KAHVE MOLASI

ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
kmarsiv.com
Arşivimiz
Yazarlarımız


FORUM ALANI

Sohbet Odası
E-Kart Servisi
Sizden Yorumlar
İletişim
Reklam
Gizlilik İlkeleri

Kim Bu Editor?
467254


Kahveci Soruyor?


Mynet Arkadaşım


HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND

 26 Eylül 2002 - Kes traşı...


Merhabalar,

Efendim dün traş oldum. Kafamı sağdan sola çevirmekte zorlandığımı, gözüme ve kulağıma giren perçemleri, elimle itmekten bir hal olduğumu anlayınca, daha fazla direnmedim ve soluğu 25 yıllık berberim Hüseyin Abimin dükkanında aldım. Askerde ucuz traş ikramiyesini değerlendirmem dışında 25 yıldır başka hiç kimseye teslim etmedim kafamı. Bir kere bile de ya şöyle kes, burada kalsın demedim. Ben oturdum o kesti hep. Ama dayanamayıp her seferinde yinelediğim cümleyi gene söyledim: "Abi aman kafamdaki yara kelliği görünmesin." O da her seferinde verdiği cevabı yineledi: "Ulen ne zaman gösterdik ki..." "Ya tamam göstermedin de, ya dalgaya düşüp, S.Bilgili'ye kızarken, benim yaramı deşersen, ben naparım sonra..." diyemedim tabi. Hasta Beşiktaş'lı Hüseyin Abime S.Bilgili deyince, elindeki makasın Osmanlı Palasına dönüşmesini hiç kimse önleyemez iyi bilirim.

Efendim benim kafamda, içten dıştan 24 dikiş atılmış, başlangıçta 1 parmak boyunda olan, sonraları 2 santime kadar inen bir yara izi var. Kıbrıs Barış Harekatında yanımda patlayan bombadan saçılan şarapnel parçalarının bıraktığı iz... desem de inanmayın tabi. Bu düpedüz bir kamyonla toslaşma hikayesi. 2 keçinin yolda karşılaşması misali, Ankara'nın geniş Gençlik Caddesi'nde yolları kesişen, ben ve koca kamyon, bugün bu satırları yazan adamın hayatını 180 derece değiştirecek bir olayın müsebbibi oldular.

İlkokul 3'den 4'e geçtiğim yazdı. Atatürk'ün bahçesindeki alıçları yutmak için yolun bir tarafından diğer tarafına seyirttiğimde, sol yanımdan gelmekte olan kamyon irisini farkettim. Yolu yarıladığımdan 2 seçeneğim vardı, ya hızlanıp geçişi tamamlayacak ya da geri dönecektim. Ben kendimi çekirge yerine koyup geriye sıçramayı seçtim. Tabi olan oldu, ayağım kaydı ve ben yola boylu boyunca uzandım. Hatırladığım son şey, sırtım yere değmeden önce, beynimde çakan şimşekti.

Gözümü hastanede açtığımda, kazan kafamın üzerine sarılmış sarığı ve kırmızı tişörtümü farkettim. Oysa tişörtüm sarı lacivertti önceleri. Başımda ağlayan bir anne, hafif sinirli ama şefkatli bir baba, birkaç beyaz önlüklü, bir de ihtiyar adam vardı. Adamın ağlamaktan gözleri şişmiş, kıpkırmızı bir suratı vardı. Kim bu dediğim de, sana çarpan adam dediler. Efendim, ben yere düşerken, kafayı arka tekerleklerin hemen önünde bulunan yakıt tankına vurmuşum. Arka tekerleklerde tam beni pestil edecekken durmuş. Verilmiş sadakam varmış. Niye ileri koşmamışım. Niye soluma sağıma bakmamışım. Yahu bu kadar çok şeyi birarada düşünecek olsaydım, başbakan olurdum, çocuk değil. Neyse uzatmıyalım, kafamda koca sarıkla eve döndük. Yol boyunca kamyonda arkamızda. Evin önünde dayanamayıp; "Ben nereye çarptım" demişim. Gösterdikleri yeri görünce de "Anaaa" diye bir nara atmışım dediklerine göre. Hatırladığım, koca yakıt tankının köşesinin yaklaşık 1 karış göçmüş olduğuydu. Yani işin doğrusu, kamyon bana değil, ben kamyona çarpmışım. Mazallah biraz daha gerilip vursaymışım, depo patlayacakmış. Kamyonun yolda bıraktığı 50-60 metrelik fren izi aylarca silinmedi. İşte o gün bu gündür ben bu kafayla gurur duyarım arkadaş.

Kazadan sonra, 2 gün beni uyutmadılar, aylarca kafamda sarık, bilahare yara bandıyla dolaşmak zorunda kaldım. Ama beynimde çakan şimşek hepsine değdi. Kazadan önce munis, kendi halinde, az salak, çok saf olan bendeniz, kazadan sonra haylaz, akıllı, sosyal, sportmen bir çocuk oldum. İnanmazsanız bana sorun.

..........

Dün bazı dostlarımla, sitemizde pek kullanılmayan "Sohbet Odası"nda test yaptık. Epeyce iyi çalıştığını görünce, gün içinde belli saatlerde bu odaya düzenli olarak girmeyi kararlaştırdık. Şu an için en uygun görünen saatler 12:00 ile 13:00 arası gibi. Bugünden itibaren bunu uygulamaya başlıyoruz, dileyen dostların bize katılmasından mutluluk duyacağım. Odaya girişler için haberleşme aracı da girişteki "KISA MESAJ" olacak. Daha değişik saatlerde bir araya gelmek isteyenler olursa, kısa mesajla bizlere haber verebilirler.

Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle...

Cem Özbatur

 Kıraathane Sahibinden


İnternetin gülen yüzü 20 yaşında :)

IBM şirketinin araştırma elemanı Scott Fahlman, internette nasıl gülümseneceğini düşüneli 20 yıl oldu.

İş yaşamını yapay zekanın gelişimine adayan ve bilgisayarların insan gibi düşünmesini sağlamaya çalışan Fahlman, 19 Eylül 1982’de gönderdiği bir mesajda :) tuşlarına basınca gülen yüz internet dünyasının kendine has işaretlerinden biri oldu.

 Kahvecinin Günlüğü


  • LAÇO TAYFA
    Hüsnü Şenlendirici liderliğindeki topluluk, Eylül sonunda piyasaya çıkacak yeni albümlerinde yer alan çağdaş dünya müziği formlarında buluştuğu Roman müziğinin ateşli doğaçlamalarını, ilk kez seslendirecek...
    26 Eylül, 21:30 14.000.000 TL.
    Babylon
    Şeyhbender Sk. No:3 Asmalımescit - Tünel / Beyoğlu
    Tel: 0212-292 73 68


  •  Has Kahveci: Tunca Tünay


    ÇAĞDAŞLAŞMA SÜRECİNDE ÇOCUKLARIMIZ -4-

    Kuşaklar çatışmasına genel olarak tümden olumsuz bakmak yanlıştır. Bu çatışmanın olumlu yönden belirtilebilecek en önemli yanı toplumsal değişmeye yol açmasıdır . Çatışma süreci; durgun, statik bir toplumdan canlı bir topluma geçiş aracı olabilir. Toplumsal yaşamda, düşünce sisteminde, bilim ve sanattaki bir çok yenilik eskiye tepki sonucu oluşmuştur.

    Konuya genelde daha çok gençler açısından baktığımı biliyorum. Çağdaş ebeveyni gözlemlediğimizde bizlerin de en az ergen genç kadar bunalımda olduğunu görüyoruz. Çocuğumuza en iyiyi verebilmek, onunla ilişkimizi dostça sürdürebilmenin gerekliliğine inanmak ancak bunu başarabilmenin kesin yolunu bulamamak! Uygulamada çok şey düşündüğümüzden farklı oluyor ve biz karamsarlığa düşüyoruz sıklıkla. Geleneksel ailede yetişip çağdaş aile bireyi olmak çok zor. GENÇLERLE BARIŞ İÇİNDE YAŞANABİLİR Mİ? Başka bir deyişle gençlerle barış içinde yaşayabilir miyiz? Bu soruyu Sn . Atalay Yörükoğlu şöyle yanıtlıyor. EVET: Gençlerle barış içinde yaşayabiliriz ve bu gereklidir. Gençleri anlamak ve onlarla dayanışmak zorundayız. Coşkuları, haktan ve iyi bir düzenden yana oluşları, yetişkinleri durgunluk ve tutuculuktan kurtarabilir. Onlardaki enerji ve ilerleme tutkusu yetişkindeki coşkuyu tazeleyebilir. Buna karşılık gençler ne denli yadsısa da, yetişkinden öğreneceği çok şey vardır. Bunun yolu iletişimi kurabilmek ve sürdürebilmektir. İletişimi başlatmak zor da olsa bunun sorumluluğu yetişkine düşer. Burada Sn.Hanri Benazus'tan bir alıntı yapmak istiyorum. "Yetişkinler! Gençlere sürekli kendi dünyanızdan gücünüzden ve üstünlüklerinizden söz etmekten vazgeçin. Sizler onların dünyasını anlamaya çalışın. Belki onlarda, şu anda unuttuğunuz fakat gençliğinizde sizde olduğuna inandığınız olağanüstülüğe rastlarsınız. Onları sevin ve onlara yakın olun. "
    İnsanlar arasında sevgi ve anlayış varsa, genç ya da yetişkin mutlak bir beraberlik vardır. Sevgi kişileri birbirine yaklaştıran en güçlü harçtır. Sevgiye tok nesiller yetiştirmek her yetişkinin görevi ve her gencin amacı olmalıdır.

    Konu ile ilgili çalışmalarımı böylece aktardıktan sonra size sayın Atalay Yörükoğlu'nun "Çocuk Ruh sağlığı" isimli eserinden hiç değiştirmeden alıntı yaptığım "Bir çocuğun ailesine yazdığı dilekçe" yi aktarmak istiyorum.

    SEVGİLİ ANNE VE BABACIĞIM!

    Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamağa çalışın. Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Bana özgürlük tanıyın. Beni her yerde koruyup kollamağa çalışmayın. Bana yanılma payı bırakın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim.

    Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum Bunu önemsemeyin. Ama siz de beni şımartmayın, hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum .Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum.

    Bana yerli yersiz söz vermeyin. Sözünüzü tutmayınca size olan güvenim azalıyor. Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kuralların hepsini sevdiğimi söyleyemem. Ancak hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.

    Beni dinleyin! Öğrenmeğe en yatkın olduğum anlar soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve kesin olsun. Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabucak unuturum. Ancak birbirinize sevgi ve saygınızın azaldığını görmek beni derinden yaralar.

    Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmağa çalışmayın. Yanlış davranışım üzerinde durup, düzeltin.

    Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim. Benden yaşımın üzerinde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeğe kalkmayın. Bana süre tanıyın. Dürüst davranamadığımı görünce beni köşeye sıkıştırmayın. Yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunalttığım anlarda soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı bulabilirim ama beni aşağılamayın.

    Bana haksızlık ettiğinizi anladığınızda özür dilemekten çekinmeyin. Özür dilemeniz size olan saygımı azaltmaz, beni size daha çok yaklaştırır.

    Aslında ben sizleri daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz, erişilmez göstermeğe çalışmayın. Yanıldığınızı görmek beni çok üzüyor.

    Biliyorum ara sıra sizi üzüyor, düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdiklerinizin yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım isteklerin pek çoğundan vazgeçebilirim. yeter ki beni ben olarak sevdiğinize inancım sarsılmasın.

    Benden örnek çocuk olmamı beklemezseniz ben de sizden kusursuz ana baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.

    Sizin çocuğunuz olmak elimde değildi. Ancak seçme şansım olsaydı sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim. Sevgiler !

    Tunca Tünay

    Bitti...
    Yazının başlangıcı için tıklayınız.

    Ahmet Şeşen

     Enişte'den Erişte'ler : Ahmet Şeşen


       Böyle MOLA Olmaz Elbette !

    Aşağıdaki yazıda; E: Editör,B: Ben demek oluyor, bilesiniz :-))

    E:Bu kadar MOLA olur yafuu ?

    B: Ehhh ! İşte.. ! Walla.. ! Kem.. ! Mük.. ! Nasıl desem ?

    E: Sus ! Bişey deme ! Yine mi tatil yaptın ? Para mı basıyosun oğlum sen ?

    B: Yok be ! Ne tatili ne parası ? Ekonominin kiminle iyi ki arası ?

    E: Mola'dan vazgeçtim ama sen Kahve'yi bile soğuttun, bence iyice cozuttun..

    B: Sn.Editörüm, biliyorsun ki bilgisayar benim meslek, Altan Usta gibi hem marangoz hem bahçıvan değil ki TEK ve de YEK..!

    E: Konu sıkıntısı mı çekiyon yani meslek tek diye ? Boşuna bekleme veremem kimselere ne para ne de hediye..!

    B: Tamam yafff ! Para, pul, şan, şöhret için mi burdayız ? Sahi be ! Sana beni soran oluyor mu ? Ya da " Kim bu güzel yazıların sahibi ? " felan diyorlar mı ? :

    E: Oğlum de get şişti başım, bak bi uçan tekme atarım sana dikişten geçilmez kaşın ! Utan oğlum biraz, bak 45 oldu yaşın ! Töööbe töbe ..!

    B: Editör dedik bağrımıza bastık, bir de şiddet ha ! " Bir zamanlar FAKİR ama GURURLU bir Kahve Molası yazarı var idi ! " demezsin inşallah.. :

    E: Kesinlikle demem... ( Biraz GAZ mı versem acep ? ) Bak dostum, hepsi birbirinden kıymetli bir sürü yazarımız, çizerimiz var çok şükür ama sen de fena bişeyler karalamıyorsun hani.. Şımarmayasın diye söylemiyorum ama soranlar da olmadı değil ! ( Heh ! Suratı mayıştı, biraz daha abanalım gaz pedalına ! ) Hatta son günlerde " Nerede şu bizim Enişte ? Çok özledik walla ! " diyenlerde oldu ekmek nusaf çarpsın..!

    B: Deme yaaa ! ( Evet ya ! Şarap gibi yıllandım, doğru ama bu duruma da kıllandım ! )

    E: Dedim bile ! ( Sanırım yedi galiba oh oh ! Adamı zıvanadan çıkartır bu poh poh ! )

    B: Ne yalan sööölim, doğruysa eğer bu durum, sitcom yazarın bilem olurum :

    E: Ol billahi de ! Senden iyisini mi bulcam ? ( Fazla verdik gazı, aldı eline sazı, zaten zar zor gönderiyorlardı birkaç yazı, yanmadan çevirsem mi acaba kazı ? ) Bir konu buldun mu bari Ahmet'ciğim ?

    B: Havuz probleminden daha kazıktır bulabilmek sitcom'u işlenmemiş bir konu !

    E: Sanırım konuyu bulmuş olsan kesin gelirdi sonu..!

    B: Evet, biçemedik ne yazık doğmamış çocuğa şu donu..!

    E: Biliyorsun suya sabuna dokunmayan şeyler olmalı, siyaset felan katiyyen olmamalı ! Fazla taramalardan ve gölgelerden kaçınmalısın ( Bu ne lan ! Oğuz Aral gibi karikatür mü eleştiriyom ne ? ), yani anlatımın açık saçık olmalı ?

    B: Hönnng ! Sexy şeyler mi ? Televole, Kimin eli kimin belinde vs.vs. gibi mi ?

    E: Hay allam ! Yani NET bir konu demek istedim açık saçık derken. Aslında biraz da uçuk kaçık olmalı ya neyse bunu da yanlış anlarsın diye korkuyom ! Neyse ya ! Sen bunları boşver, biraz yazı yolla, bu arada etrafı kolla, ağırbaşlı oturaklı ol desinler molla..

    B: Zaten öyle molla molla oturuyom. Ama burnum ağrıdı ya !

    E: Niye ki ? Nezle, grip ?

    B: Zor oluyor, sekreterde yok, konuşmalarımı yazıya çeviren programı da bulamadım. Eller alçıda, mecburen burnumla klafye kullanmasını da öğrendim :

    E: Hassssxxxx ! Söylesene lan, o yüzden yazı yollayamadım diye !

    B: Halden anlarsın diye düşünmüştüm.

    E: Müneccim miyim oğlum ? Halden anlarım elbette ! Geçmiş olsun...

    B: Sağol...Affedilir bir neden değil mi ?

    E: Elbette ya !

    B: Kızmadın değil mi ?

    E: Yok beee ! Böylesi bir durumda insan nasıl yazı yazsın ? Hady bana eyvallah, işlerimin başına döneyim, kal sağlıcakla...

    B: Güle güle Sn.Editör'üm....

    B: Oleyyyyy ! Oley oley oley ! Portakalı soydum, başucuma koydum, ben bir YALAN uy-dur-dumm, duma duma dumm..! Biraz kuyruklu oldu ama... :-))

    asesen@turk.net

     Ankara'lı Kahveci : Serpil Yıldız


    AMAN, YAZI YETİŞECEK!!!

    Dergi için yazmam gereken bir yazı var, ama hiç içimden gelmiyor bugün başlamak. Bedeli, yarın tüm gün çalışmak olsa da. Masa başına çakılıp kalınca, yaşam hep zor geliyor bana. Dışarıyı da cazip kılan bir hava yok. Yine de dışarıda, "yollarda olmak!" ne güzel olurdu şimdi.

    Yolda değilsem de, yol hayallerindeyim!.

    Bir deniz yolu düşümde; yelkenli bir teknenin üstünde. Hafif lodos altında, "haydi ne duruyorsunuz yelkenler fora!" Rüzgar yalıyor yüzümü, balon gibi şişmiş bezlerin altında. Kaptanın sesi yükseliyor, "deniz patlayacak birazdan!" Birileri koşturuyorlar.

    Hiç kimseyi burada, tanımıyorum anlaşılan…

    Telefonum çalınca düşüm de yarım kaldı. Ne vardı sanki fırtınamı yarıda bırakacak? Bari, dişe dokunur bir şey sorsaydı. Şimdi yine aynı ikilemdeyim. Offf, şu yazıyı da bir türlü bitiremedim. Bitmez tabii! Önce başlamalıyım; evet evet başlamalıyım; belki yeni bir yola.

    Yürüyorum. Önümde ufuksuz uzanan, incecik bir patikada. Bir tek ağaç yok bu sonsuzlukta. Buğday başakları boy vermiş de, sararmaya yüztutmuş yeşil-sarı kararsız bir tonda. Kargalar bile yok ortada. Güneş de, ay da. Başaklar sallanıyorlar…

    Tarihsiz bir zamanda, gitmiyorum anlaşılan…

    Bana mı soruyorsun Naşit usta? Hayır hayır, henüz başlamadım bile. Evet, yarın çalışacağım. Pazartesi veririm. Tamam, görüşürüz! Ohhh, patronu da gönderdim. Yine de, bana dönmedi beynim. Parmaklarım sözcükleri bulsaydı, yahu şu yazı bir tamamlansaydı.

    Sigaramın dumanında tütüyorum. Garip, daracık bir yolda, çocuklarla karşılaşıyorum, farklı yaşlarda. Kendi çocukluğumu, gençliğimi arıyorum, hiç de anımsamadığım anlarda. Bulmaya çalışıyorum bendeki beni, bıraktığım yıllara sorduğum sorularda. Tüm benler uçuşuyorlar…

    Bilindik bir dünyada, bilmiyorum anlaşılan…

    Derginin yazısı yazılacak yarın aynı saatte, ertesi gün basılacak. Sonra da okuyacak birileri, yüzünü görmediğim, bilmediğim birileri; ya hemen ya da günün birinde. Tozlu bir rafın arkadaşı ya da çöpün vazgeçilmez yoldaşı olacak ardından, ya da belki hiç okunmadan.

    Hiç bilmeyecekler bu yazıyla yaşananları, hiç anlamayacak, hep okunacak, yenileri arayacaklar. Yollar gitmekle, harfler kullanmakla tukenmiyor nasılsa. Herkes bir yol tutmuş kendine. Sorular yargılar ne gereksiz. Harflere gelince, onlar biraz daha acımasız galiba sözlere dönüşünce.
    Bir gün yollar da bitecek, harfler de…

    O zaman, ben bende olmayacağım anlaşılan…

    Serpil Yıldız

     Dost Meclisi


    BİTKİLER HANGİ HASTALIKLARA ÇARE

    DENİZ KADAYIFI Carrageen
    Dahilen, çok kullanılan bir göğüs yumuşatıcı ve öksürük kesicidir.

    DEVE DİKENİ Herba Cardui mariae
    Karaciğer hastalıklarına karşı ve safra artırıcı olarak kullanılır.

    DUT MEYVASI Fructus Mori nigri
    Meyvalardan hazırlanan şurup, gargara halinde, ağız ve boğaz hastalıklarına (pamukçuk) karşı kullanılır.

    EĞİR KÖKÜ Rhizoma Calami aromatici
    Gaz söktürücü, terletici ve antispazmotiktir. Dahilen Prostat, haricen ise romatizma için kullanılır.

    FESLEĞEN Herba Basilici Yatıştırıcı, midevi, idrar artırıcı ve gaz söktürücüdür.

    FUNDA Herba Ericae
    İdrar yolları dezenfektanı, idrar söktürücü ve kabız etkilere sahiptir.

    GELİNCİK Flos Rhoeados
    Yatıştırıcı, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı ve hafif uyutucu etkilere sahiptir.

    GİNSENG Ginseng
    Kalp kuvvetlendirici ve yorgunluğu gidericidir. Cinsel gücü artırıcı etkileri vardır.

    Devamı var. Sevgili Osman Günay'a teşekkürler.

     Tadımlık Şiirler


    SÖYLEYEMEDİM

    Önce güneş doğdu gözlerinde,
    İçim ısındı.
    Sıcacık dünyaları gördüm sende,
    Güzel rüyaları tattım gönlümce ama,
    Güneşe seni sevdiğimi söyleyemedim.

    Rüzgar geldi benimle dertleşmeye,
    Esti durdu.
    Kah ürperdim, kah savruldum.
    Bilmediğim yerlere gidivermişim ama,
    Rüzgara seni sevdiğimi söyleyemedim.

    Ay dede gülümsedi sevgiyle,
    Sevinçten uçtum.
    Sonra güldüm bu çocuk halime...
    Yıldız yıldız gözlerini sevdim gizlice ama,
    Geceye seni sevdiğimi söyleyemedim.

    Bir sabah kapım çalındı.
    Açtım uykulu.
    Birisi ansızın gül oluverdi.
    Şaştım, alıp koklayacaktım ama,
    Kendime rüya gördüğümü söyleyemedim.

    Filiz Kaya

    ..........<>..........

    UNUTULMAYANLAR ARASINDA

    Unutulmayanlar arasında gözlerin olsa da
    Onları;
    Yılların ihtiraslarıyla sevgi seline boğacağım.
    Anılarım, çocuklarıma masallar anlatacak.
    Ve bir ninni söyleyeceğim asırlara.

    Unutulmayanlar arasında gözlerin olsa da
    Ey güzel sevgili...
    Sevda pınarlarının coşkunluğunu,
    Sabah rüzgarlarıyla ağlatacağım.
    Bir yaprak misali savrulacak özlemlerim,
    Bir durak kadar yakın olacak ölüm.
    Sonbaharı sabırsızca bekleyeceğim.

    Filiz Kaya

     Biraz Gülümseyin


    Heç Değişmemişsun

    Temel ve Cemal kapışmışlar.Temel her şey değişir demektedir, Cemal ise tam tersini. Bir gün kahvede Cemal Temel'i mahçup etmek için şöyle konuşur :
    - Biliy misun Temel fikrimu değiştirdum. Hakliymişsun.Dünyada her şey değişiy.Mesela sen bir gün ölicen , mezara koyacaklar , otlar bitecek , bir inek , gelip yiyecek , dışkısını yapacak , tezek olacak , ben de gelip ula Temel ne kadar değişmişsun diyeceğum.

    - Yok yok Cemal asıl ben fikrimi eğiştirdum. Bir gün öleceksin , mezara koyacaklar , ot bitecek , inek gelup otu yiyecek , dışkısını yapacak , tezek olacak , ben de tezeğe bakup ula Cemal heç değişmemişsun diyeceğum..

     İşe Yarar Kısayollar - Şef garson: Akın Ceylan


    http://gas-station.com/guestpixel/ico/
    İşte sizlere bir ikon maker. Nedir ikon maker? Kendinize bilgisayarınızda veya web sayfanızda kullanabileceğiniz, (örn. masaüstü kısayolları için), çeşitli ikonlar yapmanızı sağlar. Ayrıca ikon galerisinden de faydalanabilirsiniz.

    http://www.glurt.org/
    Hayata farklı bir pencereden bakanların buluştuğu noktalardan birisi daha. Bir çeşit hayatı zaplayanlar ve ciddiyetten uzak durmak isteyenler için tavsiye olunur.

    http://www.mycathatesyou.com/cats.asp
    Kedilerden hoşlanmayanlarınız ve özellikle nankör olduklarını düşünenleriniz varmı? Evet diyenlerin fikirlerini ve nefret anılarını paylaşabilecekleri bir site. aslında ben bu sitede kedilere karşı düşmanlıkdan daha çok kıskançlık sezdim ama hadi neyse.

    http://www.ezoterizm.8m.com/
    İnsanlık ilk zeka pırıltılarını göstermeye başladığı günden bugüne kadar hep nereden geldiğini, nereye gideceğini ve kim olduğunu sorguladı. Bazı kişiler bu kutsal yanıtları bulduğunu zannetti... Hayatın gizemini çözmeye uğraşanların ve bilgilerini paylaşanlar için.

     Damak tadınıza uygun kahveler


    HTTP File Grabber v1.1 [536k] W9x/W2k/XP FREE
    http://www.mywebattack.com/gnomeapp.php?id=105240
    Bu programla, internet üzerinde dolaşırken herhangibir sayfayı tüm öğeleriyle birlikte bilgisayarınıza alabilir ve daha sonra izleyebilirsiniz. Şifre korumalı sitelerde, proxy sunucularda da gayet rahatlıkla çalışabiliyor. Bazen işinize yarıyabilir.

    gen_yar v1.0 [3k] W9x/W2k/XP FREE
    http://www.mywebattack.com/gnomeapp.php?id=105233
    Winamp kullanıcıları için kullanışlı bir plug-in (DLL). Palylistte çaldığınız parçaları dilerseniz bir başka klasöre veya hard diske atabiliyorsunuz. CD'ye kaydetmek yada bir arkadaşınıza sevdiğiniz parçaları göndermek için işinize yarayabilir.
    http://kmarsiv.com/sayilar/20020926.asp 26 Eylül 2002 - ©2002-kmarsiv.com
    istanbullife.com