HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Kalıpları aşmak, duvarların dışına çıkmak ve sınırların ötesine geçmek için önce bizi neyin bu duvarların içinde tuttuğunu anlamamız gerekiyordu. Bahçedekiler türlü meyve ve sebzeleri sepetlerine doldurup neşe ve mutluluk içinde oradan oraya gezinirken bizleri içine kapatıldığımız kalıpları benimseyip onların şekline ayak uydurmaya zorlayan ve sonuçta yeni bir şeyler peşinde koşmak yerine, idarecilerin belirledikleri ölçüler içerisinde durağanlaşmamıza sebep olan bir şeyler olmalıydı..Bu duvarlar arasında mutsuz, isteksiz ve tatminsiz bir şekilde her günkü sıradan, iddiasız ve döngüsel işlere kendimizi kaptırmak için kendi kendimizle mücadele etmek pahasına sürdüğümüz bu sığ rolü neden terk edemiyorduk?




İşletmecilik ilkeleri şunu söyler: bir işyerinde çalışanlar işlerinden memnun değillerse ve sürekli başarısızlık sözkonusu ise kusuru kişilerde değil sistemde aramak gerekir.




Sistemin en belirgin özelliği tüm memurları katı kurallarla çevrilmiş, kısıtlayıcı bir çalışma ortamında tek tip iş kimliğine yönlendirmesidir. Duvarları korkulardan ve sınırları aşma girişimlerinin nasıl başarısızlığa uğrayıp sahiplerine ağır cezalara malolduğuna ilişkin ibret verici öykülerden oluşan kalıplar, çalışanlar üzerinde belirgin bir yön hissi, neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna dair yazılı olmayan bir davranışlar rehberi yaratmaktadır. Bu yüzden gerçek başarıya yönelmiş dahi olsalar, herkesin gittiği yönden farklı yöndeki hareketlenmeler sistemin algıçları tarafından aykırı hareket olarak saptanıp alarm zillerinin çalmasına sebep olmaktadır.


İşte bu şekilde, sistemin yazılı olmayan davranış kurallarına uyup "ölçü neyse onu benimsemek, ne bir adım öne geçip ne de geri kalmak" sıradanlığının milyonlarca benzerinin yanında bir yenisi canlandırmak üzere, bazen göze batmamak için bildiği yolu tutmaktan dahi vazgeçip yol bilmezler kervanına katılmayı da kabullenerek, yıllardan beri ne büyük zaferlerden, ne büyük keşiflerden, ne büyük yenilik ve icatlardan vazgeçmektedir genç memurlar.


Üstelik bu şekilde yeni bir şeyler yapmak yerine sadece söyleneni yapmak uğruna daha iyi ve daha güzel şeyler yapmak fikrinden kendi kendilerini alıkoyan alt kadroların eline geçen somut bir başarı da yoktur. Sadece göze batıp harcanma riskinden kendilerini korumuş olmak adına kendi kendilerini hem yeni atılımlardan, hem o atılımlar sonucu elde edebilecekleri hem bu kazanımların ülkemizin gelişip kalkınmasına olacak paha biçilmez katkılarından, hem de o erişilmez zirvelere ulaşma yolculuğunun içten heyecanından ve başarmanın tarifsiz hazzından mahrum bıraktıklarını anlayamazlar. Çünkü çoğunun ilk işi bu olduğundan, saf ve deneyimsiz genç memurlar neyin kazanç, neyin kayıp olduğunu çok da fazla düşünmeden, sadece iyi bir eleman olarak kendilerinden beklenen davranışları gösterme çabası içindedirler. Böyle yapmakla aslında sınırları benimseyip kabullenerek mesleki yaşamlarını sığlaştırdıklarını ve sınırların ötesindeki büyük başarılara giden yolları daha başından terk ettiklerini bilemezler.

Oysa sınırları aşmak adına türlü zorlukları yenerek gerçekleştirdiği tırmanışın ardından zirveye ulaşan bir dağcı için kim ne büyük bir hazdır o en yüksek noktaya ulaşma anı...


Zaman durmuş gibidir o an... Çok az insanın gösterebildiği cesaret, azim ve dayanıklılığı göstererek ulaştığı bu noktanın ödülü olarak sadece kendisinin önüne serilen büyüleyici güzellikteki manzarayı ölümsüz bakışlarla seyrederkenki tebessümü sadece o ana değil, geçmişe ve geleceğe doğru o insanın tüm ömrüne yayılmaktadır bu zamansızlık kesitinde... Zafer sarhoşluğu geçip zaman yeniden akmaya koyulduğunda o ödüllendirici tebessüm yavaş yavaş kendisini bırakır ve yaşamla, yeryüzüyle, evrenle, varoluşla ilgili ve o ana kadarkilerden çok farklı bir idrak, derin bir kavrayış ve hayat yolunu kolaylaştıracak büyük bir zenginlik olarak o insanın duygusal yaşamındaki parıltılı yerini alır.






Nasıl istemeyiz ki, kamu görevlileri olarak bizlerin de mesleki anlamda böyle ödüllendirici tecrübelerimiz olsun; zaferler kazanmış, zirvelere ulaşmış olalım...






Geri - 105 -





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur