HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Tarihten bir Başka Örnek

Uluslararası ilişkilerin insanlar arasındaki ilişkilerin daha kurumsal düzeye taşınmış versiyonu olduğu, kendi çıkarlarını korumak için birbirine dost ya da düşman olan insanlar gibi, devletlerin de birbirileriyle dostluk ve düşmanlık ilişkileri kurmak suretiyle kendi ulusal çıkarlarını savundukları söylenir. Bu teze dayanarak, "korku", "özgürlük", "esaret" gibi kavramlara yaptığımız zihinsel yolculuğun bu bölümünde uluslararası ilişkiler alanından bir başka örnekle, kamu yönetiminde korkuya dayanan bir istihdam modeli çerçevesinde, neden özgür ruhlu elemanlar yerine esareti kabul etmeye eğilimli elemanlar yetiştirilmek istendiği konusuna geri dönelim.

Doç.Dr. Hüner TUNCER'in "Doğu Sorunu ve Büyük Güçler" adlı kitabının Giriş Bölümünde 18. yüzyılın son çeyreğinde, Avrupa'yı birbirine katan Napoleon Bonaparte'nin ardından Avrupa'nın büyük güçlerinin ortalığa çeki düzen vermek için hangi yolara başvurdukları, ne gibi taktik ve stratejiler benimsedikleri şu cümlelerle anlatılmaktadır:

"1789 Fransız Devrimi'nin ertesinde, Fransa'nın ünlü İmparatoru Napoleon Bonaparte'ın Avrupa haritasını altüst etmesinden sonra toplanan 1814-15 tarihli Viyana Kongresinde, "Büyük Güçler" olarak isimlendirilen Rusya, Avusturya, İngiltere, Fransa ve Prusya "güç dengesi" ilkesini temel alarak, Avrupa haritasını yeni baştan düzenlemeyi amaç edinmişti.

"Güç Dengesi" ilkesi, Ondokuzuncu Yüzyıl Avrupa diplomasisine yön veren temel ilkeydi. Avrupa'nın Büyük Güçleri arasında Viyana Kongresi ertesinde kurulan güç dengesi, tüm devletlerin yarım yüzyıl kadar barış içinde varlıklarını sürdürebilmesini olanaklı kılmıştı. Büyük Güçler arasında rekabetin sürmesine karşın, tümünün paylaştığı Avrupa' da güç dengesinin korunması kaygısı, bu devletleri bir arada tutmayı başarabilmişti.

Napoleon Savaşları'nın ertesinde, çeyrek yüzyıldır savaşlar ve devrimlerle boğuşan Avrupalı Büyük Güçlerin liderleri, diplomasilerinin öncelikli amacının, uluslararası barış ve istikrarı korumak olduğuna inanmıştı. Çünkü ancak barış yoluyla, bunların, sahip oldukları uygarlığı ve bu uygarlık içerisindeki ayrıcalıklı konumlarını sürdürebilmeleri mümkün olabilecekti. İşte bu amaçla, Büyük Güçler, dış ve iç barışa tehdit oluşturabilecek olan devrimin her türünün bastırılmasında işbirliği içinde hareket etmeyi ve aralarındaki uyuşmazlıkları, görüşme masasında, görüşme ve uzlaşma yöntemleriyle çözüme kavuşturmayı kararlaştırmıştı. Böylelikle, Ondokuzuncu Yüzyılın ilk yarısında, Büyük Güçlerin uluslararası buhranları birbirleriyle uyum içinde çözebilmek amacıyla, bir araya gelmeleriyle oluşan sisteme "Avrupa Uyumu" (Concert of Europe) ismi verilmişti. Avrupa Uyumu, tüm devrimleri ve savaşları önlemede başarılı olamamış olsa bile; Uyumun liderleri, öncelikli amaçları olan Avrupa'nın genel barışını korumada başarılı olabilmişti.

Avrupa Uyumunu oluşturan devletlerin liderleri, uluslararası anarşiyi denetim altına alabilecek ve egemen devletlerin, uluslararası düzeni tehdit etmelerini ya da bu düzene saldırıda bulunmalarını çok tehlikeli bir hale getirebilecek olan bir uluslararası sistemi yeniden kurmuştu. Avrupa Uyumunun devlet adamları savaş sonrası sınırları çizerken, devletlerin, kendilerini uluslararası antlaşmaları göz ardı edebilecek ya da öteki devletlerin ulusal çıkarlarını ya da güvenliğini tehdit edebilecek güçte görmelerine olanak sağlamayan bir dengeyi Büyük Güçler arasında kurmaya çalışmıştı.

Napoleon Savaşları ertesinde kurulan güç dengesinin en çarpıcı özelliği, savaşta yenilgiye uğratılmasına karşın, bölünmemiş, toprakları elinden alınmamış, savaş tazminatı ödemeye mahkum edilmemiş ve savaştan önceki statüsü iade edilmiş olan Fransa'nın bu güç dengesine dahil edilmesiydi. Avrupalı Büyük Güçler, Fransız Devleti'nin ortadan kaldırılması yerine, Fransa'nın gücünden, öteki devletlerin ve özellikle de Rusya'nın gücünü dengelemek üzere yararlanmak istemişti. Napoleon'u yenen devletler, Fransa'yı cezalandırmak ya da bu ulusu aşağılamak yerine, bu devleti yeniden uluslar topluluğunun içine almayı yeğlemiş ve Fransa'nın savaş sonrası uluslararası sistemin destekleyici bir üyesi olmasının, onun çıkarlarına hizmet edeceğine bu devleti inandırmıştı."


Avrupa'da 50 yıl süren bir barış ve istikrar döneminin anahtarı olan bu konstrüksiyon bana mevcut kamu yönetimimizin yapısını anlamakta yararlanılabilecek bir model gibi gözüküyordu. Zira kamu yönetimi sistemimiz de, bu gözle bakınca, bir tür güç dengesine dayanıyordu.

Nasıl Avrupa'daki güç dengesinin baş rol oyuncuları olan büyük devletler, uluslar arası alanda sahip oldukları üstünlüğün meyvelerini toplayabilmek için Avrupa'da uzun süren bir barış ve istikrara ihtiyaç duymuşlar ve bunu sağlamak için mevcut statükoyu değiştirmeye yönelik tüm çabalara el biriliğiyle karşı çıkmışlarsa, kamu yönetimimizdeki güç dengesinin başrol ouyncuları olan üst düzey bürokratlar da sahip bulundukları üstün konumu sürdürebilmek ve bu konumlarının meyvelerini toplayabilmek için statükoyu değiştirebilecek tüm gürüşümlerin önünü el birliğiyle kesmişlerdi. Nasıl büyük devletler Fransa'yı ezip parçalamak ya da onu kendi topluluklarından dışlamak yerine onu da oyunun bir parçası haline getirerek bu dengeyi en güçlü potansiyel tehlikeden kurtarmışlarsa, kamu sektörü yöneticileri de ayrıcalıklı konumlarını sadece kendilerine mahsus bir olanak olmaktan çıkarıp onu uyumlu davranışlarıyla kendilerinin takdir ve beğenisini kazanacak alt kadrolar için de tamamiyle erişilebilir kılarak kendi kurdukları bu sistemi en güçlü potansiyel tehlikeden uzaklaştırmışlardır.

* Doç.Dr. Hüner TUNCER, "Doğu Sorunu" ve Büyük Güçler, 1853-1878 Osmanlının Kader Yılları, Ümit Yayıncılık, Nisan 2003, Ankara

Geri - 163 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur