HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

B i r i n c i   B ö l ü m :

Bir Hareket Noktası Olarak Milenyum

Zamanın ölçümünde sadece bir araç olan yılların göreceli önemi birbirinin aynı iken, yani 1999 ile 2000 yılı arasında hiç bir belirgin fark yokken neden yeni milenyuma girerken her zamanki yeni yıl kutlamalarından çok daha farklı şekilde kutladık 2000'in gelişini?

1990'dan beri her yıl bir haneli rakam değişiklikleriyle yenilenen takvimlerde bu kez dört haneli bir değişiklik olmasının sayısal anlamının ötesinde bir şeyler yok muydu 2000'e bakışımızda?

Kutlamalar, eğlenceler bir yana, yeryüzünün bazı kentlerinde ciddi hazırlıklar görülmüştü yeni milenyumun arefesinde...

Örneğin Londra'da kurulan Milenyum Kubbesi ile Thames Nehri Kıyısında kurulan dev Luna Park özellikle 2000 yılı kutlamaları için yapılmıştı...

Londra bu yeni takılarıyla girmişti 2000 yılına...

Manchester'da ise Belediye Başkanı Anthony Burns dev bir metal robotun avucundan seslenmişti yılbaşı gecesi kent meydanını dolduran hemşehrilerine...

Paris'de Eyfel Kulesi havai fişeklerle aydınlanırken Avustralya'dakiler Yeni Milenyumun ilk şafağını ayakta karşılıyorlardı...


Bütün bunların "eğlence" yönü de var şüphesiz. Ancak benim asıl vurgulamak istediğim şey gerek bireysel, gerek toplumsal, gerekse kurumsal düzeyde Milenyuma yönelik özel bir hissiyat içinde hareket etmeleridir.

Milenyum kutlamaları için bu denli büyük yatırımlar yapanların da, eğlenmek için coşkuyla sokaklara dökülenlerin de "zamanın peşinden giden uygarlık yarışında biz de varız" şeklinde bir mesajları vardı bence... Onlara göre insan uygarlığının eriştiği en yüksek gelişmişlik düzeyi ne ise ülkelerinde onu gerçekleştirmenin çabası ve azmi içinde bulunduklarını, yeniliklere açık, hatta yeniliklere talip olduklarını göstermenin bir yoluydu bu etkinlikler. Bir anlamda yeniliği kendileri dışında bir yerlerde aramak ya da yeniliğin bir yerlerden gelip kendilerine ulaşmasını beklemek yerine bizzat kendileri yenilik yaratmaya, yani kendi olanaklarıyla yenilikler yapmaya koyulmuş bulunduklarını haykırıyor gibiydiler. Yeni Milenyumun yepyeni bir anlayışı temsil ettiğini düşünüyor ve o yeni anlayışa sahip çıkmak istediklerini gösteriyorlardı...

Milenyumun geçmişi taşıyan rüzgarları onlarda bulduğu sesleri ve yenilenme hevesini neden burada, bizim topraklarda bulamadığını anlamak istercesine delice esiyor etrafımızda... "Hani nerede o yüzlerce yıllık Türk Uygarlığının olgunluk meyveleri?" dercesine silkeliyor bizleri...

Evet o uygarlığın son temsilcisi 79 yıllık ulu bir çınar olarak duruyor milenyumun karşısında... Her yıl yeni baştan özenle büyütüp ulu bir çınar olmanın kusursuz formülünü her birine emin bir şekilde yerleştirdiği on binlerce tohumu her sonbaharda cömertçe serpiştiriyor bu topraklara... Fakat bahçedeki köşkün sahipleri manzaralarını kapatacak, pencerelerine gölge edecek çınarlar yerine sadece çimenler görmek istediklerinden o tohumların fidana dönüşmelerine asla izin verilmiyor.... Çimlerin her 15-20 günde bir düzenli olarak biçiliyor olması da kendiliğinden toprağa erişip filizlenmeyi başaran körpecik çınar fidanlarının daha kendilerine gelemeden gövdelerinin orta yerinden kesilip topluca yok edilmelerini sağlıyor... Evet, yemyeşil çimlerle kaplı bir bahçemiz var belki, ama buralarda artık hiç çınar yetişmiyor... Çınarlarımız olmadığı için de bir depremin yüzümüze vurduğu sayısız yanlışlarımız ve eksiklerimizle, talan edilmiş bir milli servetten geriye kalan yüz milyarlarca dolarlık dış borçlarımızla ve yedi düvelin bir araya gelerek örmekte olduğu çoraplarla elimizden almak istedikleriyle biraz mahsun ve kaygılı durmaktayız Milenyumun karşısında...

İşte birinci hareket noktamız bu: koskoca Türk ulusu olarak milenyumun önünde kendimize, tarihimize, Mustafa Kemal Atatürk'e ve Cumhuriyete karşı mahçup durumdayız... Bu yüzden bahçede olup biteni gözlemleyip çınarların yetişmesine engel olan nedenleri dikkatlice saptamamız ve sonra bahçenin bir köşesini pilot bölge olarak seçip süratle çınar yetiştirmeye koyulmamız gerekiyor.

Geri - 3 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur