HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 SON BASKI
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 Medya
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?
 SON BASKI
 PDF (~250-300KB)

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Boswell'in okurken uyuyakalmak tehlikesi bulunduğunu belirttiği cezaevi kayıtlarını andıran monton, şevksiz, tekdüze metinlere yakın bir şeyler ararsanız bir kaç kamu kuruluşumuzun yıllık raporlarına göz atmanız yeterli olacaktır. Buna karşın yurtdışında elektrik santralleri kuran, barajlar inşa eden ve müteahhitlik projeleri peşinde koşan özel sektör firmalarımızın faaliyet raporlarında ise Eski Romalıların günlük yaşamlarını anlatan tarihi belgelerdeki canlılığı yakalamak mümkündür. Aradaki farkı belirleyen şey ise, Boswell'in ima ettiği şekilde, "özgürlük" faktörüdür. Boswell'in yazdıklarıyla bana gösterdiği şey, kamu sektöründe de aynı canlılıkta, yaratıcı düşünce eseri çalışmalara ulaşılabilmek için özgürlük faktörünün bu sektöre geri kazandırılmasının zaruretidir. Boswell özgürlük ateşinin bir daha geri getirilemeyecek şekilde tarihe gömüldüğü yolundaki savlara hiç de inanmış gözükmediğine göre, böyle bir geri kazanım da pek ala mümkündür:


"Antik çağlara aşırı ölçüde hürmet ve bağlılık gösterenler kutsal özgürlük ateşinin çoktan sönmüş bulunduğuna, onun modern çağlardaki tezahürlerinin ise son derece zayıf ve donuk olacağına dair sözleriyle bizleri özgürlüğün o eski dönemlerdeki kadar canlı bir biçimde tekrar yaşanmasının mümkün olamayacağına inandıracaklardır. Bizleri dünyanın artık yaşlandığına ve insanın tabiatının bozulduğuna, bu yüzden de eski çağlarda insanları payelendiren bu tür asil kudretlere günümüzde asla rastlanamayacağına dahi ikna edebileceklerdir.

Oysa gerçek şudur ki insan doğası tüm çağlarda hep aynı kalmıştır; sadece içinde bulunulan koşullara bağlı olarak farklı ışık ve gölgelerle tezahür etmiştir. Bilimadamlarının deyimiyle madde aynı kalmış, sadece form, yani yeryüzünde şekillenen olaylar değişmiştir.

Roma bugün hala bir zamanlar Dünyayı fethedenlerin yaşadıkları o yedi tepeye sahiptir ve bugün o tepelerde yine Romalılar oturmaktadırlar. Atina felsefenin ve bilgeliğin oradan civar ülkelere yayıldığı o eski çağlardan beri aynı yerinde durmakta ve bugün yine Atinalıları barındırmaktadır. Ancak bu insanlardan hiçbiri o şanlı şerefli atalarına benzemezler. Bu farklılaşmayı sağlayan şey, onların hal ve hareket tarzlarını, görgülerini, adetlerini ve terbiyelerini tamamıyla değiştiren siyasal olaylardır.

Modern çağlarda özgürlük ruhunun daha da yaygınlaştığını görmek için çeşitli ülkelerin tarihçelerini incelememiz yeterli olacaktır."


1870'li yıllarda yazılmış olmasına karşın ne kadar güzel, ne kadar isabetli ve ne kadar anlamlı sözler… Bizim genç Cumhuriyetimiz de özgürlük ruhunun daha da yaygınlaştırılmasına yönelik iddialı bir proje değilmiydi?

Onun Başmimarı olan Mustafa Kemal Atatürk, insan tabiatının siyasal olayların etkisi altında biçimlendiğinin bilinciyle Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yepyeni bir siyasal iklim yaratarak onun özgürlük kokan havasında çağdaş bir uygarlığı şekillendirecek açık fikirli, özgür düşünceli, özgür inançlı ve özgür eğitimli nesiller yetiştirmenin içten hevesiyle Türk Milletinin elinden tutup girişmemişmiydi yeni alfabe, yeni giysiler, yeni kavramlar, yeni ve yüksek hedeflerle bezenmiş değişim yolculuğuna?

"Cumhuriyet bir fazilet yönetimidir" derken Türkiye Cumhuriyetinin değerler üzerine kurulmuş bir sistem olacağını peşinen söylemiş değilmiydi?

Ancak Atatürk'ün çağın ilerisindeki bu sözlerindeki derin anlamı o günkü eğitim düzeyimiz, o günkü aklımız ve o günkü safdilliğimizle pek anlayamadığımızı gören birilerinin, bu sahipsiz mirası kendi çıkarlarına hizmet edecek bir sisteme dönüştürüp kamu yönetiminin üst kademelerine yerleştikleri anlaşılıyordu… Değerler kısa zamanda unutuldu ve yerlerine talimatlar konuldu. O günden bu güne kadar da hep talimatlara uymak yönünde şekillendi kamu çalışanların iş hayatları... Atatürk'ün tasarladığı siyasal olaylar zinciri bu şekilde rayından çıkarılınca, onun şekillendireceği insan modeli de hedefinden şaşmış oldu… Sonuçta onun tasarladığı özgürlükler iklimi bir tür esaret , bağımlılık ve tabiyet rüzgarına dönüştürülüp sistemin sözüm ona düzen ve istikrar sağlama aracı haline getirildi… "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller" yerine amirlerine itaatte kusur etmeyen memurlar yetiştirdi bu sistem...

Geri - 188 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur