|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Bu kuşkulu yolda gerçekleri kavrayabilmek için bir oyun oynamaya karar verdim. Kendimi dışarıdan izleyemeye çalışacaktım.
Böylelikle işin içindeyken göremediğim bazı noktaları dışarıdan bir gözle bakmaya çalışırken görebilir, neye güdülendiğimi ve hangi güdülenmiş davrnışlarda bulunduğumu bu sayede çözebilirdim. Böylelilkle de gizli ve düşük maaş başta olmak üzere, kamu yönetimi aygıtının tüm sistem ürünlerini bilinçli olarak deneyip etkileri ve sonuçları hakkında gözlemlerde bulunarak bana uygulanan şeylerin beni nasıl etkilediğini, beni ne yapmaya teşvik edip nelerden alıkoyduğunu ortaya çıkarabilirdim. İşte o zaman düşük ücret politikasının hangi amaçlara hizmet ettiği konusu da biraz daha aydınlanmış olurdu.
Mesela evli, 2 çocuklu ve 13 yıllık hizmeti olan bir memur olarak o çabuk yemek lokantalarının patates, hamburger ve içecekten oluşan mütevazi menüsünden ayda sadece 107 adet satın almama yetecek kadar bir maaş almak bende nasıl bir etki yapıyordu? Açıkçası ürkmüş bir kaplumbağanın kabuğuna sığınışı gibi bir şeyler yapmak geliyordu içimden... Yani savunmasız, korunmasız bir durumda hissediyordum kendimi... Gizli sicil mekanizması nedeniyle amirlerin gazabına uğramamak için zaten enseyi kısmış, ürkek şaşkın birşeyler yapmaya çalışırken bir yandan da ekonomik sıkıntıların baskısıyla içimdeki derinliklere çekilmiş gibiydim yıllar önce... Bunlar kesinlikle bir "küçüklük" öğretisinin sistem ürünleriydi. Gizli sicil, düşük maaş, keyfi tayin ve atamalar, idarenin takdir yetkisine göre şekillenen görev ve sorumluluklar, tanınan ya da esirgenen itibar, lojman ya da yaz kampları gibi olanaklar başta olmak üzere sistem ürünlerinin her biri, biribirilerinin tamamlayan ve doğrulayan bir biçimde memura şu mesajı veriyordu: "Sen güçlü idare karşısında yapayalnız bir bireysin!"
Hiç bir yerde yazılı değildi ama, bu küçüklük öğretisini benimseyip onun gerektirdiği itaatkar, uyumlu ve fedakar bir memur rolünü benimseyenler sistem tarafından bir şekilde kollanıp kayrılıyor; aklını, mesleki bilgisini ya da yasaların emrettiği uygulamayı ön plana çıkarıp farklı bir görüş belirtenler ise "büyüklük" taslamak suçundan mahkum edilip derhal cezaya çarptırılıyordu... Kısacası tüm uygulamalar aynı kapıya çıkıyor ve memurları aynı tür davranışlara yöneltiyordu: bizler hepimiz küçük rollerin adamlarıydık işte...
Küçük işler için kostümlerim vardı benim dolabımda... Her sabah aynı isteksizlik ve heyecansızlığın verdiği karın ağrısıyla traş olur, sonra onlardan birini rastgele seçip duygusuzca giriyordum içine. Bu kostümlerle ben en güzel, en parlak, en yaşanılası günleri bile sıradan bir güne indirgeyip kendimi ruhu alınmış ceset gibi sıradanlığın içine salıveriyordum işte...
|
|
|