HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Bu yüzden de hatalarını anlama fırsatı dahi bulamadan, yaptıkları herşeyi onaylayan kadrolarıyla birlikte, adeta büyük bir zafere koşarcasına heyecan ve coşku içinde uçurumdan aşağıya yuvarlanıverdiler.



Ne yazık ki tüm bu düşüşlerin bedelini okulsuz köyler, doktorsuz bucaklar, işsiz insanlar, depreme kurban verilen onca can ve mal, batan bankaların can yakan mali yükü şeklinde hep ülkemiz ödedi.

Fakat asıl önemli olan ve tüm düşüşlerden daha büyük bir bedele tekabül eden kayıp bizzat kendileriydi... Aklıyla, bilgisi ve becerisiyle tüm benliğini ülke meselelerine yoğunlaştırmaları halinde taşı delip suyu çıkarabilecek olan emsalsiz nitelikteki beşeri kaynakların bu potansiyellerini kullanmaktan vazgeçip bu kör emir komuta zincirinin pasif ve edilgen bir halkası olmayı kabullenerek sahip bulundukları tüm bu olumlu niteliklerden uzaklaşmalarıydı ülkeye yaptıkları asıl büyük kötülük...

Çünkü sistemin edilgen bir parçası olarak sadece kendine verilen işleri yapmakla sınırlı bir iş kimliğinin benimsenmesinin kaçınılmaz sonucu sorun çözmek, çare arayıp bulmak, boşlukta kalan meselelerle ilgili inisiyatif almak gibi deneyimlerden kalıcı bir biçimde uzaklaşmak olacaktır. Bu tür deneyimlerden uzak kalan kadrolar ise yeni şeyler öğrenerek kendilerini geliştirme ve böylelikle yeni durumlara hazırlıklı olma şanslarını kaybetmiş olurlar.

Bu gerçekten de büyük ve maliyeti geleceğe doğru katlanarak artan bir kayıptır; zira kamu kadrolarını inisiyatif alabilme - çözüm üretebilme ve gerektiğinde idarecilere karşı çıkıp gerçekleri dile getirme noktasına taşıyacak deneyim yolu baştan kapanmıştır.

Herhangi bir fiili durumda ne yönde davranacağınızı sahip bulunduğunuz teorik bilgiler ya da duvarlarda yazılı olan talimatlar değil, iş yaşamında deneyimlerle edinilmiş davranış kalıpları belirlemektedir.

Siz mesleki yaşamınız boyunca küçük ve yalın işlerle uğraşmış ve bunların dışındaki her konu için yukarıdan talimat gelmesini beklemişseniz, hatta talimat gelmeden bir işe kalkışmaktan dolayı ağır bir ceza yemişseniz, büyük ve karmaşık konular sizi ürkütecektir.

Aynı şekilde daima geride durmayı, sorun çıkarmadan isteneni yapmayı öğrenegelmişseniz, günü geldiğinde ileri atılmak ya da hakkınızı savunup üstün gelmeye çalışmak konusunda sizi ilk engelleyecek olan şeyin bizzat kendiniz, yani öğrenilmiş davranış kalıplarınız olacağından emin olabilirsiniz. (İşte bu yüzdendir ki kalıpların şeklini almış, yani mesleki deformasyona uğramış bir memur özel sektörde çalışmayı kolay kolay göze alamaz.)

İnsan kaynaklarının sözkonusu davranış kalıplarıyla bu şekilde dinamizmden uzaklaşıp durağanlaşması kötü niyetli idaricileri cesaretlendirmektedir. Memurların pasif olumlu iş davranışlarından cesater alan bazı insanlar, sahip oldukları yetki ve imkanları kişisel çıkarları yönünde kullanmaya kalkıştıklarında da, çevirmeye yeltendikleri usulsüz işlerinde de alt kadroların aynı uysallık ve saygı içerisinde davranması sağlayacak geniş yetkilere sahip olduklarını düşünebilmektedirler.

Memurlardan beklenen itaatin boyutlarının bu şekilde giderek genişlemesi, büyük bir çürüme için elverişli ortamı da beraberinde getirmiştir: çünkü sicili, tayini, terfisi, izni ve başka pek çok şeyiyle idarecilerine bağımlı kılınan memurlar sayısız örnekle görüp öğrenmişlerdir ki, aşağıdaki karikatürde resmedildiği gibi, bir gün gelip masaları başında görev yaparken kamu binasının bir kısmı sökülüp alınarak kişisel sermayeye dönüştürülecek dahi olsa, aynı pasif olumlu iş kimliğiyle karşılık vermeleri mevcut sistemde hayatta kalmalarının yegane yoludur.



Kısacası yıllardır sayısız kamu görevlisinin kişisel bir sorun olarak algılayıp sineye çekmeyi tercih ettiği keyfi uygulamalar, kartopu misali büyüyerek yaygınlaşmış ve sistemin bir parçası haline gelmiş bulunmaktadır.





Bu şekilde sistemde gerekli düzeltme, temizlik, onarım ve bakım zamanında yapılmadığından şimdi kamu yönetimi sistemimiz sürekli geri kalan bir zamanölçer mekanizması gibidir...

Artık bu noktada ayarlama işimizi görmez. Aygıtın geri kalmasını önleyecek bir yapısal değişikliğe ihtiyaç vardır.



- BÖLÜMÜN SONU -


Geri - 103 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur