|
|
|
Yazılan, Okunan, Kopyalanan, İletilen, Saklanılan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yıl: 2 Sayı: 350 |
23 Eylül 2003 - Fincanın İçindekiler |
|
Editör'den : Balık kavağa çıkar mı? |
Merhabalar,
Aylardır beklenen randevuya saatler kala bende bir koşuşturma, hafif kalp çarpıntısı, soğuk soğuk terleme başgöstermişti. Saatler 16'yı vurduğunda, rakip takım taraftarlarının arasında yerimi almıştım. Elimde bira şişesi, önümde kallavi bir kuruyemiş tabağı ile locanın en rahat koltuğuna kurulmuş, tedirgin ama bir okadar da umutlu izlemeye başlamıştım. Rakip taraftarların kışkırtmalarına kulağımı tıkayıp atacağımız golde önümdekileri devirmeden nasıl sıçrayacağımın provasını kafamda yaparak hazırlıklarımı tamamlamıştım. Dakikalar ilerledikçe umudum artıyor, yanıma çöreklenmiş rakiplerimi küçümser edayla izliyordum. Bir iki pozisyonda bizim adamın yerine topu tepmek isterken, ahşap demir karışımı 8 metrekarelik sehpaya ayağımı vurmuştum ama ne gam. Hakem gene bir penaltımızı es geçmiş, benden de saygı dolu sözleri yemiş yutmuş kabul etmişti. Dakikalar 44'ü gösterirken bir kavisli orta, uçan bizim adamla, çöken onların adamının bileşkesinden oluşundan golü gördüğümde, kendimi koltuğun tepesinde rakip taraftarlara nanik yaparken bulmuştum. Ben maça sırtım dönük dalgamı geçerken, onların solan yüzü ansızın aydınlanmış, galiz el kol hareketleri ile üstüme yürümüşlerdi bile. 30 saniye sonra yenilen golün akabinde devre bitmiş, ne olduğunu anlayamadan gene en başa dönmüştük. Şerefe kaldırılan şişeler, hüpletilen fıstıklar eşliğinde devre arasını geçirip gene koltuklarımıza kurulmuştuk. İyiydikte hani, memnundum gidişattan. Atardık bitane daha nasılsa. Attıkta... Bizim iri adam uçmuş, öbür adam bakmıştı, iyi de yapmıştı. Bu sefer tedbiri elden bırakmamış, fazla havalara sıçramamış, yere saçılan kültablasından başka vukuatım olmamıştı. 25..26..27..28..29... Kara adam topu bir tepti, yuhh diye bağırmaya hazırlanırken, 30. saniye dolmadan o top gitti durumdan bihaber mazlum uzun adamın kafasına vurdu, vuran top roket oldu gitti güzelim ağlara takıldı. Kara adamla, uzun adam bile ne olduğunu anlayamadan ben ve diğerleri kahkalarla gülmeye başlamıştık. Belli stada gelirken önlerine çıkan fakire epeyce yardımda bulunmuşlardı. Böyle bitecek derken bizim iri adam topu 2 metreden öbür iri adama nişanlamış son umududa almış götürmüştü. Alan razı satan razı, böyle bitsin gitsin diyen hakemin sonucu meçhul bir penaltıyı daha es geçmesiyle 70 bin seyirci çileden çıkmış ve maç bitmişti. Alkışlar....
Alınan önlemlerle(!?) olaysız sonuçlanan bir maçı daha geride bıraktık. Ama ne önlem. Dalaşması muhtemel insanları birbirine yaklaştırmamak için patikalardan stada getirilen ve bitiş düdüğünden 3 saat sonra gene aynı patikadan geri döndürülen seyirciler. 4000 seyirciye 5000 polisle çekilen set, ama güçleri yetmediği için ilişemedikleri bir şeref tribünü ve orayı işgal eden kendini bilmezler. Günlerce vahşi taraftar diye ortalığı inleten medya şeref tribününde olup bitene kör, sağır ve dilsiz. Neden? Çünkü hepsi içlerinden. Hele bir tanesi var ki, nedense kabak hep onun başına patlıyor(!?). Nerede şeref tribününde bir itişip kakışma olsa medya büyüğümüz orada kavgayı ayırmaya memur. Eee arada kendini de savunuyor tabi, n'apsın adamcağız.
Aslında öyle iyi anlıyorum ki onları. Konuyla ilgisi olmayanların algılaması zor bir kişilik değişimi oralarda yaşananlar. Dünya efendisi insanların konu futbol olunca kendilerinden geçmelerine hayret etmemek gerek. Bunu anlamak için o sıralardan geçmek, tozunu yutmak gerek. Yaptıkları akıllarına geldikçe yüzleri kızaran mülki erkan, omzu kalabalıklar, yöneticiler, medya ileri gelenleri, o doksan dakikanın sonunda hiçbirşey olmamış gibi elele gözgöze staddan ayrılabilirler. Ama yaptıkları sıradan taraftara nasıl örnek olur onu düşünmezler, düşünemezler. Hanımlar, sakın ola bu tür olaylarda akıl, mantık, hoşgörü gibi süslü laflarla olayı basitleştirmeye kalkmayın, üzülürsünüz. O doksan dakika, oynayan için de, seyreden içinde Malazgirt Meydan Muharebesi'dir. Savaş meydanında da her yol mübahtır. Hatır, gönül, ar, haya aranmaz. Ne yazık ki böyledir. Hatırlarım, ayılar liginde oynarken, rakip ayı karamponuyla elimi ezmişti, ben ayı, diğer ayıyla çamur içinde güreş tutmuş, birbirimize ettiğimiz nefis sözleri(!?) seyirciler üşenmemiş kayda geçirmişlerdi. Maç bitip ortalık yatışınca, öpüşüp koklaşıp ayrılmıştık. Demem o ki, biz taş fırın taraftar erkekler adam olmayız. Öbür yüzümüzü görmek isterseniz bizlerle maç seyretmeyi deneyin. Gördükleriniz, ileride göreceklerinizin birebir göstergesi olacaktır.
Sözlerimizi o medya büyüğümüzün sözleriyle noktalayalım. Ne zaman adam oluruz? Balık kavağa çıktığı zaman...
.............
Bugün sizlere hoş bir sürprizim var. Aslında dün başlamayı düşündüğüm bu köşe teknik bir aksaklıktan dolayı bugüne kaldı. Aramıza Fransa'dan katılan Sevgili Nurettin Özdemir'in hazırlayıp sunduğu 'YILDIZLAR GEÇİDİ' bundan böyle her Pazartesi sizlerle olacak. Bu güzel katkısından dolayı kendisine teşekkür ediyor, aramıza hoşgeldin diyorum.
Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... Cem Özbatur
Yukarı
|
Başüstüne : Em.Piy.Kıd.Alb. Hakkı Mert |
İrticayı nasıl kovaladım?
Efenim, siz muhterem okurlarımın malumatı dahilinde olduğu gibi ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün tesis ettiği laik Türkiye Cumhuriyetini yıkmak isteyen, dahili ve harici bedbahtlar hep olmuştur. İrtacai faaliyetler de bunlardan biridir netekim.
Vakıa, vatanına gönülden bağlı her Türk vatandaşı gibi, şahsım da bu konuda her daim emercensi durumundadır. Her daim uyanık olmalıyız, di mi? Bir emsal olsun diye, yakın bir vakitte şahsımın başından geçen nahoş bir vukuatı sizlere nakletmek istiyorum.
Efenim malumunuz üzere tedrisat dahilinde Milli Güvenlik derslerini askeriyeden gelenler vermektedir. Şahsımda tekavite ayrılınca, bir Yüzbaşı tel edip, "Komutanım, oturduğunuz yere yakın bir yerdeki Lisede Milli Güvenlik dersini verebilir misiniz?" dedi. Hemen kabul ettim netekim. Bir asker tekavite ayrılabilir ama son nefesine kadar askerdir di mi efendim? Genç neslin inkişafı için gayret göstermek de bir nevi vatani görevidir netekim.
Yüzbaşım sağ olsun, Maarif vekaletinin Milli Güvenlik dersinde nakledilecek tedrisat ile ilgili kitabı gösterdi, planı arz etti. Tedrisatın nasıl yapılacağını anlattı, not aldım, öğrendim.
Neyse efenim, naşirin dediği gibi lafı uzatmayalım. Genç nesile Milli Güvenlik ile ilgili ders vermek için haftada iki kere liseye gidip, beş sınıfta tedrisatta bulunuyordum.
Kapıdan içeri giriyorum, gösterdiğim gibi bir talebe "Dikkat!" çekiyor, herkes ayağa kalkıyor, düzen, tertip disiplin!
Genç nesil ile hemen kaynaştık, şahsımı da pek sevdi keratalar. Efenim tedrisata başladıktan bir süre sonra, bir talebe ayağa kalkıp Kıbrıs anılarımı anlatmamı istiyor. Şahsım da dayanamayıp anlatıyorum, e tabi tedrisatta arada kaynıyor. "Çocuklar bakın bunlardan sizi imtihan edeceğim, tedrisatı bölmeyelim" diyorum ama onlar "Komutanım biz kitaptan öğreniriz, siz çıkarmayı anlatın" diyorlar. Şahsım da anlatınca, sus pus dinliyorlar, hatta Müdür Muavini bey hiç ses çıkmayınca merak bile etmiş, talebeler arazi mi oldu diye? Olmaz, efenim, benim komutam altında arazi olunabilir mi?
Neyse efendim, tedrisata uygun olarak ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün inkılaplarını ve kuva-i milliyeyi anlatırken, bir talebe "komutanım, başka hocalarımız başka şekilde anlatıyor" dedi.
"Ne anlatıyorlar oğlum? Söyle bana" dedim netekim.
Efenim, işin aslı anlaşıldı. Din dersi için Maarif Vekaleti muallim vermediği için, irticai bir vakfı idare eden bir esnaf bu tedrisatı yapıyormuş. Efenim, tedrisat sırasında nasıl olduysa konu Atatürk' e gelmiş. Bu bedbaht zat onun hakkında bir sürü imalı ve galiz ifadelerde bulunmuş ki burada yazmaktan imtina ederim.
Şahsım bunları duyunca, kan beynine sıçradı. Hemen tedrisatı kesip, muallim odasına gittim. Bakın tesadüfe ki bu sıçan bıyık irticacı zat orada. Efenim şahsım bu zatın karşısına geçti,
"Atatürk hakkında ileri geri galiz ifadelerde bulunmuşsunuz, bir asker olarak onun şerefini korumak şahsıma düşer, yarın revolverinizi alıp gelin, düello edeceğiz" dedim yüksek perdeden. Şahsımın bir zor alım revolveri vardır, evde durur. Keskin nişancıyımdır, yüz metreden bir sineği sünnet edebilirim netekim.
Sıçan bıyığın bet beniz attı. "Aman albayım, talebeler size yanlış nakletmişler ben öyle demedim" diye kıvırmaya başladı.
Gürültüye diğer muallimler de geldi. Efenim, sıçan bıyık kaçma girişiminde bulundu ama şahsım da onu kovaladı. Bu zat önde, ben peşinde okulun peşinde koşarak bir tur attık netekim. Talebeler gelip beni tutmasalardı bıyıklarını yolacaktım.
Müdüre dedim ki, "bir daha bu şahsı tedrisat yaparken görmeyeceğim yoksa Etimesgut'dan tank alır gelirim".
Hızımı alamadım, tüm talebeleri ve muallimleri dışarı çıkarttırdım, önce İstiklal Marşı, ardından Onuncu yıl marşı ve en sonunda da Gençliğe Hitabı okuttum.
Efenim, siz muhterem okurlarım kaygılanmayın, vatana irtica gelmez, gelemez. Ne mümkün! Ben varım netekim.
Baki kalın muhterem okurlar.
Hakkı Mert piyade@kahveciyiz.biz
Yukarı
|
ÇOK FENA 'S E X Y' MEVZULAR
Bu hafta gene errrkekleri çekiştireceğim yüksek müsaadenizle. Eh yazının başlığı 90-60-90 kıvamında seks kokunca, onları anmamak ayıp olur değil mi? Ne de olsa seks, onların tek-elinde, diktasında olan bir meşgale!
Efendim ben deniz, bir kısım erkeklere 'er-KEK' diye seslenmek eğilimindeyim. Kelimenin, KEK kısmını daha bir vurgulayarak yani. Nedenini az sonra açıklayacağım. Sabırlı olun.
Malumunuz 'er' sözcüğü, 'erkek' anlamına gelir. Peki ilaveten 'KEK' eklemek de nereden çıkmıştır? Direkt 'er' deseydik ya bu cinsiyetteki insanlara. Niçin ekstra 'ek' (KEK) maliyeti yüklersiniz kelimeye ey ecdat? Bilmiyorum. Fuzuli bir ek gibi duruyor yani. Sadece 'er' desek daha bir hoş olurmuş.
Şimdi sıkı durun! Kelimenin neden fuzuli bir ek'le (ki bu ek KEK oluyor) kalabalıklaştırıldığını, etimolojik olarak açıklıyorum size: 'KEK' argoda saf, kandırılmaya müsait, bön manasına gelir biliyorsunuz. Bana kalırsa tarihsel süreç içinde, er kişinin saflıklarını gören dilbilimciler; "bunlara sadece 'er' demek yeterli değil, bir de kelimenin sonuna 'KEK' ekleyelim, sanki o zaman daha bi anlamlı olacak, cuk diye oturacak kelime" demişler.
Tabi bunlar sadece benim tahminlerim. Tarihi gerçeklere dayanmıyor yani. Şimdi uydurdum. Ama yazı bittiğinde bu teorimin kendi içinde tutarlı ve isabetli olduğunu bana itiraf edeceksiniz. Yemin ederim!
Vardır erkek milletinin böyle şaşkınlıkları, kek durumları. Herhalde bununla alakalı bir ek olsa gerek 'KEK' eki.
Neden mi? Malumunuz üzere, er-KEK milletinin libidosu genellikle yüksektir. (Ya da yüzyıllardır böyle yutturulmuştur, erkek egemen toplumlara.) Efendim bahsi geçen topluluk (er-KEK'ler), hem 'seks, seks' diye geberirler, abazalıktan şikayet ederler, 'verecek hatun bulamıyoruz' diye zırlarlar, inim inim inlerler; hem de namus bekçiliği yaparlar.
Cinsel ilişkiyi kadına yasaklar, kadının libidosunu öldürürler, eşlerine, kızlarına, hatta tüm topluma "kadının seks yapmasının ayıp olduğu" ayarını verirler; sonra da sevişecek kadın bulamazlar. (Ya da para verip sevişmek zorunda kalırlar.) Bir nevi kendi kuyularını kazıp, piyasalarını küçültürler. KEK'tirler yani.
Hem kadının yatakta da en az mutfakta olduğu kadar maharetli olmasını isterler, hem de bakire olmayan dişi kişiyi eş olarak kabul etmezler. Bre şaşkın, tecrübesiz bir bakireden yatakta mucizeler yaratmasını nasıl beklersin?
Sonra da gelsin ihanetler, gitsin metresler, vursun davullar, oynasın konsomatrisler.
Yahu şu işi kökünden çözsek de hem erkekler hem kadınlar bir rahata erseler olmaz mı? Artık kadınlar da cinsel kimliğiyle barışsa ve bu barışıklık erkekler tarafından kurşunlanıp, bıçaklanacağına, alkışlansa, 'Komşuda pişer bize de düşer' mantığıyla halaylara durulsa olmaz mı?
Bakın mesela seksle ilgili yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkan istatistiklerden size birkaç örnek vereyim:
- Her yıl 11 bin seks kazası oluyor.
- Her gün dünyada en az 200 milyon cinsel birleşme yaşanıyor.
- Her yıl 250-1000 kişi (kadın-erkek) mastürbasyon yaparken ölüyor.
Şimdi hal böyleyken ve bu meret iki kişiyle (genellikle bir kadın ve bir erkek) yapılabiliyorken; ne demeye kasıyorsunuz da, bir tarafa (kadına) bu işi yasaklıyorsunuz? Bu işin, doğanın bir parçası olduğu, ayıp bir faaliyet olmadığı, bilakis keyifli olduğu, gerek fizyolojik gerekse psikolojik olarak bir ihtiyaç olduğu kabullenilse; arz ve talep dengesindeki gerginlik de minimuma inmez mi, ey aklıevveller? (Yahu her şeyi de ben mi söyleyeceğim? Kocaman adamlar olmuşsunuz; 'şey'inizin derdini de mi ben düşeceğim? Benim derdim bana yeter!)
* * *
Toplumsal yaşam içinde erkek ve kadın için ayrı ayrı tanımlanan cinsel roller, erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğini sürdürecek şekilde ayar ediliyor. Durum bu minvalde olunca, kadın kendisini ortaya koyarak değil, bir gereksinimi karşılama rolüyle, yani bedenini ortaya koyarak toplumsallaşabiliyor, kendini ifade edebiliyor. (Eş, anne, güzel, bakire, fahişe vs. gibi.) Ve nihayetinde arzularına, ihtiyaçlarına, cinsel kimliğine, kendi bedenine, yani KENDİNE yabancılaşıyor. Eh kaçınılmaz olarak bir dizi psiko-sosyolojik sorunlar yumağının içinde yitip gidiyor. Sonra da gelsin özgüven eksikliği, gelsin dırdır, gelsin vıdıvıdı, gelsin bunalım vesaire...
Her ne kadar Duygu Asena ve feminizm hareketini samimi bulmasam da, toplumsal etkileri ve tepkiler açısından söz etmeden geçemeyeceğim.
1980'li yıllarda Türkiye'de başlayan kadın hareketi kendisini tanımlamaya çalıştığında, büyük bir kesim tarafından, "bunlar cinsel özgürlük istiyorlar, toptan fahişe olacaklar" diye saldırıya uğramıştır. Er-KEK'in cinsel ve toplumsal rolüne yönelik bir tehdit olarak algılanmış, bir namus davası haline gelmiştir. Öyle ya, kadınlara özgürlük demek, cinsel özgürlük demekti. Eh cinselliğin özgürcesi de her önüne gelenle yatağa girmek olabilirdi!
Foucault'un görüşüne göre, cinsel yaşamı toplumlarda belli kalıplar halinde tutmakta harcanan eforların sebebi şöyle: "İnsanların üremesi ve insan neslinin tükenmemesi."
Er-KEK'lerin, kadının cinselliğini kontrol altında tutmak için üstlerini, başlarını paralamalarının sebebi de: oluşturdukları toplumun ve aile yapılarının bozulacağından korkmalarıdır.
Şimdilerde dergiler, gazeteler, kitaplar illa ki cinsel konulara yer veriyor; cinsellik eskiye nazaran daha çok konuşuluyor. Bunun adına da 'cinsel devrim' ya da 'cinselliğin özgürleşmesi' deniyor. Bana kalırsa içi boşaltılmış, hazmedilmemiş bir 'devrim' ya da 'özgürleşme' bu. Pornografi, erotizm, romantizm de bu sahte devrimin endüstrileşmiş hali.
Varılan en son noktada kadın vajinası, erkek için olduğu kadar kadın için de bir saplantı durumuna geldi.
Tanrı saplantılarımıza zeval vermesin!
Tuba ÇİÇEK tuba@kahveciyiz.biz
Yukarı
|
|
YILDIZINIZ KIPIR KIPIR, YA SİZ? Ailenizin Yıldız Falcısı : Nurettin Özdemir |
|
GÜNAYDIN KAHVE MOLASI MÜDAVİMLERİ,
Sizlere bu gün içeriği bambaşka ama çoğunuzunda hoşuna gideceğini umduğum bir yıldızlar falı sayfasının açılışını duyurmak istiyorum. Evet sevgili Molacı' lar sizlere astroloji bazında titizlikle hazırladığım YILDIZLAR GEÇİDİ' ni memnuniyetle sunuyorum. Fala inanma falsızda kalma derler ya, bu eksiğimizide böylece telafi etmiş oluyoruz !
Bundan böyle her pazartesi sizlerle buluşarak burçlarınızın haftalık genel bir portresini çizeceğim. Sonrası mı, o sizlere ait, fal sayfamız haftanın ilk günü sizlerde bir tebessüm yaratıyorsa bu bile benim için bir kıvanç kaynağı olacaktır. Yıldızlar daima yol göstericidir yeterki görmek isteyelim dostlar... Haydi bu pazartesi bir deneyelim, ne dersiniz...
Kahvelerinizi yudumlarken minik şekerlemeleriniz benden, lütfedeceğiniz umudu ile..
En güzel günler sizlerin olsun dilekleri ile kıpır kıpır, dolu bir hafta sizleri bekliyor.
Nurettin Özdemir.
<#><#><#><#><#><#><#>
KOÇ (21 Mart-20 Nisan) En sonunda farkına vardınız değilmi koçlar sizi sevenlerinde var olduğunun... Geçen haftayı öyle bir monotonluk içinde geçirdiniz ki, bari bu haftayı kurtaralım gibilerden düşüncelere dalmanız an meselesi ! Üstelik Venüs misafir olunca sizede biraz daha ilişkilerinizde duygusal olmak kalıyor. Rahat bırakın azıcık çocukları,anne,baba,enişte,kaynana vs.vs... Ve rahatlaşın sizde sevgilinizle başbaşa.
İş hayatınızda çok şeyler arzu ediyorsunuz, bu normal bir şey. Anormal olanı ise bu kadar meselelerin üstüne düşmeniz. Hele durun şöyle bakalım, hazırmısınız sakin sakin ve diplomasi kullanarak ilerlemeye. Cevabınız olumlu ise gayet pozitif ekip çalışmaları sizleri bekliyor koçlar.
Formunuz görünüşte çok iyi olsada saatli bomba gibisiniz. Zor sizinle yaşam oof of.
BOĞA (21 Nisan-20 Mayıs) Yaşasın boğalar ! Vallahi bu hafta duygusallığı tadıyla yaşayan ender burçlardansınız. Meleksiniz bu hafta sevdiklerinizle. Sizinle yaşayan ve ilişkide olan insanlar ne şanslı, alçakgönüllülük, yardımlaşma duygusu, sonsuz sevgiler, hepsi sizde bu hafta.Doya doya yaşayın ve yaşatın boğalar. Zaten siz hep böyle değilmisiniz...
İş hayatınız biraz naneli olsada kendinizi fazla sıkmayın boğalar. Uzun vadeleri hedefleyin, planlara başlayın, kendi işinizide kurabilmeniz dahil bunlara. Göreceksiniz başarılar kendiliğinden gelecek. İş yerinde ani değişiklikler olsada önem vermeyin, insan hayatta herşeyi mutlaka kontrol edemez. Bekleyin.
Formunuz gayet güzel. Kalbiniz sevgi okyanusu olunca formunuzda süper olmazmı.
İKİZLER (21 Mayıs-21 Haziran) Ah ikizler ah, duygularınızda hiçde sakin olamıyorsunuz. Sizin için bu kadarmı zor sevmek, niye hep işkenceye dönüşüyor zaman içinde. Haydi bakalım Venüs sizede misafir bu hafta, hiç olmazsa aşklar kraliçesinin yardımı ile aşk hayatınızda tadilatlara bir an evvel başlayın. Ama aklınız yinede uzaak diyarlarda, siz bilirsiniz...
İş hayatınızda dertler çok, ama sizin sayenizde(!) oluşanlarıda maşallah bol... Birazda çevrenizin kıtıbiyozluğundan, tamam ikizler, haklı olsanızda şu anda bir yardım eli uzanmaz ise keskin virajlar sizleri bekliyor. Siz en iyisi ekimi bekleyin oldumu.
Formunuzda öyle işte. Sinir küpüsünüz yahu, haydi spora ikizler başka çare yok.
YENGEÇ (22 Haziran-22 Temmuz) Ouf, en sonunda maddi konulardaki deli doluluğunuz biraz duraklama devrine girdi. Bu sene sizin seneniz, bunu unuttunuz. Ama sevdiğiniz insanları da unuttunuz yengeçler bu arada. Her şeyiniz az çok yerli yerinde, sevenleriniz sizinle, yuvalar genişlemekte amma velakin siz halen metafizik sorgulamalardasınız. Yaşayın dolu dolu ve büyüklerinizide incitmeden mümkünse.
İş hayatınızda aynen aşklarınız gibi. Aklınız fikriniz elinizde olmayan şeylere ulaşabilmekde. Bunlar fuzuli veya gerçekleşmesi hayli zor hayallerde olsa... Yabancılarla ticari ilişkilere fazla kendinizi kaptırmayın yengeçler, kazansanızda kaybetmiş sayılabilirsiniz, benden söylemesi...
İstekleriniz muazzam ama bu sizleri karamsarlıklara sürükleyebilir. Ama sizi yaşatanda bu zaten, planlar projeler, istekler, hayaller. Haydi cendereden kurtarın kendinizi yengeçler...
ASLAN (23 Temmuz-22 Ağustos) Ne uyanışlar o öyle arslanlar ! Kalbiniz patlayacak sanki, müthiş bir hayata dönüş aşamasındasınız. Nerelerdeydiniz yahu diyeceğimde dönüşünüzde ürkütücü ! Aşk, iş, yeni evler, dekorasyonlar, alış veriş furyaları, vallahi başım döndü...
Bu hafta iş hayatınızda ilişki trafiği bol. Tamam da siz yine kükremeleri köşeye bırakın, yapılacak işler çok, ama sakin olursanız başarılar kesin. Sizi izleyemeyenleri sevdiklerinizde olsa, istasyonda bırakın dönüşte alırsınız, dönerseniz tabi...
Yapılacak işlerin yoğunluğu size aşırı stres yükleyebilir. Bu hafta kafanız hayli kızabilir, şehir dışında gezintileri ihmal etmeyin.
BAŞAK (23 Ağustos-22 Eylül) Driiiink !!! Bizim başaklar aldılar başlarını gidiyorlar... Bi dikka başaklar yahu; tamam kalktınız saatiniz geldi. Hazırmısınız hakikaten, yoksa bir an evvel başka dimansiyonlara mı kaçmak istiyorsunuz. Kararınızı vermiş görüküyorsunuz, peki o zaman bende size yaşamınızı değiştirmenin saati geldi derim. Zaten 2004 sizi bekliyor, haklısınız...
İş hayatınızda acele kararlara dikkat edin, gerekte yok zaten aceleciliğe bunu bilin. Ne istediğinizi de biliyorsanız mesele yok, ama ekim ayını beklemenizi tavsiye ederim. Her türlü ikili anlaşmaları hemen bozmayı düşünebilirsiniz, itidalde yarar var başaklar..
Formunuz daha iyi olabilir isterseniz. Mesela yüzme, joging, masajlar neden olmasın. İhtiyacınız var aslında. Ruhunuzun sesini daha sık dinleseniz başaklar...
TERAZİ (23 Eylül-22 Ekim) Aşkların sultanı Venüs'ün nefesi enselerinizde. Ya siz teraziler, aşklara hazırmısınız... Romantizm dolu günler sizinle olacak. Yüzünüz gülsün artık, aile içindeki tansiyonlarda önemlerini kaybedecekler. Yalanmı bu teraziler, sanki birden yaşlanmış gibiydiniz son zamanlar, sevgiler bir heleyan gibi sizi silkelemeye geldi, hele bir durun.
İş hayatı epey sorunlu tamamda belkide sizin yararınıza bütün bunlar ! Nedenmi, birincisi bu engeller sizleri profesyonel bağımsızlık araştırmalarına yöneltebilir, ikincisi, şu anki konu değilsede önümüzdeki sene başarılar gezegeni Jüpiter sizin evinize bir müddet misafir oluyor. Temizliklere başlayın derim ben şimdiden, şurda ne kaldı ki...
Formunuzda sizin motivasyonunuza endeksli, kendinizi girdaplara kaptırmaz iseniz bir yaramazlık yok sevgili teraziler.
AKREP (23 Ekim-22 Kasım) Çok büyük bir değişim içindesiniz akrepler, birde bunun verdigi sancılar eklenince gündüzleriniz dolu dolu olsada geceleriniz bir okadar karmakarışık. Sevgili akrepler hayalleriniz gerçekleşme yolunda ama gözünüzü seveyim fazla açılmayın çevrenize. Aşk hayatınızda kıpırdaşmalar sizleri bambaşka dünyalara götürmekte, ama yalnız sizi ! Atın şu sırtınızdaki kamburları artık, bilmem anlatabildimmi...
Bu hafta sağa dönün projeler, sola dönün iş sözleşmeleri, evet iş dünyanız baş döndürücü ve size yönelik avantajların eşiğindesiniz. Kesin söylüyorum meslek hayatınız sizleri dahada yukarılara çekecek, patronlarınız bunu istiyor. Yönetici akrepler ekip çalışmalarında hayli performanslı olacaklar. 2004 için şimdiden kendinizi hazır tutun, çok şeyler değişecek. Yeni yörelere tayinlerde söz konusu.
Formunuz yaşadıklarınızın verdiği dinamiklerle doruklarda. Böyle devam edin akrepler, aşk sizi durmadan tıngırdatsada...
YAY (23 Kasım-20 Aralık) Önümüzdeki saatlerde geçmiş sevgi(li)lerden mesajlar geliyor yay sakinleri. Çoktan geldimi yoksa ? Hemen söyleyeyim yeni bir şans sunulmakta sizlere. Sizler ne kadar başka şeyler ile meşgul görünsenizde. Müsaadenizle sormak istiyorum yaylar, siz nelerle meşgulsunuz bu arada... Şaha kalkın, yetti gayrı. Meşguliyeti olmayan yaylara sözüm ; barim siz etrafınıza biraz kulak verin...
Ağustos öncesi elde ettiğiniz avantajları iyi kullanın. Gerçekleştirmeyi düşündüğünüz değişiklikleri ekim ortalarına erteleyin şimdilik. Beklenmedik haberlerden en iyi şekilde faydalanmaya bakın bu arada. Fazlada deli doluluğa gerek yok, ekstra yorgunluk almayın üzerinize.
Yaylar sizlere tavsiyem sakinleşin biraz, mümkünmü bu ?. Bu derece zihin ve beden yorgunluğu iyiye alamet değil, benden söylemesi dostlar.
OĞLAK (21 Aralık-19 Ocak) Aşk hayatınızda savaşlara devam oğlaklar!...Yalnız bir dakika beni dinlermisiniz; derdiniz nedir bu hafta böyle çoğu burç sakinleri, küllen(eme)miş aşklara dönüşler, göz kırpmalar...hayaller. Bekarlara sözüm; peki ya (0) kilometrede yepyeni aşklar ? Korku benliğinize mi işledi yoksa kış uykularına mı hazırlıklar. Evli olanlarda da zaten öyle ahım şahım bir kıpırdanma yok, ne haftaymış bu öyle...
Beklenmedik fırsatlar kapınızı çalabilir hafta sonu. Yinede bilmenizde yarar var sevgili oğlaklar, bu fırsatlar sizlere ancak 2004'de yarayacak. Daha şimdiden alevlenmeyin, mesleklerinizde pozisyonları sağlam tutun, reformlara zaman var henüz..
Muazzam bir form ile müthiş karamsarlığın arasında gidip gelmeler ancak bu kadar olur yani, pes...Atın kendinizi mümkün mertebe mekanlardan dışarı. Ama bir hayli uzaklara! mùmkùnmù oğlaklar...
KOVA (20 Ocak-18 Şubat) Size bu kadar nanik yapan bir sevgiliye ne demeli acaba... Çareler tükenmekte sizde beraberlerinde... Halbuki aşk ateşi sönmüş değil, günlük uğraşıların verdiği monotonluk aşılmalı mutlaka... Hele bir durun bakim, sizi biraz korkuttum değilmi. Venüs burcunuza misafir ve bu hafta muradınıza ereceksiniz, yeterki kendinizi şöyle güzel bir romantik ortamda farzedin ve bunu yerine de getirin, eskiden olduğu gibi. Can verin soluk çehreli gecelerinize. Haydi kıpırdayın azıcık sizde.
İş hayatıda aşklara benzemiş, mekanize herşey.Ruhlar tükenişleri oynuyor, bedenlerinizde eh işte... Oksijen çadırları uzak değil ! Hareketsizliğin verdiği çaresizlikleri veya çaresizliklerin verdiği hareketsizlikleri artık sineye çektiniz.. 25'inden öncede kararlarda dikkatli olun, sonra bir yangında cebinizde çıkmasın. Bir bu eksikti zaten. Önümüzdeki hafta yeniden görüşelim kovalar.
Formunuzmu ? Kolaymı sizi devirmek öyle demek geliyor içimden. Evet bu kadar enerji heba etmeye karşın yinede fena sayılmaz. Çizgiyi aşmayın siz yinede. Dipsiz kuyular sizleri biraz severde...
BALIK (19 Şubat-20 Mart) Sizlere şunu söyleyeceğim balıklar. Toparlayın kendinizi, koparın artık şu sizi zincirleyen bağlarınızı. Burçlar aleminde kendisine en iyi eziyet veren hangisi derseler hemen balık sakinleri gösterilir. Bilmem anlatabildimmi... Koptuğu yerden kopsun yetti gayri demezseniz kolunuzu kaptırdığınız yerden gövdenizde geçecek. Aldatmayın kendinizi boş yere. Hayat sizi bangır bangır çağırıyor bu kadar zamandır, sizlerde halen fuzulü avunmalardasınız. Avantajlar kaybedilir, yenilerini kazandırır hayat, korkmayın kendinizden diyorum... Kolunuzu o karanlıklar prensi gölgenize kaptırdığınız gibi ah birde elinizi hayata uzatıverseniz ne olur... Neyse ekim yaklaşmakta... Bekar balıkların ise yelkenleri pupa, sanki yukarılardan bir Güç yürü ya kulum dedi, hele ekim ayı, hiç sormayın...
Yapacak fazla muazzam çalışmalar yok diyebiliriz iş hayatınızda. Neden diye sormayada gerek yok, biliyorsunuz sebebini..Aşk hayatınıza çeki düzen verin, bakın iş hayatınızdaki hengamelere o zaman... Şimdilik yeniliklere nasıl erişebilirsiniz onlara kafa yorun, yinede 23'ünden sonra ilginç firsatlar oluşabilir. Teknolojik alanlarda, özellikle bilgisayar ile ilgili çalışmalarda titizlikle eğilin oluşumlara.
Aşırı stresten uzak durun diyeceğim ama alıştınız nasıl olsa, bünyeniz onuda kabul etti herhalde. Spora önem verin, oynayın, koşun, zıplayın ama sabit durmayın. Sizin niyetiniz ne balıklar, anlamadım gitti ! Kovalar ile bu hafta dayanışmalarda mısınız, buna bile şahit olmuş olacağız iyimi.. İki zıt burçlar ama bu hafta birbirlerinin tıpkısı oldular.. Vallahi bu hafta tek başlarına bu iki burç yıldızlarımın ocağını söndürdüler sevgili Kahve Molacılar !
Kozmik enerjilere ihtiyacım var ! Haftaya buluşmak üzere ve siz siz olunda sakın yıldızlarınızı gözden kaybetmeyin. Onlar sizleri zaten izliyor... Gönlünüz hoş olsun ve güzel bir hafta diliyorum hepinize.
Nurettin Özdemir
nozdemir@kahveciyiz.biz
Yukarı
|
Fotoğraf: Şeref Bilgi
<#><#><#><#><#><#><#>
Kahve Molası'nın sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazılarla hayat bulmaktadır. Her kahveci aynı zamanda bir yazar adayıdır. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrılmıştır. Yolladığınız her özgün yazı değerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur. Kahve Molası bugün 3.707 kahveciye doğru yola çıkmıştır. |
Yukarı
|
gülün ışığı
yürüdüm,
öldüm,
ışıksız parladım,
söndüm ...
Fergül Çırpan
<#><#><#><#><#><#><#>
piyano
hatırla, o piyanoyu
o ışıkları, beklenmedik
o bakışları, karmaşık
diyordun ki, planlarını seviyorum
şimdi sev beni ve yeniden
yağmurlu günler, asla hoşçakal demeyen
hep arzulu
hep el ele
yağmurlu günler
gözlerinden geçen
geçip giden
düşün ki
yüzün bir güneş yansıması
bir mavi gök imgesi
bir yıkım abidesi
diyordun ki
planlarını seviyorum
ve seni de
dün gibi
yarın da...
yağmurlu günler
gözlerinden geçen
ve bana anlatan
neyin ne zaman biteceğini . . .
Fergül Çırpan
Yukarı
|
Dünya vatandaşı bir inek!..
Yukarı
|
İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan |
http://www.kiss-textil.de/galactikaen.htm
Bu nedir? Bazı şeyler vardır, ihtiyaçtır. Bazı şeyler vardır, zevk için yapılır. Bazı ihtiyaçlarımızı zevk haline getirmek için bu sayfada görülenleri kullanmak bir çözüm olabilr. Ama yine de ünlü atasözümüzü unutmayalım: "Ayranı yok içmeye......"
http://www.felsefeekibi.com/login/nedir.html
Diyelimki acil olarak tek kullanımlık bir mail adresine ihtiyacınız oldu. Ya da sadece 4 gün için acil mail adresi lazım. Bu süre içinde kullanıp daha sonra bir daha yüzüne bile bakmayacağınız bir mail adresi isterseniz buradan buyrun.
http://story.news.yahoo.com/news?tmpl=story&cid=74&e=8&u=/cmp/13100775
Gerçekleri öğrenmek sizin de hakkınız. Microsoft'un bazı tarihlerde Linux ile çalışmalar yaptığı duyulmuştur. Yahoo'nun web sitesinden belgeleriyle: ...Microsoft changed its DNS settings on Friday so that requests for www.microsoft.com no longer resolve to machines on Microsoft's own network, but instead are handled by the Akamai caching system, which runs Linux...
http://www.elevatormoods.com/
Bir asansör en fazla ne kadar ilgi çekebilirki? İçinde asansör geçen ve hatta bir asansör'ün başrol oynadığı o kadar çok film varki. Bence dikkatli olmakta fayda var. Benden söylemesi...
akin@kahveciyiz.biz
Yukarı
|
Damak tadınıza uygun kahveler |
Bulk Rename Utility v2.0.4.4 [453k] W98/2k/XP FREE
http://www.mywebattack.com/gnomeapp.php?id=104588
Toplu halde dosya isimlerini değiştirmek için güzel bir program. Artan sayı yada ön arka adlarla dosya isimlerini değiştirmek. Uzantıları değiştirmek gibi işlemleri bir çırpıda yapabileceğiniz harika bir yardımcı program.
Yukarı
|
|
|