötü biten, kötü başlayıp iyi biten. Bir de hiç bitmeyenler ya da bir türlü bitemeyenler var. Şiddetli çarpışmalardan kaynaklanan yaralanmalar da oluyor elbette. Bazılarına zaman rüzgarı iyi geliyor, iyileşiyor; bazıları hangi rüzgarla beslersen besle bir türlü aşınmıyor. Bazen daha yükseklere uçmak, bazen de düşmek istiyor yaprak. Ama sağır ya zaman, duymuyor sesi. Bazen yapraklar da sağır oluyor. Duyduğunu biliyorsun, duymazdan geldiğini de. Nedense, hep "duysun" istediklerin duymuyor, duymak istemiyor. Gün geliyor, sıkılıp, yoruluyorsun; vazgeçiyorsun duyurmaya çalışmaktan. Zaman rüzgarı hep esiyor, hep aynı biçimde. Yaprak, bu rüzgarı farklı kılan; deniz kokulu bir meltem, kekik kokulu bir esinti, çiçek kokulu taze bahar rüzgarı ya da deli bir poyraz.
Haydi, seçin rüzgarlarınızı! Nasılsa o rüzgarlar beni, seni, onu, hepimizi götürecek!
Le vent nous portera (okunuş: lö van no poghtera)*
Serpil Yıldız
* Nuar Desire - des Visages des Figures albümünden
|
NOSTALJİ - İlk Yayın: 9 Mayıs 2002
|
Komik Kahveci : Suat Sungur Kısa bir Muzaffer Hepgüler hikayesi... |
|
Yolda Muzaffer Hepgüler hem aksayarak,hem de söylenerek sinirli sinirli yürüyormuş...Sormuşlar;
- Üstat ne oldu,niye bu kadar sinirlisin?
El cevap;
- Kalleş ayakkabı arkadan vuruyor...
..........
Biz oyuncuların en korktukları şeylerden biride başka bir oyuncuya benzetililerek başka bir isimle anılmamız...
Bendenizin de başından böyle bir şey geçti ,amma bugün sizlere,başka bir ustamızın hikayesini anlatacağım...
Yakın zamanda kaybettiğimiz,değerli ustamız Selim Naşit (nur içinde yatsın)’in bizzat şahit olduğum olayı şöyle gelişti...;
Uzun zaman beraber çalışmalarından mıdır bilinmez, Selim babayı,yine çok değerli ustamız Gazanfer Özcan’a çok benzetirler ve sık sık Selim Naşit’i “Ooo Gazanfer ağabey hoş geldin” gibi cümlelerle karşılarlardı...
Rahmetli Selim baba da pek bozulurdu buna, suratından anlardık...
Devekuşu'yla Ankara turnesindeyiz,oyundan önce ben, Özdemir Çiftçioğlu ve Selim Naşit Gençlik parkında geziyoruz. Bir ara tuvalet ihtiyacı oldu, arayıp bulduk tam giriyoruz.. Tuvaletçi;
-“Ooo hoş geldin Gazanfer ağabey” demesin mi....!!
Biz Özdemir’le Selim baba nasıl bir tepki verecek diye beklerken, o hiçbir renk vermeden “merhaba” dedi,içeri girdi.Bizde arkasından.
İşimiz bitince tam çıkıyorduk ki.. Selim Naşit;
- Çocuklar,bende bozuk var tuvalet parasını ben ödeyeceğim çıkın dedi..
Bizde çıktık, arkamızdan Selim baba çıktı ve tuvaletçiye para vermeden yanımıza geldi,gayet neşeli;
- Ohh canıma değsin,şimdi tuvaletçi arkamızdan herkese;
"Buraya Gazanfer Özcan geldi,işedi parasınıda vermedi" diyecek...
Sonra gayet mutlu bir şekilde geziye devam etti... Nur içinde yat Selim Baba.
www.suatsungur.com
|
Etiraflar
Bir önceki Kahve Molamda, “geçen hafta bir Azeri sitesi ile göz göze geldim” deyip,
bu sitedeki “Etiraflar” bölümünden bir iki örnek vermiştim.
Bu Mola’da da örnekler sürecek.
İlk konuğumuz oldukça duygusal.
Şöyle yazmış:
Bir saytda bir qizin bele yazdigini gordum.
"Onsuzda dunyada butun insanlara nifret edirem. "
Sizin fikrinizi bilmek isterdim, siz demi hamiya nifret edirsinizmi?
Öbür örnek te tam aksi. Adam bir duygusuzluk âbidesi neredeyse.
Şöyle yazmış:
İnternetden bir qıznan tanış oldum. Ve ele oldu ki,onunla görüşdüm.
Neye göre?
Çünki evvelki qızlardan bezmişdim.
Onu tapdım. Her zaman ki, kimi qızları aldatmaq üçün işletdiyim
yalanlardan birini işletdim.
İyi güzel de bunu nasıl yapmış? Yazarı dinleyelim.
Onu ilk görüşde aşiq olduğumu dedim o da inandı.
İndi mene her gün zeng eleyir.
Ve son cümle tüm erkeklerin bir öz eleştirisi sanki. (Unutmayın;”x” harfini “h” olarak
okuyacaksınız.)
Yazıg, qız hele oğlanların nece mexlukat olduqlarından xeberi yoxdur.
Bazıları zırıl zırıl içini döküp bir kız tarafından sebepsiz yere reddedilişini
“qiz hech neden, meni ignore etdi”, diye yazarken, bazıları da “hoop arkadaş”
diyor “etiraf metiraf anladık ta, işin çivisini çıkarmayın":
Men bu sayta artiq 3-4 aydirki girirem, amma etiraflar gushesinde yazilanlari
hele indi oxumaga bashlamisham. Texminen bir hefte olar.
Burada yazilanlar chox xoshuma geldi, saytda bele bir gushenin
yaranmasinda eli olanlara xususi teshkkurumu bildirmek isterdim.
(Etirafçımız bir cümle sonra sadede gelecek.)
Etiraflarin hamisini oxudum, bezilerinin cavablarini da oxudum. Amma,bir
shey menim chox xoshuma gelmedi, ye’ni bele olmasini hech istemezdim.
(Bakalım niye istemiyormuş?)
Heyifki etiraflarin choxunu turkler yazmishlar. Axi bele olmaz, bes bizim
yazarlar hani.
Niye Turkler bizden chox yazmalidirlar.
Onlar ozlerinin etiraf.com saytinda da yazirlar, bizimkinde de??!
(İtiraf.com’un ünü yurtdışına taşmış ta haberimiz yok!)
Men chox isterdim bizimkiler daha chox nezer yetirsinler bu sayta,
bizimkilerin yazdiqlarini oxumaq menim uchun daha xoshdur.
(Eh! Haksız değil. Herkese yurdunun insanına ait şeyler daha hoş geliyor.
Dert bile olsa, bu böyle demek.)
Bu haftaki Kahve Molamızdan, bir “etirafçı”nın cümlesiyle ayrılalım.
Bashinizi chox agratdigim uchun uzr isteyirem. Arzu ederdim bundan
sonra men isteyen kimi olsun, ve heminin arzusu yerine yetsin.
Sevgilerimle...
Altuğ Yücel
|
NOSTALJİ - İlk Yayın: 10 Mayıs 2002
|
Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen Süper Babaanne ! |
|
Unutulmaz Barış Manço'nun unutulmaz şarkılarından biri de " Süper Babaanne ". Bizim süper babaanne ise aslında anneanne ! Oğlumun annesinin annesi olurken meşhur
6 adet yeğenimin ise babaanneleri oluyor !
Süper babaannemiz gerçekten de az rastlanır bir kadın. Aslen Akseki'li ama uzun yıllardan beri Manisa'nın Ahmetli ilçesinde yaşıyor. Ahmetli; aslında ilçeden ziyade bir tipik bir kasaba. Rivayete göre 3 erkek kardeş, aileleriyle birlikte İzmir'den Ankara'ya doğru yola çıkıyorlar. Bir süre sonra Turgut; ben burayı beğendim diyor ve ailesi ile birlikte yola devam etmiyor : Turgutlu. Daha sonra Ahmet bir yer beğeniyor : Ahmetli. Ve son kardeş Salih : Salihli. Bundan sonrasını abartabiliriz, yanlarındaki uşak gizlice kaçıp yola devam ediyor : Uşak :-))
Turgutlu ve Salihli çok gelişmesine rağmen ( nüfusları bağlı oldukları Manisa'yı geçti ) nedense Ahmetli hep kasaba olarak kalıyor ( ilçe yapılsa bile ! ). Bu kasabada 4 çocuğu olan ve hepsi üniversite okuyan bir kadın bu süper babaanne. Hiç aksatmadan gazetesini okur, siyaseti takip eder. Son yıllarda kitap bile okuduğuna şahit oldum. Biraz hızlı okuyor ama :-)) Christian Jaque'ın Ramses serisinden 5 kitabı okuyordum. Ben 3.ciltteyim o başladı, 4.cildine yeni başlamışken önce bana ver ben ilk üçünü bitirdim dedi. İnanmadım, biraz anlat bakalım dedim ve özetleyince pes deyip önceliği ona verdim. Süper babaanne seriyi bitirmiş ben daha 4.cilde yeni başlamıştım :-))
Müthiş anadolu öyküleri, masalları olan süper babaanne yeniliklere de oldukça meraklı bir kadındır. Biz de konuk olduğu 1.5 ay boyunca oğlumla da ilgilenmiş meğerse. Oğlum bilgisayarının başında iken; "Sen ne yazıyorsun, ders mi yapıyorsun bilgisayarında anlat bakayım ! " demiş. Oğlum da ICQ ve CHAT üzerine bir dizi ders vermiş :-)) O söylemiş oğlan yazmış filan derken bayağı eğlenmişler. Aradan 6 ay geçiyor bir gün telefonla konuşuyorum. Demez mi : " Oğlan ne yapıyor, sesini özledim, arada sırada bana telefon açsın, konuşabilmemiz için benim de bilgisayar alıp CHAT mi yapmam gerekiyor ? " :-))
Süper babaanne tam bir Cumhuriyet çocuğudur, 29 Ekim doğumludur. Yılı tam bilinmiyor ama 75 yaşını bitirmiştir. Benim için de iyi bir ANNE'dir, hiç bir zaman kayınvalide olmamıştır. Genç kız iken babasına yaptığı mezeleri ( gerçek oğullarının içki kültürü olmadığından ! ) bana da yapmıştır. Hıdırellez zamanları her kim için ne dilediyse olmuştur. Hadi canım sende dediğin insanlar evlenmiş, bu saatten sonra olmaz dediğin insanların çocukları olmuştur. Gerçi son 2 senedir bana sağlık ve bol para diliyor ama sadece bir tanesi gerçekleşiyor nedense :-))
Başta ANNEANNE ( süper babaanne ) olmak üzere tüm ANNE'lerin ve ANNE adaylarının ellerinden öperim. Hiç şüpheniz olmasın onlar hep İYİ birer ÇOCUK doğurmuşlardır.
Cem'in sloganını " İçinizdeki İYİYİ bir adım daha öne çıkarın ! " olarak bir seferlik değiştirdim ! Haa unutmadan; süper babaanne kendisini arayanlar için :
info@süperbabaanne.com adresini söylememi istedi :-))
asesen@turk.net
|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
Editör'den Önemli Not: Sevgili Sait Haşmetoğlu'nun e-romanı görsel öğelerle süslendiğinden, devamını ve önceki sayılarını aşağıdaki adresten tek tıklamayla okuyabilirsiniz. Üşenmeyin... Tıklayın...
http://www.kmarsiv.com/xfiles/mandal_91.asp
Devamı var
|
Teşekkürler... Ahmet Altan : Ahmet Şeşen : Ahu Yücel : Akın Ceylan : Ali G. Güven : Alp Kahyaoğlu : Altan Kolatar : Altuğ Yücel : Aslı Sarıoğlu : Aycan Sağlam : Ayşe H.Erem : Ayşe Nur Doksat : Ayşegül Tuğlu : Barbaros Haluk Ünsal : Başak Postacı : Beste : Betül Ayhan : Bülent Önder : Ceren Durmuş : Cumhur Aydın : Cüneyt Göksu : Cüneyt Pala : Çağhan Tansel : Deniz Güney : Dilek A. Bishku : Ece Özbatur : Elif Şeref Artun : Engin Sınmaz : Esrari : Ezgi Gizem : Feride Masal : Fikret Cantaş : Filiz Güner Kaya : Hasan Yüksel : Hüsamettin Gezer : İpek Egun : İsmail Baba : Kemal Duykan : Lütfiye Öztaş : Mehmet Emin Arı : Mehmet Salim : Mehtap Akdeniz : Melih Çelik : Meltem Papila : Metin Durmaz : Murat Lafçı : Mustafa Uyal : Müge Ünal : Nedret Türer : Nuray İnöntepe : Nuri Merzi : Osman Günay : Ozan Özkaracan : Sait Haşmetoğlu : Selcan Lafçı : Serkan Semiz : Serpil Yıldız : Sevil Yaman : Suat Sungur : Suna Keleşoğlu : Tanju Akdeniz : Tuluğ Başar : Tunca Tünay : Tunç Soyer : Turgut Ankara : Ümran Tatar : Yazmacı : Zeynep Özbatur : Ve tüm kahveciler...
|
Kahve Molası'nın sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrılmıştır. Yolladığınız her özgün yazı değerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur. Kahve Molası bugün 3.186 kahveciye doğru yola çıkmıştır. |
|
CESARET
Bir parça kar beyazı bulut mu
Gök mavisi mendil mi anısı olan
Savaktan akan serin sular mı
Git getir usulca yarana sar
Eksilmesin başucundan memleket
Kuşattı mı bütün yolları harami
Can yoldaşı orman uzak mı
Kuşların çığlığına uyarak yürü
Omuzlarına güneş vurmuş olmalı
Bin nazla büyüyen özlediğin güle
Faytonlar sürdün körüklü fenerli
Koşum takımları pırıl pırıl doru atlar
Nice gelinler götürdün al duvaklı
Baş çekip diz vurarak halayda
Gün oldu erittin kederli havaları
Komadılar ama seni uçarı yürek
Değmedi körpe fidan bir ele elin
Arpa ekmeğine değdiği kadar
Henüz onsekizinde yirmisinde
Gül ömrünü yangınlara saldılar
Bu usul yürek loncaya yazılmalı
Çünkü dem tutmaya başladı çığlık
Ve ayrılığın köze döndürdüğü sevda
Öyle yalın öyle hırçın ki göğsünde
Götürebilir seni güneşli yollara
Ahmet ADA
<#><#><#><#><#><#><#>
GÜNYENİSİ KÜÇÜK KIZ
Bir park kanepesinde oturuyorum deniz
kıyısındaki, burnumda tütüyor
günyenisi küçük kız, bir çocuk kadar
suçsuzum onu sevmekle, bunun için
ilgileniyorum kırgın çiçeklerle
Baktıkça resmine gül açılıyor parmak
uçlarımda, ne çok istiyorum onu
gün eskiten gözleri değdikçe günebakanlara
nasıl da yakıştırıyorum günebakanları
gözlerine
Serçelerle, evet serçelerle geçiyorum
ara sokaklardan, oyun oynuyor toz
duman içinde çocuklar, geçiyorum
içimde hüzne benzer bir duyguyla
Şimdi şurdan koşuyorum
kuşlar kalkıyor koştuğum taşlıklardan
bir aldanış mı yaşadığım yoksa
bilmiyorum ne kadar koşabilirim
eskimez yeşil pabuçlarla gelen aşka
Ey serçe gölgeleriyle lekeli ara sokaklar
nasıl da sendeliyor kalbim küçük
bir kız için, yürüyüp gidiyorum yüzümü
bir Akdeniz çiçeğine gömerek
Sevincimi bozuk paralar gibi dağıtıyorum
Ahmet ADA
|
|
Kahvenin Yanında: Elif Şeref Artun ÇİKO RULO |
|
125 g margarin
2 yemek kaşığı pirinç unu
¾ su bardağı un
2 yemek kaşığı pudra şekeri
1/3 su bardağı kakao
Bütün malzemeyi iyice karıştırın. Elde ettiğiniz hamuru dörde bölün. Her parçayı 2 cm çapında uzun bir parça olana kadar yuvarlayın. 3 cm uzunluğunda parçalar kesin ve fırın yağlanmış tepsisine dizin. 160 derecede 10-12 dakika pişirin. Soğumaya bırakın.
Bu arada...
150 g beyaz çikolata
1,5 yemek kaşığı margarin
60 g bitter çikolata
Beyaz çikolata ve margarini bir kaba alarak benmari usulü eritin. Erirken karıştırmayı ihmal etmeyin. Hazırladığınız rulolarınızın yarısını bu karışıma batırarak beyazlatın ve yağlı bir kağıt üzerine dizerek çikolatanın donmasını bekleyin.
Bitter çikolatayı da benmari usulü eritin ve kağıt bir külaha koyarak rulolarınızın üzerini dilediğinizce süsleyin.
Soğuyunca kahvenin yanında mükemmel bir tat olacak...
Afiyet olsun...
|
Tarifi yazdırmak için tıklayın
HEY KOCA POPO BANA Bİ BİRA...
Münih'te kocaman bira hangarlarından birine düzgünce giyimli bir adam gelir. Vardakosata yapılı, yanaklarından kan damlayan garson kadınlar görevlerinin başında. Hani şu siyah çiçek puantiyeli etekler, siyah büstiyer, beyaz farbalalı kocaman karpuz kollu fistolu bluzlarıyla, her bir elinde bir tutuşta altı büyük bira bardağını taşıyan kadınlar, fıldır fıldır hizmette.
Adam oturduğu yerde hayli sabırsız ve kendinden hiç beklenmedik bir biçimde garson kadınlardan birine:
- Hey koca popo bana bir getir !!!
Kadın acayip sinirlenir ve hemen güvenlik müvenlik adamı atıverirler dışarı.
Aradan iki-üç gün geçer, adam yine gelir. Kerteriz koymuşçasına yine aynı yere, yine aynı kadının hizmet ettiği masaya. Bu sefer tam kadın geçerken, umursamaz bir ifadeyle:
- Hey küçük memeler bana bir bira getir !!!
Kadın nerdeyse delirecek, çünkü göğüsler o cüssesine rağmen gerçekten hayli küçük. Derhal adamı attırır dışarı.
Birkaç gün sonra adam tekrar gelince, kapıdaki korumalar sokmazlar içeri. Adamcağız nerdeyse yalvarır ricalar eder.
- Bakın hiç bir münasebetsizlik yapmayacağım. Canım yaparsam atarsınız dışarı.
Korumalar son derece ciddi:
- Bak bir yamukluğunu görürsek fena yaparız bilmiş ol!
Adam büyük bir sükunetle aynı masaya yerleşir.
Kadın hayli tedirgin. Adam ise tam bir centilmen edasıyla:
- İyi günler hanımefendi. Ben bir bira rica ediyorum.
Kadın görevi icabı birayı getirir, adamı sorgulayan bakışlarla süzer.
Adam son derece nazik ve gülümseyen bir ifadeyle teşekkür eder.
Kadın bir ileri bir geri köpekbalığı misali dolanır, ama adamda ne bir etki, ne de bir tepki. Sonunda dayanamaz ve adama oldukça munis ve de yarı mahçup bir sesle:
- Affedersiniz beyfendi size birşey soracağım.
- Buyrun hanımefendi.
- Benim göğüslerim, çok mu küçük ?!?
Adam şöyle bir süzdükten sonra:
- Evet, hanımefendi oldukça küçük.
- Peki ne yapabilirim ?
Adam hayli sakin ve uzman bir edayla:
- Valla hanımefendi, iki göğsünüzün arasına tuvalet kağıdı ile sürterseniz belki büyürler.
Kadın hayli şaşkın ve de inanamamış bir ifadeyle:
- Aaa, hiç olur mu öyle şey ?!!!
Adam yine bilmiş bilmiş kadının arkasına doğru bakar ve:
- Valla hanım efendi poponuza bakınca olurmuş gibi geliyor.
denizce.com
<#><#><#><#><#><#><#>
Savaş mağduru şanslı kedicik...
|
Birlikte Oynayalım : Presented by Enishte |
Sevgili Kahve Molası Dostları ile KELİME türetmece üzerine " Birlikte Oynayalım " köşesi oluşturmak istedim. Amaç; verilen kelimeler arasında bir köprü oluşturmak, bu köprüyü sadece birer HARF değiştirerek gerçekleştirmek. Bulunacak kelimeler anlamlı olmalı. Her hafta yeni bir soru ve bir önceki haftanın cevabı. Yardımcı olursanız ayrıca sevinirim. Benim bulduğumdan daha kısa hamleler bulabilirsiniz elbette, hediye beklemeyin ama sizi alkışlamaya hazırım...
Editörün Notu: Kural; her hamlede bir harf değiştirerek anlamlı kelime türetmek. Kelimeler sözlük açıldığında şıp diye bulunabilecek cinsten olacakmış, duyurulur. Amaç; Enişte'nin çözdüğünden daha az hamlede çözüp ona "NANİK" yapmak.
1. Hafta / Soru : 7 hamlede SAVAŞ'dan BARIŞ'a ulaşabilir misiniz ?
SAVAŞ - ..1.. - ..2.. - ..3.. - ..4.. - ..5.. - ..6.. - BARIŞ
asesen@turk.net
|
15 Nisan Salı İstanbul Magic Club üyelerinin
hazırladığı 2003 gösterilerinin son günü.
Altuğ Yücel dünyada ilk kez yapılan mental bir gösteri sunacak ve
yaklaşık 8.000 kelime arasından
doğru tahmin yapmaya çalışacak.
Altuğ Yücel'in de katılımıyla yapılacak son gösteri ile ilgilenenler için;
Maya Sanatevi
İstiklal Caddesi Halep işhanı 140/20
Atlas Pasajı (Ferhan Şensoy Tiyatrosu'nun pasajı)
2. kat Beyoğlu
Tel:252 74 52
Bilet fiyatı:10.000.000.- TL'dır.
Sevgilerimle.
Altuğ Yücel
ayucel@altugyucel.com
|
|
İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan |
http://www.romantikmeyhane.com/RM/
...Hatırlayabildiğim kadarıyla güzellik beni her zaman büyülemiştir. Indiana polis çevresindeki mısır tarlalarının birbirine benzerliğinden aptala dönmüş bir genç kızken, moda ve kozmetiğin göz kamaştırıcı dünyası benim için hep bir kaçış yolu olmuştu. Kadın dergilerindeki reklamlara... Hikayeler, şiirler ve daha neler neler. Romantik meyhane...
http://www.komikresim.com/pcint1.htm#
Bu web sayfası için fazla söze gerek yok. Giriyorsunuz ve birbirinden beter resimlerin bulunduğu büyük bir arşivle karşılaşıyorsunuz. Hani şu ara sıra arkadaşlarınızın mail yoluyla sizlere gönderdiği ve nereden buluyorlar bu resimleri dediğiniz türden ürünlerin kaynaklarından birisi.
http://www.iktibas.net/metin.php?seri=434
Cem Yılmaz'dan seçmeler: - Sık sık ameliyat olun, içiniz açılır! -Oğlumun adını mafya koydum, artık ben de mafya babasıyım... -Yazılıdan sıfır aldım, ama öneli olan katılmaktı... -1959'da içilen kahvelerin hatrı doldu, duyurulur. -Yasamaya ayrı, yürütmeye ayrı zaman mı? Ben darbe kullanıyorum. Yıkıyorum, çıkıyorum. -Sizde bit şampuanı var mı? Kirlendi hayvancıklar...
http://www.sanaldoktor.com/
Dr. Reha Alzafer tarafından mail yoluyla danışmanlık yapan sanal doktor. Sadece küçük bir uyarı eklemiş doktorumuz: ...Bu sitedeki bilgiler ve iletilen cevaplar, herhangi bir tibbi durumun/hastaligin, teshis(tani) ve/veya tedavisinde kullanilmamalidir. Saglik sorunlariniz ile ilgili olarak, mutlaka doktorunuza danismaniz gereklidir...
http://www.hekimim.com/
Diş hekimleri tarafından hazırlanmış çok güzel bir kaynak site. Konuyla ilgili bilmek istediğiniz pekçok şeye ulaşabiliyorsunuz. Gene de hepinize sağlıklı dişler:-))
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
xatshow v5.02 [649k] W9x/2k/XP FREE
http://www.xat.com/xatshow/
Slide Show ve ekran koruyucu hazırlamak minik bir program. Yarattığı exe dosyaları ile başka bir programa gerek kalmadan gösteriler hazırlamak mümkün. Profesyonel bir programadan beklenilenler belki yok ama ücretsiz bir program için de epeyce özellik taşıyor. Denemekte yarar var.
|
|
|