HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı







Bu ise bir ev köpeğidir. Evde yaşar. Özel mamalarla beslenir. Düzenli olarak sahibi tarafından yıkanır.

O içinden geldiği gibi havlamak özgürlüğüne dahi sahiptir.

Kendi başına sokaklarda dolaştığı görülmese de otomobil gezilerine, tren, otobüs, hatta uçak seyahatlerine aşinadır.

Pamuk minderlerle döşenmiş bir sepette uyur.

Görme, işitme ve koku alma duyuları halen faaldir.





Ancak pedikürlü tırnakları, uyuşuk kasları, hemen sıkışan nefesi ve tecrübesizliği nedeniyle sokakta yaşaması mümkün değildir.

Kapalı ortamda yaşamaya alışkın olduğundan soğuğa direnci yoktur;dışarıda üşür ve hastalanır. Uzun süre koşabilme,avlanma, kendi yiyeceğini temin etme, tehlikelerden ve düşmanlardan korunma gibi doğal yeteneklerini kaybetmiş bulunmaktadır. Kendi emsali bir köpekle dahi boğuşabileceği şüphelidir, çünkü bunun için ne deneyimi, ne de cesareti vardır.

Yavrulaması da dahil olmak üzere, hemen her bakımdan sahibine bağımlıdır.

Birisi doğanın ve Tanrının kendisine kazandırdığı gücü ve yetenekleri ne denli geniş ölçüde kullanırken diğeri ne kadar da kendi potansiyelinin altındaki bir yaşam biçimini benimsemiş bulunuyor...

Birisi ne denli canlı ve atak; diğeri ne denli ölgün ve pısırık...

Birisi ne denli rahat ve kendine güven içerisinde; diğeri ne denli kısıtlılık altında ve ürkek, kendine güvenden uzak yaşıyor...

Birisi nasıl ele avuca gelmez; diğeri nasıl herşeyiyle teslim olmuş durumda...

Birisi ne denli kendi başına buyruk; diğeri ne denli bağımlı...

Bu yüzden birisi ne denli muktedir; diğeri ne denli aciz...

Tüm bunlara karşın, o birisi nasıl değersiz ve gözden ırak insanların dünyasında; o diğeri ise nasıl kıymetli ve el üstünde tutuluyor...

İşte kalıpların işlevi bu....

İşte Milenyumun tüm yenilik kapılarını bizlere açabilecek olan o basitçecik ve küçücük mandalı bu: Kalıplara girip değer verilen, el üstünde tutulan elemanlar olmaya çalışırken doğal güçlerimizi ve yeteneklerimizi yitiriyoruz... Yaratıcılığımızı, çare buluculuğumuzu, keşfetme ve yeni bir şeyler icat etme güdülerimizi bir kenara bırakmakla da aslında ülkemize hizmet etmekte yararlanabileceğimiz, emsali benzeri bulunmayan o çok değerli araçları terk etmiş oluyoruz...

Bu araçlardan yoksun kılınmış, pasif olumlu iş kimlikleriyleriyle idarenin buyruklarını yerine getiren kadrolar olmak yerine daha iyisinin nasıl yapılabileceği konusunda kafa yorup fikir üreten, yenilik öneren ve bunları savunabilen kadrolar haline gelmemiz gerekiyor Milenyumun Mandalını açabilmek için... Doğal güç ve yeteneklerimizi yeniden kuşanmamız gerekiyor...

Geri - 91 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur