HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Bir yarış atı için yaşam nasıl yarış pistleri demekse, benim için de yaşam mevcut sorunlara yeni çözüm yoları aramak, işleri daha kolay, daha çabuk ve daha ekonomik şekilde yapmanın yeni yollarını geliştirmek, kısacası aklımı kullanarak yeni çözümler üretmektir.



Yarış atının pistlerden uzaklaştırılıp dolap beygirliğine koşulması onun için nasıl bir tükeniş ve ölüm demek ise benim için de gelişim odağından koparılıp "itaat" odağına ayarlanmak o şekilde bir tükeniş ve ölüm demektir.



Ancak akşam ölgün ve bitkin halde eve geldiğimde tatlı eşimin hayat öpücüğüyle yeniden canlanır, gözlerinden yaşama sevinci fışkıran 3 ve 10 yaşlarındaki iki oğlumun peşine takılıp kısa sürede eski benliğime dönerim. Ailemle geçirdiğim 3-4 saat en büyük terapidir benim için. Kendimi yeniden kendimde bulunca da bu kez yarış atlığım depreşir; yeni yarışlar kazanmanın planlarına, yani büyük işler için arayışlara koyulurum herkes uyurken... Bir şeyler okurken zihnimde beliren yeni bir ilhamla heyecanlanır, notlar hazırlarım gecenin geç saatlerinde… Bu entelektüel çabalar biraz ümitlenmiş olarak günü tamamlayıp yatağıma daha güzel bir gelecek hayaliyle girmemi sağlar.

Ertesi sabah, tıpkı bir önceki sabah gibi, aynı boşu boşunalık hissi ile aynada kendimi dahi fark edemeden tıraş olur, elbise dolabının önünde çoktan ölgünleşmiş ve kaderine razı olmuş şekilde bekleyen bedenime küçük işler kostümlerinden rast gele bir tanesi geçirir, düşerim yollara... Ölümle yaşam arasındaki bu gidiş gelişlerle bedenimin bana verdiği mesaj, doğal güdülerimin beni gelişmeye, kalkınmaya, daha iyisini, daha güzelini arayıp bulmaya yönelttiği ve yaşam enerjisini bu arayıştan elde ettiğidir. Oysa kamu yönetimi sistemimizin insanın doğasında var olan bu eğilimi törpüleyip yok etmekte ve bireyi statükoyu, yani mevcut düzen ne ise onu aynen muhafaza etmeye koşullandırmaktadır. Goethe'nin şu sözleri, insan doğasına aykırı düşen bu koşullanmaya bedenimin gösterdiği tepkinin haklılığını ve doğruluğunu kanıtlıyor adeta:


Benliğim yeteneklerimin ve kapasitemin altındaki bir çalışma biçimini onaylamıyor, bunu faydasız ve öldürücü buluyor, bu yüzden de beni o işyerinden uzaklaştırıp daha yararlı işler yapabileceğim bir yerlere yöneltmeye çalışıyordu.

Ben ise zaten kapasiteli insanların büyük çoğunluğunun özel sektörde ya da kendi işlerinin başında olduklarını düşünüyor ve kamu sektöründe de benim gibilere ihtiyaç olduğuna inanıyordum. Bedenimin tüm isyanlarına rağmen burada kalmalı ve gerçek potansiyelimi burada kullanarak gerçekten yararlı işler yapmanın bir yolunu burada aramalıydım.

Aklım, ruhum, midem ve tüm benliğimde dalgalanan bu isyanı bastırıp her sabah yeniden aynı kısır döngünün peşinde yollara düşerek işe giden ve her gününü göstermelik yaşayıp hep bir sonraki yarını bekleyen halimle Yunan Mitolojisindeki Sisyphos'a benzediğimi düşünürüm hep…

"Bilinen hikayedir; Sisyphos tanrılar tarafından cehenneme atılır ve orada iri bir kayayı dik bir dağın tepesine çıkartma cezasına çarptırılır. Kaya o kadar iri, yamaç öylesine çetindir ki kaya, her seferinde, daha zirveye ulaşmadan geriye yuvarlanır. Sisyphos da aşağıya inip sil baştan, aynı kayayı yamaçtan yukarı itmeye başlar.

Yunan Mitolojisinde Sisyphos'a verilen bu cezanın nedeniyle ilgili değişik yorumlara rastlanır. Bunlardan biri, son derece akıllı biri olan Sisyphos'un efsanevi krallığı Korinhos'da ebedi barış ve huzuru sağlamış olmasıdır. O kadar ki Sisyphos, Thanotos'u, yani ölümü dahi zincire vurmuştur.

Tanrılar belki de, kendi kurdukları ve ebedi olmasını istedikleri düzeni bozmaya yeltendiği için Sisyphos'u böyle bir cezaya çarptırmışlardı."


Kendi payıma ben de tanık olduğum yolsuzluğu rapor ederek ve usulsüz bir makam taşıtı alımını kılıfına uyduracak bir komisyon kararına imza atmaya yanaşmayarak, bir anlamda bankanın üst düzey yöneticilerinin yazılı olmayan bir biçimde kurup hayata geçirdikleri "özel" düzene bir tehdit oluşturduğum için, tıpkı Sisyphos'un kayası gibi ağır bir yükü mesleki kariyer kayalığının en tepesine kadar taşıma cezasına çarptırılmıştım işte…

Geri - 132 -





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur