|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Molesworth'un sözlerde bizim bu gün için farkında olmadığımız bir bağlantı, bir ilinti gizliydi… Özgürlüğün olmadığı ya da kısıtlanmış olduğu ortamlarda insanlar kendi kendilerini engelleme güdüsüyle davranıyorlardı… Bu davranış biçimi benimsendiğinde de insanların gerçek yetenek ve becerilerini kullanabilmelerini sağlayan düşünsel ya da duygusal faktörler ortadan kalkıyordu…
Eğer açlığın en iyi tarifinin ekmeğin tarifi olduğu doğru ise, şu güzel ekmek fotoğrafı bize açlık hissini düşündürebiliyorsa, o halde aynı diyalektik mantığı bu sözlere uygulayabilir ve sonuç olarak kendi kendini engellemekten sıyrılıp yeni bir şeyler yapmak için ileriye atılmanın düşünsel ya da duygusal ön koşulunun özgürlük olduğu sonucuna varabilirdik...
Ulusal Kurtuluş Mücadelemizin baş rol oyuncusu, Büyük Önder Atatürk'ü eyleme geçiren de bu değilmiydi zaten? O büyük insan bu müthiş enerji kaynağından yararlanabilmek için ordudaki görevinden ayrılmış olamazmıydı?
Bu sorular peşinden akıl yürütüp özgürlük ile ilgili daha derin bir kavrayışa ulaşmaya çalışıyordum... Zihnimdeki özgürlük tanımı kutsal bir emanet gibi korunan soyut bir kavram olmaktan hızla uzaklaşıyor, hergünkü hayatımızda bizlere yardımcı olan görme, dokunma, tad alma gibi hisler kadar gerekli bir bedensel donanıma doğru şekil değiştiriyordu...
|
|
|