|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Tüm mesele, insanları kendi kendilerini engelleyerek dar kalıplar içinde kalmaya zorlayan kalıpların ortadan kaldırılarak tıpkı özel sektördeki serbest girişimciliği andıran bir tür serbest memuriyet kavramı geliştirilerek hayal gücüne, yaratıcılığa, yeni fikir ve düşüncelere yer açılmasıdır.
Bu özgürleştirme operasyonunun gerçekleştirilmesi yıllardır kafeste tutulan zihinsel enerjinin serbest kalmasını sağlayacağından kamu kadroları, sorunlara, kayıplara, iflas ve soygunlara aldırmadan kendilerine talimat verilmesini beklemekle yetinmek yerine eldeki imkanlar her ne ise onları kullanıp yeni çözümler üretmeye koyulacaklardır.
Zihinsel tutukluluk dönemindeki "olanaklara rağmen talimat beklemek" davranışının yerine, olanaksızlıklara rağmen harekete geçmek davranışı benimsenecektir. Zira içten gelen, doğal insan davranışı budur.
Kamu görevlileri işlerini yaparlarken bir nebze olsun özgür davranabilseler, amirlerinin hoşlanmayacakları bir şey yapıp gazaba uğramaktan çekinmeseler, eminim ki hizmet verdikleri kitlelerin pek çok sorununa kendi olanaklarıyla çözüm bulur, işlerini daha da iyi yapmalarını sağlayacak, çok daha düşük maliyetli ve etkin yöntemler geliştirebilirler. Zira normal insan davranışı durup beklemek değil yollara düşüp çare aramaktır.
Kamu yönetiminin sınırlandırıcı, engelleyici ve şekil şartlarına bağımlı kılıcı kalıpları olmasa memurlar, işlerinde edindikleri tecrübeyi ve sahip oldukları mesleki bilgiyi içlerindeki küllenmiş ateşin yeniden canlanmasıyla ortaya çıkabilecek o keşfetme arzusuyla birleşitirip yepyeni çözümler bulabileceklerdir. Memurların bir takım yapay korkularla kendi kendilerini engellemeleri, sözgelimi amirlerinin gazabına uğramak korkusuyla gözlerinin önündeki yangına müdahele edememeleri gibi edilgenlikleri ortadan kaldıracak bir özgürleştirme hareketi kamu yönetiminde hiç durmadan kendisini yenileyen bir insan kaynakları modeli yaratacaktır.
Suyun yukarı akıp aşağı dökülmesi gibi mucizevi bir devinimle sürekli akması sağlamazsa da insan kaynaklarının sürekli kendisini yenilemesi sağlanabilir. Yeter ki sular gibi, insanları da akarken hem özgür, hem de mecbur tutacak bir orta yol bulunsun...
Memurların bir yandan iç seslerine kulak verebilmelerinin ve kendi iç kaynaklarına ulaşabilmelerinin anahtarı olarak kendilerini gerçekten özgür hissetmeleri, öte yandan da içinde bulundukları rekabet ortamı nedeniyle işlerini yaparken yeteneklerini en geniş şekilde kullanarak olabilecek en büyük katkıda bulunmaya kendilerini mecbur görmelerinin sağlanması insan kaynaklarında böyle bir devinimi başlatabilecektir.
Belki de bu sayede içlerindeki kartal ruhunu ilk keşfedenlerden birileri, yıllardır içinde pinekledikleri dar kalıpları simgeleyen o kafesi bir şimşek gibi delip keşifler dünyasına kanat açabilecektir.
|
|
|