HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Bütün bunların sonucu olarak, denebilir ki özel sektörde insanların ulaştıkları sınırlarötesi noktalara kurumlarını da beraberlerinde götürmeleri sayesinde son derece hızlı bir gelişme ortamı yaratılırken kamu sektöründe kurumlar insanları sınırlarötesine yönelmemek üzere eteklerinden toprağa çivilercesine statik bir takım davranış kalıpları içine sokmaları nedeniyle gelişim son derece yavaş, masraflı ve yanılgılarla dolu bir süreçte gerçekleşmekte, çoğunlukla da gerçekleşememektedir. Dolayısıyla özel sektörle kamu sektörü arasındaki en önemli farklılık insan kaynakları kullanımı alanında görülmektedir.




Kurumsal yapılarımızın en önemli öğesi insandır… Onun doğasında öylesine büyük yetenekler, öylesine keşfedilmemiş melekeler vardır ki günümüzün en gelişmiş ülkelerinde en iyi şekilde eğitim alıp kendisini geliştirmiş olanların dahi, doğal kapasitelerinin ancak dörtte birini kullanabildikleri söylenmektedir. Biz ise insanlarımıza olabilecekleri en iyi şey olmaları yönünde şans tanıyıp destek olmak yerine onları köhne üretim ve hizmet yapılarımızın edilgen bir unsuru haline gelmeye zorlayarak hem onları, hem de kendimizi gelşmekten alıkoymaktayız.






Özünde bir panterle dahi başedebilmesini sağlayacak bedensel, ruhsal ve zihinsel donanımlara sahip bulunan insanın kamu yönetiminde nice ağır sorunlara kalıcı çözümler bulabileceği ciddi keşif ve icat arayışlarına yönlendirilmesi yerine, her zaman, her koşulda ve her konuda yeterliliklerinden emin olunan idaricilerin kendilerinden isteyecekleri şeyleri istenen şekilde yerine getirmeye programlanmış uysal ve yetenekli elemanlar olmakla sınırlı bir biçimde istihdam edilmeleri ne büyük bir gelecek savurganlığıdır, bunu tam olarak anlayabiliyormuyuz?








Bir kurum düşünün ki bir ülkenin eğitimden sanayiye, sağlıktan ulaşıma, kentleşmeden turizme kadar her alandaki faaliyetleri yürütmek için milyonlarca memur çalıştırıyor; ancak memurların hangi işlerde ne şekilde çalıştırılacaklarından tutun da yıllık izinleri, terfileri, tayin ve atamalarına kadar her şeyi sicil amirlerinden soruluyor… Kariyer yapma olanakları, somut başarı kriterlerine değil amirlerin takdirlerine bağlı… Son bilimsel makaleyi okudukları 20 yıl olmuş bu insanların eksikliklerini gizlemek için sert, öfkeli ve dışa kapalı bir iş kimliği benimsediklerini artık herkes biliyor.
(Karikatür Cumhuriyet Gazetesinden alınmıştır.)



Böyle bir ortamda mümkünmüdür ki memurlardan birisi amirine "şu konuda yanılıyorsunuz Efendim; onun doğrusu şöyledir…" diye itirazda bulunsun…


Müdür bey bir parladımı, bütün doğrular yanlışa, bütün yanlışlar da doğruya dönüşüverir bir anda… Eceline susamış birileri yoksa etrafta, kimin kime iş öğreteceği konusu en az 3 yıl süreyle bir daha açılmamak üzere oracıkta kapanmış olur o iş yerinde… Artık amirler ne dilerse memurlar onu yapacaklardır…





Amir konumundaki ise muhtemelen bu gürleyişle kazandığı etkileyici zaferin ve kendisine yöneltilen korku dolu bakışların neticesinde daha bir kendine güvenecek ve bir dahaki sefer karşısına çıkacak en küçük bir rekabet tehdidine çok daha sert bir karşılık vermek için hazırlık planları yapacaktır.





Geri - 107 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur