HiÇBiRYERDE - IN NOWHERE LAND
ABONE FORMU

ABONE OL
ABONELiKTEN AYRIL
HTML TEXT
 Ana Sayfa
 Arşivimiz
 Yazarlarımız
 Manilerimiz
 Forum Alanı
 İletişim Platformu
 Sohbet Odası
 E-Kart Servisi
 Sizden Yorumlar
 İletişim
 Reklam
 Gizlilik İlkeleri
 Kim Bu Editör?

 Milenyumun Mandalı : Sait Haşmetoğlu

Milenyumun Mandalı

Paris
_______________
Gönlümde Yatmaya
Hazırlanan Aslan


Diyebilirim ki bu bir haftalık Paris görevi benim dünya görüşümü köklü bir şekilde değiştirerek bana yepyeni bir yönetim anlayışının ilk ışıklarını gösteren, son derece aydınlatıcı bir dönüm noktası olmuştu. Çünkü IEA'da sadece enerji dünyasının yeni kavram ve teknikleriyle değil, uluslararası işbirliğinin inanılması güç boyutlarını da kendi gözlerimle görerek tanıma olanağı bulmuştum: işte yeni Dünya düzeni tam karşımda hayat dolu kıpırtılarla şekil alıyordu... IEA'ya üye yirmiden fazla ülkenin temsilcileri ve uzmanları, IEA Sekreteryasının görevlileri ile birlikte bir konferans masasının etrafında oturmuş ortak enerji politikalarını tartışıyorlardı. Hedefler nelerdi, hangi teknik ve stratejiler kullanılabilirdi, hangi ülkeler bu konularda ne kadar mesafe almışlardı, kimlerin eksik ve gedikleri vardı... Bunların hepsi orada konuşulup tutanaklara geçiriliyor; sonra herkes ülkesine dönüp kendi ulusal kurumlarının bu yarıştan kopmamak için neler yapacağını karara bağlayıp Ajansa rapor ediyordu. Üye ülkeler,iki yıllık periyotlarla Ajans'da görevli uzmanlarca ziyaret edilerek o ülke ile ilgili bulgular bağımsız raporlar şeklinde belgelenmekteydi.Uzun sözün kısası ulusal enerji politikaları, uluslararası bir toplantıda şekillenmekteydi. Çok etkilendiğim bu işbirliği olgusu, Avrupa Birliği'nin temelinde yatan en önemli unsur olarak yıllar sonra tekrar karşıma çıktığında benim için çok tanıdık bir sima olacaktı.

Paris'ten dönünce karar vermiştim: bir enerji uzmanı olacak değildim elbet; ancak karikatür çizebilen bir diplomat, helikopter kullanabilen bir doktor ya da ipte yürüyebilen bir itfaiyeci gibi örneklerde rastladığımız parlak bir bileşimi, enerji konularına derinden vakıf bir bankacı olarak gerçekleştirmeyi denemem gerekiyordu. Buradan yeni bir bankacılık türü de çıkabilirdi şüphesiz; ancak beni ilk planda ilgilendiren şey, ülkem için buradan ekmek çıkacak olmasıydı. Bu yüzden bankanın Paris'teki temsilciliğinde görev almak istiyordum.



Paris, ne efsanevi havası, ne kendine özgü günlük yaşamı, ne moda ve kültür merkezi olma özelliği ile girmişti gönlüme...
Ben mesleki başarılar için Ajansın bana sağlayacağı imkanların peşindeydim.

Paris izlenimlerimi de işin içine katarak, enerji yatırımlarına kredi imkanları sunan bir banka haline gelmemizin uzun vadeli yararları üzerine bir not hazırlayarak Şube müdürüme teslim ettim. Bu not ile 2000'li yıllarda Türkiye'nin Enerji profili yansıtan raporumla birlikte bankanın üst düzey yöneticileri tarafından incelenecekti.

İlk bir kaç gün bana getirilen her yazıyı, gelen her telefonu, odama giren herkesi bu konuda yönetimin tepkisini içeren haber diye algılayıp heyecanlanıyordum. Aradan bir hafta geçince daha fazla dayanamayıp sordum benim öneri görüşüldü mü diye.

Acele etmem gerektiği, yönetimin gündeminde çok daha acil ve karmaşık konular bulunduğu, dolayısıyla bu gibi acelesi olmayan konulara şimdilik zaman ayrılamayacağı söylendi.

Her geçen hafta bu konuda duyduğum heyecan biraz daha kayboldu ve sonunda ben, üzerine düşeni yapıp işini teslim etmiş bir memur olarak kendimi başka işlere verdim.

Tabii ki beklediğim şey olmadı... Meslek hayatının ilk yılını doldurmamış toy bir bankacının strateji planları yapıp bankanın dümenini şu ya da bu yöne çevirtmeye kalkışmasını kim destekleyebilirdi ki? Ancak kesin bir dille bu işlerden vaz geçiyoruz da denilmedi. Tartışma ya da fikir yürütme yoluyla bir karara varmak yerine otoritenin ağırlığı belirten bir sessiz kalış yoluyla her şeyin eskisi gibi devam edeceğini ima etmesi, bu konuda alabildiğimiz tek cevaptı. Ancak başka soru sormamıza meydan bırakmayacak kadar da net ve açık bir cevaptı bu.

Aylar geçti. Ben yine yüzlerce yazışmadan fırsat buldukça IEA belgelerini okuyup notlar alıyor, bir gün mutlaka hazine bulacağımı sandığım bu belgelerden kendimi alamıyordum. Belki de beni Paris'e götürecek şeyin bu belgelerde gizli olduğunu sanıyordum.











Akvaryumdaki balığa konsantre olup oralardan kopamayan bir kedi gibi, enerji meselelerinden kopamıyordum.

Geri - 47 - İleri





Sitemiz ve sanal gazetemiz MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiştir.
Dizayn, programlama, uygulama ve yayınlama: Cem Özbatur