HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Zira kamu yönetimi sistemimizin memurlara korku salan mekanizmaları insanları bilinen ve sonuçları itibariyle en güvenli davranışlara itiyor, yani onları tektipleştiriyordu. Bu zihinsel dönüşüm özel sektöre sahip olduğu dinamizmi kazandıran ve yaratıcılığın temel yapı taşları olan "bilgi ile hareket etme alışkanlığı", "özgür düşünme yeteneği", "sınır tanımaz bir keşif tutkusunun ateşlediği araştırıcılık", "rekabetçilik" ve buna benzer pek çok özelliğin kamudaki insan kaynaklarının takım çantasından çıkarıp kullanılmayan eşyalar deposuna atılması anlamına geliyordu.



Bu satranç tahtasını yaygın bir yurtiçi ve yurt dışı teşkilatına sahip bir kamu bankasının görev yerleri olarak düşünürsek, bir memurun o tahtanın hangi noktasında, ne tür imkanlar ya da mahrumiyetler içinde görev yapacağına karar verecek olan idarenin ne büyük bir güce sahip olduğunu biraz olsun anlayabiliriz.

"İdare kimdir, kararda kimlerin sözü geçer, nelere dikkat ederler?" gibi sorulara asla net bir yanıt bulunamayacağından bu muammadan akla uygun, mantıksal olarak doğrulanabilir kararlar çıkması da doğal olarak beklenemez.

Herkese malum olan kadarıyla idare, bir masa etrafında toplanıp hiç tanımadıkları insanların ve onların ailelerinin önümüzdeki 3-5 yıllık dönemdeki yaşam koşullarını etkileyecek bir takım kararlar alan bir tüzel kişiliktir.









Hakkında karar alınan kişilerin genellikle bu karar sürecini etkilemeleri mümkün değildir. Çoğunlukla da kararlar kesinleştikten sonra ilgililere tebliğ edilir.

Zaten kararlarla ilgili kişisel sorumluluğun gözlerden uzak tutulması için bu iş üyeleri sık sık değişen komisyonlara havale edilmiş, sonra da kurumun, hatta devlet yönetiminin en üst birimlerine onaylatılmış olacaktır.







Bu özelliği nedeniyle idarenin memurlarla doğrudan ilişki kurmak yerine tayin ve atamalar sürecindeki olumlu ve olumsuz kararları vasıtasıyla, yani dolaylı olarak ilişki kurduğu söylenebilir.

Açıklıktan ve nesnellikten uzak olan bu ilişki biçiminde akıl, idrak, çalışma planı, ölçülebilir başarı gibi kavramlardan ziyade "korku" kavramının ön planda olduğu görülmektedir. Memurların hal ve tavırlarına göre idareden kendilerine yansıyan korkunun düzeyi artmakta veya azalmakta, ancak asla kaybolmamaktadır. Korku adeta bir ilişki biçimine dönüşmüştür. En çok korkan ya da korktuğunu gösterenler "itaatkar" olarak nitelendirilip daha iyi, korkmayan ya da korkusuzluk gösterisinde bulunanlar ise "isyankar" olarak nitelendirilip daha kötü bir muameleye tabi tutulurlar.

Geri - 135 -





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur