|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Sanal laboratuvarımızda incelediğimiz bu örnek olaylardan anlıyoruz ki korku, her seviyedeki insanları iyiyi, doğruyu, güzeli yapmaktan alıkoyup onlara korkunun kaynağındaki kişilerin ya da gücün emrettiği kötü şeyleri yapmaya zorluyor... Korkunun esiri olup onun taleplerini yerine geitrenler ise bu yaptıklarının başkalarına, kendilerine, kurumlarına ve ülkelerine bir kötülük olduğunu göremiyor; hatta yaptıklarının durumu kurtaracak bir fedakarlık, belki de görev aşkıyla atılmış kahramanca bir adım olarak nitelendiriyorlar.
Şu söz, korku içeren bir sürecin sonunun nerelere varabileceğini çok güzel açıklıyor:
Hürriyetle hak ve görevler arasındaki ilişkiye işaret eden bu çarpıcı sözleri sosyal bir denklem olarak kabul eder ve bunu korku içinde bulunanların özgür olamayacaklarını vurgulayan az önceki denklemle yanlana koyup bir sadeleştirme işlemi yaparsak, etraflarına korku salarak sahip bulundukları göreceli üstünlüğü korumak isteyenlerin esas itibariyle diğer insanları hak ve görevlerinden uzaklaştırmayı hedefledikleri sonucuna varabiliriz.
Yine International Herald Tribune Gazatesinden alınan, 2000 yılı Ağustos ayında batan Kursk Denizaltısı ile ilgili bir habere göz atarak korkunun hak ve görevlerden alıkoyucu etkisini sanal laboratuvar ortamında gözlemleyelim:
|
|
|