HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

KURGU BÖLÜMÜ

Kamu sektöründe insan kaynakları kullanımını sınırlayan kalıplardan kurtulmamızı ve gelişme yolunda yeniden dev adımlarla yürümemizi sağlayacak yeni bir istihdam modeli nasıl yaratılabileceğini araştırmak benim yeni mesleki hedefim haline gelmişti. Artık kendimi bankadaki yüzlerce müfettişten birisi olarak değil, kamu sektörünün bir laboratuar olarak emrine verildiği bir sosyal bilimci olarak görüyordum. Buradaki olaylara yön veren kural ve kanunları inceleyecek, elde ettiğim bulgulara dayanarak yeni bir model geliştirecek ve mümkün olabilirse bu yeni modeli bizzat deneyecektim. Kısacası kişisel ve mesleki yaşamımın tüm birikimlerini yeni bir modelin kurgusunda kullanarak hayatıma anlam kazandıracak bir eser verme yolundaydım kendimce... Bunca yılımı, emeğimi verdiğim bu yollardan kocaman bir pay kapmam şart olmuştu. Doğruları ve yanlışlarıyla, eksikleri ve fazlalarıyla çok şeyler görmüştü bu gözler devlet hizmetinde... en önemlisi de insanın kendi doğal yetenek ve becerinden soyunup bambaşka ve aciz bir varlığa dönüşmesine tanık olmuştu... Şimdi gün o gözlerin günüydü işte... Yılların idari baskısı altında ayrışıp dağılan malzemeyi yeniden biraraya getirip o her şeyin üstesinden gelen, becerikli, güçlü ve korkusuz varlığı geri getirmekti onlara düşen!



Neydi insanları böylesine kapasitelerinin altındaki bir varoluş biçimini benimseyip kabullenmeye iten şey? Besbelli ki doğa kanunu kadar güçlü birşeyler vardı işin içinde...

Doğada değişen koşullara uyum gösteremeyen türlerin yok oluşları gibi, bir çeşit doğal seleksiyon süreciydi sözkonusu olan...






Nasıl ki domuzların, köpeklerin, balıların ve daha pek çok türün gösterdiği uyumu gösteremeyen dinazorlar, belki de fiziksel olarak yeryüzünün en güçlü yaratıkları olmalarına rağmen, dışlanıp yok olmuşlardı...











Aynı şekilde, tüm bilgelikleri, iş bilirlikleri, kıvrak zekaları ve yaratıcılık güçlerine rağmen bazı tür insanlar kamu sektöründen dışlanıp yok edilmişlerdi...






Allahtan bu tür insanlar dinazorlar gibi tamamen yeryüzünden kaybolmamış, kendi işyerlerinde ve özel sektörde kendilerine uygun yaşam ortamları bulabilmişlerdi de onların varlıklarından fosillerine bakarak haberdar olmak bahtsızlığına düşmemiştik... Şükürler olsun ki onlar hemen yan bahçede yaşamlarını sürdürüyorlardı...


Gözlemlediğim ilk fark şu oldu ki bizler, kamu sektörünün güvenli sularında yaşamanın kolaylığı adına bu evin kalın duvarları arkasına çekilmiştik. O duvarların bizi dış etkilerden koruduğunu sanıyorduk.

Fakat zaman geçip komşudaki bahçenin ağaç ve bitkilerle bezendiğini, sepetlerin türlü meyve ve sebzelerle dolduğunu görünce anladık ki o duvarlar bizleri dış etkenlerden korurken, aslında bizi paha biçilmez değerdeki güzelliklerden ve etrafımızda bizim istifademize sunulmuş sayısız olanaklardan da mahrum bırakıyordu...



Dolayısıyla artık kamu personelinin o duvarların sağladığı aldatıcı güven duygusunu bir kenara bırakması ve duvarların dışındaki sayısız imkandan kendi yetenekleri, zevki ve kişisel tercihi doğrultusunda yararlanmanın yollarını araması gerekiyordu...

Geri - 104 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur