HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Bizim de yapmamız gereken şey bu kadar basittir işte… Kamu yönetiminin huzurlu ve sakin havuzlarına birer köpekbalığı salarak buralarda rekabet koşullarını yeniden yaratmaktır…


Siyasal ve ekonomik liberalizmden sonra idari alanda da liberalizmi gerçekleştirecek yapısal değişikliklere gitmemiz ve bu sayede tesis edilen serbest rekabet ortamında yaratıcı çalışmaları, ileri görüşlü projeleri ve çağın trendlerini yakalamış keşif ve icatlarıyla başarıdan başarıya koşan serbest memurların omuzlarında günümüzün en gelişmiş toplumlarının dahi sahip olmadıkları bir yönetim mucizesini yakalamamız pek ala mümkündür.

Bu yapısal değişikliklerin temel hedefi yıllardan beri kamu sektöründe çalışanların iş kimliği olarak kartal özelliklerinin ebediyyen terk edilerek hindi kimliğinin benimsenmesi anlamına gelen ve kamu sektöründeki tıkanıklığın bir numaralı sebebi olan bu yetenek-beceri-kapasite indirimine, insan kaynakları kullanımındaki bu maksatlı kalite tenzilatına son verilmesi olmalıdır.

Bunu gerçekleştirecek dönüşümde elbette bireylere büyük görevler düşmektedir. Ancak ne kadar yetenekli, ne kadar cesaretli, ne kadar güçlü, ne kadar bilgili ve ne kadar kendini adamış olurlarsa olsunlar, bu konuda tek tek bireylerin yapabileceği fazlaca bir şey yoktur. Çünkü tüm kurumsal yapı, kartal ruhlu insanların tasfiye edilerek ya da hindi ruhlu kimselere dönüştürülerek üst yönetim katmanlarının istek ve iradelerine tabi kılınmalarını sağlayacak düzenekler ve kalıplarla doludur.

Kamu kuruluşlarımızın teşkilat yapılarına, tüzük ve yönetmeliklerine bir bakılsa hiçbir yerde o kurumun kadroları dışındaki birisinin parlak fikirleri, üstün yetenekleri ya da başarılı çalışmaları nedeniyle her hangi bir düzeydeki yetkili bir konumda göreve atanabilmesinin mümkün olmadığı, bütün terfi ve atamaların gerçek başarılar ve kişisel yeteneklerden ziyade belirli pozisyonlarda belirli sürelerle olumsuz bir şeylere adı karışmaksızın görev yapmak anlamına gelen "kıdem" ön şartı ile amirlerinin beklentilerine cevap veren bir iş anlayışına sahip bulunmak anlamına gelen "gizli sicil" son şartına bağlı olduğu görülecektir. Örneğin yurtdışında bir bankacının ya da bir işadamının uzun yıllar görev yapıp ticaret kanunlarından bankacılık mevzuatına, ithalat prosedürlerinden siyasi erkanına, örf ve adetlerinden tüketim alışkanlıklarına kadar o ülke hakkında sahip olduğu kapsamlı bilgilerden Türk mal hizmetlerinin bu ülkeye ihracının arttırılması yönünde yararlanılması bakımından, bir başka görevle, sözgelimi o ülkedeki dış temsilciliğimizin Ticaret Müşavirliği kadrosuna atanması mümkün değildir. Böyle bir dış görev, öncelikle o kurumda hizmet verenler arasından o kurumun üst düzey yöneticilerinin seçecekleri insanlara tahsis edilmiştir. Burada liberalizm yoktur.

Mevcut idari yapı içerisinde kartallar yetiştirilebilse dahi, yine hindilerin güdümünde kalacaklarından, yetenek ve becerilerini serbestçe kullanmaları ve başarıya ulaşmaları da mümkün olamayacaktır.



Bu yüzden, öncelikle kurumsal düzeydeki yapısal değişikliklerle memurları kartal iş kimliğinden uzaklaştıran kalıpların ortadan kaldırılması, gizli sicil ve keyfi tasarruf mekanizmalarının alabora edilerek gerçek başarı ölçütlerine odaklanmış, rekabete açık bir performans değerlendirme sistemi yaratılması ve en önemlisi, üst yönetim kadrolarının alt kadrolar üzerindeki tahakkümünün kırılarak hemen her düzeydeki yaratıcı çalışmaların, fikir ve projelerin gün ışına çıkarak uygulama şansı aramasına imkan verecek bir kişisel katkılar ortamı hazırlanması gerekmektedir.


Ancak sadece kurumsal düzeydeki yapısal değişiklikler de yeterli değildir. Kamu kadrolarında yeniden kartal iş kimlikli insanların boy gösterebilmeleri için şimdiye kadar korkutulup sindirilen, kendi yaşam enerjilerini gizleyip uysal birer memur olmaya zorlanan mevcut kadroların kişisel düzeydeki teşvik ve terapi çalışmalarıyla yeniden özgürleştirilmeleri, yani yıllardır esiri oldukları kalıpların kalıcı etkilerinden kurtarılmaları gerekecektir. Tüm mesele insanların sahip oldukları yetenekleri kullanmaktan alıkonuldukları dar kalıplara tıkılmalarının önlenmesi ve onlara sadece yeteneklerini tam anlamıyla kullanmanın değil, aynı zamanda o yeteneklerini en yüksek seviyeye kadar geliştirmenin yollarının açılmasıdır.

Geri - 179 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur