|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
SON 200 YILDA YAŞANAN ENDÜSTRİYEL YENİLİK DALGALARI
Schumpeter'e göre sözkonusu "Yaratıcı Yıkım" sürecinde girişimcilik bir tür mayalandırıcı işlev görerek ekonominin kendisini yenileyip ileriye ve yukarıya doğru hareketlenmesine yol açmaktadır. Girişimciliğe değer veren, onu kollayıp geliştiren ülkeler bu süreçten en geniş ölçüde yararlanırken yeniliğe ve yaratıcılığa kapalı sistemlere sahip ülkeler bu gelişmelerden daha sınırlı ölçüde yararlanabilme ya da hiç yararlanamamaktadır. Süper iletkenler ve bilgisayar teknolojileriyle tanınan Beşinci Dalganın doygunluğa erişmeye yüz tuttuğu 1990'ların başında, ABD'nin ekonomik uyuşukluktan sıyrılıp tekrar ileri doğru atılıma geçmesi belki de bu sayede olmuştur.
Bu saptama doğru ise, yenilik dalgalarının arasının giderek kapanmakta olduğu söylenebilir. İlk iki dalga arasındaki 60 yıl, dördüncü ve beşinci dalgalar arasında 40 yıla inmiştir. Altıncı dalganın ise 30 yıl içinde, 2020 yılı civarında oluşması beklenmektedir. Zira özel ve kamusal pek çok kuruluş, bugün artık yeniliklerin ortaya çıkmasını şansa bırakarak beklemek yerine, yetiştirdikleri yetenekli A&G uzmanları ordusu aracılığıyla, sistematik bir biçimde yeniliği arayıp ortaya çıkartmaya çalışmaktadır. Bu yüzden yeniliklere ulaşılması çok daha kısa sürede gerçekleşmektedir.
Bilgi Üretim Hatları Değil, Bilgi Ağları
Girişimcilere göre yenilik asla basit ve düzenli birşey değildir. Oysa basit ve düzenli süreçler oluşturma alışkanlığındaki devletler yeniliği bir tür üretim hattı olarak görme yanılgısına düşmektedirler. Onlara göre kamu kaynakları üretim hattının bu ucundaki üniversitelere ve ulusal laboratuarlara bolca akıtılırsa, hattın diğer ucundan yeni teknolojiler ve yeni ticari uygulamalar avuçlarına dökülmeye başlayacaktır.
Oysa, bilimsel çevrelerin yenilik ve icatlara katkıları inkar edilemez ise de, uygulamadaki yeniliklerin çok azı bilimsel çevrelerin eseridir. Gerçek yaşamda yenilik süreci kedi-beşiği adı verilen, uçları düğümle birleştirilmiş bir ipin iki elin on parmağı arasında bir şekil oluşturacak şekilde gerilmesi ve diğer oyuncuya aktarılması şeklindeki oyunu andırmaktadır. Girişimciliğin yönetimindeki bu süreçte oldukça geniş bir geri-bildirimler ağının ve pek çok başka sistemle karşılıklı ilişkilerin sürekli gözlemlenerek atılabilecek yeni adımların maharet ve yaratıcılıkla tasarlanması gerekmektedir. Bu sayede yeni bir talep yaratılması ya da mevcut pazardan daha geniş ölçüde yararlanılması sözkonusu olmaktadır.
Ulusal ve uluslararası alandaki çabalarımızın sonucu olarak, spordan siyasete, bilimden dış ticarete, modadan ekonomiye kadar, son 5 yıldaki kazanımlarımıza dikkatle bakalım: hangisi kamu yönetimin sıkı kalıpları içinde geliştirilip elde edilmiştir? Sadece hiç biri!
27 yıldır kalıplara uygun eserlerle kapısını aşındırdığımız Eurovision Yarışmasındaki yirmisekizinci denememizin başarısındaki en önemli faktör bu projenin kalıpların kısıtlamalarından kurtarılarak her şeyden çok kişisel yaratıcılığa teslim edilmiş olması değil mi?
Sertap Erener kalıplanmış zihniyetin dil konusundaki baskılarına da cesaret ve sabırla göğüs germiş, yukarıda sözü edilen kedibeşiği örneğinin canlı bir örneği olarak yurt içinde ve yurt dışındaki pek çok sanatçıyla birebir ilişki kurarak son derece rafine bir bilgi ağı oluşturmuş, bu sayede (adeta her çiçekten usare toplayan bir balarısı gibi), titiz bir çalışmayla seçilen en uygun parçaları, "yaratıcı ekip" adını verdiği, gerçekten de yaratıcılık yeteneklerini kullanmak üzere bir araya geldikleri anlaşılan bir uzmanlar grubunun yardımıyla, en mükemmel şekilde bir araya getirmeyi başarmış ve bu inanılmaz sonuca ulaşmıştır.
Yıllardır kamu yönetimimizin hizaya soktuğu insanların hizada olup olmadığını denetledikleri eserlerle alınamayan mesafeler, özgür girişimciliğin ve sanatsal yaratıcılığın ellerinde şekillenen, kısıtlanmamış eserlerle bir çırpıda geçilivermiştir.
1001 Kanguru adlı eserde denildiği gibi, "hizadayken yaratıcı olunamaz!". Yani kalıpların komutası altındayken sadece kalıpların buyurduğu vasıflarda bir ürün elde edebilirsiniz!
İşte bu yüzden, kamudaki insan kaynaklarını hizada durma baskısından kurtarıp yaratıcılığın sınırsız Dünyasında at koşturmaya muktedir kılmak adına, ileriki bölümlerde birlikte tasarlayacağımız yeni bir memur prototipiyle, tabiri caizse Milenyumun Memuru ile, biz de kamu yönetimimizde bu tür çığır açan bir yenilikle, sınırları delip geçen yeni bir atılımla (breakthrough) sonuçlanmasını arzu ettiğimiz bir "Yaratıcı Yıkım" süreci başlatabiliriz!
|
|
|