HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Bir kaç küçük başlangıç adımı

Bankadaki görevime askerlik nedeniyle promosyon arkadaşlarımdan daha geç başladığım için beni bir ay önce işe başlayan yeni bir gruba dahil ederek oryantasyon kursuna gönderdiler.

Burada bankacılık ile ilgili teorik bilgilerin yanısıra akademisyenler ve mesleki yaşamlarının son bölümlerindeki üst düzey bürokratlarla sohbet toplantılarına da yer verilmekteydi. Kursun amacı hem çalıştığımız kurumu, hem de faaliyet alanımızı daha geniş bir perspektiften tanımamıza yardımcı olmaktı.

Yıllık izin hakkı

Kursun bir bölümünde bizlere özlük haklarımız, yani maaşlar, izinler, terfiler gibi konularda bilgi verilirken 2 yıl süreyle hiç izin kullanamayacağımız söylendi. Başka kamu kuruluşlarında çalışan arkadaşlarımın 1 yıl sonra izin hakkı elde ettiklerini örnek göstererek bu kurumdaki farklılığın nedenini sordum bizlere brifing veren yetkiliye.

"Aslında sizler bu uygulamanın ilk mağdurlarından olacaksınız" dedi yetkili; "zira 8 ay öncesine kadar, bizde de yeni memurlara 1 yıl dolduğunda 20 günlük yasal izin hakkı elde edilmekteydi, ancak o tarihte yapılan bir yönetmelik değişikliği ile Müfettiş Yardımcılığı için adaylık süresi bir yıldan iki yıla çıkarıldı. Bu nedenle adaylıktan asil memurluğa geçişi simgeleyen yıllık izin hakkı da ikinci yılın sonunda elde edilmeye başlandı." Daha dün bir, bugün iki; buna da n'oluyor ki ilk günden izin pazarlığı yapıyor anlamına gelen bir yüz ifadesiyle bana bakarak şunları da sözlerine ekledi: "Hem bu o kadar da dert edilecek bir konu değil arkadaşlar. Burada eli kırbaçlı patronlar yok... Bir hafta- on gün için sizlere mutlaka bir izin olanağı ayarlanacaktır. Siz yasal hakkınızın 2 yıl sonra doğacağını bilin yeter!"

Bu işe pek aklım yatmamıştı. En azından sınavı kazanıp bankaya işe alındığım tarih itibariyle bir "müktesep hak" durumu olabilir düşüncesiyle o gün öğleden sonraki tüm mesaimi kütüphanede mevzuatı incelemekle geçirdim. Akşama doğruydu ki müthiş bir keşifte bulundum: adaylık süresi ile izin hakkı konusu ayrı kanunlarla düzenlenmekteydi.

Devlet Personel Kanununda yeni işe başlayan memurlara izin hakkı bir yıl süreyle çalışmaları halinde tanınacağı belirtilmişti. Adaylık süresi ise ayrı bir kanun maddesinde en az 1 yıl olarak belirlenmiş, ancak kamu kurumlarına bu süreyi kendi teşkilat yasaları ya da yönetmelikler çerçevesinde uzatma yetkisi tanınmıştı.

Adaylık süresi 1 yıl iken ki dönemde, yıllık izin hakkı tanınma süresi de 1 yıl olduğundan, banka personelinin tamamı "aday memurlara izin hakkı tanınmaz" şeklinde bir anlayış benimsemişlerdi. O dönemde her iki sürecin de 1 yılda tamamlanmakta olması nedeniyle bu yargı, sonuç itibariyle aynı kapıya çıktığından her hangi bir sorun yaratmıyordu. Oysa adaylık süresi 2 yıla çıkarıldığında zihinlerdeki bu yargı sorgusuz bir şekilde benimsenmeye devam edildiğinden, yeni dönemin aday memurları ilave 1 yıl daha "aday memur" statüsünde çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda 1 yılda elde edilen izin hakkını da ilave bir yıl daha bekleyerek elde etmeyi bekliyorlardı.

Bunu önce arkadaşlarımla, sonra da Personel Dairesi Başkanıyla konuştum. "Bir inceleyelim bakalım" şeklindeki diplomatik cevap, bir hafta sonraki başka bir brifingde tüm adaylar için kazandığım ilk zafer olarak geri döndü: idare itirazımı haklı bulmuş ve adaylık süresi 2 yıl olmasına karşın yıllık izin hakkının, önceden olduğu gibi, 1 yıl sonunda elde edileceğini müjdeleyen bir genelge yayınlamıştı!

O hafta arkadaşlarla zaferimizi kutlarken ben gereğinden ziyade mütevazi davranmış ve asla "bu benim zaferim abiler, haydi ısmarlayın biraları" şeklinde hava atmaya ya da bunun benim sayemde olduğunu vurgulamaya yönelmemiştim.

Fransızca Dil Kursu

Bankanın yurtdışı transferlerde birlikte çalıştığı Fransız Bankasını yetkilileri de kursdaki sohbet toplantısına katılarak bizlere uluslararası bankacılık konularında bilgi verdiler. Fransız aksanıyla İngilizce konuşan bu insanları sık sık göreceğimiz, hatta Fransa'ya ve İsviçre'ye iş seyahatlerine gideceğimiz anlaşılıyordu. Memurlar arasında Fransızca bilenler var idiyse de sayıları İngilizce bilenlerin ancak % 10 kadarına denk geliyordu.

Ortanyasyon kursları tamamlandığında bizlere "istek ve öneriler" şeklinde birer form dağıttılar. Ben de sözünü ettiğim yabancı konuklarla Fransızca konuşmamızın hem daha olumlu bir intiba bırakacağını, hem de onların kendi aralarındaki konuşmalarına "tamamen Fransız" kalmaktan bizleri kurtaracağını; bu yüzden Fransızca öğrenmemiz konusunda Bankanın desteğinin yerinde ve isabetli bir mesleki gelişim fırsatı yaratacağını yazmıştım.

Bir öğlen yemeğinde tanıştırıldığım Genel Müdür Yardımcısı takdir ifadeleri içeren bir ses tonuyla "siz Fransızca öğrenmek istiyormuşsunuz öyle mi?" diye sordu. Dona kaldım; zira ortanyasyon kursunun sonunda doldurduğum o forma yazdığım bu düşünceler çoktan aklımdan çıkıp gitmişti. Çok geçmeden Ankara'daki Fransız Kültür Merkezinde Banka mensupları için ücretsiz Fransızca dil kursları açıldı ve ben kurstan ilk yararlanan grupta yerimi aldım.

Geri - 43 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur