|
Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu |
|
Peki bu denli büyük ve derin bir komplo neden göze çarpmıyor? Neden alt düzeydeki memurlar kendilerine yapılan bu haksızlığı gözler önüne serip kendi mesleki onurlarını savunmaya yönelmiyorlar?
Boswell bunların tepkisel, yani ikincil konular olduğunu; o yüzden de kimse tarafından doğrudan doğruya gündeme getirilmediğini, ancak bazı hünerli kişilerin, siyasetin inceliklerinden yararlanarak, başkalarının özgürlükleri hilafına kendilerini avantajlı bir konuma yükselttiklerini ve bu konudaki tartışmalar sayesinde özgürlüğün yalın ve basit veçhelerini gözlerden uzak tutarak insanlığı oyaladıklarını belirtmektedir.
Ona hak vermemek elde değil. Gerçekten de yeni başlanılan bir işte insanlar öncelikle bilgisini, yetenek ve becerilerini ortaya koyarak bu yeni iş ortamında kendilerini kabul ettirmeye öncelik verirler. Bu yüzden de amirlerin sultasına hemen isyan etmeyi yıllardır orada çalışanlara karşı bir tür saygısızlık olarak görür ve onlar gibi yapıp ses çıkarmadan, en azından ortama uyum sağlayıncaya kadar her şeye katlanmayı yeğlerler. Fakat özgürlük elden gitmiştir bir kere... Çıban başı olmamak adına kalıplara uyarak katlanılan eğrilikler, eksiklik ve çarpıklıklar giderek artmış ve tepkisizlik genel davranış biçimi haline gelmiştir artık. İlk seferde yutulup söylenmekten alıkonan "hayır" sözcüğünü kullanma sırası bir daha hiç gelmeyecek, daha doğrusu onun zamanında söylenmemiş olmasının verdiği pişmanlık ve "iş işten geçti artık" düşüncesi, ondan sonra gelebilecek "hayır" diyebilme fırsatlarını da kullanmaktan vaz geçirecektir insanları... Mesleki tecrübe adına özgürlüğe veda edişin ne büyük bir kayıp, ne acı bir kısırlaştırılma olduğu ancak yıllar sonra anlaşılabilecektir.
Boswell'e göre özgürlük bireysel ve toplumsal mutluluğun, soylu davranışların, erdemin, her türden sanatın ve bilimin kaynağıdır.
Eğer birileri esaret altındaki bir milletin yaşantısını not edip sonraki kuşaklara aktarmış olsaydı, o varoluşun tüm dönenlerindeki mütevazi ayrıntıları okurken uyuyakalırdık…
Herşey öylesine yoksul, öylesine basit,
öylesine yavan, öylesine sıkı terbiyeyle
uysallaştırılmış, öylesine heyecansız
ve bu koşulların alçaltıcılığından dolayı
öylesine gururdan yoksun olurdu ki
bir hapishanedeki kayıtları okumakta
olduğumuzu sanırdık…"
"Buna karşılık Eski Romalıların tarihini okurken insanca bir tatmin duygusuna kapılırız. Hatta onların diğer ülkelerle olan dostluklarını ve düşmanlıklarını bir kenara bırakıp sadece kendi ülkelerinde gerçekleştirdikleri gelişmeye bakarak dahi, insan tabiatı üzerine sağduyulu ve şevkli gözlemler için yeterince malzeme bulunabilir…
Onların davranışlarının ardındaki çeşitli kaynaklara uzanan yollarda iz sürmek ve onların büyüklük alanında ortaya koydukları başarıları anlamak hoşumuza gider. Yurttaşlarla soylular arasındaki mücadeleyi kaba kuvvet ile deha arasındaki çarpışmaları, çekingenlik ve itaatin kontrolü altında bulunmayan insanların tükenmeyen çabalarını ve yüksek erdemlerini zevkle izleyip zihnimizde canlandırırız…"
|
|
|