HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Buna bir de ahlaki zaafiyeti eklersek; yani kamu hizmeti görmek adına sahip oldukları yetki ve imkanları kişisel amaçları için kullanmaye tevessül eden bazı yöneticilerin mmemurlardan beklediği itaatin sınırlarının usulsuz işleri, hatta yolsuzlukları kapsayacak şekilde genişleterek memurları işbirlikçileri yapamasalar bile, en azından sırdaşları haline getirmeye yönelmiş olduklarını düşünürsek, o takdirde mesleki yeteneklerin evrensel ölçülerle bağının tamamen kopacağını ve yegane odaklanmanın sicil amirlerinin beklentileri olacağını söyleyebiliriz.

Yıllar süren itaat, katlanma ve fedakarlıklar sonunda yönetici konumuna yükselebilenlerin, sahip oldukları yetki ve olanakları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak yönünde bir ahlaki zafiyete sahip olmaları halinde, alt kadrolardan her konuda ve tam anlamıyla itaat bekleyecekleri, hatta yönetici kadrolar arasında bu konuda gizli bir işbirliği dahi yapılabileceği nedense hep gözden uzak kalmış ve bunu önleyecek yasal mekanizmalar geliştirilmesi mümkün olamamıştır. Tıpkı tanık olduğum yolsuzluğu banka yönetimine rapor etmem, daha sonra da usülsüz bir satınalma komisyonunda yer almayı red etmem üzerine sicilimin bozulup terfimin engellenmesiyle başlayan cezalandırma sürecinde benim başıma gelenler gibi; kamu sektöründe kim bilir kaç dürüst insanın, böyle bir ilişki düzleminde devletin soyulduğunu fark edip engel olmaya kalkışmalarının bedelini disiplin cezaları, sürgünler, bozuk sicil nedeniyle engellenen tayin ve terfiler şeklinde ödediğine tanık olunmuştur.



Memurların gizli sicil mekanizmasının yarattığı savunmasızlık ortamında işlerini ve pozisyonlarını koruyabilmek için amirlerine itaattan başka çareleri olmaması nedeniyle, aynı sığlaşma sürecinin diğer kamu kuruluşlarında da yaşandığını varsayarsak batan bankaların, en küçük sarsıntıda çöken binaların ve bir türlü yolunda gitmeyen işlerin gerçek failinin kamuda insan kaynakları kullanımı alanında zaman içinde oluşan yapısal ve ahlaki zaafiyet olduğu sonucuna da varabiliriz.

Zaten dar kalıpların getirdiği kurumsal ve yapısal zafiyetler kamuda istihdam edilen insanların gerçek beceri ve yeteneklerinden kamu hizmetlerinin kalitesinin yükseltilip yaygınlaştırılması yönünde istifa edilmesine engel olduğu içindir ki bu sektör, son otuz yılda eteklerinden toprağa çivilenmişçesine, her türlü gelişim ve yenilikten uzak kalırken, bir de üstüne devlet imkanlarını kişisel çıkarları için kullananların yarattığı kayıplar eklenince kamu hizmetinin tüm enerjisi sistem içinde tükenir hale gelmiştir. Son 10 yılda daha da aşikar hale gelen ahlaki zafiyetler, topluma hizmet için kullanılması gereken kaynakların kişisel sermayeye dönüştürülmesi anlamına gelen yeni bir ayakbağı daha peydahlanmıştır.

Özel sektörde istihdam edilen insanlar, bu tür zafiyetlere ayak uydurmak zorunda kalmadıklarından, birer kartalı andıran iş anlayışları çerçevesinde tüm enerjilerini işlerine vererek kurumlarını bilinen sınırların ötesine taşıma yarışı içerisinde, başarıdan başarıya koşmaktadırlar.






Kamu sektöründe ise her şeye ilgi gösterip dikkatle inceleyen, şüpheci ve sorgulayıcı yaklaşımıyla riskleri ve fırsatları herkesden önce görüp değerlendirmeye çalışan kartal iş kimlikli insanların ortaya çıkması mevcut kurumsal ve yapısal zafiyet tarafından zaten yıllardır engellenmekteyken, hasbel kader yetişien tek tük kartallar da, bir kuğunun özelliklerine sahip olmalarını bekleyen yöneticiler tarafından tasfiye edilmektedir.











Geri - 109 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur