|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Henüz evden dahi çıkamadan, eşsiz güzellikte ve paha biçilmez değerdeki bir günün daha küçücük şeylerin peşinde heba edilecek olmasının kederi kaplar benliğimi. İçimdeki yas, bedenime de yansır; yüzüme tebessüm yerine hüzün asılır daha günün başında. Bir yarış atı olarak yetiştirilmiş olmana karşılık dolap beygirliğine koşulmanın acısıdır bu...
Hep kaybetmekte olduğumuz yarışları göre göre yine gidip o dolap koşumlarını kuşanmak zorunda olmak ne ağır bir duygusal yüktür bir bilseniz... Kendime de, ülkeme de, halkıma da acırım.
Kurtulamadığım, karşı duramadığım, değiştiremediğim bu ecburiyetiyerine getirmek adına bedenimi adeta sürükleyerek daireye doğru koyulurum yola…
Benim gibi işe gitmek için sokaklara dökülmüş insanların benden farklı olarak şık giysiler içinde, dünden yarım kalan işlerin telaşı ya da bugün sonuçlanacak projelerin heyecanıyla dip diri birer varlık olarak amaçları peşinde koşuşturmaları bende bir tür yalnızlık hissi yaratır; kendimi onlara yabancı bulurum.
İstemeden aklıma gelen şeylerden birisi de asla onlar gibi olamayacağım fikridir. Gelir düzeyim itibariyle onlar benim için erişilmezdir.
Babası olmadığı için parkta yalnız dolaşan küçük bir çocuğun aklından geçeni yapmasına engel olan tüm kuralcı duygularını bastırarak kural dışı bir hareketle ileriye atılıp hemen önünde oğlunun elinden tutmuş yürüyen, hiç tanımadığı bir adamın diğer elini tutuvermesi gibi, bir an için tüm iç sesleri bastırıp ileriye atılmak ve onların arasına karışıvermek arzusu karşı konulmaz bir biçimde kabarır, coşar içimde... Tabii ki onlar gibi elbiselere sahip olmayı değil, onlar gibi bir iş hayatına sahip olmaya özenirim derinden. Bir kere için bir elbise nasıl olsa alınabilir, önemli olan işinin insana zorunlu masraflarını karşılamanın ötesinde, böyle giysiler satın almaya yetecek ve kendini tamamen işine verecek kadar güvende hissettirecek bir gelir sağlamasıdır. Yani bir kere için değil, gerektiği her zaman giyime para ayırabilecek bir süreklilik halidir benim diğer insanlarda görüp özendiğim şey...
Ancak şık bir kıyafet, sağlıklı bir beden, içten bir gülümseme ve enerjik bir ruh haliyle sokağa çıkabilmenin ardında zengin bir gardolap yattığını düşünmek yanlış olur. İşinizde önemsenmeniz, size değer verildiğine inanamanız ve çalışmalarınızın karşılığı olarak maddi ve manevi tatmin ihtiyaçlarınızın tam olarak karşılanmakta olduğuna inanmanızdır ki sizi işini, yerini benimsemiş, yapabileceklerinin en iyisini ortaya koymaya hazır, huzurlu bir insan yapar.
Örneğin size 10 yıl içerisinde bir ev ile vasat bir otomobile sahip olmak ve onların masraflarını zorlanmadan karşılayabilmek, ev eşyalarınızı ekonomik ömürlerini tamamladıklarında yenileyebilmek, evin ihtiyacı olan gıda ve temizlik malzemelerinin mütevazi bir stoğunu evde hazır bulundurabilmek, çocukların üst-baş ve eğitim giderlerini karşılayabilmek, haftasonu gezileri ile yılda iki kez yurtiçi, 4-5 yılda bir de yurtdışı gezilerine para ayırabilmek gibi olanaklara sahip kılan bir işiniz olsa her halde işe benim gibi gitmezdiniz.
|
|
|