|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Bir Masal düşünelim…
Bir masal düşünelim… Yeryüzüne Dünya yörüngesindeki bir uzay aracından bakıldığında çıplak gözle dahi görülebilen insan yapısı yegane eserin arkasındaki insanlarla ilgili bir masal…
Aslında o eserin Çin Setti olduğunu, onun da Türk akınlarından korunmak için Çinliler tarafından yapıldığını, tarihin akışını bir başka yöne doğru değiştiren bu duvar nedeniyle Türklerin Batıya uzanan uzun yolculuğunun başladığını, dolayısıyla bu duvarın Türk Milletinin karşılaştığı kalıpların ilki olduğunu, bu duvarın lanetli taşlarının kah uluslararası ittifaklar, kah şu ya da bu isimdeki bir terör grubu, kah komşu bir ülke, kah mavi bir zemin üzerinde bir daire şeklinde dizilmiş 12 sarı yıldız şeklini alarak o gün bu gündür hep önümüzü kesmek amacıyla karşımıza dikildiğini masalın arka planındaki tarihsel gerçekler olarak zikredebiliriz… Türkler, Çin Settiyle mühürlenip yeryüzüne kalıcı olarak kazınmış bu tarihsel maceralarıyla kalıpların emrettiği yerde durmak yerine, imkanlarını zorlayarak yepyeni dünyalara açılan bambaşka yollar bulabilen, kalıplara sığmaz, özgür ruhlu insanlar olduklarını kanıtlamışlardır.
Anadolu'nun Türklerin eline geçmesi, İstanbul'un fethi derken bir yandan Viyana kapılara dayanan, öbür yanda Arap yarımadası ile Akdeniz'in Kuzey Afrika sahillerindeki topraklara egemen olarak, 4 denizi kontrolüne alan yaklaşık 5 asırlık bir uygarlığın mirasçıları zamana yenik düşmüş; atalarının gemileri karadan yürüten yaratıcılıklarından uzaklaştıkları için bilimden sanayiye, tarımdan eğitime, diplomasiden askeri güce kadar hemen her alanda düşmanlarından geri kalmışlardı…Bu yüzden hızlı bir çöküşle tükenmiş, Birinci Dünya Savaşı sonunda yenilip diz çökertilmişlerdi… Bu millete doğrultulan silahların susması için imzalanan belgeyle Türklere reva görülen yeni yurt, Orta Anadolu'daki birkaç ilden ibaretti…
Milletin kendisini en çaresiz, en yalnız hissettiği o günlerde Türklerin tarih boyunca özgürlüğün timsali haline gelmiş bir millet olduğunu haykıran, Mustafa Kemal adında birisi çıkmış; bu büyük millete giydirilmek istenen cüce kıyafetine isyan ederek Anadolu'da bir kurtuluş mücadelesi başlatmıştı.
Samsun, Sivas, Erzurum derken çığ gibi büyüyen bu mücadele 2 yıl içinde sadece ülkeyi düşman işgalinden kurtarmakla kalmamış, çöküşün temel nedenlerinden olan eksiklik, kusur ve saplantılardan arınmış yepyeni bir Türk Toplumu yaratılması amacıyla yönetsel, hukuksal, kurumsal ve sosyal düzeyde köklü değişiklikleri de beraberinde getirmişti…
İş kimliği itibariyle kendisine verilen görevi yerine getirmekle sınırlı bir anlayışı temsil eden "hindi" yerine, kendisine görev verilmesini beklemeksizin harekete geçerek tehlike ve fırsatları değerlendirip işe koyulma anlayışını temsil eden, kaşif ruhlu bir "kartal" olan Mustafa Kemal, yaşadığı dönemin çok çok ötelerine uzanan fikir ve düşünceleriyle, Türk milletine yeni saraylar, hanlar, hamamlar bırakmayı değil onu bir daha esir edilmemek üzere özgür kılmayı hedeflemişti. Bu yüzden yaptığı her işte, yazdığı her yazıda, söylediği her sözde kartallığın ipuçlarını vermiş ve kartal olmak için neler yapmak gerektiğini hem sözleriyle, hem de yaptıklarıyla tarif etmişti…
Mustafa Kemal Atatürk, "Öğretmenler, Cumhuriyet sizlerden aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller bekler!" gibi çok derin ve anlamlı sözleriyle kartal kimlikli insanlar yetiştirmenin yollarını hazırlamış, mümkün olan her yere kartal yuvaları yaptırmış, bu işin sırlarını bizlere miras bıraktığı ölümsüz metinlere, yerlere, duvarlara, hatta göklere yazıp bırakarak kartallar yetiştirecek bir sistem kurmuştu.
Böylelikle Mustafa Kemal, mevcut olan her ne ise onunla yetinmek yerine, daha iyisini, daha güzelini elde etmek için çalışmak ve sahip olunmayan imkanları bizzat uğraşıp yaratmaya çabalamak anlayışını Türk Milletine kazandırmak istemişti…
|
|
|