|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Artık biliyorum ki baş edilemez büyüklükteki bir güç olarak görüp karşısında küçüklük ve acizlik hissine kapıldığımız otorite düşük bir maaşla bizi kendisine bağlıyor, sonra da gizli sicil, keyfi tayin ve atamalarla bize korku veriyor. Bu korku ise bizleri özgür düşünce ortamından uzaklaştırıyor ve idarenin beklentileri etrafında şekillenen kalıplara uygun, "tek tip" davranışlara yöneltiyor. Kalıplara uymak adına kendi doğal yeteneklerimizi bir kenara bırakıyoruz önce, sonra da kişisel değerlerimizden, son olarak da kişiliğimizden tavizler vereceğimizi bilemeden. Doğal yeteneklerimize sahip olmadan neyi ne kadar anlayıp ne ölçüde isabetli kararlar verebilir ve o kararlarla bu güzel ülkeye nasıl hizmet edebiliriz ki? Hele hele değerlerimiz olmadan, kişiliğimiz olmadan yapabileceğimiz işlerin çapı ne olabilir ki?
Özgürlüğü sayesinde doğal güçlerine tamamen hakim bir sokak kedisi ile sahibinin beklentilerinin oluşturduğu kalıplara girerek o güçlerini yitirmiş bir ev köpeği arasındaki müthiş farkı hiç düşündünüz mü?
O bir sokak kedisi... Sokakta yaşıyor... Kendisini düşmanlarından koruyabiliyor...
Görme, koku alma, işitme duyuları son derece hassas ve daima çalışır vaziyetteler...
Sezgileme yeteneği en üst düzeyde...
Çoğunlukla evlerin önündeki çöp bidonlarını eşeleyerek ya da çöp torbalarını tırnaklarıyla yırtarak buluyor yiyeceklerini... Buna karşılık, su içmek için yere inen bir serçeyi pusuya düşürüp avlayabilecek kadar da çevik ve atak...
Yetenekleri ve zekasını kullanarak gereksinimlerini karşılamayı ve yardım almadan hayatta kalmayı başarabilir o...
Düşmanlarından ve olası saldırılardan kendisini korumakla kalmaz, kendi egemenlik alanının da rakiplerine karşı savunur.
Onun sokağın hakimi olmak ve öyle kalmak hedefinden vaz geçtiği görülmemiştir.
|
|
|