HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

S U N U Ş

" Dünya öyle bir yerdir ki burada bir örümcek dahi sürekli yatıp uyumaya karşı çıkar ve bir yıldıza ağ kurmak gerekse bile bunu yapmak yolunda ölebilir. "
LOREN EISELEY


Bizler de umutsuzca yaşamak verine ağ kurmayı yeğlemek zorundayız... İplerimiz zayıf ve kırılgan olsa da bunun pek önemi yoktur; zira ağımız iyimserlik, merak, heyecan, sevgi ve varoluş maceramızın içten hevesiyle örülmüş olacaktır.

Binlerce yıl önce Orta Asyadan göç eden Türk Boylarından mütevazi bir kaç aileyi getirelim gözümüzün önüne... Bugünkü koşullarda ortalama bir ücretle yaşam mücadelesi veren milyonlarca aileden çok daha zor koşullar altındaydılar şüphesiz. Bir kaç hafta, bir kaç ay, bir kaç yıl sonrasını düşünerek yollara düştüklerinde atalarımız belki de tam olarak ne yaptıklarını bilmiyorlardı. Fakat onların çıktıkları o amansız yolculuk sadece Türk Ulusunun kaderin değil, aynı zamanda bügünkü Dünya haritasını belirleyen faktörlerden birisi oldu... Bizler de fiilen yollara düşmesek de, çareler üretmek adına zihnen ve kalben yollara düşebilir ve bu eylemimizi büyük bir dava gibi benimseyerek yarınki tarihimizi bugünden yazmaya koyulabiriz...

Bugün yapmakta olduklarımızla aynı zamanda yarını şekillendirmekte bulunan bizler kendimizi herkesle ve herşeyle bağlantılı görmek ve bu bütün içerisindeki sorumluluğumuza sahip çıkmak zorundayız. Bugün kendimiz, sevdiklerimiz, ülkemiz ve dünyamız için daha güzel şeyler yapmaya çaba göstermemiz daha güzel yarınlara atılmış bir adım olacaktır. Bunun için kendimizi sezinlemek ve tüm yeteneklerimizi kullanarak olabileceğimiz en iyi şey olmayı başarmak, yani kendimizi gerçekleştirmek durumundayız...

İşte Kurtuluş Savaşımız.. İşte Cumhuriyetimiz... İşte devrimlerimiz... Bunların her biri olabileceğimiz en iyi şey olmak hususundaki içten hevesimizin ve kararlı çalışmalarımızın birer ürünü olarak geçmişimizde parlıdamaktadırlar.

Bugun ise 0 hevesi, 0 azmi, 0 kararlılığı, kısacası 0 büyük hedefi gözden kaçırmış bulunuyoruz. Uluslararası rekabet gücüne erişen özel sektörümüzün dinamizmine inat, mali ve beşeri kaynakların israfının adeta teminatı haline gelmiş bulunan kamu sektörümüzün durağanlığı bu üzücü tablo içinde bizi eteklerimizden toprağa çivilemiş gibi gözüküyor. Oysa özel sektöre kıyaslanmayacak ölçüde geniş imkanlara sahip bulunan kamu sektöründen çok şey bekleniyor. Avrupa Birliğine üyelikten uluslararası alanda çıkarlarımızın korunup geliştirilmesine, milli gelirimizin arttırılmasından adil gelir dağılımına, eğitimden sağlığa, güvenlikten enerji üretimine hemen her alandaki başarımız bu sektörün sağlıklı ve verimli çalışmasına bağlı bulunuyor.

"Milenyumun Mandalı" adlı bu denemede kamu sektörümüzün en seçkin kurumlarında çalışmış ve en alt düzeyden başlayarak yönetici pozisyonuna yükselmiş bir kamu görevlisinin 15 yıllık deneyim ve gözlemlerine dayanan bir kesit sunulmaya çalışılmaktadır. Kamu yönetimi anlayışımızı, sektörün kurumsal yapısını ve iç dinamiklerini gözler önüne seren bu kesit üzerindeki analizler ve kıyaslamalı projeksiyonlar ise bizlere nelerin, hangi yönde, ne ölçüde ve ne kadar acele olarak değişmesi gerektiği konusunda yeni fikir ve ilhamlar verecek birer küçük öykü şeklinde aktarılmaktadır.

EDİTÖRÜN NOTU: Bu kadar ağır bir konuda bu denli eğlenceli bir eserin ortaya çıkarılması yazarın sanatçı kişiliğinin bir tezahürü olarak görülebilir... Bu müstesna eserin ilk önce, -neredeyse daha yazılmaktayken- sizler tarafından okunacak olması ise Kahve Molası üyelerinin AYRICALIĞI olarak Türk yayın hayatına geçecektir.

İsim Olarak Neden "Milenyumun Mandalı" ?

"Milenyumun Mandalı" ismini Türkçemizdeki "dış kapının mandalı" deyiminden türettik... Bize ait olan içerisi ile başkalarına ait olan dışarısının ayracı konumundaki "dış kapı" ve onun üzerindeki önemsiz bir ayrıntı gibi algılanan "mandal"...

Milenyum bize uzamsal olarak dış kapımız kadar yakın belki… Fakat kavramsal olarak, ona verdiğimiz değer ve günlük yaşamımızı şekillendirirken ona tanıdığımız söz hakkı itibariyle milemyum bize dış kapının mandalı kadar uzak…Bir anlamda yeryüzündeki insan uygarlığının eriştiği en yüksek gelişmişlik düzeyini temsil eden bu uğultu ve parıltı saçan dünyaya kapımızı kapatarak neleri dışarıda bıraktığımızı yüzeysel olarak şöyle bir düşünmek için hazırladığımız bu çalışmaya hem önemini, hem de basitliğini vurgulamak üzere "Milenyumun Mandalı" adını verdik.

Büyük Atatürk'den sayesinde yeryüzünün değişime en açık toplumlarından birisi olan Türk Toplumunu kendi düşük standartlarına mahkum edip onu değişimden uzak tutmak isteyen ve bu amaçla çağın kapısını üzerimize kapatıp milenyum ilhamlı değişim rüzgarlarından korunmayı uman tutuculuğa inat, değişim ateşini her zamankinden daha güçlü bir şekilde yakma arzusunu simgeleyen bir tanımlama "Milenyumun Mandalı".

Mandal ve kapı arasındaki ilişkide mandal açılımın başlangıç noktasıdır. Mandal önemsiz bir ayrıntı olsa da, kapalı tuttuğu kapının ardında çok değerli hazineler ya da yeniliklerle dolu bambaşka bir dünya saklı olabilir. İşte o kapının ardında saklı duran değerli şey ile onu saklı tutan önemsiz gereci biraraya getiriyor "milenyumun mandalı' tamlamamız. Buradaki mandal, milenyum ilhamlı büyük değişimlere açılacak kapıyı tutuyor bir bakıma... Bu yönüyle de, değişimin başlangıç noktasını oluşturuyor. Bu tanımın iki sözcüğü arasındaki önem asimetrisi ise büyük bir hedefe yönelmiş küçük bir karıncayı çağrıştırıyor. Burada gerçek bir kapı mandalı yerine çocukluğumuzdan tanıdığımız çamaşır mandalını aynı asimetriyi vurgulayan yalın ve basit bir figür olarak seçtik… (Bir gün bu fikirler benimsenip sahiplenilirse kolay bir taraftarlık belirtisi olarak ev ve işyerlerinde, masalarda, yakalarda, otomobillerde bir parola gibi özel olarak boyanmış mandalların teşhir edilmesinin de yolu şimdiden yapılmış oldu böylelikle…)

Bu düşünsel perspektif içerisinde kamu yönetimi anlayışımızın çeşitli yönleri ele alınarak tahlil ve yorumlara yer verilen bu çalışmanın en önemli işlevi yeni milenyumun eşiğinde ülkemizde işlerin nasıl görülmekte olduğuna ilişkin bir hatıra fotoğrafı sunmak olacaktır. Böylelikle de varmak istediğimiz "çağdaş uygarlık düzeyinin üzerindeki nokta"ya uzanan yolumuzu bu fotoğrafdaki eksiklik ve üstünlüklere dayanan bir yaklaşımla yeniden belirlememiz ve yolun bundan sonraki kısmına daha güncel ve pratik bir haritayla devam etmemiz mümkün olabilecektir. Bu çalışma öylesine değerli bulguları, öylesine varlığından haberdar olmadığımız araç ve gereçleri gözler önüne serecektir ki sağlam bir motora, güçlü pistonlara ve yeterli yakıta sahip olmasına rağmen yol alamayan kalkınma trenimizle ilgili sorununun hiç akla gelmeyecek ölçüde basit, ama gözden kaçmış ayrıntılarda gizli olduğunu, örneğin lokomotifin rayların birkaç santim dışında durmakta oluşu nedeniyle tekerleklerin dönmesine rağmen yol alınamadığını ortaya koyacaktır. Kısacası bu çalışma bize eski gücümüzü geri verecek anahtar yaklaşımlara ilham vermek isteğiyle hazırlanmıştır.

- 1 - İleri




/font>

Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur