HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

(Önemli NOT: Buradaki olaylar tamamen hayal ürünü olup her hangibir kurum ve kişiyle alakası yoktur!)

Mesleki Başarı Arayışları


Bankadaki ilk mesai günümden itibaren benimsediğim bana verilenlerle yetinmek yerine, daha çoğu hakkında fikir sahibi olmak yönündeki ilgili ve istekli yaklaşımım beni iş konusunda da daha geniş boyutlu bir görev anlayışına sevk etmişti. Planlı olarak, bilerek ve seçerek böyle yaptığımı söyleyemem. Ancak bugünkü aklımla geriye dönüp baktığımda sadece kendisine söylenenleri yapmakla sınırlı, "görev tanımlı" bir iş anlayışından ziyade olasılıklara ve fırsatlara daha duyarlı bir bakış açısı gerektiren, "proje tanımlı" bir iş anlayışını benimsemiş olduğumu görüyorum.

Örneğin bankadaki ilk görev yerim olan Dış İlişkiler Dairesinde "bana havale edilen yazı, belge, rapor vb türde işleri zamanında hazırlayıp imzaya sunmak ve imza aşamasında yapılan değişiklikleri içeren nihai metni, imzalanmış ve ekleri konulmuş olarak evrak birimine ulaştırmak" şeklinde tanımlanabilecek, son derece rutin bir işim olmasına karşın önümden geçen sayısız evrak içindeki bazı ayrıtıları önemseyip bunları ayrıtıları önemseyip bunları banka için ciddi fırsatlar içeren projelere dönüştürmeyi başarmıştım.

Başlangıçta uzunca bir süre mesai arkadaşlarımın ve Şube Müdürümün yaptıklarını kopyalayarak, çoğunlukla dosyalardaki benzer örneklere bakarak bu çalışma düzenin uyumlu bir parçası haline geldim. Sonra elimden geçen işlerden bazılarının haftalık, aylık, üç aylık ya da yıllık periyodlar halinde tekrarlandığı görerek durmadan kendisini yenileyen bir kaç kaynakla karşı karşıya olduğumu ve bu kaynaklardan iyi iş çıkabileceğini düşünerek rutin işlerin dışında, bu tür periyodik rapor, toplantı tutanakları, ülke incelemeleri, pazar araştırmaları gibi belgeleri okuyarak notlar almaya başladım.

Bunlar arasında özellikle ilgimi çeken şey (parlak kuşe kağıtlı kapakları, fiyakalı sayfa tasarımı, akıcı dili ve en önemlisi son derece ilginç konularıyla) OECD-IEA adlı kuruluşun rapor ve belgeleriydi. Kısa süre sonra bu kuuruluşun merkezi Paris'te bulunan ve Türkiye'nin üyesi bulunduğu İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına bağlı Uluslararası Enerji Ajansı olduğunu öğrendim. Ajans 1973'deki OPEC petrol krizi sonrasında kurulmuştu ve EOCD ülkelerinin olası bir uluslararası enerji bunalımından en az hasarla çıkmalarını sağlayacak enerji politikaları üretilmesi ve uygulanması konusunda faaliyet gösteriyordu. Örneğin ajansa üye tüm ülkelerin ani fiyat artışları karşısında savunmasız durumda kalmamaları için günlük petrol tüketimlerinin 90 katı kadar bir akaryakıt stoku bulundurmalarını şart koşuyor; ayrıca petrole bağımlılığı azaltacak bir takım yeni uygulamalar tavsiye ediyordu.

Örneğin enerjinin daha verimli kullanılmasına yönelik teknolojik yeniliklerin bwnimsenmesi, rüzgar, güneş enerjisi ve dalga gücü gibi yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırlması, ithal enerji kaynaklarının çeşitlendirilerek tek bir enerji kaynağına bağımlılığın azaltılması gibi, o günün Türkiye'sinin gündeminin çok ilerilerindeki kavramlar içeren, geleceğe dönük enerji stratejileri geliştirmek ve bunları Ajansa üye ülkelerin ulusal enerji politikalarına mal edilerek fiilen uygulanmasını sağlamak OECD Uluslararası Enerji Ajansının en önenli faliyetlerini oluşturuyordu.

Bankanın Ajansla irtibatı ise 3-4 yıl kadar önce bankadan bir heyetin bu kuruluşu ziyaret ederek resmi görüşmelerde bulunması sayesinde kurulmuştu. O dönemde Cezayir'den Türkiye'ye Sıvılaştırılmış Doğal Gaz (LPG) ithali ile ilgili büyük bir proje gündeme gelmiş, Ajans da Türkiye'nin petrole bağımlılığını azaltacak bir yatırım olması nedeniyle bu projeye ilgi duymuştu. Bizim banka yetkilileri de ulusal enerji altyapısının iyileştirilmesi projelerine finansal destek sağlaması düşünülen kurumlardan birisinin temsilcileri olarak, projenin Ajanstaki tanıtımı esnasında orada bulunmuşlardı.

Yıllar önce atılan bu ilk tanışma adımının ardından bizim bankanın Dış İlişkiler Dairesi de Ajans yayınlarının dağıtım listesine girmişti ve benim hayranlıkla incelediğim enerji konulu belgeler işte bu sayede bana ulaşmaktaydı.

Haftalarca kafayı bu belgelere takmış vaziyette gezdim. Buradan kesin bir kaç iş çıkacak gibiydi. Yeni bankacılık modeli bile çıkabilirdi bu malzemeden. Zira "enerji" gibi yaşamsal, vazgeçilmesi ya da başka bir şeyle ikame edilmesi olanaksız bir alanda, çağın en gelişmiş ülkelerinin ürettikleri plan ve stratejilerdi elimizden akmakta olan belgeler külliyatının özü… Bankanın temel amacı doğrultusunda bu stratejilerden yararlanılabilirdik. Yeni enerji stratejilerinin kişi ve kurumlara pazarlanması yoluyla büyük projelere kredi sağlanarak bankanın iş hacmi bir kaç yıl içinde 2 hatta 3 katına çıkabilirdi. Hani burası özel bir banka olsa, bankanın sahibine gidip enerji sektörünün ne denli bakir ve ne denli fırsatlar dolu bir yer olduğunu anlatarak onu bu alanda faaliyet göstermeye ikna etmeye çalışırdım. Burada ise bankanın bir sahibi olmadığından projelerimi en yakın amirim olan Şube müdürümden başlayarak üst kademedeki yönetici kadrolara anlatmam gerekiyordu. Çok geçmeden şöyle bir plan belirdi zihnimde: banka olarak, gerçek ve tüzel kişilere geleceğin enerji teknolojisi fikirlerini satarak para kazanacaktık...

Geri - 44 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur