|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
İşte tüm duyguları bir kenara bırakıp emir komuta zincirinde hizaya girmeyi ve bir yanda asık suratla yağdırılan talimatların öbür yanda aynı asık suratlılıkla yerine getirildiği yalın, kör ve sağır bir bürokrasinin duyarsız bir parçası olmayı değil duyarlılığın, empatinin, insanca ilişkiklerin, samimiyetin, sevgi ve saygının ön planda olduğu bir istihdam modelinin aktif bir oyuncusu olmayı öğreten sözler...
İşte bireyin kurumlar için, bireysel iradenin resmi ideoloji için feda edilişi değil; tam aksine, bireyin ve bireysel iradenin hiçbir elitist ayrım yapılmaksızın, hiçbir şekil ve içerik şartı konmaksızın, hiç kimseyi dışlamaksızın yüceltilişi...
İşte ulusal egemenliğin tüm buyrultuların, tüm kalıpların, tüm şablon ve formatların üzerinde bir yere konuluşu...
İşte, yıllardır peşinde koştuğumuz büyük başarılar, ulusal ölçekli zaferler için temel yanılgımızın kişilere ya da gruplara odaklı çözüm arayışları olduğunu vurgulayan ve böylesi başarılar için hiç kimseyi dışarıda bırakmaksızın, tüm milletin elele vermesi gerektiğini vaaz eden sözler...
"Biliniz ki kazandığımız muvaffakiyet milletin kuvvetlerini birleştirmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı muvaffakiyetleri, aynı zaferleri ileride de kazanmak istiyorsak aynı esasa dayanalım, aynı yolda yürüyelim…"
Atatürk'ün bu bilgece sözlerini o günün koşullarında yeterince anlayamamış olanlara doğrusu hiç bir diyeceğimiz yok... Zira o sözleri biz, bugünkü aklımızla dahi, tam anlamıyla anlayabilmiş değiliz... Anlamış olsaydık böyle cephelere, gruplara bölünüp birbirimize sırt dönmüş olmazdık... O sözleri biraz olsun anlayabilmiş olsaydık, hiçbir vatan evladının hiçbir vatan evladın evladını fikrinden, düşüncesinden, kılık kıyafetinden ya da başk bir özelliğinden dolayı hor görmeye, onun haklarını kısıtlamaya, şu ya da bu mekanı ona yasaklamaya hakkı olmadığını bilir, önce bu bütünsel kucaklaşmayı gerçekleştirdikten sonra rekabet yaratacak, tek bir görüş ve anlayışın sığlığa kapılmamızı engelleyecek görüş ayrılıklarını da, büyük bir hoşgörüyle zemindeki bu bütünselliğin üzerine sererek bütün Türkiye ebatlarında çağdaş bir Türk Halısı gibi rengarenk, ışık ışık bir varoluşla farklılığımızı, başkalığımızı, fakat aynı zamanda iyiliğimizi, güzelliğimizi, dostluğumuzu, sevgimizi ve saygımızı haykırırdık Dünyaya...
|
|
|