HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Kartallara öykünerek kamu sektöründe daha geniş bir bakış açısına, daha yaratıcı bir çalışma disiplinine ve daha girişimci bir iş anlayışına sahip kadrolar yetiştirmenin bir yolunu bulmamız gerekmektedir.

Bunu sağlayabileceğimiz her kamu kurumu, her devlet dairesi, her firma ve her işletme bugüne kadar bir hindinin gulu-gulu şarkılarıyla yapmakta olduğu her işi ve o sayede ürettiği her mal ve hizmeti bir kartalın üstün özelliklerini kullanarak yapıp üretir hale gelecek; onların her biri kartalın geniş görüş açısı, keskin gözleri, güçlü pençeleri, yırtıcı gagası ve geniş kanatlarıyla donanmış olacaktır.


Aslında kartalları yıllar önce kendilerine sembol edinmiş bulunan hava kuvvetlerimizin mensupları onun bu üstün özelliklerini kendi mesleki disiplinlerine başarıyla uyarlamışlardır. Bu disiplinle yetişen Türk savaş pilotları kendi görev ve sorumluluk alanlarında rakipsiz bir varoluşu ortaya koymakla kalmamışlar, yeteneklerinin zirvesindeki insanlardan oluşan "Türk Yıldızları" gibi bir ekiple ulusal ve uluslararası gösterilerde sayısız ödül kazanarak hepimizin onur kaynağı olmuşlardır.

Bu başarının diğer kamu kuruluşlarınca da modellenerek diplomaside, eğitimde, sanatta,tıpta, enerjide ve akla gelebilecek her alanda nice yeni "Türk Yıldızları" ekipleri yaratmanın yolu iş kimliği olarak kartallara öykünenlere kamu sektöründe fırsat tanıyıp yetki ve sorumluluk vererek kendilerini göstermeleri için olanak sağlamak, sonra da onlara özgü gelişme koşullarının özenle yaratılıp sistematik biçimde korunmasını sağlayacak kapsamlı önlemler almaktır.

Kartallar çalışarak yeteneklerini geliştirir ve ustalaşırlar. Mevcut Kamu yönetimi sisteminde de zorlu seçme sınavları sayesinde nice kartallar işe alınmaktadır belki; ancak çalışma koşulları kesinlikle kartallara yaşam hakkı tanımamaktadır. Zira kamudaki terfi ve atamalarda çalışma ve ustalık gibi objektif kriterler değil, amir pozisyonundakilerin subjektif değerlendirmeleri rol oynamaktadır. Terfi ve atamalarda kayrılmak ve zarar görmemek için ise göze girmek, birilerinin güvenilir ve emre amade elemanı olmaya çalışmak gerekir. Elbette bunun çalışmakla ilgili yönleri de vardır; ancak asıl göze girecek davranışlar işin teknik, bilimsel, hatta hukuki gereklerini bir yana bırakmak pahasına amirlerin beklentilerini karşılamaktır.

Bu söylenenleri Milenyumun Mandalı ile hafızalarımızın bir kenarına iliştirmek için iki tabloyu flaş patlaması gibi gözlerimizin önüne getirip hemen konumuza geri dönebiliriz:

Birincisi Körfez Depremi... 15,000 masum insanın hayatına ve büyük maddi kayıplara yol açan bu felaketin boyutlarının bu denli büyük olmasında "insan" faktörünün payını kim küçümseyebilir?



Proje, inşaat ve iskan ruhsatı aşamalarındaYapmak zorunda oldukları denetimlerde inşaat kalitesini, dolayısıyla binaların depreme dayanıklılığının teknik koşullarını gözardı eden elemanlar iş kimlikleri itibariyle birer hindi değillermiydi sizce?



Aynı şekilde, yaptığı işe kendi aklını ve kişisel becerini katmayı çoktan unutup sadece yukarıdan kendisine buyurulan işleri buyurulan şekilde yapma alışkanlığıyla mesleki yetenekleri git gide körelen kadrolar değilmiydi deprem sonrasında hiçbir şey yapmaksızın kendilerine talimat verilmesini beklerken yardım faaliyetlerini bir türlü rayına oturtamayan?

Yurttan ve dünyadan gelen sayısız yardım teklifini başarılı bir şekilde organize edip ihtiyaç sahiplerine ulaştıramayanlar ne tür bir iş kişiliğine sahiptiler acaba? (Bunları birilerini suçlayıp kınamak ya da küçük düşürmek için söylemiyoruz elbette... sadece iş kişilikleri kartallara yakın birilerinin görev başında olmaları halinde sonuçların ne denli farklı olabileceği gerçeğini vurgulamak istiyoruz...)

İkincisi ise yolsuzluk ve usulsüzlükler bataklığı... Kişisel zimmet öykülerinden hortumlanan bankalara kadar uzanan ve son 5 yıl zarfında Türkiye'yi hiç hak etmediğimiz bir şekilde Dünya ülkeleri yolsuzluk sıralamasında listenin üst sıralarına doğru yükselten bu bataklığın yapı ustalarını az çok biliyor, tanıyor veya tahmin edebiliyoruz. Ancak bu bataklığın yapı işçileri de bulunduğunu, bilerek veya bilmeyerek bu bataklık inşaasına katkıda bulunan alt kadroları gözden kaçırıyoruz...


Bu süreçte yolsuzlukları planlayıp gerçekleştirenler kadar mesleki yeteneklerini körelen ve iş anlayışı olarak inisiyatif almaktan uzaklaşan kadroların pek ala tanık olabilecekleri bu tür işi kitabına uydurma oyunlarını açık bir safdillikle görememelerinin, görebilenlerin ise bunları ortaya çıkartıp engelleme yönünde inisiyatif alamamalarının da payı yokmu? Bataklık ustalarının iş kimlikleri itibariyle "kartal" özelliklerine sahip kadroların görev başında olduğu yerlerde bu denli rahat çalışabileceklerini söyleyebilirmiyiz? İçine sürüklendiğimiz bu bataklıkta kanunlardan yan olanlar olabildiğince pasif, çalıp çırpmaktan yana olanlar ise neredeyse saldırganlık ölçüsünde aktif görünüyorlarsa bunda mevcut istihdam modelinin, yani memuriyet sisteminin payı yok mu?




Patlayan bu iki flaş sayesinde zihnimizde çakan şimşeklerin izlerin özenle koruyarak tekrar konumuza dönelim...




İşte, sunduğumuz bu kıyaslamalı tablo içinde uysal ve böbürlenmeyi seven, amirleri neyi nasıl isterse öyle yaparken inşaat ruhsatları verilmesi gibi hayati konularda dahi işin bilimsel ve teknik gereklerini göz ardı edebilen; yeri geldiğinde hukuki ve yasal gerekleri de göz ardı edip haksızlık ve yolsuzluklara göz yumabilen hindiler yerine yaptıkları her işi tam anlamıyla ve mükemmel şekilde yapan kartallar kavuşmak istiyorsak mevcut istihdam biçimimizi ve çalışma yöntemlerimizi köklü bir biçimde değiştirmemiz gerekmektedir.

Kısacası mesleki başarıyı temsil eden terfi ve tayin mekanizmalarını kişisel amaçları doğrultusunda keyfi bir biçimde kullanarak kamu çalışanlarından yararlanmak isteyen kötü niyetli yöneticiler elinde yozlaşmasına son verilmelidir. Bu gibi idareciler nazarında terfi ve tayinler her koşulda uysallığa, sorun çıkarmadan iş görmeye, hatta birilerinin güvenilir has adamı olmaya bağlanarak kendi amaçlarına uygun bir çalışma ortamı yaratıldığını artık görmek zorundayız. Bu yozlaşmanın etkilerinden sıyrılmak için ise mevcut memuriyet sisteminin tamamen dışında kalan bir anlayışla tasarlanacak ve mesleki başarıyı yapılan işlerin bilimsel, teknik, hukuki, mali, konjonktürel ve tüm diğer gerekliliklere uygunluğunu objektif bir biçimde ölçerken kişisel katkıları, özel yetenekleri ve mesleğe getirilen yenilikleri de dikkate alacak yeni bir istihdam modeli geliştirmek zorundayız.

Geri - 20 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur