|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Mobil telefonlarla başlayan özgürleşme devrimi, Dünyayı gezip hayati önemde ticari bilgileri firma yönetim merkezlerine aktaran mobil elemanların ortaya çıkışıyla yeni bir evreye girdi böylece...
Mobil elemanların sanal bir ofiste çalışabilecekleri fikrini uygulamaya geçiren ilk firmalardan birisi Hollanda'nın Andersen Danışmanlık firması oldu.
İşlerinin büyük bir bölümünü işyerine gelmeksizin yapabilen bu elemanların üzerlerinde kendi adları bulunan sabit birer odaları ya da masaları yoktu.
O gün işyerine gelerek çalışmak isteyenler giriş katındaki ana bilgisayardan hangi odalardaki hangi masaların ne kadar süreyle boş olduğuna bakıp 50 kişilik bir toplantı salonundan sessiz bir odaya kadar değişen mekanlardan kendilerine uygun bir yer seçerek o günkü çalışmalarını tamamlayabiliyorlardı.
Üstelik sabit odalar olmadığı için firmanın tüm çalışanları eskisinden daha farklı insanlarla ve eskisinden daha sık görüşüp konuşarak işlerin geneli hakkında daha geniş bilgi alışverişinde bulunmak imkanına sahip olabilmekteydiler.
Diğer taraftan, çalışma saatlerini kendi kişisel tercihlerine göre ayarlayan ve böylelikle kendilerine daha çok zaman ayırma imkanına sahip bulunan insanların daha verimli ve daha yaratıcı çalışmalar yaptıkları gözlenmişti.
Burada telefon örneğini yeniliği temsil eden sembolik bir örnek olarak kullandık. Aslında kamu ile özel sektörün birbirinden bu denli uzak noktalarda bulunmasının nedeni iki sektör arasındaki bu temel yaklaşım farkıydı. Birisi yeniliği ustaca kullanıp ondan yararlanırken diğeri ondan kaçarak kalıcı olacağına inanıyordu.
İşte bu yüzden, kamu sektörü mobil elemanlara ne yazık ki hiç sahip olamadı. Fakat bu asla sahip olamayacağı anlamına gelmez. Bir gün onun da direnemeyeceği noktaya gelinecek, kamu kadrolarında da hızlandırılmış elementlere ve mobil elemanlara rastlanacaktır.
Mülkiyeden rahmetli Hocam Prof. Dr. Oral Sander'in sözleriyle: "hiç bir değişim öğesi, kendi başına bir kalıcılık öğesini alt edemez; ancak hiç bir kalıcılık öğesi de değişim öğelerine sonsuza dek direnemez!"
Önemli olan tüm fırsatları yitirip başka seçenek kalmayıncaya kadar tutuculukta inat etmek yerine genel trendleri okuyup ona göre bir yer ve tutum alarak değişimden zarar gören taraf değil, ondan yararlanan taraf olmanın yolunu bulabilmektir.
Zamanla herşey değişmeye mahkumdur.
En baba devrimcilerden bildiğimiz ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konuşma yaparken dahi,o basit askeri üniforması ve şapkası dışındaki bir giysiyle göremediğimiz Fidel Castro bu kaçınılmazlığın somut bir örneği değil mi?
|
|
|